9 Nisan 2023 Pazar

SA10114/SD2718: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 8

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

‘Elde gri mi var şimdi?’ dedi uçuk uçuk gülümseyerek. ‘Başarı şansını arttırmak istemiyor olabilir mi insanlar, mantıksız davranarak? Hem başarı nedir ki? Bir Matematik profesörü duygusal olarak başarılı sayılabilir mi?’

‘Kendini beğenmiş ne demek onu da bilmiyorum!’ dedim soğuk soğuk. ‘Bende benlik baskısı oluşturma lütfen!’

‘Sen devam et!’ dedi. ‘Heyecanla dinliyorum!’

‘Benlik baskılarından bağımsız bir insandan söz edilemeyeceğine göre birlikte bir karara varabiliriz; benlik baskılarından aşırı etkilenen insanlara duygusal, az etkilenen insanlara da mantıklı, diyor insanlar. Şu hâlde duyguların, düşüncelerin alt kümeleri olduğunda hemfikir miyiz? Hemfikir isek; şu sonucu düşünce eylemlerimizin bayrak direğine asabiliriz: Düşünceler, asla mantıksız olamazlar ve düşüncelerin altkümeleri olan duyguların mantıksız olma olasılıkları sıfırdır!’ dedim.

‘Teknik terimleri geçer misin lütfen!’ dedi çocuksu bir şirinlikle. ‘Anlamıyorum, anlayacağım şekilde anlatır mısın?’

‘Tamam o zaman!’ dedim. ‘O halde artık rahatlıkla şöyle ifade edebiliriz; bir insan mantıklı, diğer insan duygusal olamaz. Aşırı mantıklı veya aşırı duygusal olmak da imkânsızdır. Bana katılıyor musun? Bana katılman bir başkasını eleştirmekten ve suçlamaktan vazgeçeceğin anlamına gelmiyor, kuşkusuz. Sorun üretip bu sorundan haz almak sende ve senin gibilerde bir alışkanlığa dönüşmüşse, düşüncelerin alt kümeleri olan duyguların benlik baskılarından aşırı bir şekilde etkilendiğini gördükten sonra, ötekini benlik baskılarına yenilmiş olmaktan dolayı suçlayacaksınız!’

‘Lütfen, ‘benlik baskıları’na yenilir misin biraz?’ dedi İD benim bütün çabama karşılık. Çok uyanıktı, anlattıklarımı anlıyor ve duygusal olmamı istediğini incelikle ifade ediyordu.

Güldüm ve ‘Ancak yine de bir avantaj elde etmiş durumdasın; nedeni biliyorsun ve nedeni biliyor olman, karşındakini anlamana yardım edecektir. Bu durumda siyah-beyaz ayrımındaki çözümsüzlüklere karşı “elde gri var”, diyerek, katliam havasını dağıtmış olabiliriz, değil mi?’ diye sordum.

‘Olabiliriz de olmayabiliriz de!’ dedi neşeli bir sesle.

Neşesini bozmadım, düşündüklerimi anlatmaya devam ettim:

‘Mantıklı olmanın eleştirilebiliyor olması başlı başına tuhaf bir durum zaten ve bu tuhaflık, Dünya’ya özel bir karmaşa. İnsan doğası gereği mantıklıdır ve mantıklı olmaması gibi durumlarda ortaya çıkacak olan mantıksızlık durumuna insanlar, karşıt olarak ‘duygusallık’ demiyorlar; ‘delilik’, ‘geri zekâlılık’ gibi sıfatlar kullanıyorlar. Ne acıdır ki; delilik ve geri zekâlılık da yanlış kullanılan sıfatlardır. Mantıksız davrandığı düşünülen insanlara deli denmesi anlamsız, çünkü; deli mantıksız davranan değil, farklı mantık zincirleri kurup işletendir. Geri zekâlı denmesi de anlamsız, çünkü; zekâ’nın ileri veya geriliğinden bahsedilemez. Durum tam olarak gelişmemiş fiziksel bir problemden kaynaklanan bir durumdur!’

‘Anladığıma göre hep yanlış kavramlar kullanıyoruz hepimiz!’ dedi ciddi ciddi. Çok değişkendi ve aslında bu özelliği onu can sıkıcı olmaktan kurtarıyordu. ‘İnsan doğuştan mantıklı ise, neden okullarda ‘Mantık’ dersi okutuluyor?’ diye sordu haklı olarak.

‘Bu soruyu sorman da doğal!’ dedim. ‘Her insan Matematik eğitimi almadan sayı sayabilir, ama Matematik eğitimi almadan ikinci dereceden denklemleri çözemez. Her insan Mantık eğitimi almadan mantıklı düşünebilir, ancak her insan mantık eğitimi almadan sistemli akıl yürütmelerle sistematik genellemelere ulaşamaz. Sistematik genellemelere ulaşmak ve bu genellemeleri hayatın her alanında kullanmak, başarı şansını arttıracaktır, işte bu yüzden mantık gibi bir ders var!’

‘Elde gri mi var şimdi?’ dedi uçuk uçuk gülümseyerek. ‘Başarı şansını arttırmak istemiyor olabilir mi insanlar, mantıksız davranarak? Hem başarı nedir ki? Bir Matematik profesörü duygusal olarak başarılı sayılabilir mi?’

Solda geniş bir alana kurulu Pentagon yerleşkesi ve binası görünüyordu. ‘Bak Pentagon’a!’ dedim. ‘Orada senin ifade ettiğin anlamda duygusal bir tek insan yok ve oradakilerin aşırı mantıklı, ancak tamamen merhametsiz, acımasız düşünceleri ile oluşturdukları planlarının ulaştığı başarı yüzünden dünyadaki bütün insanlar sayısız acılarla mağdur ediliyor. Sence elde gri mi var, siyah mı?’

Yine şaşırttı beni İD, ‘Amerika’nın dünyaya ve insanlara yaptıklarını düşünürsek, elde gri olması mümkün değil, tabii ki elde var siyah ve kötülük!’ dedi ve hemen ekledi: ‘Ama Amerika güzel bir yer, hemen her yerini gezdim!’

İD’nin bildiğine dokunup geçen sözleri dikkatimin yönünü değiştirmişti. İnsan gerçekten kaçmayı tercih ediyordu. Derinliksiz bakış insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüktü aslında; en büyük karanlıktı, en etkili siyahtı, körleştiriyordu. İnsan için bildiği ve hatırladığı ândan öncesi de siyahtı, karanlıktı. Doğmadan önce nerede olduğunu bu sebeple bilmezdi insan, öldükten sonra nereye gideceğini de gözleriyle süzemezdi.

Göğün karanlıkları sayısız ışıldakla aydınlanmış, Allah gökte olanları anlatmış, insanın sonrasını tek tek sahne sahne tasvir etmiş olsa bile insan için gök ve ötesi karanlıktı; ân’a katılmamış olduğu için bilinmezdi. İnsan yaşadığı ânları bilirdi çünkü…yaşadığı ânlara yüklenmiş bütün renklere göre tanımlamıştı her şeyi. Fakat siyah karanlıktı, renklerin tümünü ışık olana kadar içinde saklardı; onları söndürür, boğar, bilinmezleştirir, kaybederdi. İnsan çaresiz hissettiğinde gerçeği bilse bile kaybolmak isterdi siyahın içinde, kötülüklere tek tek şahit olsa bile.

İD’ye, ‘Kaçıyorsun!’ dedim sesimin bütün saflığını kullanarak. ‘Elindeki siyahı unutmak için güzeli sürüklüyorsun aklının önüne. CIA ve Pentagon’un hepimize yüklediği tek renk var; o da siyah, ilgini çekecek güzellikleri de onun içinde tutuyor Amerika, ışıkların altına sürüklediği ve sana gördürerek söylettiği şey ise güzel ve körleşiyorsun bilerek ve isteyerek!’

‘Çok acımasızsın!’ dedi sesindeki yılgınlığı hissetmemi sağlayarak. ‘Ben tek başıma ne yapabilirim ki?’

‘Hayır!’ dedim. ‘Acımasız değilim, acımasız olan Amerika ve onun ürettiği kötülükleri görmezden gelmeyi seçenler. Ölümün gözlerimizin önünde cereyan etmesi bizi tedirgin ettiğinde, hastalıkların içimizdeki bütün renkleri simsiyah bir korku tülüyle örttüğünü gördüğümüzde, içimizi belirsizliklere sürükleyen, umutlarımızı hırpalayan, hüzünlerimizi dağlayan karanlıkla yoğrulu olan öğrenilmiş cehaletimizdir, Amerika’nın bize ve çocuklarımıza yaptıklarını/yapacaklarını düşünmekten kaçmayı önerir bize.’

‘Cehaletle nasıl ilişkilendirdin bunu şimdi?’ dedi İD solumuzdan hızla geçip giden aracın arkasından bakarken.

‘Renkler bizi tanımlar, içimizi, zihnimizi!’ dedim sakin ve kendiliğinden akıp gelen bir sesle. ‘Siyah, diğer her şeyden daha önce, ölümle, günahla, kötülükle baş başa kaldığımızda karşımıza dikilen ve bize ait olan cehalettir. Kırmızıyla yakın dosttur. Öfkenin, kinin, şehvetin, kıskançlığın ve hırsın yaşandıkça, yaşlandıkça, koyulaştıkça bürüneceği tek renktir. Bütün renklerin birer birer öldüğü ışıksızlıktır siyah ve yıldızlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, siyahın karanlığını aydınlatacak kadar güçlü olamazlar. Bu yüzden gök, yıldızları görebildiğimiz hâlde karanlıktır. Biraz daha baksak, yıldızları görebilmemiz için göğün karanlık olması gerektiğini de idrak ederiz. Ne bir yıldız karanlık olmadan görülebilir ne de ışık karanlık olmadan renklere can verebilir. Ama hiçbir zaman unutmayız, unutamayız yıldızlardan daha güçlü bir kaynak, kesin bilgi kaynağı varsa eğer elimizde, zihnimizin en değerli yerlerinde karanlık yok olur. Renklerin tümünü tek tek fark ederiz, göğün ardını görmesek de idrak ederiz.’ 

<< Önceki                      Sonraki>>


[06.04.2023, (5/17 (441))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 09.04.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı