1 Eylül 2014 Pazartesi

SA865/KY1-CÇ72: ‘Beyaz Geceler’den Bir Gündü

“Paltosunun cebinden “Beyaz Geceler”i çıkardı.. ikinci katın balkonuna fırlattı.. sırtında bir ağrı duydu.. soluğunu kesen..”


Soğuk ve ürkütücü zamanlardı. Gece dolaşmaları ancak “mecburiyet”in gereğiydi. “Hadi şöyle bir turlayalım!” ifadesi tedavülden kalkmıştı. Daha eylül ayı gelmemişti.. Ne saat ne de takvim on ikiye varmamıştı. Seksenden beş yıl önceydi. kimimiz vatanı kurtarıyor, kimimiz halkı kimimiz de din-i mübin için arşınlıyorduk sokakları ..

Hem vatan kurtaranlar hem halkları kurtaranlar hem de din-i mübin için kıyama kalkanlar aynı beldede de olsa nokta kurtarmalıklar vücuda getirirdi.. öyle olması gerekirdi.. bu arada çokça kendini kurtaranlar vardı ki; onları beş ya da altı-yedi yıl sonra öğrenecek veya görecektik..

Pek de umurumuzda değildi doğrusu. boş duvar bırakmamalıydık. Hele üniversite sınavına yakın zamanlarda bütün bir şehrin duvar yazıları yenilenirdi. Gece her bir gurup kendi bölgesinden çıkar, karanlığa sığınarak henüz kurtarılamamış bölgenin duvarlarına afişler, boyalarla dövizler asardık..

Öyle ki üç-dört grup birbirini kovalardı ve bir de bakılırdı ki hepsini birden kovmakla meşgul toplum polisi. Toplum polisi en arkadadır.. bölge ihlali yapan grup önde bölge sahibi onun arkasında ve polis hepsinin arkasında..

Yine de sabaha bütün yazılar tertemiz başı yerde insanlara sunulurdu.. kim içindi o yazılar?.. Başlarını bir kez olsun kaldırıp bakmayan bu esnaf.. bu rençber, bu memur.. bunlar için değildi.. kimin için olduğu bugünde meçhuldür bana..

Neyse işte böylesi bir zamanda din-i mübin için kıyama kalkışanlar arasında bulmuştu kendini Ferhad.. başını kaldırıp bakmayan mahcup ve onurlu çocuk.. gerçi sevmeye hiç birimizin vakti yoktu o zamanlar.. ne hemşire vardı ne de yar.. kadını erkeği, genci, yaşlısı ya “kurtarılacaklar” listesindeydi ya da “kurtarılmışlar”..

Kimin aklına sevdalı sözler gelebilirdi ki?.. Ferhad’ın aklındaydı. Ebeveynlerinden sakınarak okuduğu aşk romanlarından mı ne kapmıştı sevdayı? Hele “beyaz geceler”.. “Ah Nastenka!” ile başlayan cümleler yok mu?

Ferhad az tövbe-istiğfar etmedi.. az gözyaşı dökmedi.. bir tür ihanet gibiydi.. hatta ihanetti. Onca arkadaşı hulusî kalp ile mücadele verirken, kahpe bir kurşuna, zalim bıçaklara denk gelirken o gözlerini yumduğunda Figen’i görüyordu..

Figen’in ondan haberi bile yoktu.. bir kez olsun göz göze gelememişlerdi bile.. hem de aynı sınıfı paylaşmalarına karşın.. Figen henüz kurtarılmışlardan değildi.. kurtarılmış olanlardan olsa bile bir anlamı yoktu..

Ferhad kalbini söküp atma imkanı olsa atacaktı.. atmalıydı.. olmuyordu. Uzaktan uzağa takip etti.. kimseye sezdirmeden. En çok da Figen’e.. yaşadığı yeri öğrendi.. vatanı kurtarma mücadelesi veren gurubun kurtardığı bölgede yaşıyordu Figen..

Ferhad ne yapacağını şaşırmıştı.. her an biri çıkıp “kurtarıcı kimliği”ni tespite yönelik sorguya çekebilirdi.. şükür kimselere takılmadı. Evi öğrenmişti. Üç katlı bir binada oturuyordu Figen.. binanın giriş kapısındaki zil bölümüne bakarak ikinci katta oturduğunu da öğrendi..

Geceyi bekledi.. söylemek istediği her şey “Beyaz geceler”de vardı.. geriye satırların işaretlenmesi kalmıştı.. gece.. on ikiyi çoktan geçmişti..

Gündüz geçtiği sokaklardan karanlığa sığınarak yürüdü.. güneş apartmanına vardı. Paltosunun cebinden “Beyaz Geceler”i çıkardı.. ikinci katın balkonuna fırlattı.. sırtında bir ağrı duydu.. soluğunu kesen.. biraz hızlı mı fırlatmıştı.. ayakları heyecandan titriyor olmalıydı..

Figen her şeyi anlayacaktı.. ve belki de suratına tükürecekti ilan-ı aşk için.. daha fazla dayanamadı.. sırtındaki ağrı bütün vücudunu sarmıştı.. yüzüstü düştü.. sırtından giren kurşun kalbine saplanmıştı..



Cemal Çalık, 01.09.2014,  Konuk Yazarlar,  Sonsuz Ark, Öykü



Seçkin Deniz Twitter Akışı