1 Ocak 2018 Pazartesi

SA5420/KY1-CÇ452: İstilâ-i Cihan-Kara Öfke/Roman II-9

Zenci halkının istilası, Avrupa'yı alkana boyayacak; bir eşi daha görülmemiş kıyımın öncüsü olan bu ilk darbe böyle gerçekleşmişti.

İkinci Bölüm
TOPLANMA VE HAC GÖREVİNİ YERİNE GETİRME
-9-

İhram- Mekke Önünde- Medine’ye Ulaşma- Suriye’de Toplanma

Sultan, oğlu ve yanına çağırdığı 500 kadar reis ihrama girdiler. 

Cahiliye döneminde hac zamanı son bahardı; Hz. Muhammed Arap aylarını düzenlenmesini buyurarak Zilhicceyi kararlaştırdı.

Dolayısıyla Hicri yıl Güneş yılından 11 gün noksan olduğundan 33 yıl geçen sürede hac vakti, birbirini izleyerek her mevsime rastlıyor.

Şimdi, on bir ordu bir diğerini izliyordu. Ömer bunların sayısını dört milyon asker ve 600 bin hayvan olarak tahmin ediyordu.


Eğer bunları, Avrupa ordularında olduğu gibi dörderli yürüyüş düzeni kabul etmiş olsaydılar pek büyük bir yer işgal edeceklerdi.

Fakat, böyle çorak, ağaçsız, kumluk, dağlık, derelik bir arazide yol adına bir şey olmadığından yürüyüş kolları 100: 130 kilometrelik bir cephe üzerinde hareket ediyor ve her birey akşam ordugâha yetişmekten başka bir şey düşünmüyordu.

Gece olunca dağdan dağa yinelenen işaretler reislerin konumunu gösteriyordu. Yürüyüş gerçekleştiren ordu için hazırlanan erzak ve suların yanında müfrezeler bulunuyordu. Ömer’in yardımcıları tarafından yönetilen aşiretler, levazım sorumlularının kendilerini bekledikleri yerlerde duruyorlar, yiyorlar, içiyorlar ve ertesi günü şafakla beraber yeniden yol koyuluyorlardı.

Arabistan yarım adasının her noktasından, Mekke Emirinin davet ettiği diğer bir milyon halk geliyordu.

Ömer, Mekke’ye beş milyonluk bir gücün ulaşacağını söylediği zaman, Sultan:

- Henüz başlangıçta tahmin ettiğimiz güçten pek noksan. Dedi.

Genç Prens:

- Baba doğrusunu isterseniz ben bu kadar gücün bile geçeceğini umut etmiyordum. On bir ordunun geçtiğinden dolayı kendimizi şanslı saymalıyız.

- Ya diğerleri?

- Kana’lar, Yamulu’lar, Batutusi’ler, Damarali’ler, Mozambik’liler beş aydan önce gelemezler, düşününüz: bunlardan birçokları Lavanda ve Mozambik’ten Portekizlileri, Angora Peku Abadan Almanları, İngilizleri Kap’dan çıkarmak için uğraşacaklar; bunların şiddetle işe başlamış olduklarından başka hiç haber alamadım. Sanırım,  Aranej, Transul ve Kap’daki kardeşlerimiz bir asla katılamaycaklar. Onların da uğraşacakları hükümetleri var.

- O halde beş ay sonra umut ederim ki..

- Yaklaşık üç milyon kadar bir gücümü daha olacak..

- Şeyh Senusi ile beraber ne kadar kuvvet var?

- Kendisine Suriye’de katıldığımız zaman bir milyon kadar bir gücü bulunacak.

- O zaman biz de toplam dokuz milyon asker olacak!

- Evet; bunlara kuzeydeki yedi orduyu; Bin İmame, Moritanya, Tambukutu, Sukutu, Dahumai, Liberya, Senegal ordularını da eklersek baştaki hesabımıza göre 12 milyonluk bir güce sahip olacağız.

- Acemistan, Buhara, Kafkasya, Hindistan orduları da var.

- Evet.. bunlar hep savaşçı adamlardır. Acemistanın sekiz yüz bin kişilik bir gücü vardır. Hintlilerde ilk boşlukları doldurmak için tam zamanında yetişecekler. Fakat, benim önemli bir çekincem var!
- Nedir?

- Yakında ölümler his olunur derecede artacak.. bu kadar büyük topluluğun arasında salgın hastalıkların görülmesine nasıl engel olacağız? Tifo hemen baş gösterdi.

- Ben de bunu düşünüyorum. Hiç olmazsa İstanbul’a ulaşıncaya kadar bu hastalıktan korunabilsek. Öte tarafta önemi yok. Umarım Cenabı Hak bu üzüntümüzü de giderir.

***

Birkaç gün daha yürüyüşten sonra Mekke-i Mükerreme bu kalabalığın gözü önünde belirdi. Her kes saygılı bir tavır içinde secdeye kapanarak yüzlerini bu kutsal topraklara sürdüler.

Sultan, Yemen hacılarının sürekli durdukları, kentin güney yönünde durdu.

Mekke emiri, gelenleri karışlamak için kentten çıktı.

Sultanın huzuruna ulaşınca saygıyla selamladı.

Ertesi günü, sabah namazından sonra Sultan farz hac görevini yerine getirmek için yanındaki reislerle birlikte kente girdi.

Sultan Medine kentini de ziyaret edecekti.

Hacıların, Mekke’nin ardından ziyaret ettikleri Medine-i Münevver’e Yanbu’dan 150 kilometre ve Mekke’den 454 kilometre uzaktaydı. 

Burası, orduların izledikleri bölgenin dışında olduğundan Sultanla beraberindeki reisler hecinlere binerek gitmişlerdi.

Neced’in merkezinde, Riyad, Hitab, Mangule gibi kentlerde oturan Vahhabiler de Sultanının yolu üzerine koşarak Medine’ye gelmişlerdi.

Süs ve ziynetin düşmanı olup giyim ve kuşamlarında sadeliğe eğilimli olan Vahhabiler 18. Asrın başlangıcında bu yolu oluşturan Şeyh Abdulvahhab’ın bağlısı kırk bin kişilik mükemmel bir ordu hazırlamışlardı. 

Bunların emiri olan İbn-ül Suud pek yakışıklı, iri bedenli kırk yaşlarında bir kişiydi.

Bu emir, Bağdat ve Şam’da öğrenim gördüğü için Necid yöresinde pek büyük bir ünü vardı.

Dört yardımcısıyla Sultanın önüne geldi ve geleneksel bir selamlamadan sonra:

- Gerek ben ve gerekse maiyetim emrinizdeyiz! Bizi küffar aleyhine yönelt. İki aya kadar gördüğün mücahitlerin bir mislini daha getireceğim, dedi.

Birkaç gün sonra, Sultan bunların özel birliğe katılmasını önerdiği zaman İbn-ül Suud:
- Ben, seninle oğlundan başka birinin emrine girmem, yanıtını verdi.

Sultan daha fazla ısrar etmedi. Kendini beğenmiş Emirin Manbututu Kralının emrine girmeyi istemediğini anladı.

Ve ileride bu iki Emir arasında bir rekabet olacağı belli olmuştu.

Çünkü, İbn-ül Suud gayet bilgin, zeki bir kişi olup Sultanın amacını bilerek ortak olarak çalışmak istiyordu. Munza ise cahil, hunhar bir adamdı.

İslam ordusu reisleri, Vahhabi ordusuyla beraber akşamüstü Medine-i Münevvereye ulaştı.

***

İstila-i Cihan ordusu otuz günde 1200 kilometrelik bir mesafeyi alarak Suriye’nin ilk kentine ulaştı. İslam orduları Suriye’de teçhizat tamamlamak için gereken şeyleri buldular. Mısır’dan edinilen erzak Şeyh Senusi’nin yardım ve uğraşıyla Yafa, Nablus, Şam, Beyrut’a gönderilmişti.

Şeyh Ahmet Bin Senusi öncü oluşturarak Mısır yardımcılarından biri komutasında toplanan Fellahlara terk etmiş ve Küçük Asya’ya geçmişti.

Sultan Sivas’la Kayseri arasında İran ordusunun komutanına rastladı. Burada Alaaddin’in komutasında olan Hindistan ordusundan üç ay önce ulaşmıştı.

Aslı Nasuriddin Şah zamanında kurulmuş ve Fransız, Avusturya, İngiliz ve Rus subayları tarafından eğitilmiş olan bu İran ordusu, Türkler, Türkmenlerden oluşmuş olup 60 bin er, 20 bin atlı, ve 200 topa sahip 60 topçu taburundan oluşmuştu.

İşte bu dev kitle müslüman kardeşler, her taraftan koşan binlerce savaşçı ile daha da büyüyerek Ulu Halifeliğin temsilcisi Osmanlı Devleti’nin kapısına, Asitane’ye doğru gidiyorlardı.

İkinci Bölümün Sonu

BİR ANALİZ

Bundan sonra başlayacak üçüncü bölümde, Büyük Asitane’ye ulaşarak kadro ve levazımı tamamlayan İstila-i Cihan Ordusunun Avrupa’daki hareketinden söz edilecektir.

Ancak, öyküye girişmeden önce yazarın (Yüzbaşı Danrit) bu büyük dev İslam kardeşlerinin saldırısına karşı koyacak, büyük Avrupa devletleri kuvvetlerini özetle zikrediyor ki, gerçekten garip olduğundan buraya aynen alıyoruz; ancak, yazar, bu kuvveti: biri kâğıt üzerindeki sayıyı tahmini, diğeri seferberlikte gerçekleştirilecek silahlandırma sayısı adıyla ikiye ayırıyor ki biz de bu şekilde her bölümü ayrı ayrı göstereceğiz.

Bu eserin geçtiği alan büyük ve geniş olduğundan sırada Avrupa devletlerinin askeri gücü ne ise o sayı yine birkaç yıl aynı halde kalacaktır; çünkü neredeyse son sınıra varmışlardır.. bundan başka, noksan doğumdan ötürü her yılki kara askerinde önemli bir azalma oluşuyor.

Eğer, zamanımızda devletler de geçerli askere alma yasaları tamamıyla uygulanırsa devletlerin gücü aşağıdaki gibidir:

 Fransa   4, 961.000 asker
Rusya       13,087,000 asker
Almanya    6,400,000 asker
İngiltere       555,000 asker
Avusturya   3.000,000 asker
İtalya    2,934,000 asker
Belçika         90,000 asker
İspanya    1,802,000 asker
Portekiz       154,000 asker
İsviçre       488,000 asker
İsveç Norveç 530,000 asker

Bu  sayıya Felemenk, Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Romanya, Sırbistan gibi küçük devletlerinin askeri gücü de katılırsa 36 milyon kadar bir kuvvet eder.

Acaba bu sayıya ulaşılabilir mi?

Hayır; zira, bu konuda sürekli göz önünde tutulması gereken bir etken vardır ki o da: bir devletin savaş haline sokabileceği sayının ekonomik durumuna bağlı olmasıdır.

Şimdi yukarıdaki sayıyı silah altına alan bir devletin günlük masrafını düşünelim:

Fransa'nın 30 milyon frank
Almanya'nın 33 milyon frank
Rusya'nın 60 milyon Frank
İtalya'nın         14 milyon frank

Şimdi günlük bu kadar masrafla yönetilecek olunan bir ordu üç ay silahaltında kalırsa ortaya çıkacak müthiş toplama hangi devlet dayanabilir?

Dolayısıyla salt kağıt üstünde teorik olarak kalan bu sayıyı terk edelim de her devletin ekonomik durumu oranında yararlanabileceği gerçek sayıyı sunalım… bunlar her halde önceki sayıdan oldukça uzaktır.

Fransa      2,200,000 asker
Rusya     2,600,000 asker
Avusturya    1,550,000 asker
İtalya        930,000 asker
İngiltere        122,000 asker
Belçika        138,000 asker
Danimarka       60,000 asker
İspanya        350,000 asker
Portekiz           84,000 asker
İsviçre        215,000 asker
İsveç-Norveç 270,000 asker

İşte, Avrupa devletlerinin yararlanabileceği kuvvet, diğer küçük devletler ile beraber yaklaşık olarak 12 milyondan ibarettir.

Ragıb Rıfkı



<< Önceki                   Sonraki>>




Cemal Çalık, 01.01.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, İstilâ-i Cihan-Kara Öfke, Roman




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı