17 Mart 2014 Pazartesi

SA597/KY4-FM5: 30 Mart’ta Kaos; Komplo (Teori ya da Gerçek)

Dedim-Dedi-Dedim

Tarih şöyleydi:  25 ŞUBAT 2014

Dedi: 12-15 Mart arasına iyi bak.

Dedim: Komplo teorilerine pek değil, hiç itibar etmem.

Dedi: Bu söylediğim komplo teorisine giriyor mu? Bir şeyler olup bittikten sonra her hangi bir yorumda bulunmuş değilim ki. Şuanda 25 Şubat'tayız ve neredeyse 20 gün var dediğim tarihlere. Söylediğime dense dense kehanet denebilir.

Dedim: Hele kehanete hepten tıkalıdır hem kulaklarım hem yüreğim hem aklım. Ki, “bütün müneccimler yalancıdır” ölçütüne sıkı sıkıya bağlıyımdır. Hani, kırk katır mı, kırk satır mı türünden bir seçenekle karşı karşıya kalsam, komplo teorisi mi kehanet mi dense teoriyi seçer kehanete sırtımı hiç tereddüt etmeden dönerdim. Dönerim.

Dedi: Evet öyle de olunmalı. Ancak benim söylediğimle senin yargın arasındaki ayrım anlaşılsın diye kullandım “kehanet” sözcüğünü. Yoksa bir kehanette bulunuyor değilim. Söylediğim, dikkatini vermeni istediğim ne kehanettir, ne öndeyi, ne de sezgi. Bir takım hazırlıkların bilgisine ulaşan birinin ulaştığı bilgileri paylaşması, tıpkı meteorolojinin hava tahminlerine benzer. Meteorolojik bulguları kullanarak bir şeyler söyleyenin sözü kehanet olur mu? Tahmindir. Bir başka örnek verelim benim söylediklerimin mahiyeti iyice anlaşılsın diye. Hafta sonu gelmeden, iki futbol takımının saat 16:30 da falan stadda karşılaşacağını söyleyen kişinin sözleri ne kehanettir ne de komplo teorisi. Planlanmıştır günü ve saati gelince uygulanacaktır. Planlayanlar arasında isen bunu bilir ve bildirirsin. Öyle değil mi?

Dedim: Zahir öyledir. Şimdi 12-15 Mart arasında bir şeyler planlandı ve sen de o planın içindeyim mi diyorsun?

Dedi: Anlaşıldı.. sen işi yokuşa süreceksin. Her ne ise nasıl değerlendirirsen değerlendir, ben kulak misafiri olduğumu söyleyeyim.

Dedim: Her ne ise.. neler planlandı? Neler planlanıyor?

Dedi: Evet.. işte beklediğim karşılık bu. 12-15 mart arasında provaya devam edilecek.

Dedim: Ne provası.

Dedi: Valla senle işim var.. geçen yaz olup bitenler olup bitmeden bir takım eylemlerin olacağını söylememiş miydim? O zaman da dudak bükmüştün. Bu olayların asıl olay için prova niteliğinde olacağını anlattığımda gülmüştün. Olaylar gerçekleşti. Ve sen sadece susmakla geçiştirdin.

Dedim: Bunda haklısın. Aslında dediğin gibi dudak bükmüştüm. Ve hala da kuşkuluyum.

Dedi: İyi öyleyse.. şimdi dinle 12- 15 Mart tarihlerinde yeni bir prova yapılacak. Ve bu provada bu kere ağaç olmayacak. Çoktan beyin ölümü gelişmiş birinin sırtından piyasaya sürülecek. Unutma bu da bir prova. Asıl kalkışma için tarafların bilenmesi ve bilenen tarafların ne kadar bir zamanda meydanlara ineceğinin gözlenmesi.

Dedim: İyi ama planlayıcılar toplumsal kalkışmaların hiç de beklendiği gibi gelişmeyeceğini bilmiyorlar mı? Hem, asıl kalkışmayı plandıkları tarihten önce, prova diye kalkıştıkları olayda gerçekleşmeyeceğini nasıl kestirebilirler ki?

Dedi: Planlayıcılar için önemli olan kalkışma. Ne tarihi, ne nasıl sonuçlanacağı onlar için önemli değil. Onlar için istendik olan iç savaş.

Dedim: İşte bu bir komplo teorisi değil mi?

Dedi: Nasıl yorumlarsan. Ama gezi olaylarındaki şaşkınlığı yaşamanı istemem doğrusu. Şimdilik bana müsaade. 15 Mart’tan sonra görüşürüz.

Dedim: Felaket tellallığı yapmaman dileğiyle.


Tarih bugün: 17 MART 2014

Dedim: Sakın bir şey deme. Sakın, “Nasıl haklı mıymışım?” diye söyleme. Ben bütün bu olup bitenlerin toplumsal gerilimin bir sonucu olarak değerlendiriyorum. Birilerinin planı üzere olduğunu kabul edemem. Toplumsal gerçekliğe aykırı.

Dedi: Ben toplumsal bir gerilim yok, demedim ki. Planlayıcılar süt liman olan bir toplum üzerinde planlarının tıkır tıkır işlemeyeceğini iyi bilirler. Süt liman olan toplumlarda da boş durmazlar ama. Bu kendi toplumlarında bile böyledir. Bu iktidar aygıtının olduğu bütün toplumlarda geçerlidir. İktidarda olmayanlar iktidardan pay almak isteyeceklerdir. Mevcut iktidar toplumsal refahı ve adaleti ne denli istendik biçimde sağlarsa sağlasın iktidardan pay isteyenler bunu bozmak isteyeceklerdir. Yani iktidar olan her yerde, devlet aygıtının olduğu her toplumda bu çatışma olacaktır. İktidar, iktidara taliplere pay vermediğinde toplumun durumuna bakarak isteklerini gemlemezler. Toplumun refah düzeyi, toplumsal adalet ne olur olsun iktidar talibi için hiç önemli değildir.

Dedim: Toplumsal çözümlemelerin bir başka bahara kalsın.. çayını soğutma. Ha bu arada gelişin pek de hayırlı değil gibi.

Dedi: Hem komplo teorilerine prim vermediğini iddia ediyorsun. Hem de benim ziyaretlerimde bir hinlik arıyorsun. Oysa geçiyorken şöyle bir uğradım.

Dedim: Sen şöyle geçiyorken uğramazsın. Hadi nazlanma da çıkar ağzındaki baklayı. 12-15 Mart’ı da tutturdun daha kim tutar seni.

Dedi: Bu provada da umduklarını elde ettiler. Şimdi 30 Mart için hazırlanılıyor. Bu kere prova olmayacak. Kalkışmanın kendisi sınanacak. İç savaş.

Dedim: Böylesi bir korku muhalefet cephesinden empoze ediliyor, yeni bir şey değil. Aba altından sopa göstermek bu. Oyunuzu bize verin, yoksa iş savaş çıkar.

Dedi: Bu aba altından sopa göstermek değil. “Bak biz söylemiştik!” demek için.

Dedim: Yani iç savaş kaçınılmaz.

Dedi: İktidardan pay isteyenlerin ellerindeki tek koz. Çünkü iktidar,  iktidarını paylaşmamaya kararlı.

Dedim: Demokrasilerde iktidar giden yol belli değil mi?

Dedi: Belli elbet.. ama o yoldan olmuyor. Geriye tek yol kalıyor.

Dedim: Bu halk izin vermez. Muhalif saflarda duran kesim bile buna izin vermez. Bu apaçık. Planlayıcıların bu gerçeği görecek 30 Mart’ta.

Dedi: Oylarının çalındığını düşünürlerse.. o zaman ne olur?

Dedim: Böyle bir şeyin olmayacağını bilmezler mi? Görmezler mi? Görmüyorlar mı? Meydanların dilini okuyamaz mı halk?

Dedi: Niye bu kadar safsın? Bak bakalım muhalefetin şimdilerde pompalamaya başladığı ne? Anketlerde neler söylüyorlar?

Dedim: Bu her seçimde masa başı anketler yapılır ve kimse de kulak asmaz.

Dedi: Ağaçların kesildiği, yeşilin katledildiği söylemleriyle insanlar ayağa kalkmadı mı? Günler öncesi beyin ölümü gerçekleşen bir çocuğun fişi çekilip o gün öldü gibi verilmedi mi? buna inanılmadı mı? Şimdi de insanlara muhalefetin büyük şehirlerin tamamında açık ara önde olduğu pompalanıyor ve 30 Mart seçim sonuçları açıklanmaya başlar başlamaz sokağa dökülecek oylarınız çalınıyor, diye.

Dedim: Yani 31 Mart’ta da değil. 30 Mart.

Dedi: Evet. Seçim sonuçları belli olmaya başladığı andan itibaren sokağa dökülecek insanlar. Oylarınız çalınıyor diye.

Dedim: Ve buna inanılacak öyle mi?

Dedi: İnananlar çıkacaktır, inan bana. Ve sokaklar ateşe verilecektir.

Dedim: Hiç sanmıyorum.

Dedi: Bak rüyasında veya uyanık peygamberi kendi hizmetinde olduğuna inanan bile anketler pompalamaya başladı. Sen uyu. Ha bu arada Peygamberimiz rüyamda kimsenin rüyasına girip de “şunu yap, bunu yap demedim.” Buyurdu. Hele hele “Kimsenin rüyasına Amcam oğlu Ali’nin sırtına kazıklar yüklenmiş halde dolaşıp, burası senin köyün mü Molla Mehmet, deyip, evet cevabı alınca Amcam oğlu Ali’ye dönüp, buraya da bir kazık çak!” demişliğim hiç yoktur. Bu apaçık yalandır. Yalandır, çünkü bu hal sünnetullaha aykırıdır. Allah hiç kimseyi, hiçbir kliği, grubu kayırmamıştır. Kayırmayacaktır. Beni kirli emellerine alet etmesinler.” diye buyurdu.

Dedim: Artık rüyalar aleminden de mi haber getireceksin.. vay başıma?

Dedi: Bu ironiyi çözersen her şeyi çözer, ona göre adımlarını atarsın. Çay için teşekkürler. Ve umarım senin arzu ettiğin gibi olur. Benim duyduğum gibi olmaz.

Dedim: ''ALLAH NE GÜZEL VEKİLDİR; O BİZE YETER''


Fikri Muhayyer,  17.03.2014, Sonsuz Ark



Seçkin Deniz Twitter Akışı