13 Eylül 2019 Cuma

SA7974/KY1-CÇ665: Deli Ediyor

"Bugünkü yürüyüş yorgunluğumu almayacak gibi. Sanki daha bir yoruldum. Sanki daha bir çöktü huzursuzluk içimde. Arkamdan sesler geliyor. Yakın olmalılar."


Yorgunum! Hayır, bir iş yapmış bunun üzerine yorulmuş değilim. Düpedüz tembellik sonucu ortaya çıkmış bir yorgunluk. Tembelliğin insanı yorduğunu biliyorum. İlk kez yaşıyor değilim. Şunu da itiraf edeyim ki sadece tembellikten kaynaklanan bir yorgunluk da değil. Yaşamaktan yoruldum. Nefes almaktan yoruldum. 

A elbet sizler için belki bir anlamı yoktur, hatta ‘yaşamak ne güzel be birader!’ diye caka satarak dolaşıyorsunuzdur. Bilemem! Belki dedim. Belki dediysem akan sular durmaz mı? ‘Belki’de neler saklı değildir ki! Evet, evet çok şey saklıdır. Ne ussal yürütmeler, çıkarımlar, vargılar saklıdır, kim bilir.. düş gücüne bağlı. 

Yorgunluğumu atmak için sokağa çıkmıştım. Yürümek epey bir iyi geliyor. Dinçleşiyorum. Üzerime çöken nedenini bilemediğim huzursuzluklardan sıyrılırım. Ne zaman yürüyüşe çıksam böyle olur. Yani huzursuzluklardan –bilmem nedensiz olduğunu yinelemeye gerek var mı?- sıyrılırım. Şimdi bir exper –yazın experi- şu ‘yani’ sözcüğüne takar mı kafayı? Bak nereden de düştü aklıma? Oldum olası experler –her konunun experleri- canımı sıkar. ‘Experlerle alıp veremediğin ne?’ demeyin, demesin kimse. 

Ben biricikliğe inanırım. Her alanda biricikliğe. Hazır giysileri bu yüzden sevmem. Terzim var. Bu tavrım terzi mesleği sürsün için değil. Hazır giysiler bedenime oturmuyor. Bunu siz de kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Aynı kilo, aynı beden ölçüleri diye bir şey yok. Bunun ayrımına varmanız için bilmem neye gereksiniminiz var? Birazcık, mini minnacık bir bakış yeter. Kendinize bakmaya. İkizler bile bire bir benzemez birbirine. Fiziksel olarak benzemezlik aleniyken ruhsal durumların benzemezliği için kanıt istemek, kanıt aramak ahmaklık değil de nedir?

Bugünkü yürüyüş yorgunluğumu almayacak gibi. Sanki daha bir yoruldum. Sanki daha bir çöktü huzursuzluk içimde. Arkamdan sesler geliyor. Yakın olmalılar. Fakat beni geçmek için her hangi bir gayret göstermiyorlar. Hani olacak iş değil ya ‘Beni mi takip ediyorlar?’ diye sorasım geliyor kendi kendime. Öyle bir şey olmadığını, olmayacağını biliyorum. Beni kim ne diye takip etsin ki? 

Birkaç kişi olmalı arkamdakiler. İki kişi oldukları kesin –kesin demem duyabileceğim şekilde birinin konuşuyor olması meğer kendi kendine konuşuyor olmasa, diye yoklayan zevzek bir düşüncenin önünü, böyle bir olasılığı ayak sesleri ortadan kaldırıyor-. ‘Karda yürüyecek izini belli etmeyeceksin!’ diyor kalın bir ses. Genizden geliyor sesi. Öğüt veriyor besbelli. Ve öğüdün ciddiye alınması için de genizden konuşmayı seçmiş olmalı. Öğüde bak! 

Öğüdü alan olsam ‘Bir dakika niçin saklanacakmışım? Bir kabahat işlemeye mi niyetliyim?’ derdim. Olduğu gibi görünmek yerine bukalemun gibi olmayı öneren akıl. Güvensizliği esas alan bir akıl. Oysa birliktelik aslolmalı değil mi? 

Hışımla dönüp ‘Bire densiz adamı –çocuğu, kadını, kızı artık kime öğüt veriyorsa- ne diye ikiyüzlü olmaya çağırıyorsun? Eşkıya mısın? Yaşama acemisi bildiğin kişiyi eşkıyalığa çağırıyorsun?’ demek geldi içimden. La havle, deyip adımları mı hızlandırdım. İşin tuhafı arkamdakiler de hızlandı sanki. 

Hayır, yol boyunca o zevzeğin zevzekçe önerilerine kulak verecek değilim. Tahammül edemem. İlk dönemeçte döner ayrılırım. Bak şimdi daha bir huzursuzlandım. Daha bir yoruldum. İnsanlar oldum olası yorarlar beni. Biliyorum. Bile bile insanların içine dâhil olmuyor muyum? Bu beni deli ediyor ya!



Cemal Çalık, 13.09.2019,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü

Cemal Çalık Yazıları











Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı