10 Ağustos 2017 Perşembe

SA4705/KY60-ES9: 12 Yüzyıl Sonra Yeniden İpek Yolu

"Modern İpek yolu dediğimiz bu kuşak sayesinde aslında bu ülkeler birbirini tanıma fırsatı da elde edecek. Birbirleriyle ama isteyerek ama zorunlu olarak iletişim kuracaklar. Birbirilerini tanımaları sadece ekonomik anlamda değil kültürel anlamda turizm anlamında da işbirliğini geliştirmelerini mümkün kılacak."


Modern İpek Yolu, Bir Kuşak Bir Yol – One Belt, One Road projesiyle hayata geçiriliyor. Çin’den başlayarak kara, deniz ve tren yollarıyla İngiltere’ye kadar uzanacak hat, yol boyu yer alan ülkelerin ticareti açısından yeni bir çığır açacak. 

Tarihi milattan önceye kadar uzanan İpek Yolu, bağımsız devletlerin kurulmasıyla önemini kaybetmiş ve kullanım dışı kalmıştı. Şimdi 65 ülkenin katılımıyla başlatılan proje sayesinde Doğu ülkeleri, Avrupa ülkeleri karşısında önemli bir avantaj elde edecek. Projenin nedenlerini, nasıllarını ve neler getireceğini Prof. Salih Yılmaz’la konuştuk.

shutterstock_472699051


Büyük İpek Yolu tarihin en eski karayolu. Modern İpek Yolu projesinin geçmişi ne kadar geriye dayanıyor? Bu proje ne zaman düşünüldü?

Eski İpek Yolu bin yıldan fazla işlevselliğini sürdürdü. Fakat küresel yapıda bağımsız devletlerin kurulmasıyla ve başta kara yolları olmak üzere sınır problemlerinin de dâhil olmasıyla önemini kaybetti. Modern İpek Yolu dediğimiz kuşak ise 2013 yılından itibaren gündeme geldi. Bunun gündeme gelmesinde Kazakistan ve Çin başı çekti. Çin Komünist Partisi’nin 2070’li yıllara kadar uzanan gelişme vizyonunda ekonomi kuşağı olarak da adlandırdıkları böyle yol var. Bir huzur, mutluluk ve refah yolu olarak adlandırıyorlar.

İpek Yolu’nun tekrar canlandırılmasının ardında hangi düşünceler var?

Son 100 yılda dünyada ortaya çıkan bazı büyük devletlerin hegemonyasını yıkmak, yeni bir güç, yeni bir ekonomik açılım oluşturmak. Biliyorsunuz G-7’de İngiltere, ABD, İtalya, Fransa, Almanya’nın ekonomik anlamda baskın bir gücü var. Ve bu 7 güç, başta IMF olmak üzere Dünya Merkez Bankası, ABD ve İngiltere üzerinden finans piyasası, Almanya Deutsche Bank üzerinden ekonomik ve parasal politikalarla dünyayı bir şekilde yönlendiriyordu. Fakat bu 7 ülkeden sonra baktığımız zaman doğuda yeni bir güç ortaya çıktı. Çin, Rusya, Hindistan, Meksika, Türkiye… bu güçler kendi aralarında yeni bir ekonomik açılım ortaya koyma ihtiyacını duydular. Doğu ülkeleri bu İpek Yolu projesiyle sadece ekonomik kazanç sağlanacağını değil, bölgedeki karmaşanın ve terörün de sona erdirileceğini düşünüyorlar.

Bu açılıma Batı devletleri nasıl tepki verdi?

2013 yılından sonra hız verilen bu modern kuşak, gelişmiş ülkeleri rahatsız etti. Ve bu rahatsızlık dolayısıyla da başta Avrasya coğrafyasında, bu demir yolu ve deniz yolunun geçeceği kuşaklarda terör gruplarının faaliyetleri ortaya çıktı. Fakat Doğu Bloku ülke dediğimiz Avrasya ülkeleri Çin’in ortaya koyduğu, Kazakistan ve Rusya’nın da desteklediği, Türkiye’nin büyük şekilde yatırım yaptığı bu projeye “kazan-kazan” politikasıyla bakıyorlar ve buraya katılacak tüm ülkelerin ekonomik kazanç elde etmesini düşünüyorlar. Türkiye bu çerçevede Marmaray ve 3’üncü köprüyü yaptı şimdi Çanakkale köprüsü yapmayı düşünüyor. Bunlar aslında Çin’in ortaya koyduğu “orta kuşak”ın canlandırılması anlamına geliyor ki Türkiye burada önemli bir avantaj elde ediyor.

İpek Yolu projesinde Türkiye’nin konumu tam olarak nedir?

Türkiye’nin yatırımları Çin’in bu projeyle ilgili yapacağı yatırımlarda eşlik ediyor diyebiliriz. Bu açıdan baktığınızda Türkiye aslında 50 yıldır Batı’nın kapısında bekliyordu. Özellikle 2010’lu yıllardan itibaren Batı kapısında beklemenin anlamsız olduğunu ve bir Doğu kapısı da olduğunu fark etti. Başta Çin olmak üzere Rusya ve diğer ülkelerle işbirliği içerisinde kendi projelerini ortaya koydu. Aslında Türkiye’nin Doğu açılımı Türkiye’nin hedefe konulmasına da sebep oldu. Çünkü Türkiye önemli bir ülke. Batı açısından da önemli. Almanya’nın Türkiye’ye yönelik politikalara baktığımız zaman, -ki bu sadece Almanya için değil diğer Batı ülkeleri için de geçerli-, Türkiye’yi bir şekilde ekarte ederek, ekonomik ve siyasi krize sokarak, etkisiz hale getirmek istiyorlar. Çünkü Türkiye’nin Doğu’ya yönelik açılımı Batı’yı tehdit ediyor.

Doğu Bloku ülkeleri diyoruz ama İngiltere de bu projede yer alıyor?

Avrupa ülkeleri içinden bu fırsatın farkına varıp değerlendiren ülke İngiltere oldu. İngiltere bu açıdan başta Türkiye olmak üzere, Çin ve Rusya’nın içinde olduğu bu ekonomi kuşağına destek oldu. Brexit kararıyla birlikte yeni bir açılım yapmayı düşünüyor. Bu kuşak Çin’den başlayıp Orta kuşak üzerinden Londra’ya kadar geçecek büyük bir ekonomik ağı tercih ediyor. Bir Asya Altyapı Yatırım Bankası kurulmuştu ve bu bankanın 65 üyesi vardı. Bugün itibariyle 77 üyeye çıktı. Çin’de düzenlenen bu forumda 28 ülkenin devlet başkanın katıldığını, 200 civarında da bakanın katıldığını görüyoruz. Bu büyük katılım ülkelerin projeye ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Çin’in Kazakistan’dan başlayarak Pakistan üzerinden, başta kara yolu olmak üzere çok büyük yatırımlar yaptığını görüyoruz. Bunları kendisi finanse ediyor. Türkiye ise üzerine düşen en büyük görevlerden bir tanesi olan Kars-Bakü-Tiflis demiryolunu hattını büyük oranda bitirdi ve bu hat üzerinden Orta Asya’ya, Orta Asya üzerinden Çin’e bağlanacak demir yolu hattını tamamlamış oldu diyebiliriz. Bu Londra’ya kadar gidecek olan önemli bir hat.

Bu proje AB’yi de etkileyecek mi?

Aslında AB’nin önemli oranda etkisiz hale gelmesine neden olacak. AB, Almanya bölgedeki etkinliğini kaybedecek. ABD de İpek Yolu projesinin değerini, önemini anlamış gözükmüyor. Bu açıdan pek fazla ilgi göstermiyor. Fakat doğudaki ülkelere yapmış olduğu 200 milyarın üzerinde yatırım var. Çoğu kara yolunu kendisi yapıyor, başta Kazakistan olmak üzere. Pakistan üzerinden bir liman yapmaya çalışılıyor ki bu liman aslında Çin’in deniz yolundan yapacağı ticareti yarı yarıya kazançlı hale getirecek. Bütün bu açılımlar aslında bütün dünyadaki dengelerin değiştiğini gösteriyor. Hem ekonomik hem jeo-stratejik ve siyasi  dengeler değişiyor. Zaten AB buna mukabil etkisini kaybediyor. AB’ye olan güven azalıyor. Bu açıdan yeni güçlü bir enerji doğuda doğuyor diyebiliriz.

ABD umursamıyor dediniz ama ABD’nin bu bölgeye yaptığı yatırımlar aslında kendi İpek Yolunu kurmak istediğini göstermiyor mu? 

ABD, Orta Asya bölgesinde daha çok Rusya’yı etkisiz hale getirmek, Çin’in ekonomik anlamda Doğu’ya açılımını bir şekilde engelleyebilmek için politikalar yürütüyordu. ABD projeleri “kazan-kazan” politikaları üzerine olmadığı için bölge ülkelerden de fazla destek görmedi. Fakat Çin’in ortaya koyduğu projeler bölgedeki 65 ülkeyi ilgilendiriyor. Bu ülkelerin bir şekilde ekonomik anlamda ve diğer alanlarda bir kazanım bırakacağını düşündüğümüzde ABD bölgede başarısız olduğunu söyleyebiliriz.

Rusya da bu oluşumun içinde yer alıyor ancak Rusya ve Çin hem işbirliği yapan iki büyük güç bir yandan da rakip. “Kazan- kazan” durumu var ama Orta Doğu’daki menfaatleri açısından çok hassas bir denge yok mu?

Tarihte baktığımızda Çin ve Rusya arasında tabi ki rekabet var ama dünya ülkeleri zaten birbirleriyle önemli oranda rekabet içinde. Bu rekabetin sebebi önemli oranda kendi etkinlik alanlarını koruyabilmek ve ekonomik kazanç elde edebilmek. Fakat Çin, ortaya koyduğu bu proje ile tüm ülkelere ekonomik kazanç vadediyor. Kuzey koridoru dediğimiz koridor Rusya üzerinden Avrupa’ya bağlanıyor. Rusya son dönemde Ukrayna krizinin de etkisiyle, Doğu Avrupa üzerinden bir şekilde çevrelendi ve bu kapı Rusya’ya kapandı. Ekonomik anlamda önemli bir kayıp içerisinde. Kuzey koridoru kapsamında Rusya’nın önemli ekonomik kazançları olacak ve Rusya bu açıdan olumlu bakıyor.

Güney koridoru içinde de İran’ın önemli kazanımları olacağını görüyoruz ki, İran da yine Batı tarafından yıllardır amborgo adı altında, ekonomik anlamda bir çevreleme ve ekonomik kriz içerisinde. Bir açılım yapmayı düşünüyor ve Çin’in ortaya koyduğu İpek Yolu projesi İran açısından da bir fırsat.

Türkiye sayesinde, Çin’den Orta Asya’ya, oradan Türkiye ve sonrasında Avrupa’ya uzanan yol ‘orta kuşak’ olarak adlandırılıyor. Türkiye’nin ekonomik atılımlarının bir şekilde yatırıma dönüşmesinin zamanı geldi. AB tabi ki Türkiye’yi belli oranda besliyor, ekonomik anlamda faydaları var ama Türkiye son 20 yıl içinde çok büyük atılımlar yaptı. Bunu daha da ileri götürmek amacıyla Doğu’ya yönelecek. Doğu bunun için önemli bir fırsat. Rusya ve İran açısından da önemli bir fırsat, Orta Asya ülkeleri açısından da fırsat. Avrasya bölgesinde doğuda yeni bir ekonomik alan oluşuyor diyebiliriz. Artık Batı belli bir doygunluğa ulaştı. ABD’nin dünya üzerindeki faaliyetleri birçok ülke tarafından rahatsızlık ve kriz alanları oluşturmaya başladı. Ekonomik anlamda yeni gelişmeye başlayan ülkelerin birbirleri ile işbirliği içerisinde bu kör döngüyü kırmaya çalıştıklarını görüyoruz.

65 ülkeyi birbirine bağlayacak, dünya nüfusunun yüzde yetmişini etkileyecek bu proje gerçekleştiğinde nasıl bir dünya öngörüyorsunuz? İlişkiler nasıl değişecek? Ekonomik anlamda nasıl bir dünya göreceğiz?

Demiryolları, karayolları, denizyollarıyla ekonomik anlamda birbirileriyle bağlantılı olan ülkeler tabi ki birbirleri ile daha önceden var olan anlaşmazlıkları, sınır problemleri, birbirleri ile olan rekabetleri belli oranda azaltacak demektir. Bu aslında bölgeye belli oranda huzur da getirecek diyebiliriz. Bölgedeki savaşların ya da kriz bölgelerinin bir çözüme ulaştırılacağı anlamına gelebilir. Tabi ekonomik anlamda bölgedeki ülkeler geliştikçe, demokratik anlamda, insan hakları anlamında ve yaşam düzeyinin gelişmesi anlamında büyük oranda gelişme olacak. Çünkü Batı’yla Doğu arasında sadece ekonomik anlamda değil, demokratik anlamda ve insan hakları başta olmak üzere insanların gelişmişlik düzeyi ve yaşam standartı anlamında da bir açık var. Bu açığın büyük oranda kapanacağını söyleyebiliriz. En azından bu ülkeler Batı’ya bağımlılıktan kurtulacaklar. Dünya üzerindeki tüm ekonomik ağı  G7 ülkeleri yönetiyor ve G7 ülkeleri aslında çalışmadan ya da çok fazla gayret göstermeden finans ağı üzerinden gelir elde ediyorlar. Ama Doğu’daki bu gelişmeyle birlikte ülkelerin başta ekonomik alan olmak üzere birbirleriyle diğer alandaki işbirlikleriyle birlikte G7 ülkelerine olan bağımlılıkları azalacak. Bu önemli.

ABD’nin konumu sarsılacak mı?

Amerika’nın konumu tabi ki ekonomik anlamda bir şekilde zarar görecektir. Ama baktığımızda da ABD zaten başta ekonomik ve siyasi anlamda bir kriz içerisinde. Trump’ın başa gelmesi, Obama dönemi… yani Amerika’ya dünyadaki güvenin sarsıldığını görüyoruz. Bölgedeki barışı tesis etme konusu başta olmak üzere dünyaya yeni bir ufuk verebilme açısından çaresiz kaldığını görüyoruz. Belki İpek Yolu bu 65 ülkeye yeni bir vizyon vadediyor. Bu vizyon da bu ülkeler açısından uygulanabilir gözüküyor.

Proje sadece ekonomik açıdan mı etkileyecek ülkeleri? Bilim teknoloji medya alanlarında da işbirliği getirir mi?

Kesinlikle. Bölgede hızlı trenin devreye girmesi, karayollarının, otoyolların açılması, deniz yollarının güvenli hale gelmesi gibi sebepler bu ülkeler arasındaki turizm etkinliğini hızlandıracak. Zaten medeniyet dediğimiz zaman gelişmiş karayolları, hızlı iletişim, hızlı ulaşım vb. anlıyoruz ki bu ülkeler büyük oranda geliştirebileceklerini söylüyorlar. Çin, başta Orta Asya ülkeleri olmak üzere bu ülkelerden 200 civarında uzmanı, hızlı trenlerin çalışmasına ilişkin konuda eğitti. Bu önemli bir oran. Kars Bakü Tiflis demiryolunun yapılması demek, İstanbul’dan binen birinin Bakü’ye oradan Orta Asya’ya oradan Çin’e kadar aralık vermeden ve duraksamadan demiryoluyla gidebilecek olması demektir. Yine Çin’den karayoluyla çıkan birinin İstanbul’a oradan Londra’ya kadar bir hat üzerinden gidebileceğini söyleyebiliriz. 

Mesela Cumhurbaşkanımızın Çin’e yaptığı ziyarette suçluların iadesi, ekonomik anlamda karşılıklı vergilendirilmelerin azaltılması, karşılıklı kültür merkezleri açılması gibi konularda işbirliği anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmaların ortaya çıkardığı durum şu: Modern İpek yolu dediğimiz bu kuşak sayesinde aslında bu ülkeler birbirini tanıma fırsatı da elde edecek. Birbirleriyle ama isteyerek ama zorunlu olarak iletişim kuracaklar. Birbirilerini tanımaları sadece ekonomik anlamda değil kültürel anlamda turizm anlamında da işbirliğini geliştirmelerini mümkün kılacak.


Emeti Saruhan, 10.08.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Hayatın Sıcak Yüzü, 
Emeti Saruhan Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Emeti Saruhan Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 06.07.2017



İlk yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı