2 Eylül 2014 Salı

SA866/ KY4-FM19: Top Secret

“Bize de birtakım gizli şeyler örtülerinden soyundurulup olduğu gibi gösterilmektedir. Artık gözümüzde bir perde kalmamıştır. Artık bize pinhan olan kalmamıştır.”


Ey pâk vatanın temiz evlatları; ne mutlu size, ne mutlu bize! Zira birkaç zamandır zâtımıza birtakım esrarlı haller olmaktadır. Bu halleri taaccüple seyreder olduk. Öyle makamlarda gezdirilmekte, öyle makamlara götürülmekteyiz ki, görseniz ya da hissetseniz küçük dilinizle birlikte büyük dilinizi de yutarsınız.

Bu sözlerde en ufacık bir nefsanîlik, en ufacık bir enâniyyet varsa eğer iki gözüm önüme düşsün. Dilim nara batırılmış tığlarla dağlansın. “Söyle!” dendi o yüzden söylemekteyiz. Yoksa siz de bilirsiniz ki şahsımızı kıtmirden de aşağı bilmekteyiz. Varsın birileri bu kıtmir sözünde tersinden bir enâniyyet, kibir görsün. Varsın bunun küfür olduğunu söylesin. İnsan eşrefi mahlukat imiş de o yüzden nasıl bir köpekten aşağı olurmuş?

Bana olunacağı söylendi ben de söylüyorum. Bizim bilgilerimiz ilham ile, rüya ile erilendir. Buna vâsıl olamayanlar elbet bize saldıracaktır. Bu saldırılar dahi bir imtihan mesabesindedir. Böyle dendi. Böyle biliriz. Böyle söyleriz.

Ev pâk vatanın temiz evlatları ne mutlu size, ne mutlu bize! Bize de birtakım gizli şeyler örtülerinden soyundurulup olduğu gibi gösterilmektedir. Artık gözümüzde bir perde kalmamıştır. Artık bize pinhan olan kalmamıştır. Bu fevkalade acip bir şeydir. Acip olması iktiza etmektedir.

İmdi henüz hiçbir kimsenin haberi olmadığı ve dahi olmayacağı bir konuşmayı sizlerle paylaşmam ilham olundu. Bu konuşmanın yapıldığı mahâle ait her hangi bir bilgi vermem mevzubahis olamaz. Zira bu konuda ihtar olundum.

Bunca lakırdıdan sonra bize ervah-ı alemde dinletilen konuşma ile sizleri baş başa bırakayım.

Muh(a)bir- Efendim perişan olduk. Örgüt lideri yaptığımız kişi şimdi cumhurbaşkanı. Söylediklerinizin hiç biri tutmadı. Keşke bu kadar ileri gitmese miydik?

Efendi- La havle vela kuvvete şerazim.. bire densiz hangi dediklerim çıkmadı? Hem çıkmadı ise vardır bir hikmeti. Belki o kişinin yanında ecinnilerle arası çok iyi nefesi kuvvetli biri mani oldu bilebilir misin? Bu abus şüphe nerden südur etmiş senin kalbine. Kalbin kararmış. Tövbe istiğfar et!

Muh(a)bir- Dilim sürçtü efendim. Hakk-ı aliniz var. Şüphe ne haddime? Belki nefesi kuvvetli ecinni kalbime düşürmüştür böyle bir şüphe. Ve fakat eminim ki dilim sürçmüştür.

Efendi-  Neyse gönlünü hoş tut. Tezyinü’l İftirada böyle şeyler çok olur. Yeise mahal vermeyelim. Bu da bir imtihandı deyip geçelim. Ne olur olsun bir kere vâsıl-ı mevki-i tekrîm olan lûtf-nâme-i fezlekenizin hâvî olduğu fıkarât içinde en ziyâde nazar-ı dikkatimi celb eden “dönemin başvekili” ibaresidir. Şimdi bu durumdan peşiman olmak meşahirin böyle fevkalade şöhret bulmuş ve hüsn-i kabul-i umumiye mazhar olmuş olan müdde-i umuminin evvelce tertip eylediği fezlekeleri tanzire yeltenmek olur ki bu da fikr-i melunemce ızâ’a-i evkat olur.

Muh(a)bir- Amin!

Efendi- Neye amin dedin bire densiz?

Muh(a)bir- Şey.. efendim, sandım ki dua ilham olundu zât-ı alinize siz de dua ettiniz. Hitama erdi sanıp amin dedim.

Efendi- Lahavle.. sen benim tedris-i melanelerimle hiç katılmamış gibisin. Söylediklerimin hangisi beddua, neresinde amin denecek bilmiyor. Bu ne cahillik. Dur hele casus felan olmayasın?

Muh(a)bir- Aman efendim buyurun kimliğim.. bakın her tarafı dumanlı.

Efendi- İyi de bu denli niye tuhaf davranır oldun?

Muh(a)bir- Sanırım nefesi kuvvetli ecinni çarpmış beni. Ne yapmalıyım efendim. Okusanız.

Efendi- Vesile-i ta’n olan halini piş-i nazar-ı insafa.

Muh(a)bir- Amin.. amin.

Efendi- Kalk bire namert. Çakma duman.. ulan sen hep mi böyleydin? Ben niye bugüne kadar derk edememişim? Rüyalarda da bir şey söylenmemiş olmalı. Yoksa çoktan bilirdim de. Yazık! Yazık o evkat-ı adiyeye ki böyle aklıl ve terbiyeye pek ziyâde muhalif olan bir sûretle ızâ’a edilir. İmdi yapılacak bir şey görülmese de biz inat edeceğiz. Nasılsa eninde sonunda muarızımız ölecek. O vakit biz de kaldığımız yerden devam edeceğiz. Güneydeki dostlarımızla büyük sinagogda ayinler düzenleyeceğiz belki de.

Muh(a)bir- Bu çok büyük bir müjde. Muarızımız ölecek, nasılsa himmetinizle bize içirilen ab-ı hayat ile kıyamete kadar var olacağız. Allah sizi başımızdan eksik etmeyecek!

Efendi- Elbet.. elbet.. beli.. bu tezyifini beğendim. Nâlehâ-yı  zâr ile iştigal edebileceğini, harf-i endaz..

Muh(a)bir- Amin.. amin!

Efendi- Kalk.. kalk git! Konuşmalarımın içine bevlettin, git ve müfteriliğin hakkını ver bari.



Fikri Muhayyer, 02.09.2014, Sonsuz Ark, Konuk Yazar




Seçkin Deniz Twitter Akışı