5 Ocak 2018 Cuma

SA5437/KY1-CÇ453: Deprem Olacak

"Seninle yağmur yağdığında buluşacaktık. Ellerini iki defa çırpacaktın. Ayaklarını yere vuracaktın iki kere. Umursamadın! Gelmedin! Gelmeyi erteledin! Yağmur da yağmadı işte! Deprem yakındır!"


Seninle yağmur yağdığında buluşacaktık. Ellerini iki defa çırpacaktın. Ayaklarını yere vuracaktın iki kere. Elimde yumuşattığım öfkeler ve gövdesini yere çaldığım hınçların aksi kalakaldım sureti yitik bu şehrin aç meydanlarında.

Yağmur yağdığında buluşacaktık seninle. Koynunda olacaktı ellerin. Saçlarında kelebekler. Gölgemle kapışan geçmişim ön safta ve yalınkılıç sevdalarım.. öç almayı ertelemiş neyim varsa dikildik eşiğinde yaralanmış bestelerin.

Yağmur yağdığında buluşacaktık seninle. Şehrin en güçlü surlarını vurduğunda her bir tanesi yağmur damlalarının.. vurduğunda her bir damla merhametsiz bakışlarını gözbebeklerinden kentin. İki nefeslik cigara hür kaldığında arasında dudaklarımın.

Yağmur yağdığında buluşacaktık. Bir köpeğin dişlerini sivriltirken tanık olanlar eşliğinde. Yapay yaşamların kökü kazınmış ve devlerin ve cücelerin ve kösnül duyguların çürümüş ayak tabanları altına atılan onurları sağaltılmış olacaktı. Devi şaşırtan yağmaz olan yağmurdu. Gelmeyen ikindiydi. İşaretleri yitik akşamdı. Yatsıydı dünden kanı akıtılmış. Kan akıtıldı. Kanseverlerin öfkeleri bilendi ve evet yakıldı kınalar.. yapıldı törenler.. hazırlandı fener alayları.

Düşümde bir köpeği yakalamıştım sivriltirken dişlerini. “Sırtıma dönüşün acısı bulanacaksa unutuşa dursun geçişi eleğimsağmaların!” sözünle irkilip uyanmıştım.

Ah kaç rengi yitiktir oysa eleğimsağmaların. Renklerini insanların sevdalarından soran eleğimsağmaların yitirdiği renklerin sorgusunu bile erteledi insanlar, insanlık tutkunu değil midir ertelemenin, ertelemelerin. Meczupluğun utançtan kotarıldığı ve devr-i alem yeknesaklığın hesaba katılmadığı demlere sürülmenin şaşkınlığıyla elleri koynunda bekliyorlar yağmuru şimdi. Bekliyorlar umutsuzca yağmur yüklü bulutları.

Yağmur yağdığında buluşacaktık seninle. Ağardığında tan yeri. Kuşluk vaktinin susuzluğunu giderecektik. Siren seslerinin erişemediği mekânlara erecektik. Yapay ve yılışık gülücüklerin semirtmediği yüzler bulacaktık. Tevekkülün alınlarda ev sahibi olduğu yüreklerde konaklayacaktık.

Kararmayacak yağmurlar yağdığında buluşacaktık seninle. Zamanı hiçbir dem gelmeyecekti karamelaların. Uçuk kaçık, serkeş ve birleştirilmiş ve tez elden giydirilmiş olmayacaktı hiçbir oluş. 

Yağmadı yağmur. Yağan yağmurlarsa kararandı. Kalbin daralması, güneşin kararması şaşırtır mı bizi şimdi? Yağmura el eden kim öyleyse? Serseri bağıtların bindirildiği mayınlar hangi iklimin rüzgârıyla gezinir akında, karasında, kızılında okyanusların, denizlerin?

Yağmur kahpe bir kurşuna mı geldi? Kahpe bir kurşunla alnının çatından mı, gözlerinden mi vuruldu? İşte açıldı körpecik kemiklerin yarası sarılmak için. Sarılmak ve sarınmak için yaralara mı tutunacak elleri yağmurun? 

Yağmur yağdığında buluşacaktık seninle. Kasırgaların şaha kalktığı ve zulmü otağında vurduğu bir demde. Gönüller esenlik içre olacaktı böylece. Depremleri uğurlayacaktı esenlik. Ve şimdi o ihtimal yok.. depremler kapımızda. Depremler bahçemizin eşiğinden geçmek üzere.. yağmayan yağmur depremin habercisi. Yağan yağmur depremin öfkesi. Deprem olacak!

Deprem olacak, diyorum. Kimse umursamıyor. Tıpkı senin yağmurda buluşma teklifimi umursamayışın gibi. Dudak bükenler mi dersin, tuhaf tuhaf bakanlar mı dersin, sırıtarak yanımdan hızla geçip gidenler mi dersin.. daha kimler ve neler. Oysa deprem olacak. Evet, olacak. Olacak çünkü göklerin kapısı kapandı rahmete! Rahmet kovuldu yeryüzünden.

Deprem olacak! Yetkililer sizi aldatıyor. Yetkililer sizi uyutuyor. Siz de uyumaya dünden teşnesiniz! Uyumak için ayarlamışsınız kendinizi! Sahte bir uyanıklıkla caka satıp duruyor her biriniz bir diğerine! Uyanıklığı birbirinizi aldatmak olarak bellemişsiniz!

Deprem yakın! Depremin yakın olduğuna ilişkin imler bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor, en sağlam, en kavi kanıtı yağmurun olmayışı. Ve fakat görmek istemiyor kimse. Hiç biriniz bu gerçeği anımsamak istemiyor! Bu gerçeğin inkârı kolayınıza geliyor her birinizin! Kolaycılığa alışmışsınız! Deprem daha da kolaylaştıracak her birinizin işini göreceksiniz! Görmek ve duymak ne kadar uzak size, yazık!

Ya gözlerine mil çekilmiş ya umursamazlığın tuzağına düşülmüş ya da kendini aldatışın koynuna atılmış her biri. Öyle rahat, öyle pervasız güne varıp günü tüketiyorlar ki.. oysa deprem kapımızda. 

Gök devrilip, dağlar yerinden fırlayıp, yer kaynadı kaynayacak. Gönlünüz mü kararmış? İblis ruhunuzu iğfal etmiş de onun için mi böylesine sağır kesilmiş kulaklarınız seslerine yetimlerin, mazlumların, masumların? Demek ben deliyim! Demek ben çıldırmışım! Demek ben halüsinasyonlar içinde debelenen ruhu arızalı biriyim öyle mi? Hangi depremden ders çıkardınız ki, hangi depremin olacağından haberdardınız ki ya çıkışıp kovuyorsunuz meclislerinizden ya gülüp geçiyorsunuz sözlerime? 

Seziyorum! Ayak seslerini duyuyorum depremin! Ne yapayım gönlünüzün gözlerine mil çekilmiş ise? Ne yapayım, kulakları kirliyse gönlünüzün? Duymazdan mı geleyim? Görmezliği mi seçeyim? "Adam sende!" mi diyeyim sizin gibi? Bedenlerinizin temizliğine gösterdiğiniz itinayı, kaygıyı ruhlarınız için de göstermeniz gerekmez mi? Bunun ayrımında değilseniz suç benim mi?

Deprem olacak! Yer kaynayacak, gök devrilecek, dağlar yürüyecek! Ayak seslerini duyan kuşların, böceklerin, gözleri açılmamış yavru kedilerin birbirlerini uyaran fısıltıları kulaklarıma kadar erişiyor. Onlar kendi iç seslerine kulak vermesini bilecek kadar bilgeler. Sen iç sesini boğmakla meşgulken onlar birbirlerini uyarmak için var güçleriyle koşuşturup duruyorlar. 

Büyük deprem kapıda! Büyük deprem kapıda tüm yapıp ettiklerini un ufak edecek an yaklaşıyor. Telaşın yersiz! Uğraşın beyhude! Yine apansız yakalanacaksın bu depreme! Tıpkı daha önceki yakalanışların gibi olacak bu yakalanışın da! Ağlamaya, feryat etmeye, pişmanlık çığlıkları savurmaya, tövbeye vakit bile bulamayacaksın! 

Silkinin! Ayağa kalkın! Gönlünüzün pasını, aklınızın karalığını silin! Silin ki, evlerinizin altına yaptığınız ve tek güvenceniz sığınaklar da barınak olmayacak size! İşte öyle bir şiddetli deprem gelmek üzere! Sözlerime şaşıracağınıza körlüğünüze şaşırın! Sözlerime dudak büküp sırıtacağınıza itimat ettiğiniz sığınaklarınıza sırıtın! Ne çerden çöpten şeyler olduğunu görecek gözünüz olmadığına yazıklanın!

Benden söylemesi Deprem geliyor! Hem öyle böyle değil! Poseidon faciası, bu olacak olanın yanında bir bebeğin beşiğinin sallanmasından öte değildir, diyeyim de anlayasın olacak olanın büyüklüğünü! Ahmaklığın, kibrin yularını ele geçirmiş körlüğe, sağırlığa sığınmışsın! Yazık! Yazık olacak senin yüzünden harap olacak kentlere.. 

Seninle yağmur yağdığında buluşacaktık. Ellerini iki defa çırpacaktın. Ayaklarını yere vuracaktın iki kere. Umursamadın! Gelmedin! Gelmeyi erteledin! Yağmur da yağmadı işte! Deprem yakındır!



Cemal Çalık, 05.01.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Cemal Çalık Yazıları






Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı