23 Haziran 2013 Pazar

SA263/ÂA17: Leş Yiyici Küresel İttifak, Suriye, Türkiye ve Gezi Parkı Terörü

“Aldığı darbelerle daha da güçlenen Türkiye’yi ve Suriye’yi daha karanlık günler beklemiyor.”


Suriye’de aşağılık bir katliam var. Vahşice katledilmiş  bir halkın leşi üzerinden stratejik çatışmalar üreten, anlaşan, ayrışan hayvanlar sürüsü tehditlerle ağızlarındaki salyaları sağa sola savurarak konuşuyorlar. Evet konuşuyorlar; bunlar konuşan leş yiyici hayvanlar.

Rus Ayısı, Amerikan Sırtlanı, Alman Domuzu, İngiliz Çakalı, Fransız  Kuzgunu Cenevre sofrasında paylaşabileceklerini sandıkları Suriye’nin zavallı leşini tekrar savaş meydanına sürüklediler. New Age Wampir türü İran’ın, Rusya ve Çin’le birlikte hazırladığı, Türkiye’nin ısrarla karşı çıktığı ve SMDK’yı karşı strateji ile enforme ettiği için Esed temelli strateji çöktü ve anlamsız Cenevre görüşmeleri rafa kaldırıldı.


Rus Dişişleri Bakanı Lavrov, homurtularla ABD’yi tehdit etmeye devam ediyor.  Savaş gemileriyle yığınak yaptığı Doğu Akdeniz ve  Suriye’nin Tartus limanındaki üslerinden vazgeçmediği gibi hakimiyet alanı olarak ilan ettiği bölgede kendisinden  izinsiz herhangi bir gelişmeye karşı çıkıyor.

22 haziran 2013’te, Doha’da Suriye’nin Dostları adı altında toplanan ayrışmış leş yiyicilerin içinde Türkiye’nin yeri olmamalı; ancak şu anda yapılacak en iyi şey orada olmak. Denklemlerin oluşumunu izlemek ve  muhtemel risklere karşı müdahale etmek.

Sıfır Sorun Stratejisi gereği başından beri savaşa karşı çıkan Türkiye istemediği, engel olmaya çalıştığı halde maalesef Suriye’de oluşturulan batağın içinde. İnsanlıktan nasipsiz vatandaşlarına rağmen, Suriyeli sığınmacılara barınma, eğitim, sağlık ve beslenme alanlarında dünya tarihinin en iyi ağırlama hizmetini vererek parlak bir ışık yayıyor.

Irak’taki özgün duruşunun bedelini ağır bir şekilde ödeyen, Libya’da barışçıl politikaları sabote edilen Türkiye, Suriye’de Esed’le çok sık ve yoğun temaslara rağmen çatışmanın önüne geçemedi. Küresel güçlerin Suriye’deki çatışmaları şiddetlendirmesine ve akan kanı uzun ve geniş bir zamana yaymasına razı gelmediği için de Suriye’deki muhalif gruplarla sıkı işbirliğine girdi. Suriye’deki savaşı başlatan Türkiye değil ve kontrol edemediği bir süreci en az hasarla atlatmaya çalışıyor.

Türkiye’nin Suriye politikasını eleştiren yerel ve küresel papağanların, ABD, Rusya, Çin, İran, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail ve İran’ın Suriye politikasını eleştirmemeleri ikiyüzlülüğün, Türkiye düşmanlığının açık  kanıtı oldu. Konu iktidar partisinin bir konusu değil. 

Yüz yıl önce Türkiye’ye ait olan topraklarda yapılan katliamlara, binlerce kilometre uzaklıktan gelip diledikleri gibi müdahil olanlardan çok daha fazla  müdahale hakkına sahip bir ülke Türkiye. Ne yazık ki; gücü, Esed katiline, Rus Savunma sistemi dolayısıyla yetmiyor.  Gücü yetecek olan tek ülke ise müslüman araplarla, özellikle Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerle İslam Dünyası’nı dizayn etmek üzere yeni tür âmir-memur ilişkileri kuran ABD.

Erdoğan, yeni denge uygulamalarıyla meşgul Obama’yı, Suriye yerle bir olana ve İsrail için tehdit olmaktan çıkana kadar ikna edemedi. ÖSO’nun direnişindeki özgünlüğü terör örgütleri sorunsalı üreterek dağıtan ve Türkiye’yi de bu kaosa sürükleyerek bir taşla onlarca kuş vurmak isteyen ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail ve İran ittifakına karşılık uzun süreli çıkarları gereği Rusya, Türkiye ile ilişkilerini riske etmedi. Türkiye ile doğrudan ilişkilerini Suriye politikasından ayrı tuttu.

Kürecik’te zorla konuşlandırılan NATO Radar Sistemi’nden itibaren İran’la gerilen ilişkiler, İran’ın saldırgan açıklamaları, Gaziantep’te ve Hatay/Reyhanlı’da patlatılan bombalar, düşen iki uçağımız, ABD’nin Türkiye’nin iç sorunlarına ve çatışmalarına yönelik planlayıcı ve yönlendirici etkileri, WSJ, NYT, CNN, İngiltere ve Almanya’nın BBC, Guardian, Ekonomist , Telegraph, Der Spiegel, Die Velt ve benzeri medya organları ile Türkiye aleyhinde doğrudan ya da dolaylı müdahaleleri ve diğer ülkelerle birlikte Fransa’nın çok teknik, çok daha sinsi Esed’le ve muhaliflerle ayrı ayrı kurduğu istihbarî ilişkiler; İsrail’in Suriye’nin silah varlığına karşı giriştiği yok edici eylemler, Esed’e verdikleri destek; İran’ın Suriye’ye gönderdiği silahlar, paralar ve savaşçı askerler; sonrasında Nasrallah denen katilin şii savaşçılarıyla Suriye’de Kuşeyr’de, sünni katliamı ve bütün bunlara karşılık Türkiye’nin çok karmaşık bir ilişkileri ağını yönetmek zorunda kalması. 

Bunların hiçbirinin sorumlusu Türkiye değildi. Ancak bedel ödettirilmek istenen asıl ülke Türkiye idi; Suriye’li masumlar ise bu hesabın kurbanı oluyorlardı.

Dünya’nın bütün ezilmiş, sömürülmüş halklarına karşı bir umut ışığı yakan Türkiye durdurulmak isteniyordu. Türkiye, uyguladığı proaktif politikalarla bütün tuzaklardan sıyrılınca yeni bir senaryo sahnelendi: Gezi Parkı Terörü.

Türkiye, Neocon-Ergenekon ittifakın yerli kuklaları olarak tanımlanan ve Suriye’deki çatışmalar başladığından beri İktidar Partisi  karşısında kümelenen yerel  CHP-MHP-BDP muhalefetinin desteklediği her türden legal/ illegal örgütün, mezhepçilerin, din istismarcılarının bir araya gelerek oluşturduğu şer koalisyonun  saldırısıyla, 31 Mayıs 2013’te zirveye ulaşan, MHP’nin işler çığırından çıkmak üzereyken partizanlarını geri çektiği, Haziran sonlarına doğru şiddeti azalan Gezi Parkı Terörü  ile sınandı.

2011 seçimlerinde %49 oy alarak iktidar olan, ancak Neocon ABD, Alman ve İngiliz medyası ve  bir kısım yerel medya tarafından diktatörlükle suçlanan Erdoğan istifaya zorlanacak; böylece Türkiye durdurulacak ve leş yiyicilerin pastası genişleyecekti.

İktidar Partisi’ni destekleyenler büyük mitinglerle bu oyunu bozdular,  leş yiyiciler başarısız oldular ve plan değişti. Suriye ile ilgili stratejilerin değişmesi Türkiye’deki başarısızlıkla doğrudan ilgiliydi. Davutoğlu, ülkesindeki demokratik olmayan protestoları bastıran ve demokrasi ile yönetilen bir cumhuriyetin Dışişleri Bakanı olarak Daho’daki Suriye’nin Dostları toplantısına katılabildi.

Gezi Parkı Terörü,  CIA ile irtibatlı olduğu belli olan ve 1993 sonrası eski Dünya düzenini kaoslar üreterek yıkıp, yeni Dünya Düzeni kurmak isteyen, Gene Sharp adlı bir şiddet pazarlamacısı sahtekarın fikir babalığı yaptığı Amerikan, İngiliz, Rus, Fransız, Alman, İsrailli ve İranlı ajanların birlikte çalışarak şiddetini arttırdığı, yerel taşeronluğunu masonik örgütlenmelerin ve Alman vakıflarının yaptığı çok katmanlı bir operasyondu. İngiltere’nin Ankara Büyükeçiliğinde çalışan  personel kırmızı kıyafetlerle Gezi Parkı Terörüne destek vermişlerdi.

BM, ABD ve  Almanya Polis Şiddeti’ni bahane ederek sürekli itidal çağrıları yapıyordu. Rusya ve İran Türkiye’nin iç konusu diyerek sahne gerisine kaçıyor, İngiltere Başbakanı Cameron,reformlar yaptığı için katledilen III.Selim kostümlü Erdoğan  fotoğrafını kullanan Ekonomist’le karşı sahnede Erdoğan’a hayran olduğunu dile getiriyordu. Sessiz kalan tek leş yiyici Fransa’ydı.

Almanya Başbakanı Merkel, Gezi Parkı Terörünü bahane ederek, Türkiye-AB görüşmelerini engellemeye çalışıyor, Alman medyası ABD’deki gösterilerden alınan fotoğraflar kullanılarak kampanya yapıyor; Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine katılmasını eleştiren CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu Merkele mektup yazarak, Almanya’yı Türkiye’nin içişlerine karışmaya davet ediyordu. Almanya vakıfları ve ajanları aracılığı ile karıştırdığı Türkiye’ye ana muhalefet lideri tarafından davet ediliyordu.

Sebep açıktı. Türkiye Afrika kıtasına ‘iyilik çıkarması’ yapıyordu ve bu kıta leş yiyicilerin açlık, yoksulluk ve sefaletle baş başa bıraktıkları zavallı bir kıtaydı. Küresel leş ittifakına göre Türkiye, Ortadoğu’da ve Afrika’da durdurulmalıydı.

Leş Yiyici Küresel İttifak, Türkiye’yi durduramadı ve Suriye planları yeniden değişti. AB, 1 Haziran’da süresi dolan Suriye’ye silah ambargosu kararını uzatmadı; ancak Gezi Parkı Terörü bastırılana kadar da Suriyeli muhaliflere silah göndermedi. Rusya AB’ye misilleme olarak Esed’e S-300 füzeleri göndereceğini açıkladı. İran 4 milyar dolarlık maddi destek vereceğini ilan etti.

Türkiye, İstanbul’da toplantılar yapan SMDK üyeleri ile çok ciddi çalışmalar yapmış ve Gezi Parkı Terörü’nün başlangıcında ve en şiddetli zamanlarında SMDK üyeleri üzerinde Cenevre baskısı kuran leş yiyicileri askıda bırakmıştı.

Suriye'de rejimle savaşan muhalifler, ülke dışındaki Suriye muhalefeti koalisyonuna sert eleştirilerde bulundu ve 'Suriye Devrimi'ni temsil etmediklerini ilan etti. Suriye'deki Devrimci Hareket imzalı yazılı açıklamada, iyice genişletilen Suriye Ulusal Koalisyonu'nun 'ulusal ve uluslararası aktörlerin kendisini ele geçirmesine izin verdiği' iddia ediliyordu.

Savaşanların mesajını alan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Milli Koalisyonu (SMDK) üyesi Geroge Sabra, İran ve Hizbullah milislerinin Kuseyr'de işgali sürdüğü sürece hiç bir toplantıya katılmayacaklarını söyledi. Rusya, ABD ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin katılımı ile 5 Haziran’da Cenevre’de Suriye krizinin çözümüne yönelik toplanacak uluslar arası konferansın hazırlıkları için yapılan Zirve’den uzlaşma çıkmadı. Rusya Esedsiz bir çözüme karşıydı; ÖSO’yu terörist örgüt olarak tanımlıyordu. ABD ise katil Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığına inanıyordu.

Erdoğan’ın, içeriden ve dışarıdan II. Abdülhamid’in maruz kaldığı kampanyanın aynısı ile tehdit edilse de, kendisini destekleyen halkıyla birlikte dik durarak  elde ettiği yeni zafer, onu dünya için bir umut haline getirdi. Suriye, çok daha hızlı bir yıkımla, çok daha keskin bir dönemece girmişken, tarih leş yiyicilerin maskesini sonuna kadar düşürmüştü.

İran, leş yiyicilerle ittifak yapmış, Türkiye’yi zayıflatmak için büyük çaba sarf etmişti. Bunun karşılığında da Soros Yeşil Devrimini geri çekmiş, İran , 14 Haziran 2013’te, çok sakin geçen bir seçim sonrasında ABD ile ilişkilerini geliştireceğini vaat eden Ruhani’yi cumhurbaşkanı seçtirmişti. Obama ve Cameron heyecanla seçimin sonucunu bekliyordu.

İran İçişleri Bakanı onları bekletmemiş, oy sandıklarının dörtte biri açılmışken Ruhan’inin ilk turda oyların %51’ini aldığını ilan etmişti. Seçim sonucu Leş Yiyici Küresel İttifak tarafından sevinçle karşılanmış, Suriye’de Esed’in her gün öldürdüğü ortalama yüz masum insanın cesetleri henüz gömülmemişken Obama, İran’la doğrudan görüşmelerin başlayabileceğini ilan etmiş, İngiltere Yüksek Mahkemesi de İran Bankalarına uygulanan yasağı iptal etmişti.

Körfez ülkelerine milyarlarca dolarlık silah satan leş yiyiciler, henüz Irak’ta çiğnedikleri masum etlerini sindirmemişlerken, Suriyeli yüz bin masumun etine dadanmışlardı. İsrail’in Esed’i desteklemek için muhaliflerin ele geçirdiği ağır silahları uçaklarıyla vurmasına da Türkiye dışında tepki gösteren olmadı.

Türkiye, Doha’da Mursi’nin Esed’le diplomatik ilişkilerini kesen desteğiyle daha da dirençli görünüyor ve ÖSO elde ettiği tanksavarlar ve uçaksavalarla yeni bir akışa doğru savruluyor. En azından leş yiyiciler bir daha ki sofra anına kadar muhaliflerin kendilerini savunmalarına engel olmayacaklar.

Tarih Erdoğan’ın sırtına yüklediği zafer sorumluluğunu geri almayacak. Aldığı darbelerle daha da güçlenen Türkiye’yi ve Suriye’yi daha karanlık günler beklemiyor. Suriye Türkiye için İnşirah vakti olmaya devam ediyor.


Âkil Ağazâde, Sonsuz Ark, 22.06.2013



Seçkin Deniz Twitter Akışı