20 Temmuz 2012 Cuma

SA12/AS2: Kur'an'ı Anlama/Anlamama Problemi'nin Endoktrine Ettiği Sorunlar ve Regüler-Analitik Çözüm Düzlemi


"Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz." Kur'an/Zuhruf 44

Gecenin bir vakti... ilk sahuru beklerken; dudaklarımda ve zihnimde Eûzubillahmineşşeytanirracîm ve Bismillahirrahmanirrahim var... Ve yüzlerce yıldır birikmiş öfkelerin zihnime yüklediği  bir borçla dalgalanıyor içim. Durulanıyorum. Kur'an'la, Allah'ın son mektubuyla hemhâl zihnim ve onu anlıyorum. Çünkü; onu anladığım gibi yaşamakla mükellef olduğumu biliyorum. 

Ben develerinin ya da çöl keçilerinin peşlerinde koşan baldırı çıplak bir bedevî değilim. Ancak ve yalnız en az onun kadar akıllı olan ve kâinat hakkında, insan ve cemiyet hakkında ondan çok daha fazla şey bilen 21. yüzyıl insanıyım. Çöl Bedevîsinin işittiğinde anlayıp iman ettiği ya da düşman kesildiği bir kitabı, Allah'ın Kitabı olan Kur'an'ı okuyor ve anlıyorum. Ve fakat yine biliyorum ki; sizler, bana "Sen kimsin de, Kur'an'ı anladığını iddia ediyorsun?" diye tedhiş ve öfkeyle bağırdığınızda, siz Kur'an'da iki kısımla tanıtılan Bedevilerden inkâr ve nifâk bakımından daha ileri ve Allah'ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya -onları anlayamayacak olduğumu iddia ederken- daha yatkınsınız...

***

İşte okuduğumda anladığım ve aklıma sizi getiren, insana şeref bahşeden Kur'an'dan ayetler:

"Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve size belâlar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, onlar için yakınlıktır. Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." Kur'an/Tevbe 97-99

Sizlere karşı söyleyebileceğim şey, eğer samimi iseniz, sadece Allah'ın ayetidir. İman etmiş olsaydınız; Allah'ın bizlere anlamamız için açıkladığı ayetlerini, anlayamayacağımızı iddia etmezdiniz.

"Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz.  “Fakat boyun eğdik” deyin.Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Kur'an/Hucurât 14

Açık ve samimi bir zihinle tevbe ederseniz, iman etmemiş olan Bedeviler gibi olmaktan kurtulursunuz. Dilinizi ve zihninizi, bizi kötülemek ve bize bela dilemek üzere kullanmayın, bu günah eğer, tesim olmuşsanız ve anlıyorsanız size yeter.

***

Sizleri rahatsız eden sorular sormaya devam edeceğiz. Kükreseniz de, bizi hristiyanların yaptığı gibi aforoz etseniz de soracağız. Sukûnetle cevap verin: Biz, Bakara 177 mucibince Kur'an'a imân edenler, Kur'an'ı anlamayacağız da kim anlayacak? Âlim ve Ârif dedikleriniz mi? Eğer öyleyse, bize neden doğrudan 'İkrâ!' emriyle hitap ediyor Allah? Diyelim ki; Kur'an, sadece âlimler ve ârifler anlasın  ve bize anlatsınlar diye indi; o halde âlimler ve ârifler eğer doğru sözlü iseler, neden kendilerine tâbi olan insanları düşmanlıktan günah söz söylemekten, haram yemekten alıkoyamıyorlar? Aksine, her bir Kutub, Müceddid yahut Ârif kendisine tâbi olunmakla diğerlerine  karşı düşmanlık beslenmesine mâni olmuyorlar? Neden müslümanlar yüzlerce tefrika ile meşgul ve birbirine hâsım? Allah, elbette biliyor, Allah elbette sizlerin saklamakta olduklarınızı biliyor:

"Küfürle girip yine  küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde “İnandık” dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir. Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!" Kur'an/Mâide 61-63

***

Oturduğunuz postlarda, konuştuğunuz kürsülerde Allah'ın kitabını ve dinini anlatmıyorsunuz; âlimlerin ve âriflerin, kabalistlerden, budistlerden, nihilistlerden, mecûsîlerden, yahudilerden ve hristiyanlardan devşirip getirdikleri ve kadim kültür diyerek öve öve göklere kadar çıkardıkları bir kiri fesad çanağında yoğurup anlatıyorsunuz. Ve Kur'an'da nesh olduğunu iddia ederek Kur'an'ın kusursuzluğu üzerinde şüphe binâları diken o âlimleri, ârifleri, sözleri ve kişilikleriyle tanrı katına çıkarıp, onları Allah'ın vekili ilan ediyorsunuz. Onlar dışında hiç kimsenin Kur'an'ı anlamayacağından bahisle, onları hak etmedikleri bir yetkinliğe ulaştırarak, birer haham, birer papa kılığında tepemizde gezdiriyor ve yanılmazlaştırıyorsunuz.
"Allah’ı bırakıp, hahamlarını,  rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır." Kur'an/Tevbe 31

Siz böylelikle ne yapmak istiyorsunuz biliyor musunuz? O postlarda, kürsülerde önder ilan ettiğiniz Âlimlerin ve Âriflerin vekili olarak insanların mallarını haksız yere yiyorsunuz, insanları Allah'ın yolundan ayırıyorsunuz altını ve parayı biriktirip  gizliyor ve Allah yolunda harcamıyorsunuz. Sözlerinizle elde ettiğiniz güç hepimizin gözü önünde iken, Allah sizi anlatmıyorsa kimi anlatıyor?

"Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz.  O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele! O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” denilecek." Kur'an/Tevbe 32-35

***

Ayetleri inkâr edemiyorsunuz; ancak onların herkes tarafından anlaşılamayacağını, yalan söyleyerek beyan edip, hakikati Kur'an'da arayacak olanlara mâni oluyorsunuz; Hakikati, Kur'an'ın cehaletin içine gömdüğü doğuya ve batıya ait kadim(!) kültürde aratıyorsunuz. Kur'an ayetlerine kuru nâss diyorsunuz. Ödülünüzü elbette alacaksınız ve elbette tarif edileceksiniz:

"Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar." Kur'an/Nisâ 44

"İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder." Kur'an/Bakara 159

Oysa Allah sadece, açıkça şöyle diyor:
"Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder." Kur'an/Bakara 99

***

Artık anlayın ve öğrenin, ben ne bir âlimim ne de bir ârifim, sadece Kur'an okuyarak akletmeye çalışan bir insan, bir müslümanım. Kur'an'dan anladıklarımı ve öğrendiklerimi anlatıyorum:

Kur'an,  insanlara -insanlar hesaba çekilecekleri kıstasları anlasınlar ve hakikati tek kaynaktan öğrensinler diye- Allah tarafından, meleklerden elçi Cebrail ve insandan elçi Muhammed aracılığı ile gönderildi. Bu üç boyutlu hakikat Kur'an'da o kadar açık bir şekilde anlatılır ki; üzerinde zerre kadar kuşku barındırmamaktadır.

"De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir. Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır." Kur'an/Bakara 97-98

***

Kur'an'ın derinlik/yükseklik boyutunun zirvesinde Allah vardır; Kur'an bu zirveden aynı boyutta Cebrail vasıtası ile ilerler ve Allah'ın Elçisi Muhammed ile yer küreye inişindeki aşamaları tamamlar. Bundan sonra diğer iki boyut devreye girer, insanın algılarına indirgenen Korunmuş Kur'an ve her insana Korunmuş Kur'an'ı anlayabilmek için verilmiş olan Akıl. Bu iki boyut, kıyamete kadar sürecek olan bir ilişkinin sağlamlığı açısından, zamana ve yere/mekâna bağlı değildir. Kur'an sırf bu sebeple her devrin, her yüzyılın insanını aydınlatmaya devam eder. Ona bu özelliğini veren tek şey de apaçıklığıdır; ayrıntılı varlığıdır. Kur'an'ın bu özellikleri olmasaydı, bir kandil gibi insanları kıyamete kadar aydınlatma iddiası olamazdı ve Allah insanı bu Kur'an'dan hesaba çekemezdi.

***

Allah Kur'an'da, Kur'an'ın indiriliş aşamalarını ve araçlarını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir açıklıkta anlatır. Bu kuşku insan aklına ait bir kuşkudur ve Kur'an'ı aklederek okuyan bir insanın sorularına net/açık cevap verilerek giderilecek olan iman koşuludur. Kur'an, kimin aracılığı ile hangi dilde indirilmiştir; apaçıktır. İlk metinleri elde bulunmayan Tevrat, Zebur ve  özellikle İncil'in çeşitlerine hâkim olan dile ilişkin birikmiş kuşkular Kur'an'dan uzakta tutularak  Kur'an'ın dili ile ilgili açıklıkla giderilmiştir.

"Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir. Şüphesiz bu öncekilerin kitaplarında da vardı." Şu'arâ 193-196

Cebrail'in açık kimliği ile tanımlandığı da ve bu çerçevede herhangi bir başka -şeytan veya cinne ait- fısıltının Kur'an'ın inişine müdahale etmediği de kuşkusuz bellidir. Homeros'un insan kılığına girerek insanlarla konuşan, farklı ilişkiler yaşayan tanrısal formlarından da uzakta bir netlikte anlatır Allah'ın iki elçisinden insan olanın melek olanı nasıl gördüğünü...

"Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü." Kur'an/Tekvîr 23

***
Kur'an, Kur'an'ın Arap diliyle indirildiğini defalarca vurgular ve her vurguda konuya ilişkin hakikatin başka parçalarına temas eder. Arapça'dan bahseden her ayet, Kur'an'ın indirildiği toplumun dili öne çıkarılarak, Kur'an'ın mesajları 'daha iyi anlaşılsın' amacına atıflarda bulunur.

"Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık." Kur'an/Zuhruf 2-3

Fussilet Suresi 2,3 ve 4. ayetlerde Kur'an'ın Allah tarafından Arapça, ayetleri genişçe açıklanmış, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderildiğini, fakat bilen toplumun çoğunun Kur'an'dan yüz çevirdiğini ve onu işitemeyeceğini, Kur'an okuyan herkese anlatır - bu aslında Kur'an'ı herkesin anlayamayacağını iddia edenlerin de yüz çevirenler ve işitemeyenler olduğunu da tarif etmektedir-:

"Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmedir. Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak âyetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar işitmezler." Kur'an/Fussilet 2-4

***

Kur'an kendisinden önce indirilen kitaplarla ilişkilendirilerek insanlık tarihi belli bir analojik, kronolojik tutarlılığa davet edilir; muhatabı insan aklıdır:

"Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı da vardı. Bu ise, onu doğrulayan ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir kitaptır." Kur'an/ Ahkâf  12  

***

İnsanların hangi dilde sorusuna cevap veren Kur'an, ne zaman, nerede sorularına da cevap verir:

"Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız." Kur'an/Duhân 2-3
            
"Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik." Kur'an/Kadr 1
            
"İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri  tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini  uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar." Kur'an/En'âm 92
Kur'an Mekke'de indirilmiştir; ancak Mekke'nin içine ve çevresine yani Dünya'nın tamamına uyarıcı olarak gönderilmiştir. Ahirette hesaba çekileceğine inanan insanların tümünün Kur'an'a da inanmaları  zorunluluk olarak tahkim edilir... Ve özellikle Allah'ın elçisine indirileni açıklamak üzere gönderilmiş bir Kur'an vardır ayetlerde:

"(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik." Kur'an/Nahl 44

"İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir." Kur'an/ Talak 11

***

Kur'an'ın derinlik/yükseklik boyutunu Allah'tan  ahirete dek uzatan, daha açıkçası sonsuz önceden sonsuz sonraya, algılanabilir boyuta indirgeyen üçüncü ve en güçlü boyuta, kuşkusuz, emin bir iman zinciri dolar insanların algılarına... Sıralama muhteşemdir: Allah, melek, kitap, peygamber ve ahiret günü... Nesh ile açıkça bir kısmı inkâr edilen Kur'an'a karşı ancak ve sadece sapıklık konumlandırılır:
"Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur." Kur'an/Nisâ  136  

***

Musa'ya indirilen levhalardan, Davud'a indirilen Zebur'a kadar kitaplar ve sahifeler üzerinden anlatılan kutsal metinler ile ve elde asıl örneği bulunmayan, buna karşılık onlarca farklı nüshası bulunan İncil'e bakılarak, gökten somut bir kitap indirilmesini isteyenler veya bekleyenler için Allah serin bir akıl yürütmenin izine çağırır akleden insanı:

"Eğer sana kâğıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona dokunsalardı, yine o inkâr edenler, “Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir” diyeceklerdi." Kur'an/En'âm 7

***

Geleneksel dinî anlatılarda sık sık gördüğümüz, diğer dinlerin mensupları ile din, peygamber, mucize yarıştırma aşamalarında Kur'an dışı her türü bilgiyi dine yükleyen ârif ve âlimler için can yakıcı uyarılar vardır ve onlar Kur'an'ı, anlaşılmazlık zırhıyla insanların akıllarından kaçıramayacaklardır.

"Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar  azmi gerektiren işlerdendir.  Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu  mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!" Kur'an/Âl-i İmrân  186-187  

***

Kur'an, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir ve elbette Allah'a karşı gelmekten sakınmayanlar için anlaşılmazdır. Allah'a karşı gelenler için anlaşılmaz olan, aslında Allah'a karşı geldiklerinin farkında değillerken başkalarını da bu yola sürüklemeleridir.

İşte aklın tüm korunaklı odalarında açık açık gürleyen ayetler:

"Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir" Kur'an/ Bakara 2

"Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır." Kur'an/ Sâd 29

***
Kur'an'ın ayetlerini kuru nâsslar olarak tahfif eden ve Kur'an dışında doğudan mistik tasavvuf yahut batıdan daha paranormal alanlardan, mitolojik, potivist-postmodernlerden hikmet derleyen ve bu yolu en ulvî yol olarak pazarlayanlardan, müstehzi irfan damarlarından beslenenlerden beride durmak isteyenler için, Kur'an -en sade anlatımla- insanları Allah'ın yoluna çıkarır.

"Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ı tespih eder. O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler." Kur'an/ Cum'a 1-2

"Elif Lâm Râ.Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline." Kur'an/İbrahim 1-2


***

'Kur'an'ı herkes anlayamaz' diyenler, kitaptan bize vahyedileni okumak ve sizin sürekli terk ettiğiniz ya da ihmal ettiğiniz namazı kılmak, bize Allah'ın emridir, bunu asla unutmayın; eğer sabrınız ve imanınız elveriyorsa işte Allah'ın ayetleri, okuyun:
"Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor" Kur'an/Ankebût 45

"Elif, Lam, Ra. Bu Kitap, hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir Kitap'dır. Ben size, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz o zaman ben doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkarım." Kur'an/Hûd 1-3

"Bu, sana, kendisiyle  uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!" Kur'an/Âraf 2-3
"Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır." Kur'an/Yunus 61

"Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez." Kur'an/Ra'd 31       

"Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, “Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır” dediler. Bir de, “Bu (Kur’an), uydurulmuş bir yalandır” dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, “Bu, ancak apaçık bir büyüdür” dediler." Kur'an/ Sebe' 43
                                                                                                                                                                                   
"Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!" Kur'an/Fussilet 5
                                                                                                                                                   
"De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.” Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme."" Kur'an/ Mâide  68  

"Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." Kur'an/Tevbe 115

"Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya  bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” Kur'an/ Yunûs 15

"Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, o küfredenler kendilerine geldiğinde Hak (kitap Kur’an) için, düşünmeden “Bu, apaçık bir büyüdür” dediler. Veya, "onu uydurdu" derler. De ki: "Eğer onu uydurdumsa, beni Allah'a karşı hiçbir şekilde savunamazsınız; O, Kuran için yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayandır, merhamet edendir. De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini (Tevrat’ta görerek) şahitlik edip inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.”  Kur'an/Ahkâf 7-10

"Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır." Kur'an/Mücadele 5

***
Allah, yine sizleri ve beni, benim gibileri uyarır, merhamet ederek Kur'an'a davet eder:

"Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz." Kur'an/ Âl-i İmrân 103

***

Aklınıza seslenir:

"Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?" Kur'an/Beled 8-10

***

Ve siz Kur'an'ı bir şiir dinletisi hâline getirdiğiniz kıraatlerde/tilavetlerde boğulurken, her ölü evinde, her ölüye okuduğunuz sûrede uyarılırsınız yine; ama duymazsınız:

"Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır." Kur'an/Yâsîn 69

***

Her ayetinde her sorunuza cevap vererek anlatılır, Kur'an'ın apaçıklığı... Hâlâ Kur'an'ı anlaşılmaz mı buluyorsunuz? O halde okuyun:
"Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir."  Kur'an/Şu'arâ 2
"Elif Lâm Râ.Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir." Kur'an/Yûsuf 1
"Elif Lâm Râ. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın âyetleridir." Kur'an/ Hicr 1
" Tâ-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir." Kur'an/Neml 1
" Tâ-Sîn-Mîm. Bunlar apaçık Kitabın ayetleridir." Kur'an/Kasas 1-2

***

Şüpheleriniz izale olmadı mı? Nesh, yahut tahrif endişeniz mi var?

"Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz." Kur'an/ Hicr 9

***

Daha ötesinde bir şey daha var, Kur'an'ın apaçık ayetleri sizi rahatsız ediyorsa:

"Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: “Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi ortaya çıkaracaktır. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” Kur'an/Tevbe 64-65

Eğer mevcut ilminiz ya da bilginizle, perdelenmiş aklınızla Kur'an'ı anlayamadığınızın farkında olarak, anlayabilmek için ümmîleşmeyi düşünüyorsanız, Batı medeniyetine ait gözlüklerden, perdelerden sıyrılmakla yetinmeyin; doğunun tasavvufuna/mistiszmine ait perdeleri de yırtıp atın, o elbiseleri parçalayıp yakın. Zira Bakara 177, "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir" der ve iyiliği tarif eder. İyiliğin târifini anlamak istiyorsanız, Kur'an'ın siz anlayasınız diye gönderildiğine iman etmeniz, uşağı olduğunuz  kültlerin sizi yönetmesine izin vermemeniz  gerekir.

“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik” demeyesiniz, yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah’ın âyetlerini yalanlayan ve onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız." Kur'an/En'âm 156-157

Sadakallahülazîm.

Alper Selçuk, 19-20.07.2012, Antiseptik Anafor 57                                                                                                                                                                                                                                
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

Seçkin Deniz Twitter Akışı