10 Mart 2022 Perşembe

SA9584/TG365: Myanmar: Umutlu Bahar'dan Kavurucu Yaz'a

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Myanmar merkezli bağımsız bir analiste aittir ve Naw Theresa takma adıyla yayınlanmıştır; Myanmar (Burma)'da ülkenin modern kurucusu Aung San'ın kızı Aung San Suu Kyi'nin liderlik ettiği Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) hükümetine karşı hükümete karşı Tatmadaw (Myanmar'ın ordusu)'ın 1 Şubat 2021'de gerçekleştirdiği askeri darbe (2 Şubat 2021'de Myanmar Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing başkanlığında, 8 üst düzey askerden ve 3 sivilden oluşan ve yürütme yetkisine sahip olan Devlet İdare Konseyi kuruldu) sonrası iç savaşa giren ülkenin genel durumuna odaklanmaktadır. ABD kontrolünde, yarı demokratik yarı askeri bir rejim ile yönetilen Myanmar hükümetinin Müslüman Rohingyalara uyguladığı soykırım, hem ABD'nin hem de Avrupa-İngiltere'nin desteği ve kışkırtmasıyla gerçekleşmişti. Amaç Çin sınırında Çin için güvensiz bir bölge oluşturmaktı. Şubat 2021'de yapılan askerî darbe de Çin ile ilişkileri artan yönetimin devrilmesini amaçlayan bir ABD-İngiltere-Avrupa ortak girişimidir. Analiz'in çektiği genel fotoğrafta, "Acı verecek kadar uzun bir 12 aydan sonra, ülke neredeyse eşi görülmemiş bir şiddet ve ülke çapında iç savaş dönemine girerken, sevinçli meydan okuma seslerinin yerini silah sesleri, patlamalar ve muazzam acılar aldı. Cunta kendisini yapılandırırken Devlet İdare Konseyi (SAC) güçleri tarafından en az 1.560 protestocu öldürüldü ve yaklaşık 12.000 kişi tutuklandı. Ordu kendi vatandaşlarına ahlaksızca şiddet uygularken, işkence ve yargısız infazların gerçekleştiğine dair güvenilir raporlar bulunuyor." cümleleri ile "Eylül ayındaki “Ulusal Savunma Devrimi”nin başlamasından bu yana, her gün düzinelerce cunta askerinin PDF birimleri tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor. Verilen sayılara göre, 7.000'den fazla cunta askeri ve polis öldürüldü, PDF birimlerinin ise yalnızca birkaç yüz ölüme maruz kaldığı bildirildi." cümlesi muhalif kanadın yorumlarını içerirken, "Cunta, PDF birimleri tarafından bölge yöneticileri, memurlar, keşişler ve askeriye bağlantılı partilerin üyeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 2.000 sivilin öldürüldüğünü ve yaklaşık 5.000 “teröristin” tutuklandığını iddia etti." cümlesi de darbecilerin iddialarını yansıtmaktadır. Myanmar'daki küresel durumunun özeti ise analizdeki iki bağlamla ortaya konulduğu gibi çok nettir: "Dünya COVID-19, iç sorunlar ve daha büyük jeopolitik çatışmalarla meşgulken, yarı yarıya çökmüş bir devlette 55 milyon insanın iç savaşa doğru sürüklenmesi çoğu ülkenin radarından kaybolmuştu. Şu anda hem cunta hem de NUG, çatışmayı çözmenin tek yolu olarak askeri zaferi görüyor. NUG, uluslararası toplumun müdahale etmemesinin bir sonucu olarak silahlı devrime başvurmasını haklı çıkardı." , "İnsanlık dışı bir tiran ve aşırı hırslı muhalifleri birbirlerine sözler ve mermiler aracılığıyla saldırırken, insanlar giderek daha fazla arada sıkışıp kalıyor. Bu anlamsız çatışmayı gerçekte kimin “kazandığına” bakılmaksızın, ne kadar kısa bir süre olursa olsun, Myanmar halkı gelecek nesiller için 2021 olaylarının bedelini ödeyecek." Analistin, Arakan'daki Müslüman Rohingya'lara uygulanan insanlık dışı nefret, şiddeti, katliamları ve sürgünü görmezden gelerek kurduğu "Myanmar halkı gelecek nesiller için 2021 olaylarının bedelini ödeyecek." cümlesi, aslında tam olarak şöyle kurulmalıdır: "Budist rahiplerle birlikte, hükümeti, devleti ve halkıyla Müslümanları palalarla parçalayan, canlı canlı yakan Myanmar halkı bunun bedelini şimdiden ödemeye başlamıştır." 1990 yılından itibaren sistematik olarak Müslümanlara yönelik baskı 2001 yılından sonra daha da şiddetlenmiştir. 2005'ten sonra artarak süren canavarca saldırılar sonrasında, Rohingya Dayanışma Organizasyonu (RDO) Başkanı Dr. Muhammed Yunus'un DÜNDEN BUGÜNE ARAKAN başlıklı akademik çalışmasında ifade ettiği gibi, "Budist fanatikler ve Burma polisi Müslüman avına çıktı. Müslüman köy ve kasabalarına baskınlar düzenlenmeye başladılar. Çoğu Müslüman köy suçluları barındırdıkları gerekçesiyle ateşe verildi. Üç yüzün üzerinde Müslüman köy tamamen yakıldı. Cami ve Medreseler ateşe verildi. Cuma namazlarında Müslümanların camiye girmemeleri için Budist Fanatiklerce kuşatıldı. Bağımsız insan Hakları kuruluşlarına göre 1000 civarı Müslüman bu son olaylarda katledildi. Binlerce Müslüman evlerinden ve köylerinden sürülerek ormanlarda yaşamaya başladı. Binlerce Müslüman komşu Bangladeş'e sığınmak için teknelerle Naf nehri ve Hint Okyanusuna açıldı. Bangladeş Hükümetinin mültecileri kabul etmemesi sonucu yüzlerce Müslüman nehirde ve okyanusta boğularak öldü." (2017) BM’nin “dünyanın en çok eziyet gören etnik gruplarından biri” diye tanımladığı Arakanlı Müslümanlara yönelik insanlık dışı şiddet, katliam ve tecavüzler 1 Şubat 2021'de askerî darbe ile devrilen Nobel Barış Ödüllü lideri Aung San Suu Kyi tarafından yönetilen Myanmar'da gerçekleşmiştir; asıl sorumluluk kendisine ait iken hiçbir uluslararası kuruluş onu sorumlu tutmamıştır ve hükümet güçlerine yönelik eleştirileri göz ardı eden Aung San Suu Kyi utanç verici bir tutumla Müslümanları suçlamıştır (2017, Sonsuz Ark) Myanmar'ın bugün yaşadığı iç savaş ödeyeceği bedellerin başlangıcına işaret etmektedir. Türkiye, Bangladeş'le işbirliği halinde Rohingyalara destek vermeye devam etmelidir.
Seçkin Deniz, 10.03.2022, Sonsuz Ark


Myanmar: From Hopeful Spring to Scorching Summer

Kalabalıklar bir yıl önce 1 Şubat'ta, ordunun küstah güç gaspını protesto etmek için Myanmar'ın kasaba ve şehirlerinde toplanmaya başladığında, yaygın olarak paylaşılan coşkulu bir meydan okuma duygusu vardı. Karnaval benzeri bir atmosferde, arabalardan daha önceki bir dönemin neşeli protesto şarkıları yayılırken, gençler yürüyor, sloganlar atıyor ve esprili pankartlar taşıyorlardı. Onlarca yıl öncesindeki kendi hallerini anımsayan yaşlı Burmalılar, gençleri ilerlemeye çağırırken aynı zamanda ordunun kendi içinde belirlediği “asla havaya ateş etme” uygulaması konusunda onları uyarıyordu.

1 Şubat 2022'de Myanmar'ın Sagaing Bölgesindeki Pale ilçesine bağlı Mwe Tone köyünde ağaçların arasında kömürleşmiş  evler küllerle örtülü. AP

Öfke vardı ama aynı zamanda Myanmar'ın kusurlu on yıllık reformlarının devam edebileceğine dair umut da vardı. Büyük etnik silahlı örgütlerin (EAO'lar) destekleyici açıklamaları, yakın zaferi öngören sözde kehanetler ve kahinler, uluslararası toplumun bir müdahale gerçekleştireceğine dair iddialar daha fazla ivmenin oluşmasına yardımcı olmuştu. Milyonlarca kişi, Devlet Danışmanı Aung San Suu Kyi ve Başkan Win Myint'in serbest bırakılması ve ordunun siyasi müdahalesine son verilmesi talebiyle barışçıl bir şekilde yürüdü. Sağlık çalışanları, yaygın Sivil İtaatsizlik Hareketi'ni (CDM) başlatmak üzere kamu hastanelerinden ve COVID-19 merkezlerinden ayrıldı ve askeri yönetimin Myanmar'daki tüm hastalıkların kökü olduğu görüşünü tekrarladı.

Acı verecek kadar uzun bir 12 aydan sonra, ülke neredeyse eşi görülmemiş bir şiddet ve ülke çapında iç savaş dönemine girerken, sevinçli meydan okuma seslerinin yerini silah sesleri, patlamalar ve muazzam acılar aldı. Cunta kendisini yapılandırırken Devlet İdare Konseyi (SAC) güçleri tarafından en az 1.560 protestocu öldürüldü ve yaklaşık 12.000 kişi tutuklandı. Ordu kendi vatandaşlarına ahlaksızca şiddet uygularken, işkence ve yargısız infazların gerçekleştiğine dair güvenilir raporlar bulunuyor.

Şiddet Şiddeti Getirir

Büyük şehirlerdeki barışçıl protestolar, insanlara ve dünyaya mücadelenin devam ettiğini hatırlatan küçük pop-up protestoları dışında neredeyse tamamen ortadan kalktı. Cuntanın baskısından kaçan gençlerin oluşturduğu çeşitli milis grupları olan Halk Savunma Güçleri (PDF'ler) ve Yerel Savunma Güçleri (LDF'ler), EAO'lar tarafından eğitilmiş ve silahlandırılmıştı ve görünüşte paralel Ulusal Birlik Hükümeti'ne (NUG) sadıktı. Bu gruplar şimdi savaşı rejime taşıyordu. Bu savaşçıların gerçek sayılarına ve etkinliklerine yönelik tahminler değişiklik gösterse de NUG, on binlerce savaşçı olduğunu iddia ediyor. PDF'ler hâlâ el yapımı silahlara ve pusulara güvenirken; 3 boyutlu baskılı silahlar, EYP'ler, ev yapımı havan topları, bombalı insansız hava araçları, baştan savma füzeler ve hatta intihar bombası sayesinde var oldukları aylar boyunca tahmin edilenden fazla etkinlik gösteriyorlar.

Genellikle yerel EAO'larla koordineli olarak, Myanmar'ın bir zamanlar barışçıl olan köşelerinde, özellikle kuzeybatı Myanmar'da artan sıklıkta PDF saldırıları rapor edilmiştir. Silahlı Çatışma Yeri ve Olay Verileri (ACLED) projesine göre, Şubat 2021'den bu yana yaklaşık 12.000 ölüm meydana geldi ve darbeyle ilgili şiddet, Sagaing Bölgesi'nde (ölümlerin yüzde 40'ı) ve Magwe Bölgesi'nde (yüzde 11,8) yoğunlaştı. Diğer oranlar Chin Eyaleti için (yüzde 7,3), Karenni Eyaleti için (yüzde 6,3) ve Karen Eyaleti için (yüzde 6)’dır. Karenni Eyaleti, Hpruso'da Noel Arifesinde kadınların ve çocukların katledilmesinde olduğu gibi, çoğunlukla cunta güçleri tarafından gerçekleştirilen korkunç katliamlar her yerde rapor edildi. Yerel bir düşünce kuruluşu son 12 ayda en az 550.000 kişiyi yerinden eden yaklaşık 2.300 çatışma olduğunu ve ordunun, en az 50 sivili öldüren hava saldırılarına giderek daha fazla başvurduğunu bildirdi.

NUG Savunma Bakanlığı düzenli olarak yaptığı “savaş güncellemelerinde”, Eylül ayındaki “Ulusal Savunma Devrimi”nin başlamasından bu yana, her gün düzinelerce cunta askerinin PDF birimleri tarafından öldürüldüğünü iddia ediyor. Verilen sayılara göre, 7.000'den fazla cunta askeri ve polis öldürüldü, PDF birimlerinin ise yalnızca birkaç yüz ölüme maruz kaldığı bildirildi. Pro-NUG ve PDF platformları sürekli, yaygın olarak yetersiz olduğuna inanılan Tatmadaw taburlarının tamamının yok edildiğini ve kıdemli komutanların öldürüldüğünü iddia ediyor.

Buna karşılık cunta, PDF birimleri tarafından bölge yöneticileri, memurlar, keşişler ve askeriye bağlantılı partilerin üyeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 2.000 sivilin öldürüldüğünü ve yaklaşık 5.000 “teröristin” tutuklandığını iddia etti. Son haftalarda, bir zamanlar PDF birliklerine karşı sert tavırlar sergileyen ordu yanlısı platformlar bile, NUG ile uyumlu okulların açıldığı, yerel yönetimin devreye girdiği ve vergilerin alındığı Sagaing Bölgesi'nin bazı bölümlerinde, ikincisinin genişleyen operasyonlarından giderek daha fazla endişe duymaya başladı.

Tatmadaw'ın köyleri yakma, tecavüz, katliam ve canlı kalkanları kullanma gibi örgütlü vahşet uygulamaları iyi bilinmektedir. Kıdemli Orgeneral Min Aung Hlaing, “angajman kuralları” hakkında saçmalıyor ancak Tatmadaw'ın uygulamalarına bakıldığında, 1941'de bir Mihver işbirlikçi kuvveti olarak kurulmuş olan selefinden bu yana, kurallar güncellenmemiş gibi görünüyor.

Bununla birlikte, PDF birimlerine yönelik bir dizi farklı iddia da bulunmaktadır. Bu iddialar arasında Başbakan Hun Sen'in Ocak ayı başlarında Myanmar'a yapacağı ziyaret öncesinde Kamboçya büyükelçiliği yakınına bomba yerleştirilmesi ve CDM'ye katılmayan memurlar, muhbir olduğu iddia edilen kişilerin (dalanlar) aile üyeleri ve emekli askeri personel dahil olmak üzere, bir dizi sivilin öldürülmesi de yer alıyor. Ayrıca, PDF'lerin ve müttefiklerinin cunta dışı hedeflere yönelik saldırıları askeri personele yönelik saldırılar olarak yanlış etiketledikleri de bildirildi. Bu raporlara ek olarak cunta, PDF'leri itfaiye ve kamu hizmet ofislerini ve COVID-19 aşılama alanlarının yanı sıra okullar, köprüler, trenler, uçaklar ve feribotları hedef almakla da suçladı.

Bu olaylar ve suçlamalar cuntanın aşırılıklarıyla karşılaştırıldığında sönük kalırken, yine de NUG'un PDF birimlerini etkin bir şekilde kontrol etme ve genel stratejilerine rehberlik etme konusundaki zorluklarını vurguluyor. Destekleyenler, NUG'un sözde sadık bu birimlerin çoğunu tutarlı bir savaş gücüne başarıyla dahil ettiğini iddia ediyor, ancak çoğu aslında bağımsız çalışıyor ve darbe karşıtı direnişin hiyerarşik düzeni konusunda farklı görüşlere sahip EAO'lara minnet duyuyorlar.

NUG, PDF'ler için bir Davranış Kuralları yayınlamıştır, ancak şartlar belirsizdir ve uygulanması şüphelidir. Firebrand destekçileri, yalnızca araçları haklı çıkaran amaçlarla değil, aynı zamanda artan ikincil bedeller için mağdurları suçlamak da dahil olmak üzere sonuçları ortadan kaldıran niyetlere yönelik esnek görüşler dile getirdiler. Dalan (Çev: Askeri muhbir) olarak nitelendirilenlerin kapsamı rahatsız edici bir şekilde cuntaya bağlı kişilerin ötesine geçerek, rejim karşıtı faaliyetlere katılmayanları, eğitime devam eden gençleri ve hatta bağımsız, kritik sorular soran, cunta kaynaklarından alıntı yapan veya iyimser bakış açıları ifade etmeyen yabancı gazetecileri kapsayacak şekilde genişledi. Bazıları kargaşanın ortasında, kişisel menfaatlerini belirlemek için suçlamaları kullandı.

Sağlık ve İnsani Kâbus

İnsani yardım kuruluşları darbeden bu yana çoğunlukla belirsizlik içinde. İnsani ihtiyaçlar artarken bile cunta, kötüleşen güvenlik durumunu gerekçe göstererek insani yardım ve sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanını önemli ölçüde azalttı ve PDF birimlerinin ambulans ve oksijen tüplerini kullanarak insan ve silah kaçakçılığı yaptığını iddia etti. Herhangi bir uluslararası tanınmadan yoksun olan SAC, yardım gruplarını ülkenin fiili hükümeti olarak rejimi kabul etmeye zorlamak için bürokratik engelleme ve tehditlere başvurdu. Kontrol noktaları tarafından ana ulaşım koridorları ve giriş noktaları tıkandığı için yardım teslimatları ertelendi.

Hpruso Noel Arifesi katliamında iki Save the Children çalışanının öldürülmesi, tüm yardım gruplarına ve sağlık çalışanlarına karşı karşıya oldukları riskler konusunda tüyler ürpertici bir mesaj gönderdi . Cunta, CDM çabalarına öncülük eden ve darbeye direnenlerin seslerini güçlü bir şekilde duyuran sağlık çalışanlarını şiddetle hedef aldı. Bu zorluklara rağmen, birçok CDM doktoru hala COVID-19 hastalarını yer altı ağları ve çevrimiçi vasıtasıyla tedavi ediyor. Bunlardan bazıları ise EAO bölgelerine kaçtı ve hastaları, ülke içinde yerinden edilmiş kişileri (IDP'ler) ve yerel toplulukları ve ayrıca PDF üyelerini tedavi etti.

Bazı yardım grupları, yardım dağıtımına öncelik vermek için SAC ile işlevsel bir ilişki kurmaya çalıştı, ancak bunu yaptıkları için cunta karşıtı platformlar tarafından kınandılar. Ajanslar, SAC'a meşruiyet kazandırmamayı tercih ediyor, ancak çok ihtiyaç duyulan insani yardımı sağlamak ve sağlık projelerini sürdürmek için çok az alternatif seçenek görüyor. Bu şartlarda bile, cunta güçlerinden veya cunta güçlerine karşı hiçbir güvenlik garantisi bulunmuyor.

Özel olarak, bazı yardım grupları, askeri yönetimle ilişki kurmanın kendilerini ve personelini, PDF birimleri de dahil olmak üzere cunta karşıtı grupların hedefi haline getirebileceğini itiraf ediyor. Yerel Kızılhaç grupları da benzer güvenlik endişeleri arasında sıkışıp kaldıklarından şikâyet ediyorlar. Cunta karşıtı Firebrand, cuntanın normale döndüğünü iddia etme fırsatını reddetmek için sağlık ve geçim projeleri de dahil olmak üzere tüm faaliyetlerin tamamen durdurulması çağrısında bulundu.

Bu insani felaket, 2021'in ortalarında meydana gelen yıkıcı bir üçüncü dalga ile COVID-19 pandemi ortamında gerçekleşiyor. Cunta kontrolündeki Sağlık Bakanlığı (SB) 15.000 ölüm bildirirken; ölü sayısı muhtemelen daha yüksek ancak asla kesin olarak bilinemeyecek. Cunta, hastaneleri işgal etmekle, oksijen stoklamakla ve hatta çoğu halk sağlığı sisteminin çökmesinden sonra evde tedavi arayan COVID-19 hastalarına karşı elektrik kesintileri uygulamakla suçlanıyor. Halktan ayrıca kalan hükümet ve askeri tesislerin yanı sıra askeri yardım kuruluşları tarafından işletilen COVID-19 merkezlerini boykot etmesi istendi.

Güneydoğu Asya'nın en erken aşı kampanyalarından birini darbeden günler önce başlatmasına rağmen Myanmar, komşularının önemli ölçüde gerisinde kaldı. Bugüne kadar, SB, nüfusun yaklaşık yüzde 40'ının en az bir doz alırken 44 milyon doz aşı yapıldığını bildirdi. Bazıları cuntanın aşılarını reddetti, bunun yerine özel sektörden aşı satın almak için kendi ceplerinden 20 ila 50 dolar ayırdılar.

Üçüncü dalgadan önce, insanlar Facebook'ta Aung San Suu Kyi serbest bırakılana ve demokrasi geri gelene kadar aşıları reddetmeye yemin ettiğinden, COVID-19 aşılarına karşı güçlü bir tepki vardı. CDM sağlık çalışanları ve aşı merkezlerinde çalışan Kızılhaç gönüllülerinin yanı sıra aşılanmış kişiler dalanlar (Çev: Askeri muhbir) olarak damgalanıyordu. Üçüncü dalgada insanlar sinek gibi ölünce, pek çoğu aşı olmak için koşturdu. Kapsam, özellikle Chin Eyaleti, Karen Eyaleti, Karenni Eyaleti ve Sagaing Bölgesi gibi yerlerde, sarmal çatışmalar ve CDM'nin sağlık sektörü üzerindeki daha güçlü etkisi nedeniyle düzensiz kalmaktadır. EAO tarafından işletilen sağlık kuruluşları, Çin hükümeti tarafından bağışlanan malzemelerle kendi aşı programlarını başlattı. Destekleyenler ayrıca ABD'nin NUG'a PDF birimlerine verildiği bildirilen Pfizer aşılarını sağladığını iddia ettiler, ancak bu olasılık dışı görünüyor.

Daralan Medya Alanı ve Çevrimiçi Yankı Odaları

Darbeden bu yana medya ortamı önemli ölçüde küçüldü. UNESCO Myanmar'a göre, son 12 ayda 146 gazeteci tutuklandı, bunların 52'si gözaltında bulunuyor. Çok sayıda insan da cuntanın tarafından ele geçirilmeden önce ülkeden kaçtı. Cunta, özellikle gazetecileri hedef almıştı ve on yıllık reform sürecinde büyük ölçüde devam eden bu çirkin geleneği sürdürdü. Bazı yabancı gazeteciler gözaltına alındı, ancak durumları yerel meslektaşlarından çok daha iyiydi; yerel gazetecilerden en az üçü güvenlik güçleri tarafından öldürüldü veya gözaltında öldü. On medya ajansının lisansları iptal edildi, ancak bunlar, yeraltında faaliyet göstermeye devam ediyor. Baskının, pandeminin çok yönlü serpintisinin ve aşırı kutuplaşmış duyguların birleşimi, diğer kurumların katlanmak zorunda kaldığı şeyler anlamına geliyor.

Bazı medya platformları, PDF saldırılarının kanlı ayrıntılarını, ordunun birçok suçunu yayınlayarak ve kasıtlı veya kasıtsız olarak PDF saldırılarının ikincil zararını gizlemeye yardımcı olarak kararlı bir aktivist pozisyonu aldı. Ülkenin dört bir yanındaki yurttaş gazeteciler, cuntanın gaddarlıklarını gelecekteki kovuşturmalar için belgelemek ve halkın öfkesini diri tutmak ve “soğukkanlılıklarını korumalarını” sağlamak için bu platformlara bilgi sağlıyor. Bu gelişme, farklı platformların izleyici çekmek için yarıştıkları ve kaynak kontrolü veya analizi için kaynak ayıramadıkları veya bu konuda isteksiz oldukları için kendi problemlerini yarattı. Birçoğu, aktif internet kullanıcıları tarafından tüm içeriklerinin doğrulandığı anlamına gelen Facebook'un mavi onay işaretlerini kazandı.

Cuntanın bilgi kesintileri, ertesi gün internet erişiminin olup olmayacağından emin olmayan aktif internet kullanıcıları arasında “şimdi paylaş, sonra doğrula” tutumuna yol açtı. Ayrıca, ordunun uzun süreli dezenformasyon pratiği, muhaliflerinin cuntayı demoralize etmek ve daha fazla gayri meşrulaştırmak için aynı taktikleri veya yaygın olarak bilinen adıyla “psikolojik savaşı” benimsemesine yol açtı. Tüm cunta karşıtı bilgileri olduğu gibi kabul eden bir sosyal medya kültürü anlaşılır bir şekilde kök saldı. Böyle bir atmosferde, yabancı gazeteciler de dahil olmak üzere, sapmaları veya nüansları dile getiren platformlar veya bireyler, cunta uşağı olarak doğrudan dışlandı. Gözlemciler, bu faktörlerin demokrasi yanlısı mücadeleyi baltalayabilecek toksik yankı odaları oluşturma riski taşıdığı konusunda uyarıda bulunuyorlar.

NUG'un medya kolları da dahil olmak üzere cunta karşıtı platformların çoğu çevrimiçi olarak barındırıldığından, cunta ülkenin internet erişimini internet kesintileri, güvenlik duvarları ve ücret artışları yoluyla boğmak için harekete geçti. Ağır para cezaları veya haciz bahanesiyle kontrol noktalarında askerler tarafından insanların telefonlarının ve sosyal medya profillerinin arandığına dair haberler var. Baz istasyonlarına yapılan PDF saldırıları da özellikle orduya ait telekomünikasyon şirketi Mytel kullanıcıları olmak üzere en az 700.000 kişiyi, internet erişiminden mahrum bıraktı .

Müzakerelerin Şansı Var mı?

ASEAN, Nisan ayı sonlarında, Beş Noktalı Mutabakatı sunduğunda, en azından uluslararası toplum içinde Myanmar krizine müzakere edilmiş bir çözüm bulma umudu vardı. Yurtiçinde, tüm süreç SAC'ye bir miktar meşruiyet kazandırdığı için bir saçmalık olarak görüldü. Dünya COVID-19, iç sorunlar ve daha büyük jeopolitik çatışmalarla meşgulken, yarı yarıya çökmüş bir devlette 55 milyon insanın iç savaşa doğru sürüklenmesi çoğu ülkenin radarından kaybolmuştu. Şu anda hem cunta hem de NUG, çatışmayı çözmenin tek yolu olarak askeri zaferi görüyor. NUG, uluslararası toplumun müdahale etmemesinin bir sonucu olarak silahlı devrime başvurmasını haklı çıkardı.

Sosyal medyadaki düşüncelere bakılırsa, gerilimi düşürme ve müzakereler şu anda imkansız görünüyor. Birleşmiş Milletler Özel Elçisi Noeleen Heyzer, ordunun herhangi bir müzakerenin parçası olması gerektiğini söylediğinde, sert bir şekilde kınandı ve aktivistler görevden alınmasını talep etti. Destekçileri küresel bağış toplama faaliyetlerinin PDF'leri etkili savaş birimlerine dönüştürdüğünü iddia ederken NUG, müzakerelere yer olmadığını, 2022'de cuntayı devirme sözü verdiğini ve vatandaşları savaşa hazırlanmaya çağırdı. PDF'lerin istismarlarının, genellikle ifadelerinin tıpkıbasımlarının, yaygın bir şekilde haberleştirilmesi, kayıplar artarken ve daha fazla insan canını kurtarmak için kaçarken çatışmayı sterilize etti ve romantikleştirdi. SAC, kendi adına müzakerelere sözde hizmet ediyor ama aynı zamanda NUG ve PDF'leri geride bırakmayı ve daha uzun süre dayanmayı hedefliyor. Min Aung Hlaing, hiçbir ironi veya utanç duygusu olmadan, 2022'nin “barış yılı” olacağını ilan etti ve yalnızca kâğıt üzerinde var olan EAO'lara karşı tek taraflı bir ateşkes ilan etti.

Darbenin ilk gününden bu yana, darbe karşıtı hareket için zaferin eli kulağında olduğuna dair sürekli tahminler yapıldı. En olası olmayan veya aşırı iyimser iddialar bile hevesle kabul edildi. Cuntanın vahşeti, ünlülerin ve nüfuz sahibi kişilerin katılımıyla birleştiğinde, direnişin çok canlı kalmasını sağlıyor. Zorluklar tırmanırken bile, cuntanın ateşli muhalifleri insanları zorluklara göğüs germeye ve geçimlerini ülkenin demokratik mücadelesi için tehlikeye atmaya çağırıyor ve genişleyen bir sözde işbirlikçi listesine ateş püskürüyorlar.

Yine de Myanmar'ın birçok yerinde ateşli çevrimiçi söylemler ile sahadaki gerçekler arasında yavaş büyüyen bir kopukluk var. COVID-19'un ekonomik etkileri ve darbe sonrası kargaşanın bir sonucu olarak, birçoğu geçimini sağlamak için mücadele ediyor. Düşen para birimi, enflasyon ve nakit sıkıntısı insanların ceplerini derinden etkiliyor ve Burma halkının, dini kurumlara ve hayır kurumlarına ve şimdi CDM için yapılan bağışlarla kendini gösterdiği şekliyle bir zamanlar ünlü cömertliği, hızla ortadan kalkıyor. Hemen hemen herkes darbeyi hor görüyor ve insanlar cunta sonrası yakın bir gelecekten iyimser bir şekilde bahsediyorlar, ancak sonuna kadar savaşmak için çok az iştah var. En son sessiz greve giden yolda, küçük işletme sahipleri ve taksi şoförleri özel olarak yazara sessiz grevlerin sorunlu olduğunu ve sürekli küçülen marjlarını tükettiğini söylediler. Bununla birlikte, cuntanın sert tehditleri ve dalan olarak damgalanma korkusu, olayı darbe karşıtı çabalar için büyük bir başarıya dönüştürdü.

Önceki 12 ay, Myanmar'ın modern tarihinin tartışmasız en çalkantılı ayları arasındaydı. İnsanlık dışı bir tiran ve aşırı hırslı muhalifleri birbirlerine sözler ve mermiler aracılığıyla saldırırken, insanlar giderek daha fazla arada sıkışıp kalıyor. Bu anlamsız çatışmayı gerçekte kimin “kazandığına” bakılmaksızın, ne kadar kısa bir süre olursa olsun, Myanmar halkı gelecek nesiller için 2021 olaylarının bedelini ödeyecek.

Naw Theresa, 22 Şubat 2022, The Diplomat

(Naw Theresa, Myanmar merkezli bağımsız bir analistin takma adıdır.)


Tamer Güner, 10.03.2022, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri


Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


Seçkin Deniz Twitter Akışı