11 Nisan 2022 Pazartesi

SA9622/SD2376: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 22

             Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Osmanlı’yı yıkan Müslüman asıllı Masonlar’dı, ama Kadirîlik, Nakşîlik, Bektaşîlik, Halvetîlik ya da Mevlevîlik gibi tarikat elbiselerini de giyinmişlerdi, bunun netleşmesi gerekiyordu. Bu nasıl bir cennetti, herkes görmeliydi."


‘Bekçi’ daha fazlasını tarihçilere bırakarak alıntısına devam etmişti:

“1876 yılında Abdülaziz'in tahtan indirilmesiyle tahta çıkan ve 90 gün kadar saltanatta kalan V. Murat’ın şehzadeliği sırasında Proodos Locası’nda Masonluğa intisap etmesi dikkat çekicidir.

V. Murat'ın sağlık sorunları gerekçe gösterilerek 31 Ağustos 1876'da tahttan indirilmesi sonucu padişah ilan edilen II. Abdülhamit ise ağabeyi V. Murat'ın Mason olması nedeniyle ilk zamanlarda Masonluğa karşı olumsuz tavır almamıştır. Bu tutumunda İngiltere ve Fransa gibi ülkelerle Osmanlı arasındaki uluslararası ilişkilerin de etkili olduğu söylenebilir.”  

Bekçi alıntıya ara vererek bir başka bir kaynak vermiş ve not düşmüştü: 

“Paris Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) araştırma direktörü Thierry Zarcone’nun Kabalcı Yayıncılık tarafından yayınlanan ‘İslam’da Sır ve Gizli Cemiyetler, Türkiye, İran ve Orta Asya 19-20. Yüzyıllar Masonluk, Carboneria ve Sûfî Tarikatlar’ adlı kitabında verilen, “Papalığın masonluğu aforoz eden ln Eminenti Apostalatus fermanı (1738’de Papa XII. Clementius tarafından zehir zemberek bir üslupla çıkarılmıştır.) 1745'te İzmir ve İstanbul'da sert biçimde uygulamaya konur; yüksek rütbeli kilise görevlileri cemaatlerine baskı yapmaya başlar. Rum ve Ermeni patrikhaneleri de bu konuda Katolikleri taklit eder, en sonunda Hıristiyan din adamları işi Sultan I. Mahmud'dan (Saltanat dönemi 1730-1754) bu "isyankâr ve bozguncu cemiyet"e karşı harekete geçilmesini talep etmeye kadar götürürler." şeklindeki bilgi Mason Org’un I. Mahmud’un Mason localarını neden kapattığına dair açıklama bulundurmayan metnine derinlik katar; Osmanlı Hanedanı hiçbir şeyin farkında değildir ya da tam olarak kontrol altına alınmış paşaların ve tarikat şeyhlerinin etkisi ile Masonluğa dair Müslüman toplumdan herhangi bir tepki gelmemiştir.”

Orhan Koloğlu’nun 2011 yılında Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan ‘İslam Âleminde Masonluk’ adlı kitabını okumuştum. Bekçi’nin alıntı yaptığı Thierry Zarcone’nun kitabını da okumam gerektiğine karar verdim. Ancak ben bir tarihçi değildim, Osmanlı Hanedanı’nda II. Bayezid ile birlikte başlayan Sufizm tarikatlarının şeyhlerine tanınan ayrıcalıkların Masonlar’a da tanınıp tanınmadığını bilecek durumda değildim, fakat biliyordum ki, bütün bu ilişkileri nesnel bir şekilde irdeleyen bir çalışma yoktu. 

Osmanlı’yı yıkan Müslüman asıllı Masonlar’dı, ama Kadirîlik, Nakşîlik, Bektaşîlik, Halvetîlik ya da Mevlevîlik gibi tarikat elbiselerini de giyinmişlerdi, bunun netleşmesi gerekiyordu. Bu nasıl bir cennetti, herkes görmeliydi. Batı’dan gelmemişti Masonluk; bilâkis Antik Mısır’ın Şeytan’a tapınan samirîleriydi onlar ve Allah’ın Elçisi Süleyman tarafından kovulduktan sonra dünyanın doğusuna, kuzeyine, güneyine, ortasına ve batısına dağılmışlar ve Batı’da en büyük güçlerine ulaşarak insanlığı ifsad ederek 18. yüzyıldan 20. yüzyılın sonuna kadar acımasız bir hükümranlık kurmuşlardı.

‘Cennet Yazarı’ Mason Org’dan yaptığı alıntıya devam ediyordu:

“19. yüzyılda Osmanlı topraklarında kurulan localardan adları bilinenler şunlardır:

Polonya Grand Orienti'nden berat almış olan Aurore de Tsarigrade (1783- ?), İspanya Grand Orient'inden berat almış olan, Spranza (1867-1869), Almanya Büyük Locası'ndan berat almış olan Germania am Goldenen Horn (1863-1873), Die Leuchte am Goldenen Horn (1894- ?), Alliance (1858-1884), İngiltere Büyük Locası'ndan berat almış olan, İstanbul'da Oriental (1856-1949), Deutscher Bund (1860-1884), Bulwer (1861-1895), Virtue (1864-1890), İzmir'de Homer (1860-1908), La Victoire (1861-1894), St. John's (1864-1894), Dekran (1864-1894), St. George's (1864-1894), Sion (1870-1894), Eleusinian (1863-1894), İskoçya Büyük Locası'ndan berat almış olan İstanbul Hasköy'de Caledonian (1869-1877), Mersin'de Taurus (1889-?), Fransa Grand Orient'inden berat almış olan Yanya'da Prométhée, İstanbul'da Les Nations Réunies (Beratı yangında kaybolduğu için ikinci defa 1751-1778 arasındaki bir tarihte ikinci defa berat almış ve 1826'da kapanmıştır), L'Union d'Orient (1863-1874), L'Etoile du Bosphore (1858-1901), Ser (1866-1894), I Proodos (1868-1901), İtalya Grande Oriente'sinden berat almış olan, İstanbul'da, Italia (1862), Unione (1862), La Speranza (1867), Italia Risorta (1868), La Fenice (1868), La Sincerità (1868), Azizie (1869), (Büyükdere'de) Luce d'Oriente (1873), İzmir'de Stella Jonia (1864), La Fenice no 106 (1868), Orkanié (Orhaniye) (1868), Armenak (1870), Manisa'da Anacleto Cricca (1867), Selanik'te Macedonia (1864)

V. Murat'ın 1905 yılında vefatından sonra II. Abdülhamit’in Masonluğa karşı tutumunda bir değişim fark edilir. Daha önce jurnallerle gözetim altında tuttuğu İstanbul'daki Masonik faaliyetlere eskisi kadar hoşgörülü davranmadığı görülür. Zaten Masonik faaliyetlere katılabilecek Osmanlı aydınları II. Abdülhamit’in baskı rejimi nedeniyle İstanbul'dan uzaklaşmışlardır. Bu nedenle Osmanlı tebaasının İstanbul'da 1908'e kadar Masonik faaliyetleri görülmez. Buna karşılık İzmir ve Selanik gibi şehirlerde Mason locaları çalışmaya devam etmiştir.

Bu dönemde kurulduğu bilinen localar şunlardır:

Yunanistan Grand Orient'inden berat almış olan Armonia (1908) , Ionnie (1918), İspanya Büyük Locası'ndan berat almış olan Edirne'de Uhuvvet (1909), İstanbul'da Constitution-Meşrutiyet (1909), İskoç Büyük Locası'ndan berat almış olan İstanbul'da La Turquie (1908-1914), Logos (1911-1928), Highasdan (1919-1930), Elazığ'da Euphrates (1910-1914), İskenderun'da Taurus (1920-1937) Fransa Grand Orient'inden berat almış olan, İstanbul'da Renaissance (1908-1935'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı), İzmir'de Homère (1909-1933'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı), İtalya Grande Oriente'sinden berat almış olan İstanbul'da Il Risveglio d'Oriente (1905), Bisanzio Risorta (1908), Calcedonia (1909), Palermo (1918), Sére (1922), Üsküp'te Stella della Libertà (1909), İzmir'de I Mille (1911), L'Unione (1914), Ankara'da Verità Riconosciuta (1914), Kuşadası'nda Triangolo (1922)

Tüm bu tablo içinde Osmanlı topraklarındaki Masonluğu daha iyi anlamak için yirminci yüzyılın başındaki Selanik şehrini ayrıca ele almak gerekir.

Selanik şehrinin 1870'lerde demiryolunun şehre bağlanmasının ardından 1880'lerin ortalarına doğru önemli ölçüde büyüdüğü gözlenir. Bu dönemde telgraf şebekesi kurulmuş, demiryolu hatlarından biri İstanbul'a diğeri Sırbistan üzerinden Avrupa'ya bağlanmıştır. Selanik limanına gelen gemilerin sayısı 1880'den 1912'ye bir misli artmıştır. Böylece Selanik limanı İstanbul ve İzmir'in ardından İmparatorluğun üçüncü büyük limanı olmuştur. Birçok banka şehirde şube açmış ve yerel bir banka kurulmuştur. Şehir 1890 yılında geçirdiği yangından sonra yeniden inşa edilmiş ve şehre hava gazı aydınlatması ile kanalizasyon şebekesi kurulmuştur. Tramvaylar da 1907'de elektrikli hale getirilmiştir. Selanik ayrıca dokuma sanayiinin merkezlerinden biri haline gelmiştir. Osmanlı Ordusu’nun Üçüncü Ordu Merkezi de Selanik'tedir. Yirminci yüzyıl başında İstanbul'dan kimi sürülen, kimi saraya uzak olmayı tercih eden Osmanlı subayları ile aydınların Balkanlar'da ve özellikle Selanik'te bir araya geldikleri görülür.

Bu ortamda Selanik Masonluğu da gelişme kaydetmiştir. On dokuzuncu yüzyılda Selanik'te kurulan localardan 1804 öncesi l'Amitié (Fransa) ve 1864 yılında kurulan Macedonia (İtalya) locaları bilinmektedir. Yirminci yüzyılın başında ise Selanik'te İtalya'dan berat almış Macedonia Risorta (1901) ile Fransa'dan berat almış Veritas (1904) locaları varken Meşrutiyet'e giden günlerde Mason localarının sayıları artmıştır. Bu çerçevede Fransız l'Avenir de l'Orient (1908), Yunanistan Grand Orient'inden berat almış Philippos (1907), Romanya Milli Büyük Locası'ndan berat almış Steaoa Salonicului (1908), İspanya Grand Orient'inden berat almış Perseverencia (1907) locaları kurulmuştur.  

İspanya'dan berat almış Fazilette (1909) ile nereden berat aldığı ve kurucuları bilinmeyen, 1909 yılından Selanik'in Yunanlılara geçtiği 1912 yılına kadar çalıştığı kaydedilen Midhat Paşa Locası’nın da aralarında olduğu on kadar locanın Meşrutiyet'in ardından açıldığı ifade edilmektedir.

Selanik localarında, özellikle Macedonia Risorta, Veritas ve Perseverencia localarında asker ve sivil kökenli bazı Jön Türklerin üye oldukları bilinmektedir. Söz konusu Jön Türkler toplantılarını gözlerden uzak biçimde bu locaların çatısı altında sürdürmüşlerdir. 



<< Önceki                      Sonraki>>


[(10.04.2022, (3/45 (269))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 11.04.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

   

Seçkin Deniz Twitter Akışı