11 Ekim 2012 Perşembe

SA77/MB4: Kirli Bilgi’den Arınma’nın İlkeleri


Egemen medeniyet/uygarlık doneleri, ABD, Avrupa ve Rusya’nın, yani aşırı zengin G7 ülkelerinin bulunduğu üst medeniyet formundan ve parlak medeniyet formunun etkilediği, baskı altına aldığı, sömürdüğü ve dilediği zaman öldürdüğü insanların bulunduğu Filipinler’den Guantanamo’ya, Kolombiya’dan Afganistan’a, Bosna’dan Sincan’a, Kafkasya’dan Somali’ye, Kore Yarımadası’ndan Venezuela’ya, Güney-Kuzey Afrika’dan Çin-Japon Denizi’ne, Hind alt kıtasından Güney Amerika’ya ve Doğu Avrupa’dan, Orta-Güney Asya’ya kadar alt medeniyet örnekleminden elde edilerek nesnel bir analize tabi tutulduğunda, 19 ve 20. yüzyılların ürettiği uygarlık kurgusunun insana iyilik ve güzellik  vermeyi hedeflemediğini, Marxizm gibi yaygınlaşma, Nationalizm gibi sıkılaşma/arileşme/daralma  eğilimli sentetik ideolojilerin kapitalizme hizmet etmek ve her ırktan, dilden ve dinden insanı sömürmek için köleleştirmeyi hedeflediğini gösterecektir.

2008 Ekonomik Krizi, G7 ülkelerinde yaşayan ‘gelişmiş’ insan faktörünü işsiz ve aç bıraktığında, kürenin geride bırakılmış diğer insanlarının üç-dört yüz yıllık acılarından öğrendikleri gibi, ‘gelişmiş’ ülkelerin insanları da parlatılmış medeniyet/uygarlık kurgusunun toplumlar için uzun vadeli değil, kısa vadeli çıkarlar planladığını anladılar. Uzun vadeli çıkarlar, parlak medeniyet kurgularının sahiplerine aitti. Çok uzun zaman önceden beri de, bu, aslında sadece böyleydi.

Kirli Bilgi’den arınma ihtiyacının ve yüzyıllık çözümlemenin hikayesi, kanlı bir süreç sonunda özetle şöyle anlatılabilir:

İletişim teknolojisinin ulaştığı benzersiz yapı/organizasyon, birbirinden haberdar olan her ırktan, dilden ve dinden insanın bir diğerini anlamasını sağlarken, aynı zamanda parlak medeniyet kurgucularının hiç beklemedikleri bir hızla gerçeği anlamalarına ve anladıklarını anlatmalarına yardım etti. Sentetik ideolojilerin hızla değer kaybettiği bu dönemde, insan hayatı, daha farklı bir bakış açısını gerektirdi. 

Savaşlar sorgulandı ve ölen insana ve onun yakınlarına fayda sağlamayan savaşlara karşıt küresel bir algı oluştu. Egemen medeniyet parlatıcıları için insanların farkındalık düzeyinin ulaştığı nokta, sonun başlangıcıydı. İnsanların yönetilmesini sağlayan temel bileşenin, yani bilginin kirli olduğu gerçeği medeniyetin yüzündeki maske kadar berraktı.

İletişimin açtığı sonsuz etkileşim alanında bilginin kirleri sağaltılıyor, yeni kirli bilgi tezgahları hızla çalışmaya devam ediyorken, insan, parlak medeniyet kurgularının kendisine kazandırdığı her şeyi geleceği yeniden planlamak için kullanıyordu. İnsanlığın ürettiği vahşi, barbar son medeniyet kendi ürettiği bumerang salgılarıyla bir sonraki diriltilişine dek hızla çökecekti.

Kirli bilgi, farkına varıldığı anda hızla avlanarak, binlerce yıllık tarih bilinci ile antivirüsleşen insan algılarından uzaklaştırılıyor; devlet yönetenlerin (politikacıların, bürokratların ve sermaye sahiplerinin) de sıradan birer insan oldukları, tanrısal niteliklere sahip titanlar olmadıkları anlaşılıyordu. ‘Kral Çıplak’ metaforu bu kez tarihin masalsı derinliklerinden fırladığında, krallar sadece kabus görmeyeceklerdi; krallıkları dökülecek bir tek damla gözyaşı kalmamış, ‘gelişmiş’ aç ve işsiz insanlar tarafından tarihe gömülecekti.

18. yüzyıl sonrası, bilgiyi yönetmeye başlayan güçlü azınlık mensupları, ansiklopediler, terminolojik alanlar, kitaplar, dergiler, gazeteler, sinema ve televizyonla estirdikleri ‘aydınlanma’ rüzgarında ‘kir’i özenle sakladılar. İyiliği ve güzelliği tanımlayan her türlü düşünce akımı, kendi göreli/tuzaklı atmosferinde kir üretmeye devam etti.

Kalkınmışlığın standartlarını üretenler, basılan, okunan ve izlenen medya istatistiklerine entegre edilmiş “Kir Yayılma Hız Endeksi’ne bağlı kalarak ‘Bilimsel Angajman Kuralları’na tanrısız fon akışı sağladılar. Buna karşılık insansız ölüm araçlarının kullanımı, saldırgan ülkelerin asker kaybetmesini engellerken, yine aynı saldırgan ülkelerin insanları, öldürülen insanların kanlarından beslenmelerinin artık mümkün olmadığını anlamak zorunda kaldılar. Kızıl, sarı, esmer ve karadeliller sömürülmekten, öldürülmekten bıkmışlardı ve acılarını ‘Kirli Bilgi’ye borçlu olduklarını biliyorlardı.

Barbar azınlıklar küresel izleklerde İncil’in, Tevrat’ın bozulmuş süt rengine, putperest Romalıların, Yunanlıların, Hinduların, Mısırlıların, Babillilerin, Budistlerin kutsal sunaklarında erittikleri kanı karıştırdıklarını saklayamıyorlardı. Tapınakların karanlık noktalarında umut sömüren kir, kendi karanlığında sorgulanacaktı.

Müslümanlar, ruhlarına nüfuz etmiş teatral dergah pandomimlerini, zihinlerdeki /akaiddeki yazgıcı çölleri, vahdet’ül vücutcu keşifleri ve nihayetinde birer yunan tanrısından başka bir şey olmayan hıristiyan ve yahudi azizlerin tıpkı basım örnekleri olan tarikat şeyhlerinin sömürgeci azınlıkları temsil ettiğini öğrenecekler, onların büyük çoğunluğunun küresel bir ağın örümcekleri olduklarını seçip ölçerek söyleyecekler ve kirli bilginin sindiği tüm kötü ruhları geleceğin tarihinde parçalarına ayıracaklardı.

Kilise ve Havra soğuk ölülerin vekillerinden tanrılığa gittiğini iddia edenlerle baş başa bırakılırken, tarikatlerin dergahlarında sömürgeci tipler aynı kuru gürültü ile saldırganlaşacaklar ve koşulsuz rehberlikle, yeni bir aydınlanmaya önderlik edemeyeceklerini anlayacaklardı. Kirli bilgi, kendisini üretenlerin kafalarında yıldırımlar yağdıracak, onları tanrısal korkularında boğacaktı.

Karma Bilgi, telif eserlerle, romanlarla, şiirlerle, psikolojik ve sosyolojik çözümlemeler eşliğinde yapılan politik sanatla insanların zihinlerinde gezinirken, içerdiği iyiliğe dair simülatif göstergelerle ayakta durabildi. İçeriği boşaltılmış kavramlar, iyiliği ve güzelliği yokluğa mahkum ettiler.

Sıkı bir dikkatle indirgenmiş ve böylece tanımlanmış iyilik, en iyi hâliyle, birine kötülük yapmamakla açıklanırken, fertlerin gittikçe genişleyen ve diğerlerinin hayat alanlarına müdahale eden, çıkar hesaplarına demokrasi/özgürlük haklılığı enjekte eden, bencil ve katatonik ruhsal profillerini örnekleştiren ve özenle belirlenmiş müfredatlarla okulların kalıplarında şekillenen hastalıklı dünyalarından hızla ve sezdirmeden uzaklaştığında, Allah’ın insanları yalnız bıraktığı sanıldı. 

Bu sadece bir aldanmaydı. İnsan doğasının sınırlarını aşamadığı için Allah’ın kanunlarını da aşamayacaktı. Çünkü; akıl, haricî bütün dayatmaları zamanın sıcak akışında ilerlerken yavaşça sırtından iter ve bilgideki kiri doğal yollarla dezenfekte eder; acılar sadece bu eylemlere hız kazandırır. İnsanlık, yeni bir medeniyet tasarlarken, aklın kendisine yüklenen kötülük yükünden sıyrılma becerisini de izleyecektir.

21. yüzyıl, kendi akışını sonsuz gibi görünen dünya hayatına dahil ettiğinde, yani günümüzde, kirli bilgiden arınmanın ilkelerini de oluşturmuş bulunmaktadır. Bilimsel bilginin/aklî bilginin ateizmin yahut mistisizmin gölgelerinden kurtulmasının hemen ardından saklanamaz iyiliğe ve güzelliğe hizmet etmesi artık mümkün görünmektedir.

Ateizm ve mistisizm kendi tanrılarını oluşturup kendi ibadet ritüellerini belirlerken, iyiliği ve güzelliği temsil eden her türlü kavramın da içini boşaltmıştı. Yeni yüzyıl, tarihten ve öznel yaşanmışlıklardan edindiği tecrübeleri doğrudan kullanabilecek insan profiline sahip; iletişimdeki yüksek hız, kuşakların değişmesini bekleme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.

‘İnsan-Bilgi-Eser Etkileşimi’ sürekli ve bölünmez bir akışla işleyecek, insanlığa ait ortak bir medeniyette temiz bilgiyi kullanacak ve bu bilgiyi referans kabul eden insanların ürettiği eserlerle daha zengin, daha hoşgörülü ve daha paylaşımcı bir insan tipi tarif edecek ve tipi gerçekleştirecektir.

İçinde yaşadığımız yüzyıl ve doğrudan seçebilme özelliğimiz bize fikrin yeniden kurulmasının ve buna bağlı olarak insan için tanımlanan iyiliği yeni kitaplarla, düşüncelerle, sanatla idealar dünyasından gerçekler dünyasına indirmemizin sorumluluğunu yüklüyor. İnsan Allah’a ait ve Allah tarafından gönderilen her türlü uyarı ve müjde içerici bilgiyi doğru kullanarak ‘Kirli Bilgi’den arınmanın ilkelerini oluşturacaktır.

Medeniyetler kurgusunda en temel dönüştürme gücünü temsil eden ‘Tanrı’ kavramındaki binlerce yıllık kir, 'Tanrı Bilgisi’ne sahip Allah tarafından bildirilen korunmuş Kur’an mesajlarıyla arındırılabilir. Ki; günümüz insanı bunu bugün tereddütsüz bir şekilde söyleyebilecek bir yetkinliktedir.

'Tanrı Bilgisi’ne paralel olarak yine bilginin kir hâlesinde yer alan Peygamber, Kitap, Melek, Ahiret, Kader, Suç, Ceza, Ödül, Adalet, Hak, Yardımlaşma, Savaş, Barış, Özgürlük gibi temel kavramların yine Kur’an ışığında arındırılması şarttır. Arınma ilkeleri bu sorgulamada geçmişe dair her türlü iyilik tanımını red, Kur’an’ın tanımını kabulle başlangıç değerini bulacaktır.



Mümtaz Bahri, Sonsuz Ark, 11. 10. 2012

Mümtaz Bahri Yazıları

Seçkin Deniz Twitter Akışı