27 Ağustos 2023 Pazar

SA10329/SD2845: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 48

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bir an önce zihnimi sadeleştirmeli ve kendi normal akışına girmesini sağlamalıydım. İD, Cevval, Richmond ve Washington zihnimdeki yeni yerlerine yerleşmek zorundalardı. ‘Sıkıntı’ ise hayat akışımdaki yoğunluğu bin kat arttırmış olsa da bin bir ihtimamla yaşamaya devam edecekti."

Üçümüz aynı araca binmiştik; Cevval önde, ben ve İD arka koltuktaydık. İkisi de fark etmişlerdi sevincimi. İD tedirgin duruyordu. Cevval sataştı hemen:

‘Keyfin gıcır Mühendis!’ dedi. ‘Evine dönüyorsun tabi!’

‘Herkes gibi!’ dedim sataşmasını umursamadığımı belli ederek. ‘Üç gün, hatta dört gün süren işkenceden kurtulmak kadar güzel bir şey var mı?’

‘Ben işkence mi yaptım sana?’ dedi İD gerginliğini üstüme boca ederek. Boş bulunmuştu, ama farkında değildi.

Şoförümüz de şaşırmıştı İD’nin kişisel yorumuna. Nihayetinde bir görevliydi ve biz de yarı resmî bir işteydik.

‘Haydaaa!’ dedim şaşkınlıkla sola dönerek. Şoförü işaret ettim İD’ye.

‘Konunun senle ne ilgisi var?’ dedim. ‘Cevval zorla sürükledi beni buralara; işkence dediğim bu. Sevmediğim işler bunlar. Senin asistanlığın olmasaydı bu serüven cehennem işkencelerine dönüşecekti!’

‘I’m sorry!’ dedi İD heyecanla. ‘Bir an öyle algıladım. Gerçekten benle ne ilgisi var?’

Sonra birkaç şey daha söyledi İD, dağıttığı ortalığı toparlamak için; ancak şoför tuhaf bir şekilde bakmaya devam ediyordu aynadan.

‘Beni kastediyor o!’ dedi Cevval yüksek sesle gülerek. ‘Onu zorla Richmond’a getirdim. İyi ki de getirdim!’

‘İzninizle bilgisayarımda birkaç şeyi kontrol etmem gerek!’ dedim gündemi değiştirerek. ‘Yorgunluğumu daha da derinleştirmeye hiç niyetim yok!’

Bilgisayarımı açtım ve eve dönüş sonrası programımı kontrol ettim; normal zamanlarda her şey zihnimde berrak bir köşede dururdu, fakat şimdi her şey karmakarışıktı. Toparlanmam gerekiyordu, programım bu konuda bana yardımcı olacaktı. İş görüşmelerim sıkışmıştı ve hiçbiri ile ilgili hata yapma lüksüm yoktu.

Bir an önce zihnimi sadeleştirmeli ve kendi normal akışına girmesini sağlamalıydım. İD, Cevval, Richmond ve Washington zihnimdeki yeni yerlerine yerleşmek zorundalardı. ‘Sıkıntı’ ise hayat akışımdaki yoğunluğu bin kat arttırmış olsa da bin bir ihtimamla yaşamaya devam edecekti.

Uçuş süresi yaklaşık olarak on saatti. İstanbul’a ertesi gün, 31 Temmuz 2019’da, çarşamba günü saat 15.45’te varacaktık. Ben hemen Adana uçağı ile eve dönecektim, perşembe günü bütünüyle işyerinde geçecekti, cuma günü ise tatil günümdü ve o günü bütün aileme ayıracaktım. Çocuklar dört gözle beni bekliyorlardı.

Cumartesi ve pazar günleri benim işgünlerimdi ve seyahatlerimi genellikle o günlerde yapıyordum, çünkü hafta sonları şirketlerin bu tür görüşmeleri için çok daha uygundu. Herkes tatil yaparken çalışıyor olmak zordu karım ve çocuklar için, ama işte her işin kendine göre olumlu ve olumsuz yönleri vardı ve babamın dediğine göre ‘dünya cennet değildi’.

Ben bilgisayarımda çalışırken Cevval ve İD ellerindeki telefonlara odaklanmışlardı. Dulles Havalimanı’na kadar konuşmadık. Uçağa geçerken de her şey kendi doğal akışında ilerledi.

Endişeliydim, İD asistanım olarak muhtemelen yine sol yanıma oturacaktı uçakta. Cevval asla vazgeçmezdi; aslında yanımda oturmaması anormal olacağı için öyle olmasını sağlayacaktı Cevval. Bu uzun uçuşta ‘Sıkıntı’ ile ilgili aldığım notları düzenleyecektim, fakat İD’nin yanımda otururken buna izin vereceğini sanmıyordum.

İD anlaşılmaz bir krize girmişti ve içinde çok yoğun bir tartışma olduğunu fark ediyordum. Beni üzmek istemiyordu, ancak duygularına söz geçiremiyordu. O profesyonel, titiz ve her an yardıma hazır, güler yüzlü, hoşgörülü asistan gitmiş, onun yerine evrenin merkezi olduğunu düşünen ‘güzel ve kaprisli bir kadın’ gelmişti.

Her şey düşündüğüm gibi oldu. Uçak 22:45’te kalkarken sol yanımda İD, onun da solunda Cevval vardı, ben yine pencere kenarındaydım. Yatsı namazını kıldım uçakta, her uzun yolculukta yaptığım gibi. İD fark ettirmemeye çalışarak beni izlemişti, ama selam verirken fark ettim. Yine ‘Namaz kılmaktan bıkmıyor musun?’ diye soracaktı biraz sonra.

Nitekim sordu da. ‘İbadetini bitirene, Allah kabul etsin, denir!’ dedim gülümseyerek. ‘Çok bilmişşşş!’ dedi ‘ş’yi sürükleyerek. ‘Çalış, senin de olur!’ dedim bu kez özenle iğneleyerek.

‘İstemem çok bilmeyi!’ dedi şımarık bir tavırla.

‘Bilgisayarıma döneyim ben!’ dedim sesime kayıtsızlık ekleyerek. ‘Bilmek isteyenler için bir şeyler yapmayı seviyorum!’

‘Kızdın mı?’ diye sordu yüzümü görmek için başını eğerek; sesine gerçek bir endişe sarılıydı.

Cevap vermedim. Biraz düşünmesi gerekiyordu, onun ürettiği gerilim beni yormuştu. Söylediğim ve yaptığım hiçbir şey zihnindeki kalıplaşmış işleme biçimini değiştirmiyordu.


<< Önceki                      Sonraki>>


 [25.08.2023, (5/97 (521))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 27.08.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı