30 Mart 2017 Perşembe

SA4152/KY49-İTIĞLI41: “Kitabın Ortasından Başlamak”

"Yeni Türkiye’nin Afrika’da hissedilir bir güç haline gelmesi, devlet ve STK’ların ortak çabası ile mümkün. Eğer bir taraf eksik kalırsa küresel rekabet şartlarında yaptıklarınız kaybolup gidiyor. Bu yüzden birlikte, beraberce kitabın ortasından başlamak gerekiyor."


Hayatımızla ilgili yeni kararlar almaya başladığımızda bazen yeni başlangıçlar yapmak isteriz. Bu başlangıçların bizi değiştireceğini yeni bir hayatın bizi beklediğini sanırız. Bu düşünceleri hep değerli bulmuşumdur ve bu tür başlangıçları yapmak isteyenlere karşı saygı duymuşumdur.

Afrika’ya ilk geldiğimde “yeni başlangıçların” ne kadar önemli olduğunu, eğer bir yerlerden başlanacaksa Afrika’dan başlamak gerektiğini düşünmüştüm. Fakat insan belirli bir yaşa gelince de bu tür bir değişikliği göze alamıyor ve o ana kadar kazandıklarının bir şekilde kaybolup gideceğini düşünüyor.

Tanzanya’ya ziyaretim yeni bir başlangıç yapma idealimi ne kadar kamçılasa da artık “kitabın ortasından başlamak” gerektiğini hissettim. Afrika benim için yeni başlangıçların değil, kitabın ortasından başlamak zorunda olduğumuzu bana öğretti. Darusselam’dan köle şehri olarak bilinen Bagomanya’ya gittiğimde oradaki sömürgecilerin kalıntısını görmek ne kadar da geç kaldığımızı anlamama yetti.

Tanzanya’nın Darusselam şehri 6-7 milyonluk nüfusu ile Afrika’nın en kozmopolit şehirlerinden biri. Massailer, diğer yerliler, Araplar, İranlılar, Hintliler bu şehirde yüzyıllardır birlikte barış ve huzur içinde yaşıyorlar. Müslümanlık görünür bir şekilde yaşanıyor ve bu şehrin bir “İslam” şehri olduğunu zannediyorsunuz. Aynı zamanda Hıristiyanların yoğun olarak yaşadığı gerçeği de çıkıyor karşınıza. Belki yüzyıllardır kavgasız, gürültüsüz yaşamaları siz nereden bakarsanız oradan görmenizi sağlıyor.

Bir mahalle düşünün; meydanlara Hz. Peygamber’in hadisleri yazılmış, cadde ve sokaklara sahabe isimleri verilmiş, Sünni, Şii ve İbadi camii yan yana sıralanmış, biraz ötede ise kiliseler var. İşte bu mahalleler barış şehri olan Darusselam’ın sıradan bir gerçeği.

İlk sömürgeciler buraya kaşifler olarak 16. yüzyılda gelmiş, daha sonra ise misyonerlerin istilasına uğramış. Fakat bu yıllarda Darusselam bir İslam şehri imiş. Umman sultanlığının merkezi Zanzibar adasında olup burası da Müslüman Araplar ve İranlılar tarafından bir liman şehri olarak kullanılmış. Şehrin en eski camileri Afrika’da üç yüzyıllık fakat kiliseler kadar görkemli bir mimariye sahip değil sanki geçici olarak yapılmış izlenimi var.

Oysaki misyonerler Darusselam’a geldiklerinde arkalarında bir şeyler bırakmamış ve buraya ölmek için gelmişler. Bagomanay’da ki Alman mezarlığını gördüğünüzde misyonerlerin dönüşü olmayan bir yolculuğu benimsediklerini hissedebiliyorsunuz.

Türkiye son on yıldır Afrika’da yeni bir dönemi başlattı. Artık Afrika’da var olmanın, hissedilir olmanın bir arayışı var. Bu yüzden yeni elçilikler kuruldu, THY seferler başlattı, TİKA ofisler açmaya başladı. Diyanet artık Afrika ülkelerine müşavir ve ateşeler gönderiyor, hem ülke yönetimi hem de yerel insanlarla dini ilişkilerin sağlam ve kuvvetli olmasının yollarını açıyor. Darusselam’da din hizmetleri müşaviri olarak görevlendirilen Muhammet Çiçek bunlardan biri.

Muhammed Bey yaklaşık iki yıl kadar önce Darusselam’a gelmiş ve iz bırakan çalışmalara imza atmış bir isim. Nereye giderseniz gidin Türk olduğunuzu söylediğinizde Muhammed Bey’i tanıdıklarını söylüyor onun yaptığı çalışmaları size anlatıyorlar. Belki Muhammed Bey’in bu özverisinde kendisini bir “Alperen” gibi hissetmesinin, Tanzanya’da yapılacak çok şeylerin olduğuna inanmasının etkisi var.

Afrika’da artık yeni bir dönem başlıyor. Yaklaşık üç yüz yıl geç kalsak da yeni bir dönem bu. Nasıl yeni bir Türkiye’den söz ediyorsak yeni bir Afrika vizyonumuzdan da söz edilmesi gerekli. Afrika’ya yeni baştan başlamak gibi bir zenginliğimiz olmasa da kitabın ortasından başlamak gibi bir şansımız var. Biz bu kitabı aslında yıllardır tarihimizin geleneğimizin etkisi ile iyi biliyoruz. Sadece hatırlamaya ihtiyacımız var, bu hatırlamayı da yeniden okuyarak değil, kitabın ortasından başlayarak yapabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyaretlerinde tarif edilmesi zor yeni heyecanlar fark ediyordunuz. İlk defa Afrika’ya gelen iş adamları, akademisyenler, danışmanlar hep bir merak içindeydi. Size durmadan o ülke ile ilgili şeyler soruyorlar, verdiğiniz cevaplar karşısında şaşkınlık içinde kalıyorlardı. Cumhurbaşkanının Tanzanya, Mozambik ve Madagaskar’ı kapsayan son Afrika turunda da bu heyecana bizzat tanık olmuştum.

Darusselam bu heyecanın hiç kaybedilmeyeceği Afrika şehirlerinden biri. Almanlar Darusselam’a 150 yıl önce geldiklerinde dönüşü olmayan yeni başlangıçlar yapmak istemişler, kültürel olarak çok etkili olamasalar kaldıkları yıllar boyunca yaptıkları eserler ile mimari olarak ülkeyi etkilemişler.

İngilizler, Almanlardan sonra gelerek Darusselam’ı bir sömürge yapmayı, hem siyasi, hem kültürel açıdan etkilemeyi başarabilmişler. Şimdi ise Çinliler şehrin geneline yayılmış durumdalar ve ekonomik olarak hissedilir bir etkileri var. Japonya ve Hindistan da Darusselam’da oldukça etkili.

Muhammed Bey ve Hüdayi Vakfının çalışmaları dışında Türkiye’nin çok fazla etkisini göremiyorsunuz. Eğer Darusselam’da bu etkiyi göremiyorsanız iç kesimlerde hiç göremezsiniz demek anlamına gerekiyor bu.

Oysaki Darusselam’a daha fazla işadamı gelmeli, yatırım fırsatları açısından birçok bakir alanda girişimlerde bulunulmalı. Dışişlerinin daha güçlü bir şekilde ülkede kendisini hissettirmesi, vizyon, ideal sahibi diplomatların bu ülkede görevlendirilmeleri gerekiyor.

Okul kitapları hala İngiltere’de basılıyor ve birçok Müslüman okulunda bile sömürge dilinin mantığı ile yazılmış ders kitapları okutuluyor. Özellikle Yunus Emre  Enstitüsü’nün basın yayın alanında yapacağı çok işler var. Türkiye’de yayınlanmış birçok kitabın Swahili diline çevrilmesi artık elzem. 13. yüzyıldan beri bir İslam beldesi olmuş Darusselamlıların Sezai Karakoç’u, Nuri Pakdil’i, Cemil Meriç’i artık tanımaları gerekiyor.

Yeni Türkiye’nin Afrika’da hissedilir bir güç haline gelmesi, devlet ve STK’ların ortak çabası ile mümkün. Eğer bir taraf eksik kalırsa küresel rekabet şartlarında yaptıklarınız kaybolup gidiyor. Bu yüzden birlikte, beraberce kitabın ortasından başlamak gerekiyor.


İbrahim Tığlı, 30.03.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat




Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı