12 Ocak 2015 Pazartesi

SA1090/ KY6-SK36: Türkiye ve Mülteciler...

"Yönetimi sormuyorum. Vatandaşlar olarak uyanık mıyız acaba?"


26 yaşındaki Sohrab Barati İstanbul'da yaşayan bir Afgan göçmen. Zeytinburnu'nda oturuyor. Tekstil sektöründe çalışıyor. Muhtemelen asgari ücretle. Belki altında... Boş zamanlarında hastaneler veya emniyet için tercümanlık yapıyor.

Türkiye'de göçmen olarak bulunmanın zorluklarını, buraya ümitli gelenlerin düş kırıklıklarını aktaran bir röportaj vermiş Ali Latifi'ye.

***
Bazı okurlarım 'yabancı basından örnek vermeyin' dedikçe ben bu konuları buluyorum ısrarla. Röportaj pek çok yabancı yayın organında yer aldı. Ben yine LA Times'dan okudum ...

Konu daha önce Al Jazeera Türkiye'nin web sitesinde de farklı isimler üzerinden ele alınmıştı.
***
Afganlar Türkiye'de bulunurken Batı'dan mülteci statüsü bekliyor. Toplam sayıları on dört bin dolaylarında. Sohrab onlardan sadece biri...

Bekleyişleri sürerken hayatta kalmak durumundalar. Karınlarını doyurmanın ve günü geçirmenin dışında orta standartta bir yaşama ulaşacaklarına inanmıyorlar Türkiye'de. Durum da o zaten.

Çatışmalardan kaçtıkları anayurtlarından buraya gelen Afganlar gibi bazı Pakistanlılar da var. Barati'ye göre bunların ilk durakları İran oluyor. Şii olanlara İran'da iken Esad'ın yanında yer alarak Suriye'de savaşmaları için yoğun baskı yapılmış.

Şii olmaları da bunun için gerekçe gösterilmiş ikna turlarında... Kabul etmemeleri halinde sınır dışı edilecekleri belirtilmiş...

Sünnilere ise farklı bölgelerde İslam Devleti'ne katılma baskısı yapıldığını aktarıyor Barati.
Nereden bakılsa vatanı olmayana rahat yok... Herkes sömürmek istiyor.

***
Suriye savaşı çıkana kadar Türkiye'de Afgan göçmenlerin aldığı desteğin iyi olduğunu, ancak şimdi durumun zorlaştığını aktarıyor. Suriye olayına kadar Afganlar dünyadaki en büyük sığınmacı gruplar arasındaydı.

Suriyeliler Türkiye'ye akın edince yalnız kalıp unutulduklarını aktarıyor.

Pek çok parasız sığınmacı parklarda yatarken bu normal...

Barati gelmeyi düşünenlere hiçbir şeyin kolay olmadığını hatırlatmayı görev biliyor. Ülkelerinde hayati tehlikesi olmayanların dönmeleri mümkünse bu yönde karar vermeleri gerektiğinin de altını çiziyor.

***
Barati'ye, kendilerine  Yunanistan üzerinden Avrupa'ya varma vaadi ile kaçak göçmen bulması ve organize etmesi için para teklif edenler de olmuş. Barati kurtulma umudu ile bir tek kişinin bile hayatını riske atmayı göze alamayacağı için kabul etmemiş.

Onun için hayat, kıyaslama yaparsa eskiye göre daha güvenli ama yalnız bir hayat...

***
Bu röportajı okuduktan sonra Rusya'nın Türkiye'ye terörle mücadelede işbirliği teklif aklıma geldi bir kez daha. Türkiye gerçekten stratejik olarak kritik bir coğrafyada. Çok çeşitli etnik kökenlerden farklı ülke ve örgütlerle ilişkili insan trafiğinin giderek hızlandığı bir ülke konumunda. Bu ülkelerin hepsinde çeşitli çatışmalar nedeniyle, dış destekli bağlantıları oluşmuş gruplar var. Afganistan'da rejimden kaçan var, Çeçenistan zaten  Batı tarafından zamanında Rusya'ya karşı farklı şekilde iletişime geçilmiş bir toplum.

***
Sultanahmet saldırısı failinin Çeçen oluşu, Suriye savaşında Çeçen savaşçıların rolü, Çeçen özgürlük mücadelesinde etkin bir isim olan Medet Önlü'nün öldürülmesi olayı ve Barati'nin tüm anlattıkları neye işaret ediyor diye soruyorum.

Büyük aktörlerin uluslararası politikalardaki hesapları adına, bölge insanının, şii-sünni ayrılığı üzerinden nasıl kullanılmak istendiğini görüyoruz.

Peki biz kendi içimizde yurttaşlar olarak her türlü oyun ile birlikte mücadele edecek kadar sağduyulu muyuz? Biz bu anlatılanlardan ders alacak olgunlukta mıyız? Masal ve uzak toplumların hikayesi değil bu yaşananlar.

Yönetimi sormuyorum. Vatandaşlar olarak uyanık mıyız acaba?



Serra Karaçam, 12.01.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Medya Müfettişi


http://serrakaracam.blogspot.com.tr/2015/01/turkiye-ve-multeciler.html

Seçkin Deniz Twitter Akışı