29 Kasım 2016 Salı

SA3695/SD570: "yokluk yoktur" /23.12.2005/ 427. patika


...varlık ve yokluk ikilisine dair kuruntuların ve kuramların başlangıcında akılların ürettikleri bilgilere sorulan en önemli şey onların tanımları olmalıdır...
...bu hâl üzre, tüm bilimsel görünen etkili ve kadim görülere bakmalı hiç vakit geçirmeden...
...ve tanım klasörlerinin bulunduğu soğuk, net, açık ve kesin gibi görünen bilimsel terimler yahut felsefî kavramlar dizinine girmeli...
...düşünmeyi seven her insanı ürküten o kavramlar dizini, daha önceki düşünürlerin o soğuk ve değişmez kalıplarıyla, kendi bildiklerinin ışığında tarif ettikleri o şeyler, orada bekliyorlar...
...yani, epey eskiler...
...sürekli yenilenen bilim ne yazık ki, onların var olmuş olmasını pek önemsemiyor...
...zira, bilim eskimiş kavramları veya onların tanımlarını câhilliğe ait kabul edip, kendi kavramlarını oluşturmayı seven insanlarla ilerlemeyi seviyor...
...isterseniz varlık ve yokluk kavramlarına dair eskimiş tanımları veya açıklamaları işe yaramayacağı, lüzumsuz bir tekrar olacağı gerekçesiyle kavramlar dizininde incelemeyelim...
...tarih meraklıları oraları gezmeyi severler, oraları onlara bırakalım...
...ne dersiniz?...
...varlık olmadan, ona bağlı olarak yokluk açıklanamaz değil mi?...
...o hâlde varlık'tan evvel var'ı, yokluktan evvel yok'u bilmek gerek...
..."var" dediğinizde zaman, mekân, zekâ ve var'ın mevcudiyetini kanıtlayan bilgi ile teknoloji gereklidir...
...binlerce yıl önce ses dalgaları bilinmezken, ses vardı..
...ama tesbit edilebilirliği duyulardan kulağa teslim edilmiş olduğundan ötürü, ses'in kabul edilebilir dalgaları olduğunu hiçkimse bilmiyordu insanların içinde...
...ama şimdi ölçüyorlar ve sesin varlığını, onun dalgalarını, sesi duymadan 'var' olarak algılıyorlar...
...gelecekte dalgalarla yayılmayacağına dair yeni şeyler üretilene kadar onu bu hâliyle 'var' kabul etmek zorundayız...
...zaman, mekân ve zekâ, teknolojiyi geliştirmekte temel araçlardır ve 'var'ın varlığına dair tüm yeni tanımlar/hükümler onlara bağlı olarak değişecek...
...ve biz bu gerçekle karşı karşıya iken 'var'ı tanımlamaya cesaret edebileceğiz, öyle mi?...
...hadi edelim; ruhsal bileşenler ve beş duyu dışında, diğer yardımcı ögelerle algıladığımız her şey vardır...
...dedik...
...çıplak gözle ve yerden izlediğimizde göremediğimiz gök cisimleri ne olacak?...
...uzayda çıplak gözle görebilecekken yerden göremiyoruz onları...
...neye göre var veya yok diyeceğiz?...
...hemen duralım; algılamıyorsak yok mudur?...
...işte zaman, işte mekân farkı...
...gelecekte veya başka mekânda algılanabilme olasılığına karşı biz algılamayı 'var'ın tanımı içerisinde kullanamayacağız....
...öyle mi?...
...birazcık öyle...
...çünkü; tanım çelişki sevmez, çelişkili kavramları kendi içinde barındırmaz...
...iyi ama, hangi insan çelişkili olmayan kavram kullanarak net bir tanım yapabilmiştir?...
...tanım dediğimizde, tanımsız terimler ile tanımlı terimler ayrımına geri dönelim mi?...
...az, öz kelimelerle ve herkes tarafından aynı şekilde açıklanabiliyorsa terim, biz ona tanımlı terim, değilse tanımsız terim diyoruz...
...bu bile epeyce çelişki kaldırıyor değil mi?...
...yine daha önce saydığımız, zaman, mekân, zeka ve diğer yardımcı araçlar her tanımın değişebilirliğini kanıtlıyor...
...herhangi bir tanımı yapan birinden daha üstün niteliklere sahip olan bir diğeri, aynı şeyi daha net tanımlayamaz mı?...
...görelilik bu, suçlusu o...
...yani biz insanlar, hiçbir şeyi kendi değişen bilgimizle kesin olarak tanımlayamayacağız...
...görünen o...
...bu yüzden değişiyor ya fizik kuramları...
...bu yüzden, dün yürürken bugün ışınlanmaktan bahsediyor ya insan...
...bu bir mucize aslında...
...Allah'ın insan verdiği en önemli dünyevî şey...
...var'ı tanımlamaya çalışırken birçok açıklama yaptık...
...ama onu tanımlar gibi görünüyoruz...
...ancak sadece açıkladık...
...ya yok?...
...var için harcadığımız bunca enerji, var'ı tanımlamamıza yetmediyse var'a yaslanarak ayakta durmaya çalışan yok'u ne yapacağız?...
...kısaca, var olmayan şey yoktur...
...işte bu nefis bir ziyaretgah simidi...
...algılamaya dayalı herhangi bir 'var' tesbitiyle yapılan herhangi bir 'yok' tesbiti de aynı oranda yetersizdir...
...şimdi 'yok' dediğimiz gelecekte 'var' olursa, o şimdi 'yok' mudur hakikaten?...
...yani şimdi 'var' olan her şey 'var' da, 'yok' olan her şey 'var' değil midir?...
...'var'ın ve 'yok'un bir şeye dair mevcudiyet kimliğiyle kök görevi üstlendiği 'varlık' ve 'yokluk' kavramları bir şeyin mevcudiyetini tartışmayı gerektirmez...
...'var', 'varlık' kavramının içinde sadece bir nesnedir...
...ve aynı zamanda 'varlık', 'yok'u da kapsar...
...ve dolaylı olarak 'var' ile 'yok'un bileşimi 'varlık'tır...
...'var' ve 'yok' birbirlerinin tümleyeni gibi görünürler...
...ve ikisinin de bileşimi 'varlık'tır...
...'var' ve 'yok' arasında algılanabilirliğin ince çizgisi varken onları varlığın dışında tutmak akıl dışıdır...
...zira insanoğlunun bilgisi geliştikçe, 'var' olanlara dair bilgi de gelişecek ve 'yok' sanılanlar azalacaktır...
...bu sebeple 'yok'tan daha farklı olan 'yokluk', sırf 'yok' varlığın kapsamında olduğundan dolayı köksüz kalır ve biz bu nedenle "yokluk yoktur" deriz...
...yetti mi?...

seçkin deniz


pürüzsüz patikalar

Seçkin Deniz Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı