27 Kasım 2013 Çarşamba

SA487KY7-NY6: Yalnızlık

“Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın.”
İsra/22


Sözlükte; kimsesizlik, kimsenin bulunmama durumu, ıssızlık, tenhalık diye geçiştirilmiş olsa da aslında her birimizin farklı tanımlar yüklediği bu kelimeye farklı anlamlar da veririz zihinlerimizde. Her birimizin yüklemiş olduğu bu anlamlar yaşamdan gelen kalıntıların bıraktığı izlerle şekillenir yüreklerde. Gayet sığ bir şekilde hem de...

Sığ diyorum, çünkü yalnızlığı tanımlayan tüm  tarifleri  kısırlaştırdığı yerden açıklayan bir kelime bana göre. Peki sığ ne demekti? Bu kelimenin sözlükteki tarifi üzerinden baktığımızda, kaynaklar ‘derinliği az, dibi yüzeye yakın’ diye okutturuyor onu bizlere.

Evet... yalnızlığın sığ bir bakış açısından tarifi yapılarak, tam da yukarıdaki kelimelerle ancak bu şekilde daraltılıp mana okyanusundaki yeri küçültülebilirdi.

Sahi yalnızlığı sadece sözlükten gelen, ruhsuz kelimelerden saflaştırıp bir tarifi yapılması istense, içe bakışlarımızın aynı sığ derinliklerinde, hangi duygular giydirilmiş kelimelerle neler söylerdik acaba?

Bu sorunun cevabı, soruyla muhatap olanların vereceği cevap kadar fazladır elbette.

Kimimizin sevdiklerinden kopuş süreci ile başlayan  yalnızlık  yolculuğu, kimimizin ise kalabalıklar içinde ötekileştirilen kendiyle yine kendi keşiflerinde çoğalmasıdır belki de.

Ama yalnızlığı modern dünyanın dayattığı patolojik bağlamdan koparıp bereketli akan bir ırmağa dönüştüren, yine kendi özünden gelen hislerle tanımlandığı Yaradan’a açtırdığı pencerelerdir.

Sonra düşünürken, Allah’ın bana yol gösterircesine- şifa ayetleri geliyor  aklıma, bu kelimenin mana girdabından sakin ve huzurlu bir okyanusa çekilircesine.

“Allah ile birlikte bir ilâh daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın.” İsra/22

Allah ile birlikte başka bir ilah tanımak cümlesi tekrar tekrar çarparken beynime, “Rabbimin benden istediği neydi acaba?” diye hayıflandım kendime.

Öyle ya; O bir ve tek değil mi idi?… Eee peki, İnsanlığa gönderdiği tüm dinlerin ana ilkesi hangi cümlede özetlenirdi ki?! Üstelik tam da şimdi zihnime düştüğü yerden kendini ifşa edercesine “La ilahe illallah”  ne demekti?…

Sahi, hani bu cümle O’ndan başka her şeyin tasallutuna girmeyi reddetmek diye özetlenirdi?

Peki, tıpkı yukarıdaki ve yine ilahi kelamın diğer ayetlerinde de görüldüğü gibi tek ve biricikliğinde şüphe götürmeyen ve ilahlığında yegane olan böylesi bir Yaratıcı'ya algılarımızı kapatan ve görünmez prangalarla zihnen esir olduğumuz her şey neden O’ndan daha önemli?

Onun ve sadece kendimizin varlığının yeter olduğu bu dünyada, O’ndan gayri her şeydeki kayıp ve kopuş süreci ile gelen yalnızlıklarımızda, sadece O’nun varlığı ile huzur ve sükûnet bulamamak acaba her birimizde neyin tanımını da ele verir ki?

Düşünmek lazım bu konuda… Dualarımla, selametle kalınız.



Neşe Yıldız, 27.11.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark



Seçkin Deniz Twitter Akışı