21 Temmuz 2017 Cuma

SA4618/KY1-CÇ405: Bir Teşekkür Ziyareti

"Selda'nın gözleri büyüdü, avurtları şişti, rengi kızardı, öfkelenmişti."


- Boynu altında kalasıca, dedi ve sustu yaklaşık kırk beş dakikadır neredeyse soluk almadan konuşan kadın. Bu belayı Temel Bey'in başına Müfit sarmıştı. Personel müdürü Müfit. Karısının uzaktan akrabası. Prensip sahibi, acımasız, kararlarından asla ödün vermeyen Müfit. Biraz patavatsızdı da. Ve Muzip. Kendi deyimiyle şakacı. Yaptığı şakalar oldukça iğrençti ve fakat bu konuda yaptığı uyarılara hiçbir zaman vermezdi. Kuşkusuz bunda Temel Bey'in eşine karşı zaafı etkendi. Kıramazdı eşini. Üzemezdi. Pek bir müşfikti. Bunu biliyordu o ifrit Müfit kendisine bir şey olmayacağını çok iyi biliyordu. 

Hani gecenin bir yarısı telefon açıp, 

- Temel abi, organize sanayideki depolar alev alev yanıyor, diye şaka yapabilirdi artık bunun neresi şaka ise. İşte böyle biriydi Müfit. Kendinden ve şirketteki konumundan oldukça emindi ve zaman zaman pis pis gülerek, ‘Yangında ilk kurtarılacak’ yazısı olan dolaplardan biriyim, ben derdi ve ne yazık ki bunda haklıydı da. 

Bir keresinde kovar gibi yapmıştı da eşinden telefon gelmişti ve oldukça öfkeli bir sesle ‘Demek beni buraya kadar getirecekmişsin öyle mi? demişti karısı. Temel işi şakaya vurmuştu ‘Hayatım’ demişti 'Şaka yapmak sadece Müfit’e özgü mü? Nasılmış? Anlasın anyayı konyayı.’ Zoraki gülmüştü, zoraki gülüşünü kadın duymamıştı bile, çoktan telefonu kapatmıştı karısı. Ve işte şimdi de yeni bir muziplikle baş başa bırakmıştı Temel’i. 

Geveze mi geveze, her şeye meraklı, her şeyden haberdar olmak için çırpınıp duran ve karşısındakinden sadece onay bekleyen iki-üç hafta önce işe aldıkları on sekiz yaşındaki Selcan adlı genç kızın Selda adındaki annesini başına sarmıştı. Temel Bey'in en ufacık bir kuşkusu yoktu Müfidin bir köşede şuan kıs kıs güldüğüne. Selda ilk ona gitmiş, onunla konuşmuş, konuşmasını bitirmesine fırsat vermeden, teşekkür etmesi gereken kişinin şirketin sahibi Temel Bey olduğunu söylemiş ve kadının önüne düşüp odasına kadar getirmişti kadını Müfit, o muzip bakışlar her şeyi anlatmıştı Temel Bey'e.

Kadın odadan içeri girer girmez ilk işi odayı gözleriyle didik didik etmek olmuştu. Kendisini tanıtırken, ziyaret sebebini anlatırken Temel Bey'in odasını bütün ayrıntılarıyla kafasına nakşettiğine emin olmuştu. 

Selda oturmadan perdelere, perdelerin hemen yanı başındaki yapay çiçek vazolarına bakarken yüzünü ekşitir gibi olmuştu ve bu tepkiden de kadının onları oraya yakıştıramadığını çıkarmıştı. Bu çıkarımı aklının bir köşesine yazdı, kendisi de beğenmiyordu o yapay çiçeklerin durduğu yeri. Kadın masanın hemen yanındaki kitaplığı da beğenmemişti ki bunu hemen daha kendisine işaret edilen koltuğun tersi tarafında duran koltuğa otururken

- Ay ne uyumsuzluk, ben şu koltuğa oturayım, fazla bakamam.. midem bulanır, diyerek belirtmişti.

Temel kendi nezaketine, müşfikliğine, kendi yumuşaklığına, alttan alışına kızmıştı her zamanki gibi. hep böyle olurdu. Karşısındakini kırmamak için elinden gelen gayreti gösterir, bunu anlayan muhatap azıcık görgüsüz, azıcık izansız, azıcık merhametsiz ise abandıkça abanırdı ve Temel Bey sadece sıkılmakla kalırdı. Yaklaşık kırk beş dakikadır bu durumla karşı karşıyaydı.

- Haksız mıyım beyefendi? Bu yanıtı beklenen bir soru değildi. Temel Bey bunu çoktan öğrenmişti. Selda’nın hiçbir sorusu yanıtlanmak için sorulmuyordu. Kendisinden onay bekleniyordu.

- Haklısın! diyebildi güçlükle. Sıkıldığını belli etmemeye çalışıyordu. İsterseniz, kocanızı arattırabilirim, dedi yarım yamalak. 

Selda'nın gözleri büyüdü, avurtları şişti, rengi kızardı, öfkelenmişti,

- Daha neler.. belasını bulur inşallah.. ben başta da söylediğim gibi onunla ilgili siz rahatsız etmedim, kızımı işe almanızdan ötürü buradayım. Size teşekkür borçluyum. Evimize ekonomik bir katkısı olacak Selcan’ın. Ellerinizden öper yedi yaşında bir kızım daha var, adı Selin. Ha kocam olacak o aşağılık dönse bile kabul etmem. Eve adımını atamaz. Hayır ben sekreteri olacak o şırfıntıya öfkeleniyorum. A be salak kız iki çocuğunu karısını terk eden bir adam seni niye terk etmesin? Hiç mi düşünmezsin? Hiç mi akıl yok sende? Demiyor musun yirmi altı yıllık eşini, çocuklarını terk eden yarın beni de terk eder? Gençler pek saf oluyor biliyor musunuz? Hayır yani o şırfıntı benimkinin neyine vuruldu da ona ram oldu bunu anlamıyorum. Demek diyorum gözleri kör.. hani bazen de kızın büyü yaptırdığını falan aklıma getirmiyor değilim. Malum bizimkinin sağda solda benim bilmediğim malı mülkü kesin vardır, öyle söylentiler kulağıma geldi. Ve o şırfıntı bizimkinin parasına puluna göz dikmiş olmalı ve böylece de azıcık kırıtmalar azıcık da büyünün etkisi.. hop ağa düştü, diyorum. Yanılmıyorum! Kesin böyle olmuş olmalı. Sizce de o şırfıntı kocama büyü yaptırmış olabilir mi?"

‘Ne büyüsü lan o adam yirmi yıl iyi dayanmış, sen kesin evde de böylesindir, ne böylesi daha da fazlasındır.. tam bir kontrol manyağı.. içeri girer girmez ne masanın rengi ne raflar, ne duvar kâğıtları, ne yerdeki halı.. hiç biri sözlerinden nasipsiz olmadı. Ata-dede yadigârı antika saate bile laf yetiştirdin. O adam iyi dayanmış! Ben olsam..’ diye geçirdi içinden Temel Bey. Keşke bunları söyleyebilsem! diye düşündü. sıkıntısını gizlemeye çalışarak. 

Son soru yanıt beklenen bir soruydu;

- Valla ne diyeyim bilmem ki, dedi güçlükle, korkuyla karışık. Temel Bey itiraf edemese de adını koyamadığı bir korkunun tüm benliğini sardığını fark etmişti. Anlamsız bir şeydi ya belki içinden geçirdiklerini kadın duymuş olabilir, gibi bir kuşku yahut düşünce geçmiş olabilirdi. Hani bu işi, diye sürdürdü konuşmasını, Bu işi yapanlar var ve bunlarla konuşmak gerek.. belki büyü falandır ve büyü bozanlar olduğunu duymuştum, ki siz de duymuşsunuzdur.

- Öyle birini tanıyor musunuz? dedi Selda.

- Maalesef, dedi Temel Bey.

- Peki öyle birini bilen birini biliyor musunuz? diye sordu Selda.

- Maalesef, diye yineledi Temel Bey.

- Müfit bey bilebilir mi? dedi Selda.

- Sanmıyorum, dedi Temel bey. Selda’nın yeniden Müfitle görüşmesi kendi başının daha da bir ağrıması demek olacaktı. Ben, diye sürdürdü konuşmasını, Bir araştırayım, bir iki dostuma sorayım, bakarsınız..

- Çok iyi olur, dedi Selda, Ben o şırfıntıya para-pul kaptıracak değilim, çoluğumun çocuğumun nafakası o.. Allah’tan evi kendi üzerime yaptırmıştım.. yoksa ortada kalırdık, diye sürdürdü konuşmasını.

- İyi akıl etmişsiniz, dedi Temel bey, net bir söyleyiş değildi ve bu yüzden Selda kaşlarını çatıp,

- Anlamadım, dedi.

- Evi üzerinize yaptırmakla iyi etmişsiniz dedim, dedi Temel bey utanarak. niye utandığını kendisi de bilmeyerek. Eğer müsaade ederseniz, dedi sol kolundaki saatine bakarak, Bir toplantım vardı, biraz da geciktim. 

Kadın hiç oralı olmamış gibiydi. Yerinden kımıldamamıştı bile, Temel Bey kadının duymadığına kanaat getirmek üzereydi ki kadın sert bir biçimde ayağa kalktı,

- Siz bütün erkekler.. dedi sustu. Neyse sinirlerim bozuk işte.. deyip yıldırım hızıyla odayı terk etti. 

Temel Bey şaşkın şaşkın arkasından baktı bir süre, cep telefonu çalmaya başladı, kimin aradığını zil sesinden tanımıştı. İçinden telefona yanıt vermek gelmiyordu.





Cemal Çalık, 21.07.2016,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Cemal Çalık Yazıları






Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı