26 Ağustos 2023 Cumartesi

SA10328/SD2844: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 47

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Beni Kongre’ye çağırmalarının tek sebebi entrikalarının ve tuzaklarının artık açığa çıktığını birbirlerine göstermek ve yeni tuzaklar için kibirli efendilerini ikna etmekti. Bunun bir parçası olamazdım."

Amacım bir yankı odası oluşturarak ‘Siyonizm’ kültünü her şeyin sorumlusu olarak göstermek değildi, insan özgür iradesini her zaman kullanma hakkına sahipti ve ben bunu güçlü bir şekilde hatırlatmak istiyordum insanlara.

‘Bekçiler’in bütün uyarıları daha büyük ve köklü bir şeye dairdi; Şeytan’ın insanlıktan asla vazgeçmediğini Siyonizm’i de üreten Samirîlerin bıraktığı izlerde görmemizi istiyorlardı; onların insanın yaşadığı her çağda kullandıkları araçlar değişse de, insanları büyülediğini ve özgür iradelerini yönlendirmek ve Allah’tan uzaklaştırmak için çalıştıklarını haykırıyorlardı.

Büyü, bugün her alanda insanı aldatmak için kullanılıyordu. Kitaplar, medya, sinema, müzik, resim, sosyal medya, dijital oyunlar, internet, yapay zeka ve birçok psikolojik ve sosyolojik bilimsel teknik insanların algılarını yönetmek ve yönlendirmek için kullanılıyordu. Büyü her yanımızı kuşatmıştı.

Haham Trachtenberg'in "Jewish Magic & Superstition" adlı kitapta anlattıklarını Allah bize son elçisi Muhammed’e vahyettiği Kur’an’la haber vermişti; aslında biliyorduk, ancak göremez hale getirilmiştik.

Bakara Suresi’nin 102-103. ayetleri tane tane anlatıyordu Kabalist İbranilerin, yani satanist Samirîlerin büyülerinin köklerini:

‘Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi!’

Mason Napolyon Bonapart’ı Fransa’nın tepesine çıkardıktan sonra, onu Mısır’a, sapkın büyücülerin kontrolündeki Firavunların diyarına atalarının dinlerinin merkezine gönderenler de onlardı.

Kur’an’ın Tâ-Hâ Suresi'nin 55-76. ayetleri bize o firavunları anlatıyordu:

'Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. Andolsun, biz ona (Firavun’a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti. Şöyle dedi: “Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin? Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.” Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. Mûsâ, onlara şöyle dedi: “Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap ile yok eder. Allah’a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.” Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular. Şöyle dediler: “Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar. Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.” Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin ya da ilk atan biz oluruz” dediler. Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti. Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan. Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” (Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin. Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar. Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu, günahlardan temizlenenlerin mükâfatıdır.'

Ben Musa değildim, ama Musa’ya vahyeden Allah’ın, elçisi Muhammed ile gönderdiği Kur’an’ı okuyordum, Musa’nın bildiklerini biliyordum, Kongre’ye gidebilir ve onlara Kur’an okuyabilirdim. Musa’yı öldürmek istedikleri gibi beni de öldürmeye çalışabilirlerdi, bundan da endişelenmiyordum. Onların Allah’ın gönderdiği her şeyi bildiklerini biliyordum ve söyleyeceklerimin onlar için fayda sağlamayacağından emindim.

Beni Kongre’ye çağırmalarının tek sebebi entrikalarının ve tuzaklarının artık açığa çıktığını birbirlerine göstermek ve yeni tuzaklar için kibirli efendilerini ikna etmekti. Bunun bir parçası olamazdım. Nihayetinde bütün elçilere yaptıkları gibi bana da kötü bir şeyler yapmak için gerekli mekanizmaları çalıştıracaklardı; onlar Nuh’tan beri değişmemişti ve değişmeyecekti.

Yunus Suresi'nin 71-79. ayetlerinde anlatıyordu Allah:

'Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin! Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana Müslümanlardan olmam emredildi.” Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi aşanların kalplerini böylece mühürleriz. Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn’u mucizelerimizle gönderdik. Ama büyüklük tasladılar ve suçlu bir toplum oldular. Katımızdan kendilerine hak (mucize) gelince, “Şüphesiz bu, apaçık bir sihirdir” dediler. Mûsâ: “Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa sihirbazlar, iflah olmazlar!” dedi. Dediler ki: “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hâkimiyet (devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.” Firavun, “Bütün usta sihirbazları bana getirin” dedi.’

Ben onlara Kur’an’la hitap etseydim, bana da: “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hâkimiyet (devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin?” diyeceklerdi.

Benim bildiklerimi onlar da, bütün Yahudiler de biliyordu. Wikipedia’ya göre, Kaynağını Tevrat’tan (Tora) alan, Babil Talmudu'nun üçte birini ve Kudüs Talmudu'nun da altıda birini oluşturan, sivil hukuk ve ceza hukuku gibi bölümlerden oluşan, Yahudi yasa sistemini tanımlayan, sözlü ve yazılı aktarılan toplam 613 emir ve 365 yasağı kapsayan bir dinî hukuk sistemi olan Halaha kehanet ve herhangi bir falcılığı yasaklamıştı ve Talmud birçok yasaklanmış büyücülüğü listeliyordu. İbrani tarihinde büyücülükle uğraşan mistik Yahudi geleneği Kabala’ydı, tıpkı İslam’a zorla ve hile ile dahil edilen Tasavvuf gibi.

Elçilikten çıkarken ruhumdaki gerilim de azalmak üzereydi; Senatör zihnimdeki dinginliği alt üst etse de az sonra bu lanetli topraklardan uzaklaşacağımız ve ülkemize döneceğimiz için sevinçliydim. 

<< Önceki                      Sonraki>>


[24.08.2023, (5/95 (519))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 26.08.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı