30 Ağustos 2014 Cumartesi

SA862/AS61: Kurtlar Vadisi Günü ve Saati/ Kurtlar Vadisi Toplumu

"İvedik toplumunu analiz eden populistler, neden Kurtlar Vadisi toplumunu merak edip sosyopsikolojik araştırmalara konu etmiyorlardı?"


Turizm mücevherâtçısında çalışan kırklı yaşların grileştirdiği saçlarıyla ‘olgun bir adam’, Perşembe akşamı, Show TV ekranında ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinin yeni bölümünden önce yayınlanan bir önceki bölümün özetini göz ucuyla izlerken, Lise 1‘deki oğlunun ‘sınıfta kalma’ ihtimâline dair olabilecekleri tartışıyordu.

***

O gün, 11 Haziran 2009 perşembe akşamı idi ve daha önceki tüm perşembe akşamlarında yaşandığı gibi bakkal, lokantacı, pazarcı, kasap, inşaat işçisi, çiftçi, öğretmen, avukat, pilot, polis, asker, gazeteci, yazar, siyasetçi, vali, profesör, hatta doktor ve eşlerinden, kardeşlerinden, çocuklarından, anne-babalarından müteşekkil milyonlarca izleyici günlerdir bekledikleri yeni bölümü izlemek üzere tüm planlarını yapmışlar, acil işlerin çıkmaması için dua ederek ve uzun süren reklamlara kızarak, küfrederek oturup bekledikleri diziyi izlemekteydiler. Akşam namazını reklam arasına denk getirip kılanlar da, içkilerini ellerine alıp koltuklarına kurulanlar da aynı ekrana bakıp aynı şeyleri izlemek ve aynı şeyleri düşünmekte ‘birlikte’ idiler.

***

Farkı ırk, dil, din ve fikirden bir ülkenin neredeyse tüm vatandaşları bu diziyi neden izliyorlardı? Kurgusu, senaryosu, konsept danışmanı, yönetmeni ve ‘çerçeve başrol’ dışındaki oyuncuları sürekli değişen, ama yapımcıları değişmeyen üç kardeş’in alıp sürüklediği ve sınırlı sayıda asıl oyuncu ve onlarca figüranın rol yaptığı bu dizi, insanları neden etkiliyordu? 

Hızla gelişen olayları arasında mantıksal kurgunun aranmadığı ve insanların hızla öldürülüp yok edildiği dizide insanlar neler bulup izliyor, izlerken de çocuklarının ‘hayati’ meselelerini kulak arkasıyla dinleyip dil ucuyla tartışıyorlardı? İşyerinde çalışmak, evinde dinlenmek, eşiyle kavga etmek, çocuklarıyla oynamak ve bayramlarda akraba ziyaret etmek, metroda uyumak, trafikte saatlerce bunalmak, fırsat bulduğunda piknikte ‘tavuk mangal’ yemek ve maaştan maaşa yaşadıkları ‘parasızlığın ilk günü’ travmalarıyla meşgul olan bu insanların ve sevgililerini ‘bu akşam’ ihmal etmekten çekinmeyenlerin derdi neydi?

***

İvedik toplumunu analiz eden populistler, neden Kurtlar Vadisi toplumunu merak edip sosyopsikolojik araştırmalara konu etmiyorlardı? Yıllardır süren bu dizinin çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkilerini incelediklerini iddia edenler, toplumun tamamını neden inceleme gereği duymuyorlardı? Bu toplum tüm fertleriyle ‘hasta’ veya ‘hasta adayı’ mıydı?

***

Çekini tahsil edemeyip eli-beli silahlılara muhtaç olan tekstilci ile açtığı lokanta’da geçimini sürdürmek isteyen adamın verdiği haracı/rüşveti ve sık sık evi soyulan, arabası çalınan vatandaşı bir araya getiren unsurlar nelerdi? Sosyal haklarının birçoğundan yoksun olan memur, neden sigorta primi yatırılmayan ve hak edişleri gününde ödenmeyen işçi ile aynı diziyi izliyordu? Bedenini başkalarının zevkleri için kiralayıp para kazananlar ile işinde gücünde bir imam nasıl aynı kahramanları izliyor ve yüzlerce insanın 2 saniyelik bir zaman aralığında rol gereği de olsa öldürülüşüne şahit olmayı tercih ediyorlardı? 

Bir öğretmen diğer bir meslektaşına “Bak beni dinle; izle sen Kurtlar Vadisi’ni" diye tavsiyelerde bulunma gereğini neden duyuyordu? Bu öğretmen dizide öldürülenleri izlemiyor muydu? O Halde bu diziyi izlemeyi önermesinin temelindeki eğitim kaygısı neydi?

***

Her şey meraktan kaynaklanıyordu. Parasızlığı, parasızlıktan boşandığı eşini, kaybettiği işini yıllardır görmediği anne-babasını dizide anlatılan sebeplere ve simgeleştirilen görünmez kişilere bağlayan vatandaş merakla suçluların kimler olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Başörtüsüne asılan gericilik çıngırağını sık sık sallayıp duranların kimleri ürkütmeyi amaçladığını anlamaya gayret ediyordu. 

Evet, kimisi de maceracı ruhuna uyarak ekranın karşısındaydı, ama birileri de "Acaba beni ne zaman anlatacaklar/deşifre edecekler" diye korkudan izliyordu. Öğretmen üç asırdır ülke yararına sonuç alınamadan uygulanan eğitim programlarının kurgulayıcılarını öğrenmek istiyordu. Siyasetçi kullanıldığı zamanları gözlemek için bakıyordu ekrana.

***

Ekonomistler sık sık oynayan iplerin kimin ellerine olduğunu anlamak için zihinlerini patlatıyor; gazeteciler, aralarındaki işbirlikçilerin vasıflarını titizlikle takip etmek için can atıyorlardı. Avukatlar savundukları adamları hatırlıyor, aldıkları tehditleri tekrar yaşıyor, hâkim ve savcılar sebep- sonuç arasındaki köprülerde rollerini görüyor ve Başbakanlar, Cumhurbaşkanları hangi trafikte nelerle karşılaştıklarını bilmelerine rağmen bunların insanlara nasıl anlatıldığını öğrenmek için merakla izliyorlardı.

***

Diyaliz makinesine bağlı yaşayan böbrek hastası ile organ nakillerinde uzman çeteler arasındaki ilişkinin hangi türü bu dizide muaf tutulmuştu ki? Uyuşturucunun alıp gittiği hayatlar ile gayr-î meşru ilişkilerin evlilikle mukayese edildiği bir yerde, ‘vatan için ölen, öldüren’ bir oğulluğu yetiştirmiş bulunan imam emeklisi bir baba’nın savunmasını nasıl algılayabilirsiniz? Tasavvuf’un ve ebru’nun inceliklerine vakıf olup bunları söyleyen ve icra eden bir emekli imam’ın başörtüsü takmayan ‘elden ayaktan kesilmiş’ muhterem eşinin kıyafetiyle verdiği mesaj nedir?

***

Başbakan’ı camide resmeden fotoğrafın içine tetikçileri yerleştiren senaristler neyi söyletmek istiyorlardı? Geçmişteki olaylarla gündemdeki olayları harmanlayıp sürreel bir realiteyi insanların bilinçlerine yerleştiren bir dizinin ‘şüpheli’ konsept danışmanı neyin peşindeydi?

***

Her bölümde hafızasız olduklarını tek tek kanıtlayan, ancak ve sadece köklü bir romantizmi ve çekilen işkence sahnelerini unutmayan, en acılı ölümlerde bile birbirilerine şaka yapmaktan vazgeçmeyen oyuncuların yansıttığı sorunlu, fakat 'temelden masum’ görüntüye ‘sıradan bir şeymiş gibi’ bakan insanlar neler düşünmelilerdi?

***

Bir savaş vardı orta yerde. Kirli bir savaşa karşı girişilmiş sanal bir savaş. Ama sonuçları gerçekleri doğrudan etkileyen bir savaş. İnsanların, oy vererek değiştirme güçlerini hatırlamalarını sağlayan bir savaş. Mermilerin kullanıldığı bir diziden mermilerin kullanılmadığı gerçek bir bilişsel savaşa geçiş pozisyonuydu bu aslında. Peki her deşifre, yeni bir koşullanma getirmiyor muydu? Kurtlar Vadisi dizisi insanları aydınlatırken bir şeyleri sarartıyor, karartıyor olabilir miydi? 

Bu tehlikeli oyunda, ekranlarını bu diziye açan medya patronunun tek amacı, kanalının en büyük gelir kaynağını elde tutmaya devam etmek miydi? Ekranının diğer vakitlerini ve yazılı medyasının tüm harflerini, dizide eleştirilen organizasyona hizmete adayan birinden ne umabilirsiniz? 

Yine Show Tv katkılarıyla çekilen ‘Muro’ hangi meseleyi nasıl karikatirüze etmişse, aynı katkılarla ‘Kurtlar Vadisi Gladyo’ neyi ciddileştirecekti? ‘Kurtlar Vadisi Irak’ın hoplattığı küresel güçlerin hopladıkları yerlerden petrol çıkarmak ve o petrolü ihraç etmekle gururlanan kişiler aslında neye hizmet ediyorlardı. Bir dönüşüme mi?

***

11 Haziran 2009 perşemde akşamı, Kurtlar Vadisi dizisinin sezon sonu bölümünden sonra, ertesi gün 12 Haziran 2009’da tüm bu düşüncelerin tam ortasına Taraf Gazetesi’ne bir bomba haber düşüyordu:

“ Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında kamuoyunu yanlış yönlendiren, Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanacaktır”(1)

***

Geçmişte küçük bir eleştiriye büyük bir tepki veren Pana Film’in psikolojisini anlamak şimdi mümkün olabiliyordu. Pana Film’in tek amacı para kazanmak mıydı? Bilinmiyor. Son bölümün yönetmenliğini yapan üçüncü kardeş’e kadar, başrol’de oynayan ve yapımcılık yapan kardeşleri kimimiz alkışlarken kimimiz şüpheyle gözlüyor muyuz? Yoksa onlar sadece işlerini mi yapıyorlar?

***

Yukarıdaki haberde görüldüğü gibi diğer iki diziyle beraber Kurtlar Vadisi’nin amacı kamuoyunu yanlış yönlendirmek midir? Bir ülkenin neredeyse tüm vatandaşları yanlış yönlendirilecek kadar aptal mıydı? Hemen her mahallede vatan için şehit edilmiş, öldürülmüş bir fert varken insanlar bu kadar kolay yanlış yönlendirilebilir miydi? 

Senaristler hayatlarının büyük bir bölümünü ‘derin devlet’ korkusuyla yaşayanları nasıl aldatacaklardı? Gerçekleri göstermeyi şiar edindiklerine halkı ikna edebilirler, ama annelerinin başlarının örtülü olduğunu söyleyip, dindar bir geçmişi olduğunu ilan edebilen insanların elinden bu özgürlüğü alamazlardı; buna hakları yoktu.

***

Başı açık anneler ile onların dini bütün eşlerini dizide normalleştirerek, bizi aldatabilirler, değil mi? Ne kadar saf olsak da o kadar meraklıyız. Zaten  tamamen hayal ürünü(!) olan bu diziyi izlemek için tek nedenimiz merak değil miydi? Bu merakı ortadan kaldırmak isteyen emirnâmelere selam durmamız gerekiyor mu, dostlarım? Bu emirnâmeye muhatap olanlarla bu emirnâmeyi hazırlayanlar da bu dizinin izleyicileridirler. İzlemeseler kamuoyunun yanlış yönlendirildiğini nereden bilecekler? 

Doğruyu bildiklerine de eminler. Ancak anlamamız şart: Yönlendirme mi yanlış, dizide hayal ürünü olduğu vurgulanan kurgular mı? Yoksa kurgular doğru, bu kurgulara karşı halkı yönlendirme faaliyeti mi yanlıştır?

***

Soruşturma başlatıldığına göre, belki de emirnâme yanlıştır. Veya baştan sona herşey yanlıştır. İşte biz bunu öğrenmek için 'Kurtlar Vadisi’ dizisini izlemeyi seven vatandaşların bolca bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yeniçerilerin ‘Tez Kellesi Vurula! Tez bitirile!’ diye ünlediği vakitler de sona ereli 183 yıl oldu. Tüten son dumanları da 7 yıl önce tarih oldu. Bu dizi bize bunu ucundan anlatıyor. 

Hepsi bu.



Alper Selçuk 12.06.2009, Antiseptik Anafor 42

Alper Selçuk Yazıları


Seçkin Deniz Twitter Akışı