13 Temmuz 2015 Pazartesi

SA1525/ÇY5-DÇ21: “Sebastian Bach'ın Do Majör Konçertosu Nasıl Çalışır?”/ 5.Bölüm; Kızılhaç’la Gülen Gerçekler

5.Bölüm
 Bosna’dan Deniz Feneri'ne, Suriye’den İHH’ya Kızılhaç’la Gülen Gerçekler


Kızılhaç’a ve Deniz Feneri Davaları ile ilgili gariplikleri önceki yazılarda incelemiştik. Bu yazıda biraz süreçte yakın zaman tarihini mercek altına alarak devam edeceğiz.

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu’nun 1919’da Paris'te “Kızılhaç Dernekleri Birliği” adı altında kurulduğunu açıklamıştık. Türk Kızılay’ı, kurulduğu tarihlerde harekete mensup olan ve resmen kabul edilen ilk Kızılay Derneği olmuştu. Belirli dönemlerde Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin yönetiminde de bulunan Kızılay Derneği, Türkiye Cumhuriyeti Adına Sosyal Yardım Toplama, Dağıtma ve Depolama Konularında Komite ve Harekette söz sahibidir.(1)

Bu bağlamda 1919 yılında Müslüman ülkeleri de kapsayan genel bir kurumlaşmaya giden Kızılhaç Kızılay üzerinden zamanında Asya’ya açılma fırsatını yakalar. Hükümetlerdışı bağımsız bir kuruluş olan bu federasyon, 1963 yılında Nobel Barış Ödülü alır. Bu yardım kurumu bugün dünyanın dört bir yanında yaklaşık 100 milyon gönüllü üye tarafından şu anda desteklenmektedir.(2) 

Dünyada Yardım Gönüllülerini Ölçümlemek adlı yapılan bir çalışmada Kızılhaç Hareketi için 2011 de yapılan istatistiklerde aşağıdaki bilgiler veriliyordu.



Gönüllüler, Kızılhaç ve Kızılay Hareketi (IFRC) için zaruridir. Ama bu hareket içinde kaç tane gönüllü var ve bu gönüllüler ne kadar değer sunuyor?  2009 yılında yaklaşık 13,1 milyon Kızılhaç ve Kızılay gönüllüsü, yaklaşık 6 milyar dolar değerinde hizmet sunmuş ve bu hizmetler 30 milyon insana ulaşmış. ICRC’nin ücretli işgücü içinde,  her ücretli çalışana karşı küresel olarak ortalama yirmi gönüllü düşüyor. Alt Sahra Afrika’sında her ücretli personele karşı 327 gönüllü var; Güneydoğu Asya’da ise bu rakam 432.  En düşük oran ise ABD ve Kanada’da; bir ücretli personele karşı 11 gönüllü. 

Kaynak şu; Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (International Federation of Red  Cross and Red Crescent) (IFRC) (2011).(3)

Alman Kızılhaç Teşkilatı’nın Hessen eyalet organizasyonunun uzun yıllardır başkanlığını yapan Hannelore Rönsch, dünyanın en eski sosyal yardım teşkilatı olarak bilinen Alman Kızılhaç’ının (DRK-Deutsche Rote Kreuz) kuruluşunun 150. Yıldönümü olan 04 Şubat 2013’te yapılan kutlamaların  Berlin’deki etkinliklerinde verdiği röportajda, "150 yıllık geçmişi ve güçlü kadrosuyla DRK’nın insanlığın hizmetinde olduğunu" söylüyor ve Almanya’da yaşayan Türklere seslenerek: “Bu organizasyona bir gün hepimizin ihtiyacı olabilir.” diyor ve şunları ekliyordu:



"Gönüllüler olmadan bir Kızılhaç teşkilatı düşünülemez. Bugün tüm Almanya çapında, Kızılhaç’ın gençlik teşkilatı içinde 113 bin genç üye vardır ve bunların hepsi gönüllü olarak çalışmalarımıza koşar. Sadece Hessen’deki 195 okulda, 1150 öğrenci kardeşimiz, ihtiyaç halinde ilk yardımı Kızılhaç adına yapmaya yetkilidir. Hatta bunlar içinde göçmen aile çocukları da vardır. Almanya, bilindiği gibi artık bir göç toplumudur. Sadece eyaletimiz Hessen’deki göçmen nüfusu 1,49 milyondur ki, bu sayı toplam nüfus içinde (yaklaşık 6 milyon) yüzde 24 gibi bir orana denk düşüyor. Bu gerçek karşısında göçmen aile çocuklarını da daha fazla aramızda görmek isteriz. İstiyoruz, çünkü ivedilikle onlara da ihtiyacımız var. Göçmen aileler şunu iyi bilmelidir. Alman Kızılhaç teşkilatı, kesinlikle dini bir kuruluş değildir ve dinler üstü bir işlevi, ilkesi vardır, tarafsızdır. Bu arada, göçmen dostlarımızı Kızılhaç bünyesinde gönüllü veya üye kazanmak isterken, kurumsal olarak farklı kültür ve dilleri bilmelerinden ötürü, çeşitli projeleri yönlendirmek üzere, kadrolu personel şeklinde de kazanmakta kararlıyız. Onların bizi iyi tanımasını ve çalışmalara katılmasını isterim. Herkes yaşadığı bölgedeki Kızılhaç teşkilatı bürosuna giderek, ayrıntılı bilgi alabilir. Bu arada Almanya’da okula giden Türk çocuklarının da, gönüllü olarak çalışmalara katılmasını, sorumluluk üstlenmesi diliyorum. İlk iş olarak Kızılhaç Gençlik Birimi’nde görev alabilir veya okullarda Kızılhaç yardım kolunda sorumluluk üstlenebilirler. Anne babaların çocuklarını bu yönde özendirmesini, motive etmesini ısrarla ve inanarak öneriyorum."

Bundan 150 yıl önce, Almanya’da “Württem-bergische Sanitätsverein” adlı küçük bir organizasyon vardı ve Kızılhaç teşkilatı bu temel üzerine yeniden yapılandırıldı. Dünya'nın farklı ülkelerinde 180 Kızılhaç teşkilatı bulunuyor ve bunlar 1863 yılında Cenevre’de kurulan Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı’na bağlı olarak uluslararası eşgüdüm içinde hizmet veriyor. 

Almanya DRK teşkilatı ise, dünyanın en büyük organizasyonu olarak biliniyor. Resmi kaynaklara göre, DRK’ nın halen 1800 kadrolu çalışanının yanı sıra, 3,5 milyon üyesi var bu kesimden 400 bin civarında kişi, teşkilat bünyesinde gönüllülük esasına göre, profesyonellerin yanında hizmet veriyor.(4) 

Kızılhaç’ın bu görkemli kutlama töreninden ve mesajlarından sonra tarihi biraz geri alalım.

Fetullah Gülen 4 Nisan 1996 tarihinde Fener Rum Patriği Bartholomeos ile bir görüşme yapar. 1997 yılında ise kalp rahatsızlığından dolayı ABD’ye gider, Ohio eyaletinde bir anjiyo geçirir. Dinler arası diyalog çalışmalarına, 23 Ocak 1998’de, Katolik dünyasının merkezi olan Vatikan’da, Papa II. Jean Paul ile yaptığı yaklaşık otuz dakikalık bir görüşme ile devam eder. Devamında da ABD’de yaşamaya devam eder.



İşin ilginç olan tarafı, o tarihlerde Türkiye’de, T.B.M.M.’de 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti 28 Haziran 1996-30 Haziran 1997 tarihleri arasında görev yapan, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonunun oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti bulunuyordu. O dönemleri yaşayanlar, Dışişleri Bakanlığının T. Çiller’ e ait Doğru Yol Partisinde olduğunu, dönemin Cumhurbaşkanının ise Süleyman Demirel olduğunu çok net hatırlarlar. Ve tabi ki dönemin Başbakanı Refah Partisi Başkanı Prof. Doç. Dr. Necmettin Erbakan’la malum kesimlerin kendisi ile bir türlü geçinemediği için ve istedikleri kararlara bir türlü imza atmadığı için, her gün sıkıştırılarak basın organlarınca ülkeye ne krizler yaşatıldığını çok net hatırlarlar.


11.07.2015, Toplu Mezarlardan henüz çıkarılan katliam kurbanı Müslüman Boşnaklar

Yakın tarihlerde ise bir taraftan Sırpların Bosna katliamları gerçekleşmektedir. 96 yılında Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi koalisyonunun oluşturduğu Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine dayatılan anlaşmalardan bir tanesi de şudur;



28 Aralık 1996 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu adına George Weber ile T.C. Hükümeti adına Burhan Ant, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Uluslararası Siyasi İşler ve Kuruluşlar Genel Müdürü olarak, KIZILHAÇ yardım örgütüne ülkemizde tanınan ayrıcalıklarla T.B.M.M.’de Kanun Kararları olarak imza atılır. Cumhurbaşkanı tarafından ise onaylanır.


Hristiyan Sırplar tarafından katledilen Müslüman Boşnak Mezarlığı, Srebrenitsa, Bosna

Kızılhaç yardım örgütü ile T.C. arasında yapılan Kanun Kararnamesi'nde ki anlaşmada olağanüstü haklar ve imtiyazlarla Kızılhaç yardım örgütüne ülkemizde istediğini yapma hakkı tanınır. Hakların ne olduğunu görebilmeniz için maddelerin bir kısmını listeleyelim. 

Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu’nun Türkiye'de insani yardımın eşgüdümü amacı ile Ankara'da bir temsilcilik kurmasını memnuniyetle karşılayarak ve böyle bir temsilciliğin ve personelinin statüsünün saptanması ve etkili çalışmasının sağlanması için resmi bir anlaşma akdinin gerekliliğini göz önüne alarak,  aşağıdaki şekilde anlaşmışlardır.

MADDE 1: 1. Federasyon görevini yürütmek ve amaçlarını yerine getirmek için Türkiye Cumhuriyeti' nde tam yetkiyle, sözleşme yapmak, taşınır ve taşınmaz mülk edinmek ve kullanmak 2. Bu amaçla, Ankara'da yerleşik Temsilcilik, bir uluslararası örgütün bürosu olarak yetkili makamlarca usulüne uygun şekilde tescil edilecektir.  3. Federasyon, uluslararası hükümetler arası kuruluşların Türkiye Cumhuriyeti'nde yararlandığı bağışıklık, ayrıcalık, kolaylık ve muafiyetlerin benzerinden, bu anlaşmada yer aldığı şekilde yararlanacaktır. 

Çok uzun maddelerle devam eden anlaşmada dikkat çekici olan durum bu kuruma ait verilen yetkilerin sınırsızlığı idi. Var olan maddelerde dikkat çeken unsurları özetleyecek olursak.

MADDE 2: 2. Federasyon Temsilciliği Hükümetin onayı ile Bölgesel bir Temsilciliğe dönüştürebilir, bölgedeki diğer ülkelerin topraklarına bu ülke hükümetlerin muvafakati ile genişletmek yetkisini kazanabilir.  3. Hükümet, mümkün olan azami ölçülerde Federasyonun ve Temsilciliğinin insani faaliyetlerini kolaylaştıracaktır. Özellikle, Temsilciliğin ulusal ve çok uluslu eylem, temas ve iletişimine olanak tanıyacak ve bunu kolaylaştıracaktır. 

MADDE 4: Temsilciliğin, emlaki ve mal varlığı, her nerede bulunursa bulunsun ve her kime ait olursa olsun bağışıklıktan açıkça vazgeçtiği özel herhangi bir durum hariç, her tür adli takibattan muaf olacaktır. Temsilciliğin emlaki ve mal varlığı, arama, el koyma, haciz, kamulaştırma ile yürütme, idari veya yasama tasarrufu ile diğer müdahale şekillerinden bağışık olacaktır.  Temsilciliğin binaları ve arşivleri ve genel olarak ona ait olan veya sahip olduğu bütün belgeleri dokunulmazdır 

MADDE 5: Mali kontroller, düzenlemeler veya herhangi bir moratoryum(borç erteleme) tarafından kısıtlanmadan yapılacaktır. Temsilcilik herhangi bir para birimi veya fona sahip olabilir ve herhangi bir para birimi ile hesaplarını işletebilir.  Temsilcilik fonlarını veya parasını bir ülkeden diğerine transfer etmekte ve sahip olduğu para birimim başka bir para birimine çevirmekte serbest olacaktır. 

MADDE 6: Temsilciliğin, menkul varlığı, büroları, geliri ve diğer emlaki Kamu yararına olan hizmetlerin getirdiği vergiler dışında her türlü doğrudan vergiden muaf olacaktır.  Resmi kullanım, yardım ve geliştirme faaliyetleri ile basılı yayınlar için Temsilcilik tarafından ithal veya ihraç edilecek malzemeden, ithal veya ihracat ile ilgili gümrük vergilerinden bağışıklık uygulanacaktır. 
MADDE 7: Temsilciliğin resmi yazışmalarına ve diğer resmi haberleşmelerine sansür uygulanmayacaktır. Temsilcilik, ulusal ve uluslararası yazılı ve görsel medyadan serbestçe yararlanacaktır. 

MADDE 9: Temsilcilik Başkanı, daimi olarak ikamet eden yabancılar dışındaki memurlar, kendileri ve aile üyeleri (eş ve küçük çocukları) için aşağıdaki ayrıcalık ve bağışıklıklardan faydalanırlar: Resmi görevlerini yaparken ortaya çıkan her türlü eylem ve yazılı veya sözlü ifadeler karşısında kanuni takibattan bağışıktırlar. Federasyon tarafından kendilerine ödenen maaş ve ücret vergilendirmeden bağışıktır. Yabancılar için uygulanan oturma izni işlemlerinden ve ülkeye giriş kısıtlamalarından bağışıktırlar. Kambiyo kolaylıkları bakımından diplomatik misyonlarda kendileriyle benzer düzeydeki görevlilere tanınan ayrıcalıklarından aynen yararlanacaklardır. Diplomatik misyonlarda kendileriyle benzer düzeydeki görevlilere tanındığı şekilde, herhangi bir ulusal veya uluslararası kriz esnasında, yurtlarına dönmelerinde aynı imkânlar sağlanacaktır. Her türlü özel veya kamu hizmetinden ve askeri yükümlülükten muaf olacaklardır. Söz konusu ayrıcalık ve bağışıklıklar, bireylerin şahsi çıkarları için değil, bu şahısların Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketinin Temel Prensipleri ile sıkı bir uyum içerisinde yürüttükleri insani görevlerini bağımsız bir şekilde yapabilmelerini güvence altına almak için sağlanmakta olduğundan, temsilcilerinin dokunulmazlıklarının adaletin işlemesini engellemesi hali karşısında Federasyon bu dokunulmazlıktan vazgeçmeyi görev bilir.

MADDE 12: Hükümet, bu anlaşmanın uygulanması için gerekli bütün önlemleri ivedilikle alacaktır. Bunların yanı sıra, ilgili tüm makamlara gerekli talimatları verecektir. 

Yukarıdaki hükümleri tasdikten, aşağıda imzalan bulunan yetkililer bu anlaşmayı imzalayıp mühürlemişlerdir. Ankara'da 28.7.1994'te İngilizce dilinde iki nüsha düzenlenmiştir.(5)

Evet, yukarıda da görüldüğü üzere her türlü ekonomik, sosyal, siyasal işlemleri yapabilmeleri için kişi ve kurumlara tanınan en üst düzeydeki tüm ayrıcalıklarla ve haklarında ki açılabilecek tahkikatlardan bağışık olarak, ülkemizde 28 Şubat darbesinden sonra IRCR çok rahat bir şekilde çalışmaya başlar.

Tarihler 19 Şubat 2009’a geldiğinde 27146 Sayılı Resmi Gazete kararı ile Türkiye Kızılay Derneği ile ilgili yeni bir tüzük yayınlanır."Türkiye Kızılay Derneği Türkiye Cumhurbaşkanının yüksek himayeleri altındadır" başlığı altında yayınlanan yeni tüzük maddeleri 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 2.2.2009 tarihinde kararlaştırılmıştır. Ve Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Bakanlar Kurulu tarafından imzalanır.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin 2003’te açılan Ankara irtibat bürosu da 2012 yılında kapanır. Bu kapatılmaya karşı çıkan kurumlardan birisi Ankara Barolar Birliğidir. Türkiye Ankara Barolar Birliği Dergisinde Esra KATIMAN’ın hazırladığı yardım kuruluşu olmanın ötesinde bir örgüt Uluslararası Kızılhaç Komitesi adlı makalede şu vurgular yapılır.

"Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin Ankara irtibat bürosunun 2012 yılında kapatılmasından sonra konunun ulusal basında hemen hiç yankı yapmamış olması işbu makalenin hareket noktasını oluşturmaktadır. Kuruluşun genel olarak kamuoyunda yeterli ölçüde tanınmıyor olması konuya ilgisizliğin nedeni olarak düşünülebilir. Diğer yandan, bazı politik nedenlerinde, kuruluşun Türkiye’deki faaliyetlerinin sınırlı oluşunu açıklayabileceği ileri sürülebilir. Bu nedenle, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin bilinirliliğinin artmasına ihtiyaç vardır. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin genel anlamda yürüttüğü insani yardım çalışmaları ve bu alanda diğer kuruluşlarla yapmış olduğu işbirliği, onun zaman zaman insancıl hukuk alanındaki gerçek görev ve rolünü perdelemektedir: silahlı çatışma ve şiddet ortamında insani yardım. Oysaki gerek insancıl hukuk kurallarının derlenmesi ve pozitif hukuka geçirilmesi çalışmalarındaki rolü gerekse bu kuralların denetlenmesinde üstlendiği görev, onu, insancıl hukukun baş garantörlerinden biri yapmaktadır. Uluslararası toplumda kesintisiz devam eden silahlı çatışma tehlikesi, dünyanın geniş bir bölümünde halen devam eden ulusal ve uluslararası çatışma ortamları, genel olarak silahsızlanma ve uluslararası barış konusunda kat edilmesi gerekli mesafeler dikkate alındığında, bugüne kadar özveriyle çalışmış olan Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin görev ve misyonunun henüz tamamlanmadığı açıkça görülecektir. Bunun için, özellikle, Komite’nin görev tanımını oluşturan yansızlık ve tarafsızlık ilkelerinin bilinmesi, diğer yandan denetimlerinde uyguladığı gizlilik ilkesinin, Devletlerle işbirliğini sürdürebilmek için, bir çalışma yöntemi olarak korunması önem taşımaktadır. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin uluslararası kurum ve kuruluşlarla olan organik bağı ve onların çalışmaları içindeki rolü göz önüne alındığında, uluslararası topluluğun ve tek tek Devletlerin, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne katkı ve desteğinin üst seviyede devam etmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan sığınmacı sorunu ile baş etmeye çalışan Türkiye’nin biran evvel kuruluşun konuyla ilgili deneyim ve bilgisinden yararlanmasında azımsanmayacak fayda bulunmaktadır."(6)

Kurban derisi toplamada tek yetkili kurum 1983’ten beri Türk Hava Kurumu idi. Basında yer alan haberlerde özellikle 28 Şubat döneminden beri THK’na yapılan deri bağışları oldukça azalmıştı. 26 Eylül 2013 tarihli Resmi Gazete‘de yapılan değişiklikle, Türk Hava Kurumu'nun kurban derisi ve bağırsak toplama konusundaki tekel olan yetkisi elinden alınır. 



Yardım Toplama Yönetmeliğine göre gelirlerin, yüzde 50'sinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'na, yüzde 40'ının Türk Hava Kurumu'na, yüzde 4'ünün Türkiye Kızılay Derneği'ne, yüzde 3'ünün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na, yüzde 3'ünün Türkiye Diyanet Vakfı'na verilmesi gerekiyordu. Ancak söz konusu paylaşıma ilişkin düzenleme ile bu görev de yürürlükten kaldırılır. Bu yıllarda malum basınında, kurban derilerini din tüccarlarına vermeyin. THK’na verin haberleri basında epey yer alır.

Devamında güneyimizde devam eden Suriye krizinde pek çok mülteci en başta bizim ülkemiz olmak üzere Ürdün, Katar gibi ülkelere sığınır.

14 Ocak 2014 Salı günü Uluslararası sivil toplum kuruluşları, Suriye'deki katliamlardan kaçan insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak, Suriye'de evlerini terk etmek zorunda kalan ve komşu ülkelere sığınan mülteciler için 400 milyon dolar bağış sözü verir. Uluslararası İslami Vakfı tarafından düzenlenen ve 86 ülkeden temsilcinin katıldığı konferansta Suriye'deki insanlık dramı yeniden masaya yatırılacaktır. Organizatörler, toplanan bağışın yardıma muhtaç Suriye halkına bir an önce ulaştırılmasının önemli olduğunun altını çizer. 

Toplantıda yapılan bağışın 142 milyon dolarlık tutarı Kuveytli yardım kuruluşlarınca yapılırken, 80 milyon doları İngiltere İslam Vakfı, 35 milyon doları Birleşik Arap Emirlikleri Kızılhaç kurumu, 15 milyon doları ise Katar Yardım Vakfı tarafından yapılır. Kuveyt'te geçen yıl ilki gerçekleştirilen konferansa Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da katılmış, Suriye'de her türlü işkence, katliam ve cinsel saldırıları içeren korkunç bir şiddet döngüsünün yaşandığını vurgulayan Ban, Esed Rejiminin artık saldırılarına son vermesini istemişti. 

Ayrıca, Suriye'ye yardım için gerçekleşen geçen yılki toplantıda sığınmacılara 1,5 milyar yardım toplanmıştı.(8)

Buraya kadar yazıda anlatılanlar işin sadece dikkat çeken tarihi gelişmeleridir.

Ne tesadüftür ki, yine paralel tarihlerde…

Kamuoyunda "Selam Tevhit" olarak bilinen soruşturma, MİT tırlarının 2014 yılının Ocak ayında Adana ve Hatay'da durdurulmasını ve 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' isimli bir başka soruşturmada usulsüzlük yapıldığı iddialarını kapsar. 1 Ocak 2014'te Hatay'da ve 19 Ocak 2014'te Adana'da 'mühimmat ve silah' taşıdıkları iddiasıyla durdurulan MİT'e ait tırlarla ilgili olay yerine en yakın ağır ceza mahkemeleri olan Tarsus, Osmaniye ve İskenderun başsavcılıklarına HSYK' nın kovuşturma izni kararı ile iletilir.(9)



Hazırlanan raporlarda ilginçlik, elbette ki zaten en başında dosyaların adından gelir.

“Kudüs Ordusu Terör Örgütü” olarak çok önceden başlatılmış olan İHH yardım kuruluşunu hedef alan örgüt soruşturması adı altında ki ilginçlikler, Deniz Feneri Davasında olduğu gibi birbirine çok benzer. Türkiye’deki Gezi Direnişleri esnasında, ülke içinde yaşadığımız kutuplaşmalardan şikâyet edenler bu süreçten sonra her nedense bu kutuplaşmadan dert yanmamaya başlar.

Basit bir soru, bunu cevaplandırmaya yeter…

3 milyon kadar Suriyeli kardeşimiz şu an misafirimiz, bakımlarını devletimiz karşılamaktadır. Bir o kadar da Kuveyt, Ürdün gibi farklı ülkelerde bulunuyor. Acaba “Kudüs Ordusu Terör Örgütü” soruşturması adı ile bir yardım kuruluşuna Suriye’deki insanlara ve ülkemizde ki mültecilere en çok yardım eden kuruluşa, darbe vurarak engel olmaya kalkışanlar nereye hizmet ediyor olabilir? 

14 Ocak 2014 Salı günü, Uluslararası İslam Vakfınca düzenlenen, 86 ülkeden temsilcinin katıldığı toplantıda, Kuveytli yardım kuruluşlarınca 142 milyon dolar, İngiltere İslam Vakfınca 80 milyon dolar,  Birleşik Arap Emirlikleri Kızılhaç kurumu tarafından 35 milyon dolar, Katar Yardım Vakfınca yapılan 15 milyon doları ve geçen yılki toplantıda sığınmacılara 1,5 milyar yardım toplanır.  Ancak bu yardımlar nerede ve nasıl kullanılmıştır? 

Türkiye Cumhuriyeti olarak ülkemize sığınan mültecilere yardım konusu BM’lerde defaten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiği halde, başta BM’lere bağlı kurum olan IRCR tarafından olaya neden bu kadar duyarsız kalınır?

Cevabı aslında basittir. Başta İslam ülkelerinde toplanan yardımlar IRCR, yani Kızılhaç yardım kuruluşunun kontrolüne verilir. Asla bu yardımların nerede ve nasıl kullanıldığı bilinmediği gibi kendileri devletler üzerinde bir kurum oldukları için sorgulanamaz ve de yargılanamazlar.

Avrupa'da, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak kabul edilen Srebrenitsa Soykırımı'nda hayatını kaybedenleri bugün anarken ve iki gün öncesinde BM’lerde bunun bir soykırım olarak kabul edilmesi reddedilmişken,  insanlık adına şu soruyu sormak herkesin hakkıdır.

Almanya Teşkilatı sözcüsünün de belirttiği gibi, neden bağışlarımıza ve Türk insanına IRCR’nin ve ihtiyacı vardır? Neden yaşananlara sessiz kalarak mültecilere yardımda bulunmazlar?

Uydurma terör örgütü IŞİD kılıfı altında, Suriye’de Bosna’dakine benzer bir katliam planlandığı ve bunu gerçekleştiremedikleri için mültecilere de yardım eli uzatmıyor olabilirler mi? 

Soruların cevaplarını zamanın akışına bırakarak, gerçekleri de göz önünde bulundurarak, tarihin bu soruları kendi içinde cevaplayacağı hiç şüphesiz aşikârdır. 

Ancak bilinen ve apaçık bir gerçeklikle de sorulması gereken en can alıcı soru şudur. 

28 Şubatlarda füruat olan kavramlar, 17 Aralık’ ta hangi nedenlerle füruat olmuştur?

Bosna’da yaşanan katliamda yaşadığımız darbeler nedeni ile yardım eli uzatamadığımız kardeşlerimizi bugün anarken, yarınlarda Suriye’de ki kardeşlerimize uzatacağımız yardım elini kesmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

İçimizdeki Mehmet Akif’lere kendisinin şu sözünü hatırlatalım: Tarih tekerrürden ibaretse tekerrür ettirmeyin.(10)

<<Önceki


Duru Çağlayan, 13.07.2015, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, 

KAYNAKÇA:

1- https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_K%C4%B1z%C4%B1lha%C3%A7_ve_K%C4%B1z%C4%B1lay_Hareketi
2- http://haberpodium.com/dizi/1170-kizilha%C3%A7-150-ya%C5%9Finda.html
3-http://www.unv.org/fileadmin/docdb/pdf/2011/SWVR/Turkish/SWVR2011_%5BTur%5D_full_%5B05%5D_ch2.pdf
4- http://www.hessentoplum.com/print/598.html
5- https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc080/kanuntbmmc080/kanuntbmmc08004215.pdf
6- http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2015-116-1454
7- http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24793242.asp
8- http://www.gazetebursa.com.tr/dunya/suriyeli-multeciler-icin-400-milyon-dolar-bagis-h259450.html
9- http://www.timeturk.com/mit-tirlari-iddianamesi-hazir/haber-24154
10- http://blog.milliyet.com.tr/AramaBlogger/-tarih-tekerrurden-ibaret-/Blog/?BlogNo=239285

Seçkin Deniz Twitter Akışı