8 Eylül 2012 Cumartesi

SA57/ME6: Mücevhere Dokunmak

"Gide gide elinin beyazlığı azalıyor. Sen de diğerleri gibi oluyorsun."


Dolanır dururuz evlenene kadar. Biz erkeklerin çoğu. Yani çoğunlukla biz erkek milleti. Yani içimizden adam olmayıp da adam kılığında görünenler. Kapı kapı gezeriz. Çaldığımızda açılan kapılardan içeri girer, o gece kalırız. Gece dediğime bakmayın, günahın karanlığıdır, bazen bir saat sürer bazen de birkaç vakit. O kapılardan her içeri girişimizde gözü dönmüş bir cengaveriz. Her çıkışımızda süklüm püklüm olmuş, sinmiş bir kedi. Günahın, çirkefin kokularını sürünmüşüzdür. Sonra çıkar ak pak olmuş hâlimizle adam gibi toplumda gezeriz. Fısıltılarla anlatırız kapıların ardındakileri. Hava atarız dostlarımıza. Her hava atışımızda suç ortağı edinmeyi hedefleriz. Yediğimiz herzeden herkes tadarsa kimse ses etmez diye hesap ederiz. Biz de böyle düşmüşüzdür tuzağa.

Düşkünhânelerin önünden geçerken içimizdeki ifrit canlanır. "Öte tarafa gittiğinde enayi diyecekler sana", der. "Bir daha mı dünyaya geleceksin sanki? Dışarıdan seslenir çoğu vakit adam kılığında görünen canlı ifritler. İki kadeh veya bir küçük. Bir de şuh sesler. Kralları, Şahları devirmiştir bu cenabet işler, sen kimsin ki? "Sen erkek değil misin yoksa?" İçmesen de olur. İçki haram. Ya diğeri? O da haram da. Bekârlık işte; hoş gör. Ne olacak canım, günahsa tövbe edersin olur biter. Bir de emekli olduğunda hacca gittin mi, tamam. Sıfırlanıyormuş günahlar(!). Evlendiğinde hanımdan fırsat kalmaz. Bekârlık sultanlıktır be!

Sultanlık? Nasıl sultanlık? Sultanlar böyle mi yaparmış? Nerede akşam, orada sabah? Bedenleri o kadar mı değersizmiş? Bedenlerine hürmetleri o kadarcık mıymış? O koca sultanlar bekâr da mı oluyormuş? Hiç bekâr sultan olur mu ki? Kim uydurdu bu yalanı? Sen o kadar zifte bulan, gel buna sultanlık de! Sultan zifte bulanmaz. Sen kim sultanlık kim? Bekârlık ne, sultanlık ne? Bekârlık sefalet be sefalet. Ne sultanlığı? Düşkünlüğün sultanlıkla ne alakası var? Sultan dediğin sultandır, renk renk cariyeleri var. Hepsinin efendisi de kendisi. Ya sen? Sen kapı kapı olan artıkçıdan başka bir şey değilsin. Bir sürü efendiden artakalandan ziftleniyorsun, bir gecelik efendiliğe efendilik diyorsun, artıkçı! Adam kılığında dolaşıyorsun. Gelip birde hava atıyorsun. Yuh! Midesiz!

Gezdin dolaştın kapı kapı. Geldin, eli-ayağı düzgün, namuslu kız arıyorsun. Sen namuslu musun da? Namus, kapı kapı gezdiğin yerlerde yok muydu? Senin yaptığını onlar da yapıyordu. Sen onlarla yapıyordun yapacağını. Aynı işi yaptınız. Sen aynı işi yaptığının namusunu beğenmiyorsun, kendini namuslu sayıyorsun. Şimdi de gelmiş namuslu kız arıyorsun. Sen namuslu kıza lâyık mısın ki? Senin cılkı çıkmış ruhunda, bedeninde namus mu var? Hangi hakla namus arıyorsun? Bir nişan atmış kıza kötü bakıyorsun.  "O kızda bir şey yoksa niye nişan atsın", diyorsun. Annen cirit atıyor ortalık yerde. Veya sen koşumlarını kuşanıp göz değmemiş kız tavlamaya kalkıyorsun, "Annemi göndereceğim" diyorsun. Hangi yüzle yapıyorsun bunu, Bay Namuslu? Sırtında bir kamyon yükü günahla adam kılığında dolaşıyorsun. Adamlık ayağa düşmüş. Ayaksa bataklıklarda her günah duvarına bir çentik atıyor. Çentik ya. Çentik. Hava attığın sayı. Ne kadar iğrençsin!

Eskiden, "Gözü yerde, kimsenin namusuna kem gözle bakmaz" diye överlerdi seni. Fıldır fıldır dönen gözlerin kirlenmemişti o çağlarda. Kabul, tek kabahat senin değil. On sekize girdiğinde tez canlı kafanı çelmeye çalışan çok oldu. Bazı karakter noksanı adamlar çocuklarını teşvik de ettiler. Kabul de hiç mi aklına gelmedi günah? Haram? Zina? Bu işler o kadar kolay mı? Bak her dinde bu iş günah. 

Sen dinsizim de demiyorsun. Namus gibi bir kavramla içli dışlısın. Biliyorsun namus yoksunu etten hayır çıkmayacağını. O zaman bu sorumsuzluk da ne? Namus yoksunu bir kocadan hayır mı çıkar? Cılkı çıkmış ruh da nezâket mi kalır? Kadın latiftir, hassastır. Çaputa dönmüş sen, aldığın o namuslu kıza değer misin? Onun namusuna hürmet edebilir misin? Onun sana sakladığı tüm değerlerinin kıymetini bilebilir misin? Saflığına kıymet biçebilir misin? Onun senden başkasına bakmamışlığının seni sultan yaptığı besbelli de, ondan başkasına bakan sen ona sultanlık lezzeti tattırabilecek misin? Sen ondan sultanlığın azâmetine yakışır sadakat beklersin iyi de, sen ona ne verirsin? En küçük fırsatta felekten çalacağın geceler hayal edersin.

Felek ne ise? Felek ne sence? Geceler Feleğin mi? Feleğinse nasıl çalacaksın? Sen kendi ahiretini çalıyorsun ahmak, ne gecesi? Sana değil sırf zina, zinaya yaklaşmak bile yasak! Yasak ya, sana ne! Değil mi? Kimse görmedikten sonra. Felek de mi görmez? Kafanı karıştırmışlar karıştıracakları kadar. Felek ne, Allah ne, nereden bileceksin? Allah görür mü görmez mi nasıl akledeceksin? Sen adam kılığında gez ortalıkta. Kendini kandır kimse görmez diye. Her seferinde geri gel, karından sadakat bekle. Sadakatsiz! Helallik dilemek nasip olur mu, belli olmaz, yaptıklarını hangi yüzle anlatıp helallik dileyeceksin?

Kapıları çalanlarımız da var. Çalıp çalıp kaçanlarımız. Korkudan ayakları dolananlarımız. Koklayıp koklayıp hangisi daha güzel diye karar vermeye kalkanlarımız. "Bir gülle bahar olmaz" diyenlerimiz. Aşk demişiz bir kere. İllâ ki aşk. "Aşk olmadan evlilik olmaz" diyenlerimiz. Şiirler dökülüp melankoli giyinenlerimiz.  Eli kadın eli görmeden ölüp gidenlerimiz. Bir tek gül uğruna ömrünü heder edenlerimiz. Gelir şiir yazar, şair geçiniriz. Herkesten alacağımız var gibi duygularımızı pazarlarız. "Bize ne be, yaşasaydınız!" demeyiz.

Yüceltiriz adamı, altına post serer "Allah, Allah" der yüzüne bakıp keramet bekleriz. Ama hepimiz adam kılığında dolaşır, adam görünürüz. Evli barklı iken evli barklılarla görürler bizleri. "Özel hayattır", diye çıngar kopartırız. Evli iken, bekârlarla görürler bizleri. "Birden fazla karı almak helaldir" deriz. Karıları alırız almasına da. Bizi hangi kasırga alır pek söylemeyiz. Söyleyemeyiz, erkekliğimizi lekelemeyiz. Adam gibi dolaşırız ortalıkta. İçi çürük adamlar!

Biz böyleyiz de kadınlar neci? Adam gibi olmayanın kadın gibisi mi olur? Hangi çayırda otluyorsan, otun da çayırına göre bitmez mi? Sen korkuyorsun erkek olduğun halde de, bak çoğu kadın senden daha erkek; hiç korkmuyorlar! "Ne geri kafalıymışsın sen yahu?" diyorlar. "Bu devirde bu kafa. Bu devirde eski kafa." Bizden adam gibi olup adam gibi dolaşanlara söylüyorlar bunu. Nasıl söylüyorlar? Nerede söylüyorlar? Her yerde! Her yerde tabi. Kadınla erkeğin başka başka yerlerde olduğu yer mi kaldı?

"Sen", diyorsun, "Sen bir kadın olarak bir mücevher gibisin. Sana dokunmak, sana halel getirmek demek, bu yüzden seninle tokalaşmıyorum. Eşin olacak olan adama tertemiz git diye elini tutmuyorum iş yerinde. Törende, bayramda, seyranda."

Tuhaf tuhaf bakıyor sana. Birkaçı anlıyor senin dediğini. Hürmet ediyorlar fikrine. Eline toka hançeri batırmaya korkuyorlar. Ha ileri ha geri, sıkılıp çekiyorsun açıklamanı. Elini unutup tokalaşıyorsun sonra. Elini unuttuğun gibi, sesini de unutuyorsun. Uzanıp duruyor elin uzanan her eli gördüğünde.

Gide gide elinin beyazlığı azalıyor. Sen de diğerleri gibi oluyorsun. Adam gibi dolaşıyorsun ortalıkta. Günah be günah! Ne kasıyorsun kendini!

Mustafa Ege - Çarş, 15/09/2010 - 14:29, İz-Etki Ekinoksları 3

Seçkin Deniz Twitter Akışı