17 Eylül 2018 Pazartesi

SA6835/MEY39: Güzel Sanatlar Lisesi Öğrencilerinin Okulla İmtihanı

“Bu Okulda Resim ve Müzik Eğitimi Dışındaki Derslerin Eğitim ve Öğretimi de Yapılmaktadır."


2011 Mart Ayı’nın son haftasıydı. Bir gün dersim bittikten sonra arabama bindim ve okul çıkış kapısına doğru ilerledim. Çıkış kapısında öğrenci velisi olduğunu düşündüğüm orta yaşlı bir bayanın arabaya bakıp durduğunu fark ettim. Belli ki; araca binmek niyetindeydi. Önünde durdum - okul binasından anayola gidebilmek için yaklaşık 500 metre yürümek gerekiyordu-. Bayan teşekkür ederek arabaya bindi. Yol boyunca sohbet ettik. 

Çocuğu gelecek yıl resim bölümünde okumak istiyormuş; o da okulu görmek, öğretmenlerle görüşmek ve kayıt koşullarını öğrenmek için okula gelmiş. Ona, Matematik öğretmeni olduğumu ifade ettim ve çocuğunun okulumuzda 9 ve 10. Sınıflarda matematik eğitim- öğretimi yapıldığından haberdar olup olmadığını sordum. Matematikle beraber Fizik, Kimya, Biyoloji, İngilizce, Tarih, Coğrafya, Edebiyat vb derslerin eğitim-öğretiminin de yapıldığını çocuğunun bunları bilerek tercih yapması gerektiğini söyledim.  

Öğrenci velisi bayan, biraz şaşırmıştı; tahmin ettiğim gibi çocuğunun Matematik ve Fen dersleri zayıftı. Ve çocuğu, birçok Güzel Sanatlar öğrencisinin ilköğretimde yaptığı gibi, bu derslerden kaçarak lisede başarılı olacağını sanıyordu. Ortada ciddi bir sorun vardı ve diğer meslektaşlarımla beraber bu sorunla her gün uğraşıp duruyorduk.

Evet, okulun giriş kapısında bir tabela vardı: “Bu Okulda resim ve Müzik Eğitimi Yapılmaktadır.” yazıyordu; ama bu açıklama okulun adındaki Spor Lisesi Eki’ne atfen yapılan bir açıklamaydı. Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, İngilizce, Tarih, Coğrafya, Edebiyat vb. dersleri içeren bir açıklama değildi. “Okulumuzda Spor Eğitimi yapılmamaktadır”, anlamına geliyordu.

2009-2010 Eğitim- Öğretim Yılı’na Adana Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi’nde göreve başladığımda, burasının Anadolu Lisesi statüsünde olduğunu düşünerek, okulun yerleşmiş bir vizyonla yoluna devam ettiğini varsaymıştım. Bilinçli, ne yaptığını bilen sanatçıların yetişeceği bir okul olarak görünmüştü bana… Biraz da heyecanlanmıştım aslında; resim ve müzik sevdiğim sanatlardı.

Derslere girdiğim ilk hafta sonunda büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmem gerekir. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım, çünkü; öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu olmaları gereken hazırbulunuşluluk düzeylerinin çok çok uzağındalardı. Yerinde ve zamanında davranma, konuşma dâhil temizlik alışkanlıklarına kadar her şey formel ve geleneksel kalıplara çok uzaktı. Üzülmüştüm.

İlk eğitim-öğretim yılı, Matematik’le karşılaşarak büyük hayal kırıklığı yaşayan Resim ve Müzik Bölümleri’nin 9. Sınıf öğrencilerini dersime motive etmek ve bu derslerin gerekliliği ile ilgili itirazları cevaplamakla ve ortaya çıkan sorunları ortadan kaldırmaya çalışmakla geçti. İlk veli toplantısında yaklaşık 30 veliye, ‘Matematik sevip sevmediklerini’ sormuştum; sadece 3 parmak kalkmıştı ve ben de Okul Müdürü’nün de bulunduğu o ortamda; “Matematikten nefret eden ve bu nefretlerini çocuklarına anlatan velilerin çocukları Matematik sever mi ve bu dersten başarılı olabilirler mi?” diye sormuştum. Onlardan önce çocuklarına da sormuştum. 30 kişilik sınıftan sadece 2 öğrenci ‘Matematik öğrenmek istediklerini’ söylemişlerdi.

O ilk yıl, 9. Sınıf öğrencilerime neden matematik öğrenmeleri gerektiğini anlattım. Sınıf geçmek, bir üst sınıftaki dersin altyapısını oluşturmak, Üniversite sınavlarında sağlam bir altyapı edinmek, müzik ve resim sanatına matematik bilerek daha büyük katkılarda bulunmak ve en önemlisi sağlıklı düşünmenin yollarını öğrenmek ve sorunları tesbit etme gücü kazanarak sosyal hayatın sorunlarını azaltmak gibi gerekçeleri işlemem ve öğrencilerimle aramda not problemi oluşmasını engellememle birlikte, okulda kronik hâle gelen matematik eğitimine karşı olmak gibi büyük bir önyargıyı yıkmayı başarabildim. 

Başarabildiğimi söylemem de hayal değildi; net verilere dayanıyordu. Geçen yıl 9. Sınıfta olan ve bu yıl Müzik 10’da bulunan öğrencilerim geçen yılın aksine bu yıl büyük bir iştahla matematik öğrenmek istiyorlardı ve matematik öğrenmek istemeyen öğrenci sayısı 2’ye inmişti.

Doğru olan neydi? Bunu sorgulayabiliriz mutlaka. Müzik ve Resim Eğitimi almak üzere bu okula gelen öğrenciye, ‘Kültür Dersleri’ olarak algılanan derslerimizi, dayatarak öğretmemiz ne kadar sağlıklıydı? Bu bizim çözüm bulabileceğimiz bir sorun değildi. Biz üzerimize düşeni yapmakla mükelleftik ve öğrencilerimizi mümkün olduğu kadar hazır bir durumda hayata salıvermek istiyorduk.

Derslerimizin hafifsenmesi bir yana, YGS puanlarının Yetenek puanlarından daha önemli bir hâle gelmesi ve ayrıca öğrencilerimizin LYS ile hayallerini değiştirme şanslarını elde etmeleri, artık herkesin Güzel Sanatlar Lisesi’ne daha farklı bakmak zorunda olduğu anlamına geliyor. 

Özellikle velilerin ve öğrencilerin kaçarak varacakları bir yer kalmadığını söylememizde yarar var. Okulumuz kendi özel yerini korumakla yetinmemeli, özel bir okuldan daha fazla özel şartlara sahip olduğunu düşünen öğrenciler, öğretmenler ve idarecilerle daha yükseklerde kanat çırpmalı.

Şövalesi ve fırçası ile boyaya hayat veren, elinde enstrümanı ile notaları duygularının tercümanı yapan o güzel yeteneklerin, Üniversite kapılarında kalakalmasını istemiyorum. Onları seviyor ve onların göremediklerini görüp onları aydınlatmak gerektiğini düşünüyor ve söylüyorum. 

Unutmasınlar; Daha iyi bir gelecek için,“Bu Okulda Resim ve Müzik Eğitimi Dışındaki Derslerin Eğitim ve Öğretimi de Yapılmaktadır.” (03.04.2011)



Mustafa Eyyüboğlu, OnYedi Eylül İkiBinOnSekiz– OtuzDokuz




Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı