13 Ocak 2015 Salı

SA1091/AŞ57: Charlie Hebdo ve Gündem'in Sarkıntılıkları

"Cemaat karikatür çizer; biz de arada gevezelik ederiz."


Bir şarkı kadar kısa aslında her şey... başlar, biraz sürer ve biter. Başlarken ürettiği tat sürerken gözyaşı ya da neşe sürükler insanın ruhuna. Ve insan bu neşe ya da gözyaşı ile ölür gider. Gündem de öyle. Birdenbire dayanıyor burnumuza, içimizde kendisine dair ne varsa evirip çeviriyor, yoğuruyor, ağzımızdan burnumuzdan taşıyor ve sonra hüznümüzle ya da sevincimizle beraber sönüp gidiyor.

Sönmüş gündemlerin altında kalmamış olmayı seviyoruz evet; sönmemiş olanlara karşı direncimiz artıyor. Heyecanlarımızın sürmesi ve hayattan kopmamamız için gündem şart. Birdenbire birileri Paris'te bir yeri basacaklar, 12 kişiyi öldürecekler, kimliklerini de  bırakıp gittikleri arabada unutacaklar, sonra "El Kaide'nin Yemen şubesindeniz" diyerek her yere ilan yapıştıracaklar.

Ve sonra onlar polis tarafından kıstırılıp öldürülecekler; arada onlardan birkaçı ek fayda olarak bir yahudi marketine saldırıp gösteri yaparak öldürülecekler ve 5000 askerle korunan 717 Yahudi okuluna giden yolu açacaklar. Netanyahu kanlı diliyle İsrail'e çağıracak saldırıya uğrayan Fansız yahudileri. Charlie Hebdo saldırısının ertesinde, beş gün içinde müslümanlara 50 saldırı gerçekleşecek muhteşem Fransa'da.

Tabi gösterinin 40 tane anlı şanlı Devlet ya da hükümet başkanının kol kola yaptığı yürüyüşteki dokunaklı enstantanelerden birinde, binlerce Filistinli masumun katili Netanyahu'nun salladığı el, çok etkiliydi. Bütün gözler ona odaklanmıştı. Merkel ve Hollande birbirlerinin gözlerinin içine ağlayacak kadar yıkılmışken ve henüz BMGK Fransa'nın evet demesine rağmen, Filistinlilerin,Yahudileri işgal ettikleri topraklarından çıkmasını istedikleri tasarıyı yeni reddetmişken; gündem o kadar iğrençti ki...

Müslümanların peygamberine hakaret eden bir insanlık dışı  merkez, güya karikatür merkezi; ABD'nin, Avrupa'nın, Rusya'nın, Çin'in, İran'ın, İsrail'in, tüm Arap yarımadasının ürettiği IŞİD-El Kaide mandallı birkaç uyuşturucu müptelası müslüman asıllı Fransız vatandaşının birkaç Fransız vatandaşına yaptığı katliam; yıllardır aşağılanmaya, hakarete uğrayan göçmen Avrupalı müslümanlar; Paris Gösteri Yürüyüşü ve katılanlar, Fransız askerlerince korumaya alınan yahudi okulları; tartışılmaya başlanan Schengen Vizesi ve göçmenlerin ikametlerine getirilecek sınırlamalar; Almanya'da İslam düşmanı PEGIDA; BBC'nin kendini aşarak aşağılık karikatürleri yayınlaması; Esed-Nasrallah-Netanyahu gibi katillerin yanında Hamas'ın da Paris Saldırısı'nı kınaması; Filistin'in ne idüğü belirsiz, temsil yetkisi olmayan devlet başkanı Mahmud Abbas'ın Paris Yürüyüşü sonrası Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda, tarihteki 16 Türk Devleti'nin askerlerini temsilen basamaklara dizdiği askerlerin arasından inerek karşılanması; Obama'nın güvenlik zaafiyetinden korktuğu için Paris'e gelemeyişi, Paris'teki Adalet bakanı yerine büyükelçisini yürüyüşe göndermesi; Putin'in sessizliği; ABD'de mukim Türk vatandaşlarının, Mısırlıların, 'Paralel Devlet'e Hayır' yürüyüşü; cemaatin terörün baş destekçisi olan ABD dışişleri sözcüsüne "Türkiye'yi teröre destek veren ülkeler listesine almayacak mısınız?" diye soran şakirdi ve onun şakird kardeşlerinin gazetelerine ek olarak çıkardıkları karikatür dergisi ve yeni ABD Büyükelçisi'nin yeni dönemde nasıl bir heyecanla yasa-iade falan filan açıklamaları...

Bütün bunlar yaşanırken Suriye'de, Yemen'de, Irak'ta, Afganistan'da, Pakistan'da, Nijerya'da, Çin'de müslüman masumların Amerikan, Fransız, İngiliz, Rus, Alman, Belçika, İtalyan, Avusturya, İsveç, Norveç ve Çin  silah ve cephaneleriyle ölmeye devam etmesi.

Yine Yemen'de, Somali'de patlayacak olan Haçlı seferi... Fransa'nın 11 Eylül'ü imiş...

Bütün bu gündemin çirkinliğine karşı Netanyahu katilinin el salladığı yürüyüşte bir Davutoğlu görmek, Avrupa'daki müslüman yüzlerde belki iyimser bir tebessüm doğmasına neden olabilirdi; fakat orada ne işi vardı ki? Müslümanları birbirine öldürterek ya da onları bizzat kendi elleriyle öldürerek  silah sanayisini ayakta tutan ve geliştiren o katillerin arasında ne işi vardı? Gitmeseydi, cemaat şöyle diyecekti, falan; iyi de Davutoğlu Paris'te iken Washington'da soruyor sorusunu vatandaş. Hem ne zamandan beri politika belirlemede karşıt etken oluyor cemaat?

Ama'sız karşıyım katliamlara; ama, (herhalde bu ama BM'ye ama dememe mani değildir) bu utanç verici dünyada milyonlarca müslüman ölü 12 Fransız ölüden büyük değilse, hangi yürüyüşün bir anlamı vardır? Paris Gösteri Yürüşü, neye ve kime karşı gösteridir? Davutoğlu kime karşı yürüdü? Putin ve Obama gelmedi, onlara karşı mıydı yürüyüşü? Ya da Hamaney'e, ölüm döşeğindeki Kral Abdullah'a, Sisi'ye, Esed'e, Nasrallah'a? Gelmeyenlerin tümüne mi, kınamayanların tümüne mi?

Gündem bu ya... başlıyor, biraz sürüyor ve bitiyor. Bu da bitecek ve biz bir güneş daha batarken, yarınlardan umut çalmaya devam edeceğiz.

Belki bir gün terörist BMGK'ya  ABD'ye, AB'ye, Çin'e, terörist diyebileceğiz. Yüzümüz kızaracak ve gösteri amaçlı bu tür işlerle zamanımızı heder etmeyeceğiz.

Iraklı ve İranlı milletvekillerinin, generallerinin bağırarak söylediği gibi (Tuhaftır İran ve Irak ABD ile beraber IŞİD'e karşı savaşıyorlar), herkes IŞİD'e havadan, silah, cephane, yiyecek vs lojistik destek sağlayan ABD helikopterlerini ve uçaklarını izlemeye devam ederken, Alman Savunma Bakanı Erbil'de şekerpâre dağıtacak.

"Şalgamcı, çek oradan  acılı-taneli bir şalgam!" diyelim isterseniz; madem ölenler ölüyor kalanlar sağ, yapacak başka bir şey yok; oturup gündemi seyredeceğiz.

Kahvedekilerin aklıyla yürüyecek bir devletimiz var şükür, bağırıp çağırıyoruz ya... o da yeter.

Nasılsa gündem geçip giderken aklımıza sarkıntılık yapıp duruyor; boş kalmayız.

Cemaat karikatür çizer; biz de arada gevezelik ederiz.



Arif Şahin, 12.01.2015, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 57




Seçkin Deniz Twitter Akışı