8 Temmuz 2023 Cumartesi

SA10258/SD2798: Sıkıntı (Roman); 5. Bölüm-Dağ 33

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Dünyadaki herkese internetle ulaşacaklardı ve onları yüzlerce yıldır oluşturmaya çabaladıkları ‘Kültür Birliği’nin bir kölesi yapacaklardı. Bu şeytanî büyüden herkesin haberdar olması gerekiyordu. Bu sebeple bana ulaşan yirmi iki ‘Bekçi’ her geçen dakikanın büyük bedellere yol açacağının farkındalardı."

Şaka yapmıyordum, tatlı bir ikazdı benim yaptığım; bugüne dek koruduğum, bir kale gibi muhkem hâle getirdiğim kişisel alanımın hasar gördüğünün farkındaydım ve aşırı derecede kaygılanıyordum. İD ile Cevval’in Allah’ın çerçevesini belirlediği hayat biçimine tamamen aykırı olarak inşâ edilen ‘normal’ dünyası, İD ve Cevval dahil milyarlarca insanın ruhunu öldürmüştü, öldürmeye devam ediyordu.

‘Ruh öldürme’ bir oyun değildi; ama satanistler tarafından özel olarak tasarlanmış bir senaryonun sahneye konulmasından başka da bir şey değildi. Bu, Schopenhauer’dan etkilenen İrlandalı şair ve oyun yazarı William Butler Yeats’in kavramlaştırdığı ‘Kültür Birliği’ni hedefleyen olağandışı satanist-masonik bir tasarımın sonucu olduğu için insanı Allah’ın yolundan uzaklaştırmaya odaklıydı ve sonuç alıyordu.

Kültür Birliği’ni şiirle, romanla, tiyatroyla, sinemayla, modayla, psikolojik ve sosyolojik mühendislik projeleriyle yapmışlardı ve yapmaya devam ediyorlardı. Tek hedefleri vardı; standartlarını kendilerinin belirlediği bir normal oluşturmak ve bütün insanlığı Allah’a düşman bu normalle yaşar hale getirmek.

Oysa Ankebût Suresi’nin 64. ayeti, onların asla bütün insanlığa sonsuza dek hükmedemeyeceğini bildiriyordu:

‘Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!’

Allah’a iman ve itaat eden kendi normalimi korumalıydım; öldürülmesine izin vermemeliydim. Onlar yalnız değildiler, ben de yalnız değildim. Onlar birbirini etkiliyordu, ben dileyen herkes gibi, Allah’tan yardım istiyor ve alıyordum. Gerçeküstü dedikleri büyüye karşı Allah’ın bütün evreni kuşatan hâkimiyetini seçmiştim.

Schopenhauer’ın etkisi gerçeküstü ‘silsile akıl’ ile ilerleyen ve genişleyen satanist bir etkiydi. William Butler Yeats, 20. yüzyıl edebiyatının esas figürlerinden biriydi, uzun yıllar boyunca dramatik teorisinin üzerinde çalışmış, sahnedeki imge birliğinin seyircide İbni- Arabî’nin şahsında temsil edilen Vahdet’ül Vücûd safsatasının bir kopyası olan Varlık Birliği duygusuna ve bunun da toplumun genelinde bir tür Kültür Birliğine yol açacağı bir tiyatro üretmeyi amaçlamıştı.

W.B. Yeats, büyü ile ilgilenen birçok gizli topluluğa üyeydi. Masonluk, Gül Haç Kardeşliği, Teozofi ve Altın Şafak gibi pagan, okült ve ezoterik bilginin kayıt dışı alanlarında, pagan veya neo-pagan duyarlılıkla çalışıyordu.

Arthur Schopenhauer’ın yanında, Friedrich Nietzsche ve Friedrich Schiller gibi Alman filozof ve düşünürlerini okumuştu; dramatik teorisi üzerinde güçlü etkileri vardı. Carl Gustav Jung ve Sigmund Freud'un psikoanalitik çalışmalarının etkisi, kendi sanat tiyatrosunu oluşturmak için ürettiği dilde, ritüellerde, sahnelemede ve maskelerin farklı tezahürlerinde ortaya çıkıyordu.

Bugün okuyan, izleyen her göz, duyan her kulak, söz söyleyen dil ve davranan vücut üzerinden ne gördüğünü, izlediğini ve duyduğunu dışarıya yansıtıyordu; William Butler Yeats’ın ve satanist arkadaşlarının kültür birliğini hedefleyen büyülerinin ne kadar çok işe yaradığını bütün Avrupa’da ve Amerika’da en geniş haliyle görebiliyorduk.

Başarmışlardı; insanlar anne ve babaları dahil hiç kimseye güvenmiyorlardı, bireyselleşme artık hazcı bir hayat felsefesinin temel hedefi olarak öğretiliyordu.

Oysa insan yalnız bırakılarak içten çökertiliyordu; karşılıksız akraba ve arkadaş sevgisi, karşılıklı saygı, dostluk özel olarak öldürülüyor ve güvensizlik alanı oluşturuluyordu. Bir anne-baba ya da kardeş uyarısı, bir dostun gerçeği hatırlatan acı sözü, kutsal ve değerli olarak kültürün içerisinde taşınan bir söz ya da bir ayet insanın çevresinden hızla uzaklaştırılıyordu.

Satanist büyünün ara amacı bütün savunma araçlarını insanın elinden alarak kendi özgün kişiliğini korumasını imkânsız hale getirmekti. Bu amaca uygun olarak ortaya konan bütün eserler, insanları ait oldukları kültürden, değerlerden ve inançlardan kopararak yeni tasarlanmış şeytanî kültürün sağladığı sınırsız özgürlüğü arzulayan ‘bir tek kültür’ün mahkûmu hâline getiriyorlardı.

Bu zehirli tasarımın ürettiği kitapları okumayan, tiyatroları ve sinemaları izlemeyen insanların ve toplumların kendi özel alanlarını koruduklarını biliyordum, ama onların büyük çoğunluğu bunu bilinçli olarak yapmıyorlardı; zihnin tüketim maddeleri olarak bu satanist sanat ürünleri ulaşılması güç ve pahalı şeylerdi.

İnternetin dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamaya çalışan kendilerini ilerici solcu olarak pazarlayan satanist sermaye sahiplerine ait olan Big Tech şirketlerinin internet içeriklerinin ulaşılabilir ve ucuz olmasını sağlamak istemeleri başka türlü açıklanamazdı; kitap, dergi, tiyatro ve sinema eski geleneksel tüketim yapılarıyla ulaşılmaz ve pahalıydı çünkü.

Dünyadaki herkese internetle ulaşacaklardı ve onları yüzlerce yıldır oluşturmaya çabaladıkları ‘Kültür Birliği’nin bir kölesi yapacaklardı. Bu şeytanî büyüden herkesin haberdar olması gerekiyordu. Bu sebeple bana ulaşan yirmi iki ‘Bekçi’ her geçen dakikanın büyük bedellere yol açacağının farkındalardı.

Elçiliğin dinlenme odasında çay içiyorduk, İD ve Cevval sohbet ediyorlardı; ben sessizce onları dinliyordum. İkisine de ayrı ayrı zamanlarda düşündüklerimi anlatmıştım. Onların da bu satanist ruh öldürme oyunundan kurtulmalarını istiyordum. Onların da gerçeği bilmeleri gerekiyordu; biliyorlardı belki ama ‘şeytanî normal’in cazibesi daha tatlı geliyor olabilirdi onlara.

Her yere daha kolay ulaşan kitaplar, tiyatro ve sinemadan önceki ilk katilleriydi ruhların; elbette bütün kitapları kastetmiyordum, Kur’an’ı taklit ederek insana normal dayatan kitaplardı hedefe koyduklarım.

Kitapların olmadığı ya da ulaşmadığı yerlere ulaşan tiyatroların olduğu tarihleri de göz ardı etmiyordum; fakat bu durum kitapların ruhların ilk katilleri olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Çünkü hedefe koyduğum o kitaplar Allah’ın gönderdiği ve dirilişi simgeleyen ilahi kitapların ürettiği normali beslemeyi değil yok etmeyi amaçlıyorlardı.

Adildim, adil olmaya kararlıydım.

İD, Cevval’e benim bir roman yazdığımı söyledi sohbet esnasında. Bu olanların hepsini de yazacağımı ekledi heyecanla. Cevval çok şaşırmıştı. Çayından bir yudum aldı ve bana döndü:

‘Sen ve roman yazarlığı?’ dedi gözlerini iri iri açarak. ‘Hangi ara fırsat bulup yazıyorsun ya da yazacaksın romanı bu kadar işin ve yoğunluğun içinde?’

‘Bilmem!’ dedim gülümseyerek. ‘Yirmi dört saati içeriden esnetebilirim belki!’

‘Dalga geçme!’ dedi Cevval hafif kızar gibi yaparak. ‘Sen bir roman yazacaksın öyle mi? Kafanın nasıl çalıştığını biliyorum senin. Bu muhteşem bir şey olur aslında. Yüksek zekâ oyunları, kurulan inanılmaz bağlar ve keskin bir mantık zinciriyle donanmış inandırıcı bir dil. Konusunu merak bile etmiyorum; sen büyük bir nedenin olmazsa böyle bir işe girişmezsin!’

İD heyecanla söze girdi:

‘Ben de içeriğini çok merak ediyorum, bir an önce bitirse de okusam!’ dedi.

‘Bir tebliğ romanı yazmazsın sen bence!’ dedi Cevval. ‘Sana yakışmaz öyle geleneksel yaklaşımlar!’

‘Tebliğ ya da adı başka şey; bütün kitaplar ideolojik bir perspektifle yazılmıyor mu Cevval!’ dedim. ‘Hepsi Allah’ın gönderdiği kitapların yerine geçip bir şeyler öğretmeye kalkmıyorlar mı?


<< Önceki                      Sonraki>>


[29.06.2023, (5/67 (491))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 08.07.2023, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı