13 Ağustos 2013 Salı

SA354/AŞ6: Cemaat Muhtıra Verdi

Evrensel Barışa Doğru
Muhtıra verme bir güç gerektirir; Cemaat’in temsilcisi ya da sözcüsü olarak kendini konumlamak zorunda hisseden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) ‘güvendikleri daha başka ve büyük bir güç varmış gibi’, 13 Ağustos 2013 Salı günü, ‘Gündeme Dair: Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı' ndan Hizmet Hareketi'ne yönelik iddialara cevaplar’ başlığı altında muhtıra verdi.

Muhtıra mı, değil mi? Birazdan tartışacağız. Muhtıra’dan anladığımız kadarı ile Fethullah Gülen GYV’nin Onursal Başkanı; ‘Cemaat Lideri’ eleştirileri karşısında konumu  netleşmiş ve tırnak için de ‘Cemaat’ artık ‘Camia’ da değil; ‘Hizmet Hareketi’.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,“Camia, camia olduğunu bilmeli;  hikmet-i hükümete karışmak doğru değil’ demişti bugün. Ardından hemen GYV’nin, şikayetçi olduğu sosyal medyaya muhtırası düştü. Zaten hazırmış: “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bugün kamuoyuna önemli bir açıklama yayınlayacak, bekleyin.” diyen GYV Mütevelli Heyeti üyesi  Erkan Tufan Aytav’ın sosyal medya tweeti vardı delil olarak. 

GYV Başkanı Mustafa Yeşil de Arınç’ın açıklama yaptığı saatlerde sosyal medyadaki tweetinde her zamanki gibi kibirli bir dille şöyle demekteydi: “Oy'un peşinde olanlar Oyun peşinde olmamalılar..."

‘Cemaat Lideri’ vasfı kolaylıkla -ergenekon operasyonlarıyla birkaç uyuşturucu materyali, birkaç silah ve dokümanla- ‘Terör Örgütü Lideri’ vasfına dönüştürülebilme olasılığını barındırdığı için reddedilmişti daha evvel. Haklı gerekçeleri vardı bu reddin. Sonra ‘Cemaat’ reddi geldi, zaten tarikat değillerdi Said Nursi’nin târikinde ilerlemelerine rağmen. Tarikat olsalardı Fethullah Gülen’e ‘Şeyh’ diyeceklerdi.

Hizmet Hareketi’nin, Milliyetçi Hareket’e benzer bir etimolojisi olduğunu düşünmemize de artık gerek yok. O zaman Hizmet Hareketi ‘nin bir lideri olmalı. GYV’nin açıklaması Fethullah Gülen’in Onursal Başkanları olduğunu söyleyerek, onu oraya yerleştirdi.

Bülent Arınç’ın, ironik olarak, onun bir siyasî kişilik olmadığını söylemesi bizi rahatlatsa da bir ‘Hareket’in lideri siyasî bir kişilik olmalıdır. Bir süredir devam eden tartışma konuları da zaten siyasî konular. GYV’nin açıklamasının tamamen siyasî bir formu olduğunu da  siyasî metin uzmanları rahatlıkla anlayabilirler. Tıpkı 27 Nisan GenelKurmay Muhtırası’nın siyasî bir metin özelliği taşıması gibi. 

Bizim -buradaki biz herhangi bir taraf değiliz- vasıf/sıfat araştırmamız, onlar nereye tutunmak istedi iseler, oraya kadar ilerledi. Biz sorularla ilerledikçe onlar daha geriye bir yerlere çekildiler. GYV bir süre önce de benzer bir açıklama yapmıştı. Bu iki açıklamaya biz muhtıra dedik; zehir zemberek birer muhtıra.

Bu arada GYV’nin bizi sosyal medyadaki kolumuzdan tutup internet sitesine götürmesi sayesinde Hizmet Hareketi’nin amacını da öğrendik. Sayfanın tepesinde asılı duran ‘Aforizma’ şu: “Evrensel Barışa Doğru”

Ne kadar çok barış hedefleyen var? Bu muhtıra da barış için verildi sanıyordum. Muhtırayı okuyunca, siyasî konularda Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la anlaşamadıkları siyasî konuların 11 madde hâlinde tek tek incelendiğini gördüm. Sonuç kısmında biraz barışımsı aroma varsa da siyasî oldukları kuşku götürmez maddelerin aralarına ‘Bundan sonra savaş GYV bünyesinden sürecek’ gibi parmak sallamalar vardı.

‘Evrensel Barışa Doğru’ yürümek için, önce evdeki barıştan söz etmek gerekir. Ergenekoncu yazarların ve televizyoncuların heyecanlı bir maç gibi anlattıkları Cemat-Ak Parti Kavgası’nı söndürecek herhangi bir çaba yok. Bülent Arınç’ın ve GYV’nin açıklamaları barıştan ziyade kavganın bir üst basamağa tırmandığını gösteriyor. Şimdilik liderler övülüyor, elleri öpülüyor, aşağılarda bir yerlerde bazı isimler tu-kaka ilan edilip, aradan salvolar savruluyor.

Bu aşamada ‘biraz yalan’ söylüyorlar birileri, ama bunu alışıldık ‘Bizans Entrikaları’na benzetmemek için de dobra dobra yapıyorlar. Biz de dinliyoruz, izliyoruz; merak etmeye devam ediyoruz. Artık anlıyoruz ki, Hikmet-i Hükümet işi açıkça siyaset işidir ve hükümet, çaldıkları çeneye dur demek zorunda kalmıştır. GYV’de aynı şiddetle cevap vermiştir. Burada anlaşalım. Evrensel Barış bir hikaye yani.

Bir şey daha öğreniyoruz. Camia’yı, Hizmet Hareketi’ni yöneten  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın, başkan dahil 17 kişilik Mütevelli Heyeti, ‘Bu işi çözecek iki kişinin Erdoğan ve Gülen olduğunu’ söyleyen Ahmet Taşgetiren hariç hemen tüm üyeler, Ak Parti Hükümeti’ni temsilen Başbakan Erdoğan’a karşı açık eleştirilerini, siyasî bir mücadele târikinde geçmişten beri sürdürüyorlar zaten.

Milliyetçi Hizmet Hareketi Partisi fenâ bir isim değil aslında. Türk Siyasî hayatına da renk gelir; etkili muhafelet ihtiyacı 11 yıldır memleketi kısıtlıyordu . Hikmet-i Hükümet’e müdahil olmanın 11 maddeye döşenmiş şeklinden başka yolları da var ve bu yollardan biri de partileşme. Hem daha net hem daha vizyoner. Hem de ‘Yurtta Sulh, Cihan’da Sulh’ gibi bir vizyona uygun yapısı var. Üstelik kimse parti liderini terör örgütü lideri olarak yargılamaz da. Liderleri ve üyeleri terör örgütü üyeliğinden yargılanan ve mahkum olan partiler kapatılmıyor artık. Hizmet her durumda sürer yani.

Muhtıraya dönelim.  Muhtıranın maddelerini okurken gözlerimiz faltaşı şeklinde açılmış bir halde öğrendik; mesele büyük. Bu bildiri bir muhtıradır, çünkü… Genel Kurmay muhtıraları ile GYV’nin muhtırasının giriş, gelişme ve sonuç  bölümlerinin temel mantalitesi aynı. Üstelik sondaki takdim cümleleri birbirinin tıpkısı. 

Karşılaştıralım. “Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı-“Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”  Genel Kurmay Başkanlığı 

Her iki muhtırayı da okursanız, içeriğin siyasî olduğunu ve dayanılan gücün büyük bir güç olduğunu görürsünüz. Ama bu güç kesinlikle halkın gücü değil.

Muhtıra’da uzlaştıysak, maddelerin içinde artık saklanması mümkün olmayan gücün detaylarını göreceğiz.

Muhtıra’nın giriş kısmındaki, “Her ne kadar bir iddiayı dile getiren, onu ispatlamakla yükümlü olsa da bu gerçek dışı iddiaları dile getirenler, “böyle şeylerin ispatı olmaz” yaklaşımı ile yanlış tavırlarına devam etmekte ve edecek gözükmektedirler.” Uyarısına dikkat ederek ispatlarla yürüdüğümüzü kimse yalanlayamaz. Muhtıra üzerinde çalışıyoruz. Delillerimiz sağlam; kendi sözleri.

Muhtıra’dan anladığım kadarıyla GYV’nin haksız bir sahiplenme çabası içerisinde olduğunu söylemeliyim. Teknik ve hukukî bazı sorunlar var. GYV, Hizmet Hareketi’nin sözcüsü olmadığı halde açıklama yapma hakkı buluyor kendisinde; kuruluşunda böyle bir belirteç yok. Yani GYV Hizmet hareketi adına açıklama yapma yetkisine sahip değil. Çünkü; Hizmet Hareketi’nin kurumsal bir yapısı yok.

Ek olarak yapılan açıklamalar Onursal Başkan Fethullah Gülen’e yönelik eleştirileri değil, Cemaat’in Mütevelli Heyeti ile birlikte mütevelli heyetinin direktifleri doğrultusunda yayın yapan elemanlarını korumaya ve  icraatlarını savunmaya yönelik. Gülen’e yönelik birkaç eleştiriye verilen cevaplar da kimsenin bilmediği şeyler değil. O halde diyebilirim ki; Muhtıra’nın amacı, toplam da Hizmet Hareketi’nin siyaset etme biçimini muhafaza edecek karakterde, alan savunması tekniği ile saldırmak, kıstırmak ve pes ettirmek.

Strateji yetersizliği cemaati bu noktaya getirdi, şimdi de böylesine vahim itiraflarla, somut ve soyut hatalarla dolu bir açıklama yaptırıyor. Ben de kendi adıma ‘Kamuoyunun şeffaf bilgilendirilmesi ilkesine saygının gereği olarak da bu açıklamayı  madde madde nesnel bir şekilde sorgulama gereği’ duyuyorum.

1.“Gezi parkı eylemlerinin arkasında Hizmet Hareketi vardı” iddiasına verilen cevapta: “Protestoların tamamen çevreci duyarlılıkla ve barışçıl olduğu ilk günlerde, üstelik Hükümete yakın çevrelerden de olmak üzere toplumun her kesiminden bireylerin katıldığı bu protestoya, Hizmet’e sempati duyan bazı kimselerin çevreci duyarlılıklarla ve kendi şahsi iradeleriyle ilk günlerde olumlu bakmış olmaları, topyekûn Hizmet Hareketi’nin bir tür komplo içinde olduğu anlamına gelmez.” diyorlar.

Gezi Parkı Terörüne, Başbakan’a ders vermek amacıyla yazı yazan ve sosyal medyadan #Direngezi  #Occupygezi Hastaglarına destek veren yazarlar Hizmet’e sempati duyanlar değil cemaatin yazarlarıydı. Hizmet Hareketi’nin hiçbir ferdi kendiliğinden bu işe kalkışacak özellikte değildir.

Bu iddia aynı zamanda eylemlere desteğin de bir itirafı olma özelliği taşıyor. Başbakan’a parmağının ucuyla dokunmak gerektiğini düşünen Gülen’in olayların aktığı mecrayı fark etmesiyle birlikte hızla strateji değiştirmesi  gözlerden kaçmadı. Gülen’in yaptığı uyarıları delil diye sunmaları, o açıklamaları başlangıçtan itibaren gün gün  izleyenler için bir anlam ifade etmediği gibi, Hükümet’in yaptığı açıklamalar da onların 1. Maddedeki iddiaları cevaplamalarına delil teşkil etmiyor.

2.  “Gezi Eylemcilerini Hizmet’e yakın savcı ve hâkimler tutuklamayıp salıvermiştir ” iddiasına verilen cevapta da sirkatin söylemek deyimi tam yerine oturuyor: “Kaldı ki, son dönemde medyada sıklıkla yer alan bazı haber ve yazılar sayesinde Hizmet’e yakın olduğu iddia edilen yargı mensuplarının zaten tasfiye edildiği de kamuoyunun bilgisi dahilindedir.” Daha önce yarıdaki güçlerini reddetmiş olduklarını unutup bu gücün tasfiye edilmiş olduğunu itiraf ediyorlar. Ergenekoncu  kalemler, bu gafı çalışıyorlar şu yazının yazıldığı sıralarda sosyal medyada. Bunun dışında ikinci iddiaya da açıklamaya da önemsiz bir ayrıntı olarak bakıp geçiyorum. İtiraflar da ne aranır ki?

3. “Hizmetle bağlantılı polisler, eylemcilerin çadırlarını yakarak ve Gezi eylemlerine sert müdahale ederek eylemlerin büyümesini sağladı” iddiasına verilen cevap hepimizin bildiği bir cevap. Önemli olan hemen her kesimde böyle bir intibâın ve ihtimalin dillendirilebiliyor olması değil midir? Hizmet Hareketi’ni asıl rahatsız edecek olan şuyû-u değil mi bunun? O güçle ilgili kaç tane kitap yazıldı? Bu tavırlar, o güce dair iddialara delil sunmuyor mu?

Bir de açıklama komik bir şekilde polis şiddetinin asıl sorumlusunun Başbakan olduğuna da işaret ediyor. Kamu Güvenliği gerekçesi, muhtıra kadar değerli bile değil.

4. “Cemaat Mısır’daki darbeye karşı çıkmıyor” iddiasına verilen cevapta Gülen’in yaptığı yorumdan bahsediyorlar. Oysa iddiada Gülen’in değil cemaatin tavrı sorgulanıyor. Bu uyumsuz  ve laf kalabalığı ile iddiayı perdeleme amaçlı bir açıklama. Cihan Haber Ajansı Kahire temsilcisinin 'Darbeci Mısır Basını'yla yaptığı 'Diktatör Erdoğan’ muhabbeti ile Zaman Gazetesi yazarı Kerim Balcı’nın Müslüman Kardeşleri direnmekten vazgeçmeye çağırması iddiayı doğrular nitelikte delillerdir.

5. “Alternatif iktidara giden yol Pensilvanya’dan geçer. İktidara alternatif arayanlar gidip Gülen ile görüşüyor” iddiasına verilen cevap, GYV Onursal Başkanı Fethullah Gülen’i 'Sivil Kanaat Önderi’ne dönüştürüyor. Sürekli değişen sıfatlardan yorulduk artık.  Bu görüşmelerde Gülen’in Erdoğan’a yönelik ‘Güç zehirlenmesi’ sözlerini soranlara verilen cevaplar neden sessizlikle geçiştiriliyor? Gıybet hangi mahallede kaldı? 'Sivil Kanaat Önderi', böyle askerî değerlendirmeler mi yapar?

“Nitekim toplumun değişik kesimlerinden saygın pek çok isim Sayın Gülen’i ziyaret ettiği gibi, hükümetin birçok üyesi de defalarca kendisi ile görüşmüştür.”  Doğru; en son Mayıs 2013’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç görüşmüştür ve Arınç bugün yukarıda bahsedilen açıklamayı yapmıştır.

6. “Hizmet, bürokrasi üzerinden vesayet kurmak ve iktidara ortak olmak istiyor” iddiasına verilen cevap, hiçbir şekilde inandırıcı değil; hassaten duyguyu itiraf edici. Bir yere bakarken diğer bir yeri unutuyorlar. İyi ki ordu yönetmiyorlar:

”Her hangi bir tavsiye veya eleştiride bulunan sivil toplum oluşumlarını, iktidar peşindelermiş gibi sunarak, onlara “siyasete karışma”, “öyleyse parti kur”, ya da “seçimleri bekle” demek demokratik sistemin ruhu, norm ve değerleriyle bağdaşmaz ve kabul edilemez.”

GYV Mütevelli heyeti üyesi Aksiyon Dergisi yazarı Ahmet Taşgetiren’in derginin 975. sayısındaki ‘Camia-Hükümet’ başlıklı  yazısı yeterince delil sunuyor. Birkaç cümle:

“Artık dua edilmiyor Başbakan için.” “28 Şubat döneminde yaşanmayan zorluklar yaşanıyor.” sözleri de “Camia”nın yaşadığı duyguların bir yansıması. Bu tepki “Tasfiye yaşanıyor” sözleriyle bile dile getiriliyor.” “Bir yerde Camia’nın ileri gelenlerinden birine “Bulunduğum her ortamda ‘muhalefet’ duyguları seslendiriliyor.” dedim. Camiaya yakın medyada da ‘örtülü muhalefet’ dozu gözleniyor.”

Ve en vurucu cümle: “Hükümet cenahında, belki diğer gruplardan gelen yakınmaları da dikkate alarak, belki “Bürokraside bağımsız mı hareket ediyorlar?” sorusu ile ilgili rezervler var. Sorun çözülmeli.” 

7. “Hizmet, Kürt sorununun çözümü sürecine karşı” İddiasına verilen cevap, sürece müdahale ettiklerini de içeren bir yapıda…  “Hizmet Hareketi’nin somut olarak pozisyonu bu iken, hükümetin net bir şekilde arkasında durduğu KCK davalarının faturasını Hizmet Hareketi’ne mal etmek gibi çarpıtma örnekleri ile topluma yanlış algılar pompalamak büyük bir haksızlıktır.” Bu maddeyi özellikle pas geçiyorum. Çünkü zaten Cemaat- Erdoğan kavgasının belkemiği bu maddede. Zaten cevaptaki sertlik tam muhtıra sertliğinde.

Hizmet Hareketi’nin Evrensel Barışa giden yolunda hükümet kim, Başbakan kim? Hükümet kendi icraatının arkasında durmak ya da durmamak gibi bir tavra mecbur mu? Sen kim oluyorsun bunu yargılayacak? Değil mi ama?

Fitneci neydi bu arada? Kışkırtan mı? Maddelerin hepsinde itiraf bu; “Evet biz kışkırttık, ama sebebi bu.” Parti misin? Bela mısın? Soramayız tabi… Fitneci oluruz.

Ama düşünmüyorlar 'Hizmet Hareketi' diyerek fosforlanan  cemaatin KCK gibi davalarla ne işi olabilir?
Sen git İngiltere de kadın diyalog komisyonları kursana? "The Dialogue Society", "London Social Studies Centre", "Koza Women Society", "Axis Education Trust", "Followship Dialogue Society" , "Dialogue Society for Scotland" gibi birçok saygın düşünce kuruluşlarını kur ve yönet. Evrensel barışa hizmet et. KCK davalarından sana ne? Abantı Erbil’e taşı; ama MİT’ten Başbakan’a uzanan bir yolda kavga çıkarma!

8. “Hizmet 7 Şubat’ta Başbakanı tutuklayacaktı” iddiasına verilen cevap “Bu çok açık ve akl-ı selim hiçbir vicdanın asla kabul edemeyeceği büyük bir iftiradır.” Tamam iftiradır diye okumaya devam edelim, ama sonraki açıklama nedir öyle? Hukukî dayanak istiyorsun, bizden. Sizin cemaat üyelik belgesi veriyor mu? Siz bu belgeyi verdiniz de biz delil olarak kullanmadık mı?  Hangi savcı hangi amaçla ne yapmıştır nereden bilebiliriz? Yapmadık deyin, inanırız. Ama şunu söylemeyin, yalanınız açığa çıkıyor:

“Hizmet Hareketi’ne bu iftirayı atanlar, Başbakan’ı tutuklamakla Hizmet Hareketi’nin ne elde edeceğini ve sadece 9 ay öncesindeki seçimlerde yeni anayasa için cansiperane çalışırlarken neden bir anda komplocu oldukları sorusuna bugüne kadar makul, mantıklı ve ikna edici bir cevap verememişlerdir.”

Bu cevabı siz vereceksiniz. Bunu neden yaptınız? Ne elde edecektiniz? Başbakanı tutuklayamazdınız; bu doğru, ama Başbakan’ın  Terör Çözümü’ne yönelik politikalarını baltalayacaktınız. Bunu da itiraf ediyorsunuz işte;

“Kendisine yakın medya ve sivil toplum örgütleriyle ülkedeki her türlü demokratikleşme çabasını ve derin yapıların ve ilişkilerin ortaya çıkarılmasını destekleyen, Ergenekon soruşturması ve davalarına da bu yüzden destek olan Hizmet Hareketi’ne yakın bazı medya organlarının, KCK bağlantılı MİT soruşturmasını da bu süreçlerle bağlantılı görerek, olumlu bakması, Başbakan’a karşı bir komplonun içinde olunduğu iddiasını asla doğrulamaz.” Geçelim bu laf kalabalıklarını, ebegümeci kavurmalarını.

9. “Hizmet, seçimlerde bazı parti ve kişiler ile ittifak yapacak” iddiasına verilen cevap; “Hizmet Hareketi, bugüne kadar hiç bir parti ile ittifak yapmadığı gibi bundan sonra da hiç bir parti ya da kişi ile ittifak yapmayacaktır.”

Doğru çünkü partiler ittifak yapar; cemaatler ise partileri destekler. Aksi halde Fethullah Gülen, ‘ahirette kendisine verilecek muhtemel şefaat yetkisini Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Başbakan Bülent Ecevit için kullanacağını’ söylesin ki? Babasının oğlu mu?

10. “Ayağa düşmüş ve Hükümet tarafından inanıldığına da hiç ihtimal vermediğimiz bir başka iddia ise  “Başbakan’ın odasına böceği Hizmet’e yakın çevreler koydu.” İddiasına verilen cevap;

“Devlet içerisindeki kurumlararası mücadelenin bir kurbanı haline getirilmek istendiği aşikar olan Hizmet Hareketi’nin “Başbakan’ı dinlemek” gibi açık bir iftirayla yıpratılmaya çalışılması asla kabul edilemez. Konusu bariz suç teşkil eden böyle bir iddianın gereğinin yapılmamış ve hala yargı yoluyla aydınlatılmamış olması ise düşündürücüdür. Hizmet Hareketi’ni töhmet altında bırakmaya matuf algı oluşturma çabalarının ifadesi olan beyan ve yazıları kınıyoruz. Sorumluların bulunup ortaya çıkarılması yerine ortalıkta bazı tezviratların dolaşması ve ithamların yapılması başka karanlık amaçların güdüldüğünü akla getirmektedir.”  

Yemek bitti, cacık verelim mi tadındadır. Biz de afiyetle yedik.

11. “Fethullah Gülen neden Türkiye’ye dönmüyor? ABD’de olduğu için ABD etkisinde.” İddiasına verilen cevabı, artık yorulduğum için önemsemiyorum. İster gelsin ister gelmesin; herkes seyahat ve işbirliği özgürlüğüne sahip.

Ben sözü yumuşak huylu, güzel insan Ahmet Taşgetiren'le bitireyim de, ayağınızın altındaki yağ kurusun: 

“Herkes şöyle bir baksın: “Hangi hizmet grubunu azaltırsak İslam’ın beytülmali adına ne kazanıyoruz ya da ne kaybediyoruz?”




Arif Şahin, 13.08.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 6






Seçkin Deniz Twitter Akışı