12 Temmuz 2015 Pazar

SA1521/KY13-AO10: Her Şeye Karşı Çıkanlar

"Örgütleştirilmiş odaklar yerel halkı ülkenin ve kendilerinin yararına düşünülen projelerin engellenmesi için kullanılıyorlar."


Türkiye yeraltı ve yerüstü zenginliği olan ancak bunları kendi istifadesine sunamayan bir ülke. Batı'nın ambarı haline getirilmiş bütün ülkeler gibi, Türkiye de bu hegomanyanın zincirlerinden kendini kurtaramıyor.Ne zaman ki bu yönde bir adım atmak istiyor; o zaman dışarıdan organizeli çevreler harekete geçiriliyor.

Birçok kez yazdım; Türkiye'de örgütleş(tiril)miş bir yapı var. Türkiye Batı'da olduğu türden örgütlü bir topluma sahip değil. Türkiye'yi bir pazar olarak elinde tutan, stratejik sıçrama alanı gören Emperyal ülkeler inşa sürecinde ülkenin kurumlarını da kontrol altına alacak bir yapının kurulması için gerekli olan her şeyi yaptılar.

Gerek kültürel, gerek ekonomik, hukuksal ve sosyal alanlarda bu doğrultuda şekillendirildi ve (demokrasi çerçevesinde) bir boşluk oluşturmayacak şekilde kurgulandı.

Kamusal kuruluşlardan özel iktisadi kuruluşlara kadar olan tüm sistemsel alanların kurgulanmasının yanı sıra, sivil kuruluşlar, meslek odaları, sendikalar, medya vs gibi birçok şey Batı'nın eğitim desteği ve çeşitli fonlarıyla var edildi/şekillendirildi.

Zamanla bunlar sistem içinde içselleştirildi ve toplumsal kabul zorlamalarıyla mantıksallaştırılarak önemli birer toplumsal argüman haline getirildi, bu süreç devam ediyor.

Öte yandan entegrasyon doğrultusunda bu argümanların birçoğu Uluslararası iktisadi, sosyal, vb kuruluşların uzantıları haline getirilerek onların koordinesine bağlı olan bir çalışma düzenine sokuldu.

Eğer tüketim pazarı ve stratejik alan olarak görülen bir ülke, kendi iç dinamikleriyle kendine bir çıkış yolu arayadığında, emperyal ülkelerin bu konuda mutabakatını alamamışsa, içerideki uzantılarının geliştirdiği tepkilerle süreç tersine çevriliyor, bunun için gerekiyorsa uluslararası destekler bu uzantıların emrine veriliyor.

Türkiye nice zamandır bu cendereden kurtulmaya çalışıyor ve kendi çözümlerini üretmek istiyor. Bunun için ülkenin yeraltı, yerüstü zenginliklerini ülke için en yararlı olacak şekilde, bağımsız gelişme yöntemleriyle değerlendirme amacı güdüyor.

Ancak, bunu yapmak isterken her defasında dışarıdan kontrollü odakların tepki ve direniş örgütlemeleriyle karşılaşıyor. Bu güçler yaratılan tepkiyi mantıksal ve duygusal bir zemine oturtmak için de emrindeki her gücü kullandıkları gibi, kimi yağmacılar, rantçılar, yanlış planlamalar da onların slogan üretmeleri için birer can simidi oluyor.

Bugün, geçmişte kurulmuş ekonomik bağımlılık nedeniyle kendi ülkemizde dilediğimiz alanda projeler yapma ve bunları gerçekleştirme hakkına sahip değiliz.

Birçok uluslararası anlaşma elimizi kolumuzu bağlıyor. Satın aldığımız bir teknolojiyi dahi geliştirmemize izin verilmiyor. Serbestçe yeraltı madenlerimizi çıkarmamızın önüne türlü hukuksal engeller çıkarılıyor. Bazı madenleri çıkartmaya karşı kimi müeyyideler bile söz konusu. Enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmemize binbir engeller var.

Şimdi bunlara bir de kimi lokal projelerin engellenmesi için yerel halkın örgütlenmesi eklendi.

Örgütleştirilmiş odaklar yerel halkı ülkenin ve kendilerinin yararına düşünülen projelerin engellenmesi için kullanılıyorlar. Bir bakıyorsunuz ki yurdun ücra bir köşesinde yapılmak istenen bir proje daha neyin ne olduğunu bilmeyen çevre halkının tepkisiyle karşılaşıyor. Ve sonuçta bu tepki üzerine bu projelerden vazgeçiliyor.

Karadeniz'deki Altın Arama, Yeşil Yol Projelerine tepkiler masum mu?

(Sonraki yazımda da bu konuya değineceğim)



Adnan ONAY, 12.07.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar

Seçkin Deniz Twitter Akışı