31 Mayıs 2024 Cuma

SA10780/SD3131: Dûrira | Post-Analitik Bakışlar 17: Türkiye’nin Küresel Öncelikleri-14; Siyasî İstikrarsızlıklar- Zayıf Koalisyonlar

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bir ülkedeki siyasî istikrarsızlığın bir sonucu olarak doğan koalisyon kavramının tanımı ve taraflar arasında yapılan protokol gereği paylaşılan bakanlıklar ve kurumlar dolayısıyla herhangi bir koalisyon hükümeti devlet mekanizmasını bütün unsurlarıyla koordineli olarak işletemediği/ işletemeyeceği için ek siyasî istikrarsızlıklar üretir, siyasî istikrarsızlığın neden olduğu -başta ekonomik olmak üzere- birçok sorun kontrol edilemez bir şekilde doğar ve büyür. Toplumlar hükümetlerden istedikleri birçok şeyi elde edemez, refah düzeyi azalır ve özgürlükler kısıtlanır."

Demokratik ülkelerde, farklı politik fikirlere, etnik niteliklere ve inançlara sahip insanların kendi hayat felsefelerine ve beklentilerine uygun bir şekilde yaptıkları demokratik seçimler hükümetlerin oluşmasında doğrudan etkili olurlar. Seçimlere katılan partilerin iç ya da dış etkilerle ortaya çıkmış olması bu durumu değiştirmez. Birbirinden farklı seçim sistemlerine sahip temsili demokrasinin uygulandığı ülkelerde de bu sistemlerin işleyişine göre tek parti iktidarları ya da koalisyonlar hükümet kurma yetkisini halktan ya da halkı temsil eden en üst merci olan Cumhurbaşkanı’ndan (veya Kral’dan) alırlar. 

Parlamenter sistem olarak tanımlanan ve zayıf bir Cumhurbaşkanı ya da Kral’ın bulunduğu ülkelerde kriz zamanlarında ortaya çıkan hükümetler çoğunlukla koalisyon hükümetleridir. Parlamentoda aldıkları desteğe göre zayıf ve güçlü koalisyonlar olarak ortaya çıkan koalisyon hükümetleri asgari ortak paydalar bulunarak iki veya daha fazla parti tarafından kurulurlar; ancak bu partiler ilkeleri ve hedefleri gereği ortak paydalar dışında kalan alanlarda aktif olarak çalışmaya ve hükümet gücünü kendi çıkarları için kullanmaya devam ederler. Bu durum kurulan koalisyon hükümetinin devlet mekanizmasının bütünüyle halk ve ülke yararına ve bir tek hedefe doğru ilerleyecek şekilde çalışmasını engeller. 

Bir ülkedeki siyasî istikrarsızlığın bir sonucu olarak doğan koalisyon kavramının tanımı ve taraflar arasında yapılan protokol gereği paylaşılan bakanlıklar ve kurumlar dolayısıyla herhangi bir koalisyon hükümeti devlet mekanizmasını bütün unsurlarıyla koordineli olarak işletemediği/ işletemeyeceği için ek siyasî istikrarsızlıklar üretir, siyasî istikrarsızlığın neden olduğu -başta ekonomik olmak üzere- birçok sorun kontrol edilemez bir şekilde doğar ve büyür. Toplumlar hükümetlerden istedikleri birçok şeyi elde edemez, refah düzeyi azalır ve özgürlükler kısıtlanır. 

Gerçekte parlamentodaki desteğine bakılmaksızın herhangi bir koalisyon hükümetinin zayıf bir hükümet olduğu ve üreteceği istikrarsızlıkların devleti ve toplumu gelişmek bir yana gerileteceği açıktır.

Avrupa Birliği’nde neredeyse bütün ülkeler koalisyon hükümetleri ile yönetilmektedir. Avrupa’nın siyasi ve ekonomik olarak lokomotif ülkeleri sayılabilecek Almanya, Fransa (Yarı Başkanlık), İtalya, İspanya, Polonya, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya gibi ülkeler uzun süredir koalisyon hükümetleri ile yönetilmektedir ve bunun sonucunda da yaşlı kıta gün geçtikçe -siyasi, ekonomik ve demografik olarak- zayıflamış ve her türlü uluslararası rekabetin yürütüldüğü temel çatışma alanı olmuştur. (1) 

Avrupa’nın 2008’de ABD merkezli ekonomik krizin tetiklediği küresel kriz ve Avrupa Birliği’nin zayıf üye hükümetler ve liberal solu egemen kılmaya, milliyetçi partileri aşırı sağ diyerek aşağılamaya ve sitem dışına itmeye çalışan kurumsal politikaları dolayısıyla bütünüyle koalisyon hükümetlerine zorlanması, ona küresel rekabet gücünü kaybettirmiş, onu (Brexit’le birlikten ayrılan İngiltere ve ortağı) ABD, Çin ve Rusya rekabetinde aktör olmak yerine pazarlıkların konusu olmaya mahkûm etmiştir. 

Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlayan ve halen süren savaş Avrupa’nın çoğunlukla üç partiden oluşan zayıf koalisyonlarla yönetilmesinin doğal ve kaçınılmaz sonucu olduğu gibi, egemen liberal-sol literatüre göre ‘Aşırı Sağ’ olarak tanımlanan dindar, milliyetçi ve ırkçı partilerin yükselişi Avrupa Birliği’nin LGBT’yi destekleyen ve baskın güç haline getiren liberal sol yapısının ve seçmen özgürlüklerini kısıtlayıcı ve temel özgürlüklere aykırı (Polonya, Macaristan, kısmen de İtalya’ya yönelik) ekonomik ve politik yaptırımlarının da bir sonucudur. 

Görüldüğü üzere, liberal sol eğilimli Demokrat ABD yönetimleri ile eşgüdümlü olarak çalışan Avrupa Birliği kurumlarının, üye ülkeleri koalisyonlara zorlayarak yönetilebilir bir kıta tasarımlarını gerçekleştirirken amaçladıkları şey Avrupa uluslarının refahı ve mutluluğu değildir; tam aksine belirgin bir şekilde ‘insanlık düşmanı’ satanist amaçlar güden karanlık ve gizli bir örgütün hakimiyetinin tamamen tesis edilmesidir.

Ekonomik gerilemesi derinleşerek süren ve özellikle ekonomik eşitsizliklerin zirveye çıktığı üye ülkelerden oluşan Avrupa Birliği’nin, 2019-2002 Covid-19 salgınındaki yönetim zaaflarıyla yetersizliği tescillenmiş, 7 Ekim 2023’te başlayan ve sekiz aydır süren İsrail’in Gazze soykırımına yönelik etkisiz politikaları Avrupa’nın küresel politikalar rekabetinde gerilemesini hızlandırmış ve insan hakları ve özgürlükler bağlamında da liderliğine son vermiştir. 

Bu bağlamda neredeyse kurulduğundan beri koalisyonlarla yönetilen İsrail’de, en büyük destekçisi ABD Başkanı Joe Biden soykırıma son verecek bir anlaşmanın zamanının geldiğini söylemesine rağmen, Netanyahu liderliğindeki zayıf koalisyon hükümetinin aşrı sağcı ve siyonist ortaklarının hükümeti yıkmakla tehdit ederek Gazze soykırımını 2024 sonuna kadar sürdüreceklerini ilan etmesi de koalisyonların nasıl soykırım gibi insanlığa karşı suçları da barındıran büyük kötülükleri üretebildiğini de kanıtlamaktadır.

1960 darbesi sonrası birkaç tek parti iktidarı dışında 2002 yılına kadar koalisyon hükümetleri ile yönetildiği dikkate alındığında Türkiye’nin siyasi istikrarsızlıklarının ve buna bağlı olarak kişisel özgürlükler ve demokrasi dahil her açıdan geride kalmasının da yine, ABD, İngiltere ve Avrupa tarafından planlanan ve NATO tarafından uygulanan üst satanist tasarımların eseri olduğunu söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. 

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin şu anda yaşadığı istikrarsızlıklar Türkiye’nin yaklaşık kırk yıllık yakın geçmişinde bütünüyle vardır. 2002 sonrası Erdoğan liderliğinde kurulan tek parti iktidarları, yine bir NATO tasarımı olan 2016 askerî darbesinin durdurulması sonrası 2017 yılında yapılan referandumla ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ devreye girene kadar parlamenter sistemle devleti yönetmiş, ancak 1982 anayasası ile yetkileri arttırılan ancak hiçbir sorumluluk yüklenmeyen Cumhurbaşkanı’nın engelleri ile karşılaşmıştır.

2017 referandumu ile kabul edilen anayasa değişikliği Türkiye’de hükümet kurulma sorununu ortadan kaldırmış olmasına rağmen iyi tasarlanmamış seçim sistemi dolayısıyla Cumhurbaşkanı adaylarının geçerli seçmen oyunun yarısından fazlasını alma şartı birbirinden farklı ideolojik örgüye ve siyasi felsefeye sahip partileri koalisyona zorlamıştır. (2) 

Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk kez uygulandığı 2018 ve 2023 seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanı olmasına rağmen mecliste yasa çıkaracak çoğunluğa sahip olamamış ve Cumhur İttifakı çerçevesinde yarı başkanlıkla yönetilen Fransa’da olduğu gibi, meclis koalisyonuna mahkûm olmuştur. 

Sonuç olarak da devlet mekanizmasının işleyişinde ve tek parti iktidarlarının vaatlerini yerine getirmesinde zaaflar yaşanmış, koalisyon bir güçsüzlük vesilesi olarak (2018’de ilk turda seçilmesine rağmen, 2023’te ancak ikinci turda seçilebilen) Erdoğan’ın ve partisinin toplumsal desteğini aşağıya çekmiştir. 

Sonuçları etkileyecek orandaki Ak Parti seçmeninin sandığa gitmediği 2024 yerel seçimlerinde Millet İttifakı adı altında koalisyon oluşturan, terör ve darbe destekçisi CHP-HDP (DEM)-İP-GEP-DAP-DP gibi partilerin karşısında alınan tarihî mağlubiyet de Cumhur İttifakı içerisinde yaşanan çıkar çatışmalarının ve rekabetin doğal bir sonucu olmuştur. (3) 

Erdoğan’ın yeni anayasa hazırlanmasına yönelik çağrısı Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler tarafından desteklense de, Millet İttifakı olarak adlandırılan dışa bağımlı koalisyonun buna destek vermesi beklenmemektedir.

Türkiye 2002-2024 yılları arasında yaşadığı hızlı ve sistematik yükselişi sürdürmek ve ABD, Rusya ve Çin arasında süren rekabete dördüncü bir güç olarak girmek istiyorsa koalisyonlara mahkûm olmayacağı bir seçim sistemi (4) üretmek, seçmenlerin yeterliliklerine (5) yönelik standartları değiştirmek, siyasetçilerin niteliklerini (6)  güçlendirmek ve 2002 öncesinde olduğu gibi ABD, İngiltere ve Avrupa’nın bu kez NATO dışında tasarladığı karanlık planlarda kullanılan birer siyasî aparat olmak dışında herhangi bir iddiası bulunmayan küçük partileri, parti yeterliliklerine (7) yönelik standartları güçlendirerek sistem dışına itecek bir strateji geliştirmek zorundadır.

<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 31.05.2024, Sonsuz Ark, Dûrira | Post-Analitik Bakışlar


Dûrira | Post-Analitik Bakışlar

Seçkin Deniz Yayınları


Dipnotlar:

(1) https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_with_coalition_governments
(2) https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/120667/-cumhurbaskanligi-huk-met-sistemi-dogrudan-milletimizin-iradesiyle-hayata-gecirilen-tek-yonetim-reformudur-
(3) https://www.ysk.gov.tr/tr/31-mart-2024-secimi/46637316
(4) https://www.sonsuzark.com/2024/04/sa10690sd3076-durira-post-analitik.html
(5) https://www.sonsuzark.com/2024/03/sa10650sd3052-durira-post-analitik.html
(6) https://www.sonsuzark.com/2024/03/sa10664sd3060-durira-post-analitik.html
(7) https://www.sonsuzark.com/2024/04/sa10677sd3068-durira-post-analitik.html

Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı