17 Ocak 2022 Pazartesi

SA9524/SD2300: Sıkıntı (Roman); 3. Bölüm-Cennet 10

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bu analitik yaklaşımı seviyordum, hâfızamda daha heyecanlı bir şekilde gezinir gibi oluyordu aklım… ‘Kesin Bilgi’ye küçük-büyük her şeyin bilgisine sahip olan ve her şeyi yaratan Allah’tan başka kim sahip olabilirdi ki? Onun bize gönderdiği kesin bilgi kaynağı olan Kur’an’a bakmayıp da nereye bakacaktık?"


‘Cennet Yazarı', ısrar etmeden, düşüncelerini birbirine bağlayarak ilerliyordu. Sorular soruyordu durmadan. İnsanların yeryüzünde gördükleri güzel yerleri ‘cennet gibi’ ya da ‘cennet’ olarak tanımlamalarının arka planında yatan sebeplerin tamamen ‘ilahî’ bilgiden kaynaklandığı o kadar açıktı ki. 

Dahası, ‘Bekçi’, insanların Allah’ın vaat ettiği cenneti ya da cennetleri bu dünyada oluşturmak, cennetin tatlarını yaşarken tatmak için ellerindeki maddî-manevî bütün güçleri harcarken hep bir ‘cennet umudu’ ile kuşatıldığının ya da kışkırtıldığının farkındaydı.

Allah’ın vaat ettiği cennetin altını oymak olarak değerlendiriyordu ‘Cennet Yazarı’, cennet ve cehennem ile ilgili kafa karışıklığı oluşturanların çabalarını. Cenneti ruhun ödülü sayanlar, cehenneme dair de kuşkular üretiyorlardı; bedensel bir cehennem azabı yok diyorlardı. Soruyor ve sorularına sadece Kur’an’da cevap arıyordu ‘Cennet Yazarı'.

Bu analitik yaklaşımı seviyordum, hâfızamda daha heyecanlı bir şekilde gezinir gibi oluyordu aklım… ‘Kesin Bilgi’ye küçük-büyük her şeyin bilgisine sahip olan ve her şeyi yaratan Allah’tan başka kim sahip olabilirdi ki? Onun bize gönderdiği kesin bilgi kaynağı olan Kur’an’a bakmayıp da nereye bakacaktık?

Ra’d Suresi 32-36. ayetlerde anlatıldığı gibi netti kesin bilgi: 

‘Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkâr edenlerin sonu ise ateştir. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır.”’

‘Cennet Yazarı’nın hareketli ve bereketli sesini duyuyordum:

“Daha nasıldır cennet? Hani sadece ruhun ödülü olacak olan cennet ile Allah’ın detaylarıyla anlattığı cennetler arasındaki farkı görebiliyor muyuz? Bu cennetler bedensiz bir ruha vaat edilecek şeyleri mi içeriyorlar?

“Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed Suresi, 15)

Yoksa ruhun bağırsakları mı vardı? Ruh su mu içerdi?

“Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengârenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle bezenmiştir. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İçlerinde akan iki pınar vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İkisinde de her meyveden çift çift vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlar sanki yakut ve mercandır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? O iki cennet koyu yeşil renktedir. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İçlerinde kaynayan iki pınar vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler). O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir.” (Rahmân Suresi, 46-78)

“O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” sorusu verilen her bir bilgiden ve ödülden sonra tekrar tekrar soruluyordu Rahman Suresi’nde. Gerçekten bu sorunun bu kadar sık sorulmasının sebebi ne olabilirdi? Varoluşunun başlangıcından dünya hayatının sonuna kadar Allah’ın kendisine verdiği her nimeti inkar eden bir varlık olarak insana, kendisine vaat edilen cennetteki ödüllerle alay etmeye çalışan insana bu soru sorulmaz da ne sorulurdu ki?

Devam ediyordu ‘Bekçi’:

"Dilberler var cennette. Tıpkı bedenin ihtiyaç duyacağı diğer şeyler gibi. Dilberler, hani cennetleri ve cehennemleri yok sayanların cennetlerde verilecek ödüllerle alay ederken, “Acaba kadınlara ne vaat edilecek?” demelerini hatırlamalı insan. Sonra dokunulmamış dünya dilberleri için yazılan şiirleri ve gözyaşlarını, sona erdirilen hayatları düşünmeli. Bu bedenin ve ruhun ödülü değilse neyin ödülüdür?

“Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler. Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Biz onları yepyeni bir yaratılışta yarattık. Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.” (Vakıa Suresi, 22-40)

Her şeye dair fikri bulunanların ürettikleri sorulara ve bu sorulardaki samimiyete bakmak gerek değil mi? Küçümsediğiniz huriler için, dünyada yaptıklarınızı unuttunuz mu? Hani her an onları düşünerek yatıp dolaştığınız yeryüzünün köşelerini ve onlara ulaşmayı en büyük mutluluk saydığınız günleri. Hurilerin vaat edilmesinden neden rahatsız oluyorsunuz? Alın işte size mutluluk; burası cennet.

“Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir."(Hac Suresi, 23)

Bedenleriniz ve nefsiniz için nice nimetler var:

“Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar”. (Vakıa Suresi, 17-21)

Cennetleri inkâr edenler veya cennetlerde verilecek olanlarla alay edenleri cehennemle müjdeleyen Allah, nelere kâdirdir; göreceklerdir.”

‘Cennet Yazarı’nın ayetlerinin bir kısmını paylaştığı Vâkı’a Suresi’nin, 1-96. ayetleri şöyleydi: 

‘Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir. Onlar, Naîm cennetlerindedirler. Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler. Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir. Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde! Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz? Evvelki atalarımız da mı?” De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır. Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? Attığınız o meniye ne dersiniz?! Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya! Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: “Muhakkak biz çok ziyandayız! Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!” İçtiğiniz suya ne dersiniz?! Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz? Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır. Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!” denir. Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. Bir de cehenneme atılma vardır. Şüphesiz bu, kesin gerçektir. Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.’


<< Önceki                      Sonraki>>


[(16.01.2022, (3/19 (243))]


Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 17.01.2022, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.


Seçkin Deniz Twitter Akışı