"ABD liderliğinde dünyaya kan kusturan Küresel Emperyalizm'in bütün kurumsal direktörlerinin yas tuttuğu bugünde ABD ve ürettiği küresel ağ çöküyor, bu artık bütün çıplaklığıyla görünüyor..."
17 Nisan 1993'te görevi başında iken Öl(dürül)en Türkiye'nin ilk cuma namazına giden, meclisin özgürce seçtiği ilk sivil Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın (ruhuna Fatiha) anısına...
60'lı
70'li yılların yoklukla, yoksullukla dolu günlerinde; toplumun henüz
tanışmadığı anarşi ve terörün NATO tarafından 60'lı yıllarda üniversitelerde
ideolojik kamplaşma ile mayalandığı ve 70'li yıllarda Türkiye'nin neredeyse her
mahallesine yayıldığı günlerde, kaybetmeyen, aksine sürekli kazanan ve
kazandıkça da devlete hükmeden, hükümetlere talimat veren görev ve yetki
alanları ayrılmış aileler ve o ailelerin liderleri vardı.
NATO kendi askerini,
polisini, istihbaratçısını, bürokratını, yargıcını, savcısını, akademisyenini,
teröristini, partilerini, cemaat ve tarikatlerini tasarladığı ve yetiştirdiği
gibi kendi medyasını ve zenginini de tasarlıyor, görevlendiriyor, yetiştiriyor,
zenginleştiriyor ve güçlendiriyordu. Çünkü halkın demokratik bir biçimde seçtiği
ilk Başbakan 27 Mayıs 1960'da NATO'nun emirleri doğrultusunda askerî darbe ile
devrilmiş ve idam edilmişti. Halk 'Kanlı Amerikan Yüzyılı'nda sadece ve yalnızca
çocukları ve emeği kullanılan bir sürüngendi, sürüngen gibi yaşamalı, sürüngen
gibi ölmeliydi...
12 Eylül 1980 darbesinden sonra 80'li yıllar, 20 yıllık derin, geniş ve çok boyutlu NATO sistemleri sonucu sürüngenleştirilen ve çocuklarını kurtarılmış mahallelerde kaybeden yoksul halkın sorgulamaya başladığı bir dönem oldu. Zor yıllar, önce terörün bitmesini, sonra seçimlerin yapılmasını gerektiren bir zincirle sona ermedi. NATO'nun 'Ilımlı İslam Modeli' vardı sırada. NATO'ya sistematik bir biçimde ve yavaş yavaş direnen Özal, görkemli tarihimizden ders alarak yokluğa ve yoksulluğa meydan okudu, ülkesine çağ atlatmaya çalıştı.
Çok
geçmedi, 70'li yılların kaosundan sorumlu olan 'Muhteşem NATO Dörtlüsü' tekrar
siyasî arenaya sürüldü ve Özal, NATO medyasının ve NATO zenginlerinin
saldırıları ve suikastleriyle etkisizleştirildi; Özal Zenginleri kavramı NATO
zenginlerinin ürettiği saldırgan bir kavramdı ve Özal'ın Zenginleri halkın
girişimci çocuklarıydı. Sonuçta 90'lı yıllarda halka açılan devlet ve devlet
sermayesi Özal'ın tasfiye edilmesi ile tekrar NATO zenginlerinin çiftliği ve
çiftlik sermayesi haline getirildi... 28
Şubat 1997'de Post Modern Darbe
dedikleri bir askerî darbe ile bu kez 'Dinsiz Türkiye' tasarlayan bir NATO
programı uygulanıyordu.
90'lı
yıllar açık ve vahşi soygun yıllarıydı. Özal döneminde ev ve araba alabilenler
90'lı yıllarda bunları satmak zorunda kaldılar. Yokluk ve yoksulluk daha da
artmıştı; hastanelerde cesetlerin ve
hastaların rehin kaldıkları, kadınların ve erkeklerin inançları yüzünden
aşağılandığı, gözaltına alındığı, memurluktan çıkarıldığı, televizyonlarda dinî
değerlerin alaya alındığı bu dönemde NATO'nun medyası ve NATO'nun zenginleri
kendi aralarında çıkar savaşına bile girdiler... Kimisi kaybetti, kimisi
kazandı, ancak sürekli kazanan NATO, yani Amerika yani Satanizm oluyordu.
3 Kasım
2002 seçimleri bir devrin sona erişinin başlangıcıydı; halk sandıklarda
ayaklanmıştı. Doğal olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu ve komik gerekçelerle
siyasî yasaklı hale getirildiği için Genel Başkan olarak meclise giremediği Adalet
ve Kalkınma Partisinin seçimlerde birinci parti olması ve hükümet kuracak büyük
çoğunluğu elde etmesi en çok NATO Medyasını ve NATO zenginlerini rahatsız
edecekti.
NATO'nun bütün yerel unsurları Erdoğan'a karşı harekete geçmişti,
medya ve zenginler kulübü yeni bir askerî darbe peşindeydi 2003-2004
yıllarında... güç kaybediyorlardı ve her yerel genel seçim sonrası Erdoğan
halkın arttırarak verdiği destekle yokluğa ve yoksulluğa karşı adım adım zafere yol alıyordu.
NATO'nun
kurduğu ağ ve işlettiği sistem gittikçe tıkanıyordu ki NATO yedek kuvvet olarak
(dünyanın bütün benzer ülkelerinde) tasarladığı ve inşâ ettiği din kisveli
FETÖ'yü devreye soktu. FETÖ din karşıtı NATO unsurlarının devlet içinde
yerleştiği her yeri din taraftarı maskesiyle ele geçirmişti ve NATO'nun tüm
unsurları birbirleriyle savaşır görünseler de merkezde ve merkeze yakın
yerlerde kim kimdir sorusunun cevabı herkesçe biliniyordu.
NATO zenginlerini ve
medyasını FETÖ formatına uygun olarak yeniden inşâ ediyordu. Halk yokluğu ve
yoksulluğu yenmeye devam ederken, FETÖ bu kez kurduğu başka sistemlerle hem
halkı hem de devleti NATO yararına sömürmeye devam ediyordu. Geçmiş yıllara
göre farklı bir formattı bu ve FETÖ halkın çocuklarına sahibi olmadıkları bir
serveti kullanmayı ve güce dönüştürmeyi öğretiyordu. Halk da gelişen ekonominin
yararlarını eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, kentsel dönüşümde artan hizmet ve
kalite ile, maaşlarda, gelirlerde iyileşme ile görüyordu.
2012, 7
Şubat Mit Müsteşarını tutuklama girişimi ile başlayan ve 2013 Gezi terörü,
17-25 Aralık suikastleri ve emniyet yargı darbeleriyle devam eden NATO
operasyonları Erdoğan'ın ve halkın direnişiyle başarısızlığa uğradı. NATO
zenginleri ve NATO medyası son bir hamle ile FETÖ ile aynı kulvara girmek
zorunda kalmışlar ve böylece elli yıllık gizli işbirlikleri halkın görebildiği
alana taşmıştı.
15
Temmuz 2016'da bütün NATO unsurları bu kez NATO ülkelerini de deşifre edecek
bir şekilde saldırdılar ve halkın direnişi, Erdoğan'ın liderliği ile anlamlı
bir zafer elde etti. Halk yokluğu ve yoksulluğu reddediyordu.
15
Temmuz bir milat olmuştu. NATO medyası ve NATO zenginleri, NATO askerleri,
bürokratları, akademisyenleri, yargıçları, savcıları gibi tasfiye
edileceklerini anlayınca teker teker varlıklarını yurtdışına çıkardılar, aile
şirketlerindeki hisse senetlerini sattılar...
Bugün
halkın NATO'yu kesin bir yenilgiye uğrattığı bir gün değil henüz, ancak
NATO'nun yerel unsurlarının devlete hakim olmalarını, hükümetlere emir
vermelerini engellediği, ülkeden gitmek zorunda bıraktığı bir gün; halkın kesin
bir kararlılıkla NATO tasarımı olan hükümet sistemini değiştirdiği ve geleceğe
açıldığı bir gün.
Rusya
parlamentosu alt kanadı Duma Savunma Komisyonu Başkanı Birinci Yardımcısı
Aleksandr Şerin'in "Eğer Erdoğan gibi mücadele etmezsek ABD’yi devre dışı
bırakmamız zor olacak. Erdoğan darbe girişimini yapanlara karşı sert şekilde
mücadele ediyor. Çıkarlarımızı korumamız için Erdoğan’ın bu sert mücadelesini
örnek almamız lazım. Eğer biz de ABD ve onun işbirlikçilerine karşı böyle bir
mücadele edersek Washington sakinleşir" dediği bir gün...
ABD liderliğinde dünyaya kan kusturan Küresel Emperyalizm'in bütün kurumsal direktörlerinin yas tuttuğu bugünde ABD ve ürettiği küresel ağ çöküyor, bu artık bütün çıplaklığıyla görünüyor...
Yeni Türkiye
NATO ve karşıtı gibi konumlanan Sovyet Rusya arasında ezilme dönemini geride
bıraktı, artık seçeneklerini kendi belirleyen bir devlet olarak hızla yol
alıyor. Halkının zenginleşmesinin önündeki engelleri birer birer kaldırmaya
kararlı Cumhurbaşkanları olduğu sürece de bu hız eksilmeden, aksine artarak
devam edecek.
Seçkin Deniz, 17.04.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-21,
Sorgulamalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.