10 Temmuz 2023 Pazartesi

SA10261/SD2800: Kissinger'ın Son Uyarısı

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, Toby Green ile birlikte 'The Covid Consensus' adlı kitabın ortak yazarı, UnHerd köşe yazarı ve çevirmeni Thomas Fazi'ye aittir ve 1938'de Yahudi ailesiyle Almanya'dan ABD'ye kaçan, 1982'de kendi kârlı jeopolitik danışmanlık şirketi Kissinger Associates'i kuran ve halen bu şirketi yöneten, eski bir istihbarat ajanı ve 'Kanlı Amerikan Yüzyılı'nın son elli yılının mimarlarından olduğu halde, ironik olarak 1973 Nobel barış ödülünü alan eski ABD Dışişleri bakanlarından Henry Alfred Kissinger'a ve ABD Başkanı Joe Biden'ın Kissinger'ın uyarıları hilafına uyguladığı son dönem neo-con politikalarına odaklanmaktadır. "Kissinger'ın yabancı hükümetler hakkındaki kapsamlı bilgisini ve bu hükümetlerle olan yakın ilişkisini - iktidara gelmesine yardımcı olduğu birkaç diktatörlük de dahil olmak üzere - American Express, Coca-Cola, Daewoo, Heinz, Ericsson, Fiat ve Volvo gibi dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarının çıkarlarını ilerletmek için kullandığı bir sır değildir. " diyen analistin uyarısı dikkat çekicidir: "Kissinger gibi bir ağır topun sözlerinin bile bugün Washington'da dikkate alınmaması, onun modern Amerika'nın bir mimarı olmaktan çok bir ürünü olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. İyi ya da kötü, Henry Kissinger'ın yüzyılı Amerikan yüzyılıdır ve her ikisi de sona ermek üzeredir. Ancak burada da ABD müesses nizamının Kissinger'ın son uyarısı üzerinde düşünmesi iyi olacaktır: Amerika'nın can çekişen hegemonyasını korumak için giderek daha çaresiz hale gelen girişimleri ülkeyi kurtarmayacaktır. Aksine, sadece düşüşünü hızlandıracak ve dünyayı kaosa sürükleyecektir." Türkiye Yüzyılı'nın başladığı 2023'te dikkate alınması gereken bu gerçekliğin Türkiye'nin çıkışına hizmet edecek şekilde dönüştürülmesi gerekmektedir.
Seçkin Deniz, 10.07.2023, Sonsuz Ark 

The US and the War Crimes in the War on Terror

Kissinger’s final warning

"Yaşadığı yüzyılın arifesinde, Washington'ın adamı sürgüne gönderildi."

Kissinger'ın yüzyılını nasıl anacağınız, "Kissinger savaşları"nın neresinde yer aldığınıza bağlıdır. Muhaliflerine göre Henry Kissinger, ABD'nin küresel üstünlüğünü eşsiz bir acımasızlık ve alaycılıkla sürdüren bir emperyalistti. Destekçilerine göre ise diplomatik bir deha ve bir barış yapıcıydı.


Orijinal "imperealist" (Howard L. Sachs/CNP/Getty Images)

The Trial of Henry Kissinger-Henry Kissinger'ın Davası adlı kitabında Christopher Hitchens, Kissinger'ın "savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve cinayet işlemek için komplo kurmak, adam kaçırmak ve işkence yapmak da dahil olmak üzere genel ya da örfi veya uluslararası hukuka karşı işlenen suçlardan" yargılanması çağrısında bulunmuştur. 

Ona göre Kissinger Doktrini tehlikeli bir şekilde açıktı: ABD, demokratik yollarla seçilmiş hükümetlere karşı komplo kurmak da dahil olmak üzere, çıkarlarını savunmak için dünyanın herhangi bir yerine müdahale etme hakkını saklı tutuyordu.

Bu kendini çeşitli şekillerde gösterdi: Kissinger'ın Pinochet'nin Şili'de Allende'nin sosyalist hükümetini şiddet kullanarak devirmesine ve ardından gelen 17 yıllık diktatörlüğüne verdiği destek; Jorge Videla'nın aynı derecede acımasız Arjantin askeri cuntasını onaylaması; Endonezya'nın Doğu Timor'u işgalini ve bunu takip eden devlet destekli terör kampanyasını mümkün kılması; Bangladeş'te şok edici zulümler işleyen Pakistan'a verdiği gizli destek; ve Nixon'ın tarafsız Kamboçya ve Laos'a karşı yürüttüğü ve tahminen 150.000 sivilin ölümüne neden olan gizli bombalama kampanyasını teşvik etmesi

Kissinger yönetimindeki ABD müdahaleciliği o kadar geniş kapsamlıydı ki, 1976'da 33 yaşındaki Joe Biden onu "küresel bir Monroe Doktrini" ilan etmeye çalışmakla suçlamıştı.

Kissinger tarafından işlenen tüm suçlar arasında Çinhindi bombalama kampanyası belki de en lanetlisidir. Pulitzer ödüllü tarihçi Greg Grandin, Kissinger's Shadow (Kissinger'ın Gölgesi) adlı kitabında yıkımın boyutlarını anlatmıştır. Grandin, Amerika Birleşik Devletleri'nin Çinhindi'ne "trilyonlarca şarapnel parçası - ya bilyalı rulmanlar ya da jilet gibi keskin dikenli oklar" attığını yazdı.

Laos'ta Amerikan pilotları "her bir vatandaş için bir ton patlayıcı" yerleştirdi ve bu patlayıcılar Laoslu erkekleri, kadınları ve çocukları sakat bırakmaya ve öldürmeye devam etti. Kissinger'ın "büyük stratejisinin" çizilmiş bir portresi olarak, Hitchens'ın Kissinger'ın eylemlerinin "insan yaşamına ve insan haklarına karşı duygusuz bir kayıtsızlığı" ortaya koyduğu sonucuna katılmamak zor ve buna demokrasiyi de ekleyebiliriz.

Watergate nedeniyle itibarı büyük ölçüde (ve kuşkulu bir şekilde) zedelenmeyen Kissinger, 1982'de kendi kârlı jeopolitik danışmanlık şirketi Kissinger Associates'i kurdu ve halen bu şirketi yönetmektedir. 

Yürüttüğü çalışmalar hakkında nispeten az şey biliyoruz. Şirketin gizli "müşteri listesini" teslim etmesi için kongre düzeyinde çeşitli girişimlerde bulunuldu ancak hepsi başarısız oldu. 1989'da Senatör Jesse Helms, Lawrence Eagleburger'i (Kissinger'ın protégé'si ve Kissinger Associates'in bir çalışanı) Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak onaylamayı düşünmeden önce kendisine bu listenin gösterilmesini talep etti. Kissinger 2002 yılında, listeyi kamuoyunun incelemesine sunmak yerine 11 Eylül Komisyonu başkanlığından ayrılmayı tercih etti.

Ancak Kissinger'ın yabancı hükümetler hakkındaki kapsamlı bilgisini ve bu hükümetlerle olan yakın ilişkisini - iktidara gelmesine yardımcı olduğu birkaç diktatörlük de dahil olmak üzere - American Express, Coca-Cola, Daewoo, Heinz, Ericsson, Fiat ve Volvo gibi dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarının çıkarlarını ilerletmek için kullandığı bir sır değildir

Grandin'in yazdığı gibi: "Kissinger Associates, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından eski Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ve Latin Amerika'da gerçekleşen özelleştirme dalgasının erken dönem oyuncularından biriydi ve yeni bir uluslararası oligarşik sınıfın oluşturulmasına yardımcı oldu."

Yine de Kissinger'ın sözde kötülüğünü savunan her tarihçiye karşılık, onun diplomatik dehasını öven bir başkası vardır. Bu ikinci grubun belki de en ünlü temsilcisi, iki ciltlik biyografisinin ilk yarısını yayınlayan Niall Ferguson'dur. 

Ferguson gibiler için Kissinger'ın işlediği suçlar, komünizme karşı verilen ve ABD'nin kazandığı Kutsal Savaş adına meşrulaştırılmıştır. İlk ciltte yazdığı gibi: "Stratejik açıdan marjinal ülkelerdeki can kayıplarına odaklanan argümanlar - ki Arjantin, Bangladeş, Kamboçya, Şili, Kıbrıs ve Doğu Timor'u tanımlamanın başka bir yolu yoktur - şu soruya karşı test edilmelidir: her bir durumda, alternatif bir karar ABD'nin Sovyetler Birliği, Çin ve büyük Batı Avrupa güçleri gibi stratejik açıdan önemli ülkelerle ilişkilerini nasıl etkilerdi?". 

Ferguson'a göre ispat yükümlülüğü, farklı politikaların "nasıl daha iyi sonuçlar doğuracağını" gösterme konusunda eleştirmenlere aittir.

Kissinger'ı savunanlar daha ikna edici bir şekilde onun diplomatik başarılarına odaklanıyor ki bu başarılara itiraz etmek zor. Amerika'nın Sovyetler Birliği ile ilişkilerinin yumuşaması; ABD-Çin ilişkilerinin normalleşmesi; 1973 Yom Kippur Savaşı'nın ardından Arap-İsrail ateşkesi; Vietnam Savaşı'nı sona erdiren Paris Barış Anlaşmaları - hepsi dünyaya daha fazla barış getirdi ve hepsi Henry Alfred Kissinger tarafından planlandı.

Peki Kissinger bir baş emperyalist miydi yoksa bir baş barışçı mı? Bir anlamda ikisi de değildi. Kissinger savaşlarının her iki tarafı da onun yetmişli yıllarda ABD dış politikası üzerindeki etkisini aşırı vurgulama eğiliminde olup, oyundaki daha derin sistemik eğilimleri göz ardı etmektedir. 

Kissinger'ın agresif müdahaleciliği söz konusu olduğunda, bu, hem görevinden önce hem de sonra Amerikan İmparatorluğu'nu karakterize eden "yapısal" şiddetin daha büyük resmi içinde konumlandırılmalıdır. O halde Kissinger bir açıdan kendisinden bekleneni yapmıştır. Ne de olsa 1945 sonrası hemen her Amerikalı devlet adamı insanlığa karşı suç işlemekle itham edilebilirdi - elbette bu tür suçlamaların büyük ölçüde tutmamasının nedeni de budur.

Benzer şekilde Kissinger'ın diplomatik çabalarının da Soğuk Savaş sırasında ABD politika yapımına hakim olan daha geniş "realist" konsensüs içinde konumlandırılması gerekir. Bu çerçeve ABD'nin kendi çıkarlarının peşinden gitmesi gerektiğini, hatta bunu acımasızca yapması gerektiğini kabul etmekle birlikte, Soğuk Savaş'ın "çok kutuplu" gerçekliğinin Amerika ile diğer yerleşik (Sovyetler Birliği) veya yükselen (Çin) güçler arasında, özellikle de nükleer silahlar çağında, bir tür denge kurmak anlamına geldiğinin de farkındaydı.

Ancak farklı bir perspektiften bakıldığında, her iki kampın da haklı olduğu iddia edilebilir: Kissinger hem bir emperyalist hem de bir realistti - bir "imperealist" de denebilir. Gerçekten de Kissinger, kariyeri boyunca Amerika'nın kendisini, başta demokrasi olmak üzere değerlerini dünyanın geri kalanına yaymak için yarı-dinsel bir "açık kader" ile donatılmış eşsiz bir ulus olarak görme eğiliminin tehlikelerine karşı sürekli uyarılarda bulunmuştur. Bunun yerine, ABD'nin ulusal çıkarlarının diğer güçlerin çıkarlarıyla dengelenmesine yönelik sert bir değerlendirmeye dayanan bir yaklaşımı savunmuştur.

Kissinger'ın bakış açısına göre bu, Soğuk Savaş sonrası dünyada daha da doğruydu. 1994 tarihli Diplomacy-Diplomasi adlı anı kitabında, beş ya da altı büyük güç tarafından karakterize edilen bir uluslararası sistemde düzenin ancak farklı ulusal çıkarların uzlaşmasından ve karşıt değerlerin meşruiyetinin kabul edilmesinden doğabileceğini savunmuştur. 

Bununla birlikte, Amerika'nın tek ve en güçlü küresel güç olarak ortaya çıkmasının bunu pek mümkün kılmadığını; aksine, dünyayı Amerika'nın imajına göre yeniden şekillendirme iddiası altında küresel gündemi tek taraflı olarak dikte etmek isteyen ABD müesses nizamındaki hizipleri güçlendirme riski taşıdığını kabul etti.

Elbette tam da böyle oldu. Doksanlı yıllardan bu yana Amerikan dış politikası, herhangi bir alternatif gücün yükselişinin ABD üstünlüğüne karşı hayati bir tehdit oluşturduğu görüşüne dayanan saldırgan emperyalizm ile ahlakçı demokrasi-otoriterliğe karşı Manicheizm'in sapkın bir karışımı ile karakterize edilmektedir. 

Bu sıfır toplamlı paradigmanın, "Batı değerlerine" ve ABD liderliğindeki küresel düzene açıkça meydan okuyan iki uygarlık süper devletinin (Çin ve Rusya) ortaya çıkmasına rağmen ABD dış politikasına hakim olmaya devam etmesi özellikle endişe vericidir. Bu da kaçınılmaz olarak dünyayı küresel bir çatışma yoluna sokmaktadır. Biden'ın dış politikası bu anlamda baştan sona neo-muhafazakârdır.

Bu nedenle Kissinger'ın Washington'daki konsensüsle giderek daha fazla ters düşmesi şaşırtıcı değil. Son yıllarda defalarca Amerika'nın Rusya ve Çin'e yönelik çatışmacı yaklaşımına karşı çıktı ve yeni bir Soğuk Savaş riskine karşı uyarıda bulundu. 

Örneğin 2016'da Donald Trump'a müzakere edilmiş bir çözümün parçası olarak Kırım'ı Rusya'nın bir parçası olarak kabul etmesini tavsiye etti ve geçen yıl ABD ve NATO'nun tedbirsiz politikalarının Ukrayna'nın işgalini tetiklemekten kısmen sorumlu olduğunu öne sürdü (ancak kısa süre önce bu noktada Ukrayna'nın NATO'ya katılmasının Rusya'nın çıkarına olacağını da savundu). 

Bu arada The Economist'e verdiği son röportajda Amerika'yı Tayvan politikasını yeniden gözden geçirmeye ve Çin ile ilişkilerini onarmaya çağırdı. Geçtiğimiz Ağustos ayında yaptığı açıklamada "Rusya ve Çin ile kısmen bizim yarattığımız meseleler yüzünden, nasıl sonuçlanacağı ya da neye yol açacağı konusunda hiçbir fikrimiz olmadan savaşın eşiğindeyiz" dedi.

Kissinger gibi bir ağır topun sözlerinin bile bugün Washington'da dikkate alınmaması, onun modern Amerika'nın bir mimarı olmaktan çok bir ürünü olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. İyi ya da kötü, Henry Kissinger'ın yüzyılı Amerikan yüzyılıdır ve her ikisi de sona ermek üzeredir. Ancak burada da ABD müesses nizamının Kissinger'ın son uyarısı üzerinde düşünmesi iyi olacaktır: Amerika'nın can çekişen hegemonyasını korumak için giderek daha çaresiz hale gelen girişimleri ülkeyi kurtarmayacaktır. Aksine, sadece düşüşünü hızlandıracak ve dünyayı kaosa sürükleyecektir.

Thomas Fazi, 24 Mayıs 2023, UnHerd

(Thomas Fazi, UnHerd köşe yazarı ve çevirmenidir. Son kitabı Toby Green ile birlikte yazdığı The Covid Consensus'tur.)


Seçkin Deniz, 10.07.2023, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı