6 Haziran 2018 Çarşamba

SA6263/KY38-SevDur147: Kırk Yıllık Kani Olur mu Yani?



Takdim

“Ben sıradan bir köylü ailesinin, muhafazakar bir ailenin, solcu çocuğuyum.” Bu kelimeler seçim sathı mailine girmiş bir CHP’liyi layıkıyla özetlemeye yetip artıyor bile. Seçim haricinde muhafazakarlıkla hiçbir alakası olmayan bir hayat yaşayan, seçim zamanı bu ülkenin asli unsurları olan muhafazakarların oyunu alabilmek için “Benim annem de başörtülüydü, babam hacca gitmişti, oruç tutardı, cumaları da hiç kaçırmam” cümleleri yabancı değil. Hele o Ayet'el Kürsi duasını sihirli bir değnek gibi dillerinden hiç düşürmediklerini söylediklerinde, insan kendi Müslümanlığını sorgulamadan edemiyor. Nitekim Muharrem İnce de verdiği röportajda bu klasik CHP’li kervanına katılıp, “köylüydüm, hem de muhafazakardım” demeyi ihmal etmedi.

Kılıçdaroğlu uyanıklığı

Son üç kurultayda parti içi muhalefetle öne çıkan Muharrem İnce, son CHP kurultayında 790 oy alan Kılıçdaroğlu’na karşı 447 oy aldı. Kongrelerde muhalif kanadı heyecanlandıran, hatırı sayılır oy almasına rağmen genel başkanlığa layık görülmeyen Muharrem İnce, son kongreden sonra “tavşan atlet” olmakla da itham edildi. Fakat İnce şimdi partisi tarafından 24 Haziran 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı için aday gösterildi. Bütün seçimlerin kesin kaybedeni olan ve Atatürk’ten miras aldığı CHP’yi yüzde 20-25’lik oy oranı ile bir adım ileri taşıyamayan Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bir kez daha kaybetmek istemedi. Kılıçdaroğlu’nun aldığı bu ‘radikal’ karar için, “Parti içi muhalefetinden kurtulmak istediği Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı göstererek siyaseten bitirmek istiyor” yorumları da yapıldı.

Muharrem İnce “gel bakalım Muharrem İnce” diye sahneye çağırılsa da, çocukluktan itibaren kurduğu Cumhurbaşkanı olma hayaline sıkıca sarıldı. Şimdilerde sahici sahnelerde, sahte ve bir o kadar da ürkütücü vaatleriyle seçmenlerini 24 Haziran’a kadar oyalamaya çalışıyor.

İnce’nin yabancı düşmanlığı

Seçimi kazanması halinde yüzünü Batı’ya döneceğini vaat eden Muharrem İnce, kazanma belirtisi dahi olmadan Avrupa’nın yeni siyasi trendi olan yabancı düşmanlığı ve nefret dilini hızlıca kapmış görünüyor. Katil Esed’in ve ABD’nin desteklediği terör örgütlerinin zulmünden kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelileri “burası aşevi mi” diyerek aşağılayan İnce, söylemleri ile Avrupa aşırı sağını aratmadı. İnce, “Gittin mi bayram tatiline, kapatırım kapıyı kalırsın orada. Burası aşevi mi? Benim vatandaşım işsiz, emekli, geçinemiyor” ifadeleriyle değil devlet yönetmeye talip birine, sokaktan geçen insana dahi yakışmayan ayrımcı bir dil kullanarak nasıl bir politika izleyeceğinin şifrelerini verdi. AK Parti iktidarında büyüyen gençlerin CHP’nin genlerindeki ayrımcı politikayı anlamasına yardımcı olacak bu ifadeler, bir zamanlar İran’a göndermekle tehdit ettikleri muhafazakarlara hiç de yabancı değil.

Muhafazakarları ikna etmesi zor  

Şimdilerde muhafazakarlıkta eline su döktürmeyen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin de geçmişi, tıpkı partisinin geçmişi gibi muhafazakarlara diş bilemekle geçti. Miting sırasında ezan okunurken susan, her fırsatta “ben de dindarım” diyerek, namaz, abdest kelimelerini dilinden düşürmeyen, başörtüsü meselesinde ise “Size 13. Cumhurbaşkanı adayı olarak söz veriyorum bu konu kapanmıştır. İster sokakta, ister evde, ister devlette tak, nerede istiyorsan orada tak” diyerek muhafazakârların oylarına talip olan İnce’nin ve partisi CHP’nin değiştiğine kimse ikna olmuş değil. 

Cumhuriyet yıllarına değil, çok az geriye gittiğimizde Muharrem İnce’nin 2005 yılında Yalova Atatürk İlköğretim Okulu’nda öğrencilerini camiye götürdüğü için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Emin Albayrak hakkında linç kampanyası başlattığı ve TBMM’ye öğretmen için bir soru önergesi verdiğini görürüz. O gün öğrencilere abdest almak ve namaz kılmanın öğretilmesini irticai faaliyet olarak değerlendiren İnce ve partisinin, ellerine geçen ilk fırsatta yine aynı şeyleri yapmayacaklarına dair vereceği güvenceyi insan sorgulamadan edemiyor.

CHP seçmeni de darbe şakşakçısı

Bütün ayrıcalıkları elinde toplamış, her şeyi kendine hak, karşısındakine lütuf gören, bu ayrıcalıklarını kaybetmemek için orduya sırtını dayamaktan çekinmeyen ilginç de bir seçmeni var CHP’nin. Nitekim kronik CHP seçmenlerinden oluşan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Menderes’i ve iki bakanını ipe gönderen 27 Mayıs darbesinin yıldönümünde attığı twitle bunu gözler önüne sermekten çekinmedi. ADD, 27 Mayıs darbesinin 58’inci yılında, sosyal paylaşım sitesi Twitter’daki hesabından, “Türk Silahlı Kuvvetleri bundan yarım yüz yıl önce anayasa ve hukuk dışına çıkmış bir siyasal iktidara karşı direnme hakkını kullanmış ve ülke yönetimine el koymuştu. Ordunun arkasında milletin desteği vardı” paylaşımında bulunmuş, gelen tepkiler üzerine bu paylaşımını silmek zorunda kalmıştı.

Darbelerden medet uman, son yıllara kadar iktidar olmadığı halde bir şekilde muktedir olan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, şimdi televizyonlara çıkıp, “Türkiye’yi seçilmişler yönetecek” diyor ve yine sadece kendi seçmenini inandırabiliyor. Genlerinde darbe şakşakçılığı olan bir partinin değişip demokratikleştiğini düşünmek biraz saf dillik olacak. Daha iki yıl önce 15 Temmuz FETÖ’cü hain darbe girişiminde halkın çocukları meydanlarda şehit olurken, Bağdat Caddesi’nde balkonlara çıkıp tanklara alkış tutmak, bankadan para çekmek için ATM kuyruklarına girmek, marketlerdeki yiyecek stokunu eritmek CHP seçmeninden başka kimin aklına gelebilirdi ki?

Laiklik elden gidiyeah

Darbe şakşakçılığı ile meşhur olan CHP’li seçmenin, Atatürkçülük adına vazgeçemedikleri katı kuralları da var. Oturdukları siteler CHP’liler tarafından yönetiliyorsa, sitenin bahçesine Atatürk büstü dikmek, resmi bayramlarda büstün önünde toplanıp saygı duruşunda bulunmak, başkaları tarafından sorgulanmasına dahi izin verilmeyen klasik CHP ritüellerinden biri. Nitekim daha geçen yıl Mersin’in merkez ilçesi Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’ın, kaidesini yaptıran her siteye Atatürk büstü sözü vererek, büstünü yaptırdığı sitelere açılış için gittiği gazetelerde yer alan haberlerden. 

Büst ve önünde saygı duruşu gibi ritüeller CHP seçmeninin Atatürk’ü unutturmamak ve tüm kazanımlarını borçlu oldukları laikliğe sahip çıkmak olarak algılansa da, büstten rahatsız olacak aynı site sakinlerine karşı “laiklik elden gidiyeah” sloganını atmak için fırsat kolladıkları da bir gerçek. Yıllar yılı muhafazakarları Türk bayraklarından uzaklaştırmalarının bir sebebi de, Cumhuriyet mitingleri gibi mitinglerde bu bayraklarla muhafazakarlara sopa göstermeleri olmadı mı?

CHP’nin proje ili Konya

Dün katı laik rejimiyle Kürt ve Türk düşmanlığı yaptıran zihniyet, şimdi seçim vaatlerinde 3 B formülüyle (Barışmak, bölüşmek, büyümek) Kürt sorununu çözeceğini iddia ediyor. Güç ellerinde olmadığı zaman barışmak nostalji, bölüşmek romantik, büyümek ise hayal bile değilken, güç ellerine geçtiğinde kendinden olmayan herkesi ötelemeyeceklerinin garantisini CHP’nin geçmişi vermiyor. Peki ya bu “değiştim” referansının dayanağı ne olacak? Hala 70’li yılların kafasıyla muhafazakar Konya’dan eski refahlı bakan Abdüllatif Şener’i aday olarak göstermek, bu milletin aklıyla dalga geçmek değil midir? CHP mevcut kadrosu ve zihniyetiyle hiçbir muhafazakarın oyunu alamayacağını bildiği için, zaman zaman muhafazakar adaylarla bu handikabı aşmaya çalıştıysa da, hep eli boş döndü. Yaşar Nuri Öztürk, Mehmet Bekaroğlu, İhsan Özkes gibi isimler, CHP’ye ekstra hiçbir oy kazandıramadıkları gibi, muhafazakâr camiadaki saygınlıklarını da yitirdiler.

Gençlere tweet atmayı vaadediyor

CHP anlayışı, kronik seçmeni, adayları ve seçimlerde verdikleri vaatler bir bütün olarak incelemeyi hak ediyor aslında. Gençlere1000 lira burs vereceğini söyleyerek ilk vaadini açıklayan Muharrem İnce, partisinin geçmişte yaptığı hatalardan birini akıllara getirdi. Zira CHP, belediyelerin öğrencilere verdiği bursu, 2008’de Anayasa Mahkemesine başvurarak iptal ettirmişti. Türkiye genelinde belediyelerden burs alan 350 bin öğrencinin bursunu kesen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, 19 Mayıs’ta ve 29 Ekim’de 500’er lira olmak kaydıyla toplamda 1000 lira burs vereceğini söylüyor şimdi. Bu bursun kaynağı da Külliyeyi altı ay kapatarak tasarruf etmek. İnce’nin, yıkmak, dökmek, iptal etmek ve kapatmakla ilgili vaatlerinin arasında gençlere yönelik “özgürce tweet atmak” gibi bir vaadi de var.

Gezi vandalizmi, CHP vaatleri

Bütün mega projelere karşı olan İnce’nin yapma değil, yıkma peşinde olduğu anlaşılırken, en son bu projeleri durdurmak isteyen Gezi vandalizmi ve onların taleplerine de göz atmadan olmaz. 5 Haziran 2013 günü dönemin başbakan yardımcısıyla görüşen tertip komitesinin talepleri “Üçüncü Köprü projesi iptal edilsin. Kanal İstanbul projesi hayata geçirilmesin. Üçüncü Havalimanı ihalesi durdurulsun. Enerji santrallarının yapımından vazgeçilsin. Atatürk Kültür Merkezi yıkılmasın” şeklinde CHP’nin bugünkü vaatleriyle örtüşüyordu.

Sahnede bisiklete binerek halktan olduğunu kanıtlamaya çalışan, traktörü geri geri park edebilecek kadar köylü olan, 4 yıllık fakülteyi 8 dönemde bitiren (normal olarak), fizik öğretmeni olduğu halde kendini Einstein gören CHP’nin adayı Muharrem İnce, partisinin olumsuz yönlerini silmeye çalışırken, ağzından kaçırdıklarıyla anılıyor. İmam Hatiplerle ilgili sorulan bir soruya “İmam Hatip’e çocuğunu gönderene saygım sonsuz, ama üniversitesinde nereyi kazanıyor bir de sonuca bak” sözleriyle aslında anlatmak istediği de net. Muhafazakar seçmen İnce’nin söylediklerine değil, söylemediklerine bakarak, ama en çok da geçmişine bakarak oyunu kullanmaya hazırlanıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, kırk yıllık kani, olmuyor yani.

Yapılanları yıkmaya geliyor

“Memleket batıyor, ben orada hafriyat mı yapacağım” diyerek ülkeye yılda 8 milyar dolar gelir sağlaması planlanan Kanal İstanbul’u durduracağını belirten İnce, yerli otomobilin geri bir proje ve zaman kaybı olduğunu da söylemekten çekinmiyor. Münih’te BMW fabrikasını gezip hayran kalan yine aynı İnce,  “Ne yerli otomobili, çok eskide kaldı bunlar. 20 yıl öncesinin projesi bu.
Zaman kaybı bu proje, devam ettirmem” diyebiliyor. Bir başka mitinginde ise üretilecek yerli araba versiyonlarından birinin elektrikli olduğunu bilmeden, “Erdoğan, 30 yıl önceki teknolojiyi takip ediyor, çünkü çağını bilmiyor, geri teknoloji istiyor. Ben elektrikli otomobil yapmaya talibim” diyerek aslında bu ülkeye değil bir çivi çakmak, neler yapıldığını bile araştıramayacak kapasitede olduğunu cesurca ortaya koyabiliyor.

İtinayla vatandaş fırlatılır

Her fırsatta işçinin, köylünün yanında olduğunu söyleyen CHP’nin etrafı nedense hep beyaz yakalılarla çevrili. Sol parti olarak ideolojilerinde olması gereken, ancak hayatlarına hiçbir zaman dokunamayan fakirler CHP’de hep ikinci sınıf vatandaştı, öyle de kalacak. CHP’nin oy aldığı bölgelere bakıldığında bu çok daha net anlaşılabilir. İstanbul’un en lüks semtlerinin CHP’nin elinde olmasının şifresi, geçen gün Muharrem İnce’nin korumalarının sahneden fırlattığı işçinin videosunda gizli. İzmir’de konuşma yapan Muharrem İnce’yle selfie çekilen vatandaşı korumalar öylesine doğal bir şekilde fırlatır ki, vatandaş boş bir çuval gibi yuvarlanırken, CHP’nin genleri bundan hiç rahatsız olmaz.

Vatandaşı hakir gören bu davranışın öylesine doğal yapılması, içgüdüsel bir hareket olduğunun da bir kanıtı. Tabii ki Muharrem İnce seçim üstü böyle bir rezalete göz yumamaz. Arayıp işçiden özür diler, zaten seçmeni olan kişiyle olayı tatlıya bağlar. Geriye sadece “ne kadar izlerinizi yok etmek isteseniz de, işte siz busunuz” inancı kalır.



Sevda Dursun, 06.06.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri

Sevda Dursun Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı