6 Ekim 2016 Perşembe

SA3509/KY35-YTK123: Şu Yaklaşan Neyin Işığı?

"Yaptıkları yanlış yatırımların üzerine hiçbir şey olmamış gibi sünger çekip bu sefer de bizim yanlış bir yatırım yapmamız mı isteniyor?"


Rahmetli arkadaşım ressam ve karikatürist Mustafa Kalemci, tanıyanların seslenişiyle “Mistik”ten dinlemiştim bildiğim en büyük yanlış yatırımı.

Banka kartları yeni girmişti hayatımıza. Özendirmek için her alışveriş limiti için hediyeler veriliyordu. Sevgili Mistik'in anlattığı hikâyede, birkaç arkadaş İstanbul'da çok katlı koca bir bina kiralamış, Uzakdoğu'dan yüklü miktarda hediyelik eşya, oyuncak vesaire sipariş etmişlerdi.
Muhtemelen o siparişler daha yoldayken bankalar kredi kartlarına özendirme işinde çok basit, ama çok radikal bir değişikliğe gitmişti; artık harcamaya göre küçük de olsa belirli bir yüzde para olarak hediye/iade ediliyordu. Hâlâ da kullanılan yöntem bu biliyorsunuz.

O hediyelik eşya yatırımını yapanlar başka bir yol bulup zarardan kurtuldular mı, maceranın devamını bilmiyorum.

Kişisel düzeyde bildiğim bu büyük yanlış yatırımın devletler düzeyinde ne kadar çok yaşandığının tanığı koca bir tarih var.

Yanlış ittifaklar, hesap hatası yapılarak girilen savaşlar, daha bitmeden işe yaramaz hale gelen büyük yatırımlar… Hedefleriyle sonuçları arasındaki büyük orantısızlıkla Haçlı Seferleri'nden Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki bin 350 ton ağırlığındaki iki devasa ama savaşa katkısı yok denecek kadar az toplarına; Rusya'nın 1905'te Japonya'yı veya bizim Rusya'yı 1876'da yeneceğimizi sanmamıza ama sonun facia yenilgiler olmasına; Hitler'in Napolyon'un aynı hatasını tekrarlayıp Rus steplerinde o ayazda birbirinden güçlü ordularını perişan etmesi veya telefon televizyon icad edildiğinde bunlara işe yaramaz diye burun kıvıran büyük yatırımcıların durumu ilk akla gelenlerden…

15 Temmuz'un bundan sonraki yaşamımızı derinden etkileyeceğinin gün be gün daha fazla anlaşıldığı bir sürecin içindeyiz.

Bu yüzden de FETÖ üzerine yatırım yapanların çok büyük bir yanlış yatırımın sahibi olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz.

7 Şubat Mit, sonra 17/25 Aralık ve nihayet tam teşekküllü bir intihar saldırısı görünümüne daha çok sahip olmaya başlayan meş'um darbe girişimiyle 'harcanan' bir yatırım mıydı?

Yoksa harcanması pahasına Türkiye'yi rotasından çıkarmaya veya başka bir rotaya sokmaya en azından zamana yayılmış bir zaafa uğratmanın karşılığı mıydı o yatırım?

Yaşayacaklarımız, gelişmeler öncelikle bu soruların doğru olup olmadığını gösterecek.

Sadece “olağan şüpheli” yatırımcılardan değil, aynı zamanda ona inanan, kananların, çoluk çocuğunu teslim edenlerin de bu yatırımlarını sorgulaması gerektiği bir dönemde değil miyiz?

Haksızlığa uğradığını düşünenler, bu kadarını hak etmedik diyenler, darbeden haberimiz gerçekten yoktu itirazını yapanlar FETÖ için ne düşünüyor acaba? Onlar faturayı öncelikle ve kesin olarak örgütün liderine, yönetim kadrosuna, imamlarına, bağlantılarını sağlayan, ilişki kuranlara çıkarıyor mu?

Ne düşünüyorlar samimi olarak ama, gerçekten ne düşünüyorlar, vicdanları ne diyor?

Takiye, gizlilik, çift yüzlülük uzun on yıllar içinde karakteri olmuş bir örgütün uzak yakın ilişkili olduğu insanlara devletin artık kolay güvenmeyeceği bir atmosfer içindeyiz ve bu refleksten başka bir davranış bir müddet daha beklenemez ama asıl kendisinin veya çoluk çocuğunun mağdur edildiğini düşünenler örgüt için ne düşünüyor?

Hayat doğru adımlar kadar yanlış yatırımlarla da dolu evet.

Meselâ hangi akla hizmet bilinmez, Yunanistan'da Cunta'yı ülkenin; EOKA-B'yi Kıbrıs'ın başına belâ edenler bu yanlış yatırımlar sonunda kan gözyaşı acıdan başka ne verdiler?

Ve şimdi Akdeniz bu kadar silah plan gerginlik içinde yeniden ısınır kabarır çalkalanırken Kıbrıs'ta ne oluyor, ne olacak?

Yaptıkları yanlış yatırımların üzerine hiçbir şey olmamış gibi sünger çekip bu sefer de bizim yanlış bir yatırım yapmamız mı isteniyor?

Kıbrıs Harekâtı'nın üzerinden hazır 40 küsur yıl geçmişken İsmet Özel'in yazılarından birinde anlattığı ve hastalığının tek dermanı olan 40 yıllık sirkenin sadece Nasrettin Hoca'da olduğunu öğrenenlerin Hoca'nın kapısına vardıklarında aldıkları cevabı hatırlatmak gerek;

“Her önüne gelene versem bende 40 yıllık sirke mi kalırdı?” der ve kapar kapıyı yüzlerine…

Bazen derdinizin dermanı 40 yıllık sirkedir ve onu rastgele harcamamanız gerektiğini Orta Asya'da geçen binlerce yılın ardından 900 yıl da Selçuklu-Osmanlı birikimiyle damıtılarak öğrenmiş 93 yıllık gepegenç bir Cumhuriyetimiz var.

Şu karambolde topun kendi ağlarımıza girmemesi için ihtiyacımız olan tecrübeye, sağduyuya sahibiz.

Yeter ki bu hızla yaklaşan daha büyük altüst oluşlar döneminde bunları hatırlamayı unutmayalım.


Yaşar Taşkın Koç, 06.10.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar
Yaşar Taşkın Koç Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Yaşar Taşkın Koç Beyefendi'nin yazılarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 16.07.2015


İlk yayınladığı yer: Yeni Şafak, 

http://www.yenisafak.com/yazarlar/yasartaskinkoc/su-yaklasan-neyin-isigi-2032249

Seçkin Deniz Twitter Akışı