19 Ağustos 2017 Cumartesi

SA4752/KY23-NN26: Beyaz Üstünlüğü Yahudiler İçin İyi Bir Şey Değildir. O Zaman Beyaz Üstünlükçüler İçin Biz Kötü Olalım

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki çeviri, sıradan Yahudi bir annenin ABD'de yükselen ırkçılığa karşı duruşunu içtenlikle yansıtan bir metne aittir; metnin omurgasına sinmiş olan 'mağdur yahudi' perspektifinin tekrar öne çıkarılmış olması, egemen ve sömürgeci kapitalizmle yahudiliğin eşleştirilmesinden duyulan rahatsızlığın, -yahudi ve siyonist trilyonerler ABD aracılığı ile dünyaya hükmederken- yahudiler lehine aklanmaya çalışılması dikkat çekici olmakla birlikte, İsrail'in Filistinlilere uyguladığı sistematik işkencelerin ve soykırım uygulamaları hiç dile getirilmemekte, eleştirilmemektedir, dolayısıyla ırkçılık karşıtlığı eksik ve yetersizdir; buna karşılık metinde mağdur öteki beyaz olmayan Amerikalılarla birlikte duruş sergilenme çabası için yahudilere çağrıda bulunulması önemli bir değişimin işaretidir. ABD'nin yahudi kurucu atalarının ABD'nün bütün kurum ve kuruluşlarına yüklediği ruhun, metnin yazarı yahudi anne gibi sıradan ve masum olmadığı da ortadadır.
Seçkin Deniz, 19.08.2017


White Supremacy Is Bad for the Jews. Let’s Be Bad for White Supremacy

 “… Ama bu Yahudiler için iyi bir şey mi?”

Pratikte benim jenersayonum için can alıcı nokta olmasına rağmen biz büyürken bile yemek masamızın en önemli sorusuydu. (Burada “biz” pogromlardan, gettolardan veya Nazi Almanyasından sağ çıkmış Amerikan Aşkenazlarıdır, onlardan geriye kalanlardır, onların bakiyelerdir) Biz veya anne babamız ne kadar gülsek de, gülüşümüz ardında belki az da olsa ciddiyet vardı. 

Belki politik ve kültürel olarak kendini burada Yahudi ve dışlanmış hisseden anne babalarımızın anne babaları gibi kötü durumda değildik ama yine de bir güvensizlik hissimiz vardı.“Bu bizim ırkımız için nasıl sona erecek?” Bu siyasi mesele? Bu aday? Bu politika? Bizim güvenliğimizi nasıl etkileyecek? Hayatta kalabilmemiz? “Şehir genelinde yeni geri dönüşüm programı. Bu Yahudiler için iyi mi?” diye dalgasını geçebiliyoruz ama soruyu asla unutmuyorduk.

Photo credit: Andy Campbell. Charlottesville, VA. 12Ağustos 2017


Anne Frank ve ailesinin tutsak edilmesi yıldönümünde, 7 yaşındaki kızımın sınıf öğretmeni, “Tarihte Bugün” konusu tartışması için beni okula çağırdı.

Grup; birinci, ikinci ve üçüncü sınıf çocuklarından oluşan karışık bir sınıftı. Onlara yaşlarına uygun şekilde, savaşlarda olan kötü şeyler, insanların savaşta nasıl nefretle hareket ettikleri ve II.Dünya Savaşı sırasında farklı inanan ve görünen insanların başına neler geldiği anlatıldı. 

Daha sonra öğretmeni kızımın “Ne kampı? Yaz kampı mı?” diye merakla sorduğunu ve günlükler üzerine sürükleyici bir grup tartışmasından sonra öğretmeni kızımın bu konuda daha fazla soru sorduğunu ve daha uzun sürede ve farklı materyallerle konuşmak istediğini fark ettiğini söyledi. Olur da evde bunun konusu olursa şaşırmayalım diye de bunları bana anlattığını belirtti..  

Bana.. Irkçılık ve önyargıya karşı beraber çalıştığımız, her mülteci hakları gösterisinde veya şehirdeki farklı gösterilerde karşılaştığımız, siyah haklarını savunan ve sınıfta Musevi bayramları ve gelenekleri  konusunda konuşmak için davet ettiği BANA bunu söyledi. Ona göre biz Holokost konusunda kızımızla hiçbir şey konuşmamış olabilir miydik? Veya Neşeli Günler filmini çok seyretmiştik ama kızımıza göre Naziler sadece Avusturyalıları sevmeyen kişiler miydi?

En sonki ABD seçimlerinden kısa bir süre sonra, Meksika kökenli Yahudi olmayan partnerime “Keşke çocuklara Holokost’tan daha önce bahsetseydik” dedim. 

Bana bu konuyu ne zaman ve kaç yaşında öğrendiğimi sordu. Ne zaman öğrendiğimi hatırlamıyordum ama Hitler isminin ne manaya geldiğini bildiğimi ve annemin Elie Wiesel’in Nazi Kampındaki çocukluk anılarını anlattığı Gece kitabını merakla okuduğumu hatırlıyorum. 

Birilerinin bizim hepimizi öldürmek istediğini ve bunda da neredeyse başarılı olacağını da hep biliyordum. Ama kızıma Holokost konusunda bir çok şeyi bilerek anlatmamıştım. Çünkü; Holoksot’un Yahudi kimliğimizin bir dayanağı olmasını, böyle bir tarihsel travmanın bir toprak gaspına tek neden olarak anlaşılmasını ve kızımın Nuremberg Yasaları dahilinde yaşıyor olabileceğini düşünmesini  istemiyordum.  

Ben onun Musevi adet ve değerleri ile arasında pozitif bir bağlantısı olmasını ve Aşkenaz ve ötesi mirasının 1930 ve 1940’lardan çok daha öncesinin olduğunu bilmesini istedim.

Tarih Kasım 2016’ydı ve kızım hala bu konuyu bilmiyordu. Seçimin hemen sonrasıydı, partnerime “Bunu anlatmak artık daha zor olacak” dedim. Çünkü kızıma anlatırken “Bu nesiller önceydi ve şu an güvendesin” diyebilecek miydim?

Ama burası asla güvenli bir yer olmamıştı.“Bir yer hiç olmadığı halde hala güvenli görünebilir” diye düşünen Yahudiler için de güvenli olmamıştı. Amerika zaten özünde asla güvenli bir yer olmamıştı. Hırsız ve insan katillerinin, siyah ve Kızılderililerin katillerinin ve toprak gaspçılarının oluşturduğu bir yer Amerika.  

Burası, neo Naziler ışığı görüp, barışçıl olmaya karar verseler bile benim Meksika kanı taşıyan kızım için asla güvenli olmayacaktı. Her kim ABD Başkanı olursa olsun, nesiller boyu birçok ebeveyn bu acı gerçek ışığında anne babalık yaptı. Siyahlar, yerliler ve farklı ırklardaki insanlar duygusal, fiziksel ve maddi riskler altındaydılar. 

Bana göre bu gerçeğin farkında olmamak imkansız. Hele artık hiç. Benim ten rengime sahip insanlar için güvende olmama gerçeğini arttıran politik havada artık herkesle beraberdik. Hadi içeri gelin, su çok pis. İçi köpek balıkları, zehirli atık, batık gemi kalıntıları, et yiyen bakteriler ve ölümün her türü ile dolu.. Yüzmeye devam edin.

Bu gece banyo vaktinde kızım hiçbir neden olmadan, “Avusturya ile savaş sırasında ne oldu?” diye sordu. Bu sabahı, Cuma gecesi Charlottesville’de olanlara okuduklarım karşısında sesli tepki vermemek için kendimi tutmaya çabalayarak, öğleden sonramı da ırksal adalet konulu aktivist toplantısına giden anne babaların çocuklarına bakarak geçirmiştim. 

Bebekler kucağımda olduğu için telefonumdaki mesajlara akşama kadar bakamamıştım. Banyo küvetindeki kızıma kontrol etmeden önce gün içinde Konfederasyon ve Nazi bayrakları ile caddelerde yürüyen insanların ve dün gece ellerinde fenerlerle yürüyen, bağıran, Hitler selamı verenlerin fotoğraflarını gördüm. Sizin gördüğünüz fotoğrafları yani.  Ve ardından kızım sordu: “II. Dünya Savaşını kim kazandı?”

Bir göçmen işçi çocuğu olarak ben, tarihin benzer bir versiyonun özümsemiştim; iyi çocuklar kazandı (Şşşşt, Vietnam’dan bahsetmeyin).. II.Dünya Savaşı’nı kim mi kazandı? Müttefik Kuvvetler. “Peki Amerikan İhtilalini kim kazandı?”  “Devrimciler” (Kızımın da çok iyi bildiği gibi) “Amerikan İç Savaşını kim kazandı?”, “Kuzeyliler”.. 

Elbette savaşlar siyasetin farklı yollarla devamıdır, ve siyaset de savaşın devamı.. “Kim kazandı?” Bunu söylemek için çok erken dememek için kendimi zor tutuyordum.

Uyku vaktinde El Arabası Savaşı kitabını okuyoruz. Neredeyse Barış Yürüyüşü kısmındayız. El arabası sürücüleri, pazarlığa zorlamak için kamyonet sürücülerinin yolunu işgal ediyorlar. Sosis Harry “Bizimle pazarlık edin” diyor. “Bizi ezip geçecekler, altı, oniki, onsekiz, kırk el arabası. Kaç tane ezdikleri umurlarında mı?” diye ekliyor. 

“Of!” diyor Bay Kudüs, “Eğer bize çarparlarsa, anlaşmayı kimin bozduğunu herkes görecek. Kim kazayla 40 el arabasına çarpabilir ki? Bizi ezmeye cesaret edemeyecekler diyorum”

“Hadi ya çarparlarsa?” diye Harry.

Bay Kudüs omuz silker ve “O zaman , altı, oniki, onsekiz, kırk el arabası paramparça olacak. Belki hepimiz öleceğiz. Bu bir savaş, öyle değil mi?” der.

Bu bir savaş öyle değil mi? Ve Avusturya ile de değil. Veya General Lee ile.

Kızım uyuduktan sonra, bugün beyaz üstünlükçü Naziler tarafından ezilen ırkçılık karşıtı genç kadının adını öğrendim. İsmi Heather Heyer olan 20 yaşındaki bir garajda ırkçılar tarafından saldırıya uğrayan ve metal çubuklarla dövülen siyah genç Deandre Harris’in adını öğrenmek biraz daha fazla zaman aldı. Ve bir arabanın kaportası üzerinden bedeni uçan siyah adam Marcus Martin. Ama bir sedyede oturmuş elleriyle yüzünü kapamış siyah kadının, siyah bir adamın yürümek için yardım ettiği bir diğer kadının isimlerini bulamadım.

Herkes “Yorumları asla okumayın” diyor. Belki bu insanlar Amerika’nın başkanlığa yürüyen bir “İnternet Yorum Kesiti” seçtiğini bilmeseler, akıllıca bir öneri gibi gelebilirdi.  Ama ben Yahudilere “Yorumları okuyun” diyorum. 

Teksas Senatörü Ted Cruz Charlotsville’deki ırkçılık, KKK ve beyaz üstünlüğü gösterilerini kınayan bir açıklamada bulundu. Yorum kısımları senatöre, tıpkı BLM gibi, liberal Yahudi George Soros’un kalabılığa araba sürenin finansörü olduğunu söylüyordu. Tıpkı diğer bir çok Yahudi komploları gibi..

Dikkatli olun. Bu yönetim tam bir kuralsızlaştırmaya, pervasız ve kontrolsüz bir para erişimine, kendi çok zengin nizamlarını pekiştirmeye ve bize hayatı cehennem etmeye can atıyorlar. 

Eş-dost kapitalizmi artı demagoji güçlü bir mayadır. Yahudi ve Siyah karşıtlığı bunlarla birlikte çok iyi gider. Eric K. Ward’un dört dörtlük “Dolandırıcılık; Antisemitizm Beyaz Milliyetçiliğini Nasıl Canlandırır?”ı bunu çok güzel anlatıyor. 

Finansal elitler kendi zenginlik ve güçlerini sağlamlaştırdıkça, zengin olmayan Amerikalıları beyaz üstünlük üzerinden ikna ederler ve Yahudileri folyo olarak kullanarak organize hırsızlıklarını göz göre göre farkına bile varılmadan göz yumulurlar.  Bu Jared Kushner ve Steven Miller gibi “Dalkavuk Yahudiler” (Nehir Nil:İngilizcesi Court Jew, bir takım imtiyazlar için Hristiyanlara yardım eden Yahudiler için kullanılıyor) için uygun bir roldür (Cidden gerçi Steven Miller?) İnsanlar bana nefret yüklü diyorlar, çünkü Siyonist olmadığım için mi? Böyle biri! Rabbi Aaron Spiegel’in de dediği gibi “Öbür dünyada sosyalist tekstil işçisi ataları ile birleşsin”

Yorum bölümleri korkması gerekenlerin siyahlar, Müslümanlar, göçmenler ve eşcinsellerin olduğunu söylerken, tüm bunların arkasında şeytani Yahudi üstaklı varmış gibi hareket ediyor. Ama tüm hikaye perdenin arkasındaki adama aldırmamaya odaklı çaresiz bir çığlık işlevi görüyor.

Örneğin Trump ne zaman anti-Semitik uluslararası bankacı komplo teorileri ıslığını çalsa, halkın kendi şüpheli finansal ilişkileri üzerindeki dikkatini dağıtıveriyor. 

Ne tahmin edin? Biz Yahudiler her şeyi sahibi veya kontrolörleri değiliz. Biz Yahudiler perdenin arkasındaki adam değiliz. Biz Yahudiler perdenin kendisiyiz.

Charlottesville’de bir takım semboller kullanan ve siyahlar, Yahudiler ve eşcinsellere saldıran sloganlar atan beyaz gücün farkı nedir? Ve yapısal olarak daha az güce sahip olduğu halde kendilerinin bu saydıkları grupların kurbanı olarak göstermelerinin sebebi nedir?

Politik araştırmacı ve kıdemli organizatör Scot Nakagawa, kendini mazlumun kurbanı olarak gösteren ırkçılığın bu türü Avrupa anti-semitizmini şablon olarak aldığını belirtiyor. Avrupa anti-semitizmi işte böyle işlev görüyor; Yahudileri zenginliğin kamu yüzü yaparak, Yahudileri kalabalıkların, amirlerin arasına koyarak ve sonra Yahudileri “hepimize” tehdit olarak göstererek.  

Bugünün Amerikasının retoriği, tıpkı Charlotsville’de beyaz ırkçıların kullandığı retorik gibi “biz”, göçmenlerin tehdit ettiği “Biz Amerikalılar”. “Biz Beyazlar” nesli tükenmekte olan bir ırkız. 

Açık olarak, her inançtan, her ırktan, kültürel geçmişten insan siyah karşıtlığından tiksindirici olduğu için nefret etmelidir. Ve Aşkenaz, Sefarad, Mizrahi veya Etyopyalı, farklı ten renklerinden veya kültürel farklılığa sahip tüm Yahudilerde siyah karşıtlığına karşı durmalı, çünkü ırkçılık Musevilik değerlerine aykırıdır. Özellikle beyaz Yahudilerin siyah karşıtlığından nefret etmek için artı sebepleri var. Bu bize tuzak kurmakta ve bizi tehlikeye atmaktadır. 

Charlottesville’den, Washinghton’a veya benim yaşadığım veya sizin yaşadığınız şehre kadar, içinde yaşadığımız politik kültür, güçlü olanın risk altında olduğunun propagandasını yapmaktadır. Toprağı biraz daha derin kazarsak, tüm suçlunun Yahudiler olduğu mırıldanmasını bile duyabilirsiniz.

Kendimizi veya birbirimizi korumak için perdeyi  güç ve paranın çoğuna sahip kadın ve erkeklere (Betsy DeVos, Erik Prince, Donald Trump, Mike Pence vs.) doğru sarmamalıyız. Kimsenin bizi ve farklılığımızı fark etmemesini umup, kulüpten kovulmamayı beklememeliyiz. Kendimiz ve birbirimizi korumanın yolu o perdeyi sıyırmaktır, adaletsizliğin arkasında durmayı ve güçlünün bizi canlı kalkan olarak kullanmasını reddetmek ve beyazların kötü pazarlığını reddetmektir.

Sözdeki ve eylemdeki  taahhüt şudur; yanlış güvenlik hassasiyeti olan geçici güçler lehine olmak için, kültürümüzü ve tecrübeleri kalplerimizde yankılanan ve anlamak için mücadele etmemiz gereken yol arkadaşlarımızı satmayacağız. Atalarımız ve dostlarımızla aynı hizada olmalıyız.

Siyahların, eşcinsellerin, dışlananların, Müslümanların, Sihlerin, göçmenlerin, engellilerin, kronik rahatsızlıkları olanların ve yoksulların tarafında olmalıyız. 

Her sabah Rabbi Hillel’in şu sözleri dudaklarımızdayken kalkıyor ve evden çıkıyoruz; “Eğer kendim için değilsem, kim benim için olur? Eğer sadece kendim içinsem, o zaman ben kimim? Ve eğer şimdi değilse, ne zaman?”

Jen Margulies, 13 Ağustos 2017, Medium


Nehir Nil, 19.08.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çevirmen Yazar, Çeviri, Çevirilerdeki Sesler





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı