19 Nisan 2021 Pazartesi

SA9159/SD2032: Sıkıntı (Roman); 2. Bölüm-Yer 21

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"‘Bekçi’ düşünülmesi imkânsız hale getirilen bir gerçeği, sıradan, anlaşılabilir bir düzleme indirgeyerek insanlığın nasıl aldatıldığını sabırla anlatıyordu. İnsanlar Şeytan’ı ya da Şeytan’ın kölelerini suçlamıyor Yahudileri ve Hristiyanları suçluyordu. Bu kısırdöngüden çıkmanın tek yolu gerçeğin farkında olan Yahudilerin ve Hristiyanların da kendilerini Şeytan’a tapanlardan ayırmaları gerektiğini anlatmaktı. Tanrı, ancak hangi Tanrı? "


Günümüz dünyasının dününü bilmemek ya da o dünyaya ait gizli ilişkiler ağının farkında olmamak gibi bir seçeneği yoktu artık insanlığın. Din, her türüyle ve her parçasıyla insanların hayatlarından çıkarılmıştı. İnsan yaratılış amacından uzaklaştırılmış ve İnsan’a düşman olan Şeytan’ın belirlediği standartlar egemen olmaya başlamıştı. 

Batı ve etkisindeki bütün ülkeler artık ‘Dinsiz’ bir hayat dayatıyorlardı bütün insanlara. Türkiye’de de bu süreç 2002’ye kadar derin ve kanlı bir şekilde ilerlemiş, 2002’den sonra da seri saldırılarla devam ederek 15 Temmuz 2016’ya kadar sürmüştü. 

Görünürde FETÖ’nün bulunduğu 15 Temmuz askerî darbesi devlet sistemi olarak ABD’nin kullanıldığı son kanlı müdahalelerden biriydi ve Erdoğan liderliğindeki Türkiye halkı tarafından durdurulduğu için tarihî dönüm noktasıydı. 1808’de III. Selim’in tahttan indirilip öldürüldüğü andan bu yana yaşadığımız kanlı tarihin değiştiği andı.

İngiltere, Fransa ve sonrasında ABD yeni ‘Satanist Merkez’ olarak insanlığın geleceğinin tasarlandığı bir devlet olarak kurulmuştu. Ne var ki görünürde ABD’nin ‘Kurucu ataları’ Tevrat ve İncil esaslı bir Hristiyanlık türü üzerinden insanlara eşitlik, özgürlük, adalet, özyönetim ve kardeşlik vaat ediyorlardı.

‘Yer Yazarı’ yine teknik detaylara odaklanmıştı ve kendi anlatılarından gerçeği anlamamızı sağlıyordu:

Michael Novak tarafından On Two Wings: Humble Faith and Common Sense at the American Founding'den yayıncının izniyle uyarlanmıştır (Encounter Books, San Francisco, CA, © 2002, ss. 8-12; http: //www.encounterbooks. com.tr).

“Robert Bellah, "İncil, on yedinci, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Amerikalıların iyi bilmesi beklenen tek kitaptı" diye yazmıştı. "İncil tasviri Amerika'da oldukça yakın zamanlara kadar hayali düşüncenin temel çerçevesini sağladı ve bilinçsizce kontrolü hala korkunç." Jefferson, Amerika Birleşik Devletleri Mührü için bir tasarım olarak, "İsrail çocuklarının çölde, gündüz bir bulut ve gece ateş sütununun önderliğinde yürüyüşünün bir sembolünü" önermişti. Daha sonra ikinci açılış konuşmasını da aynı imajla bitirmişti: "Ellerinde olduğumuz, babalarımızı eski İsrail topraklarından çıkaran ve onları hayatın tüm ihtiyaçları ve konforu ile aktığı bir ülkeye yerleştiren o Varlığın iyiliğine ihtiyacım olacak."

"Tanrı'nın Amerikan İsrail" imajı, Amerikalılar tarafından yeni ve tarihsel olarak orijinal bir ve yoğun bir şekilde odaklanmaya taşıyan dört yeni perspektifi kullanıma sundu.

Bu yeni perspektiflerden ilki, bir amaç ve ilerleme anlatısıydı. Antik dünyanın Yahudi olmayanları, yıldızların dairesel hareketleri kadar düzenli (düşündüler) zaman döngülerine inanıyorlardı. Ebedi nüksetmeye inanıyorlardı. Ancak 1770-1799 Amerikalıları zamanın döngüsel olduğuna, hiçbir yere gitmediğine, anlamsız bir şekilde daireler çizerek döndüğüne inanmadılar. Tarihin bir başlangıcı olduğuna ve bir amaç için İlahi Takdir tarafından yönlendirildiğine inanıyorlardı... Zaman (kurucuların görüşüne göre) insan özgürlüğünün ortaya çıkması, insanın özgürleşmesi için yaratıldı. Bu amaç, insanların Tanrı'nın önlerine koyduğu ideallere layık şehirler inşa etmeyi tercih etmelerini gerektiriyordu: özgürlük, adalet, eşitlik, özyönetim ve kardeşlik...

Tarih, bu anlamda -açık, amaçlı, özgürlüğe bağlı- bir Yunan ya da Roma fikri değildir. İbrani kaynağı İncil tarihçileri ve peygamberlerinden kaynaklanmaktadır. Muhtemelen Yahudiliğin dünya sahnesine gelmesinden önce yaşamış olan insanların çoğu "ilerleme"yi hiç duymamışlardır. Yunan ve Roma edebiyatı geriye, geçmişin altın çağlarına bakıyordu; zamanın hareketi daireseldi. Yahudiler ve Hıristiyanlar içinse tarih yeni bir yere gidiyordu: Tanrı'nın Yeni Krallığı'na, adalet, sevgi ve barış krallığına, tepede yeni bir şehre...

İkincisi, İbrani metafiziği, var olan her şeyi yoktan yaratan ve bunu gören ilahi ve sevgi dolu bir Yaratıcı'nın gözünde, tüm işleyiş ve amaçlarıyla yaratılıştaki her şeyin anlaşılabilir -saçma değil, mantıkla dolu- olduğuna karar verdi. İyiydi ve onu sevmişti; Depremlerden, sellerden, patlayan volkanlardan, kasırgalardan veya dünyadaki herhangi bir şeyden daha güçlü ve onlardan farklı bir Yaratıcı. Maya Kızılderililerinin Tanrı'yı yağmurla, yılanlarla, kurbağalarla ve çakallarla (karanlıktaki güçlerin hepsi) özdeşleştirdiği gibi, yarattıklarının herhangi bir parçası ile bu Tanrı'yı karıştırmamak gerekir. Bir yandan, dünya kendi içinde ilahi değildir. Öte yandan, Yaratıcısına dokunulamaz, tadına bakılamaz, duyulamaz, görülemez veya koklanamaz. Yaratıcı, dünyadan bağımsızdır; bu nedenle, O'nun ilahiliğini ihlal etmeden dünya incelenebilir, araştırılabilir ve denenebilir. Açıkça söylemek gerekirse, Yaradan insan kategorilerinin ötesindedir, başka kelimelerle ifade edilemez, bu dünyadaki şeylerden hayal edilen veya başka şeyler olarak adlandırılan kelimelerle ifade edilemez. O maddi dünyanın bir parçası değildir. O'nu ararken, kişinin zihnini maddeden ziyade Ruh ve Hakikat yönünde, isimlendirmediğimiz, tarif edilemez birine yöneltmesi daha iyidir...

Üçüncüsü, her şeyden önce alçakgönüllü ve zayıf şeylere değer vererek, Yaradan en az iki yaratığı O'nu tanımak, O'nu sevmek ve tam bir özgürlük içinde (köle olarak değil) Onunla yürümek için yarattı; "Erkek ve kadın, O onları yaptı" (Yaratılış 1:27). Jefferson, İncil metafiziğini özetleyerek, "Bize hayat veren Tanrı, bize aynı zamanda özgürlük verdi," diye yazdı. Özgürlük, Mukaddes Kitabın tesis ettiği ve neredeyse her bölümü kendi ekseni etrafında dönen insani durumdur. Adem, Kral Davut, Petrus, Saul ne yapacak? Özgürlük, evrenin eksenidir, sevgi, insan ve ilahi olasılığın temelidir. Dahası, Amerikan geleneği, yanlış bir özgürlük fikrini -ehliyet- düşünme ve kasıtlı seçimde uygulanan gerçek özgürlükten açıkça ayırdı. Bu yüksek çağrıya rağmen, erkekler ve kadınlar sık sık başarısız oluyor, insanların zayıflığına karşı savunmasız ve zaaflarına karşı kontrol ve denge istiyorlardı.

Dördüncüsü, İbrani metafiziğinde insanın kısa süren hayatı, insanların Tanrı'nın onları yaratma amaçlarına sadık kalıp kalamayacağını test eden bir acı çağı olarak deneyimlenir; baskı altında lütuf gösterelim (veya göstermeyelim). İncil'de, insanlık tarihinin parlak kırmızı çizgisi sadece özgürlük değil, yargılanan özgürlüktür...

Bu özgürlük draması, biri Protestan ve diğeri Katolik olmak üzere iki "whig- çatışmacı İngiliz" tarih teorisini doğurdu. Günümüzde seküler insanlar bile tarihi ilerleme, haklar ve özgürlüğün ışığında yorumluyorlar. Yine de inanmayanlar bu kavramları ne Yunanlılardan ve Romalılardan ne de Aydınlanmış Akıldan aldılar, fakat Yahudi olmayanlar İsa Mesih'in vaazıyla, İbranilerin temel bakış açısını öğrendiler: Yaradan insanlara diğer tüm yaratıklar arasında özel bir yer verdi ve onları özgürleştirdi ve onlara eşsiz bir sorumluluk ve haysiyet bahşetti.

Bu ilişkili kavramlar dizisinin tamamı -zamanın bir başlangıcı vardır ve ilerleme (veya çöküş) Tanrı'nın standartlarına göre ölçülür; dünyadaki her şeyin anlaşılır olduğu ve araştırmanın, icat etmenin ve keşfetmenin hem aklın hem de inancın bir dürtüsüdür; İlahi Yargıç güçsüz ve alçakgönüllülere ilgi gösterirken, Yaradan bize özgürlük ve dokunulmaz haysiyet bahşetti; hayat bir görev ve yargılama zamanıdır; ve bu tarih, insan özgürlüğünün draması olarak anlaşılmalıdır- Bağımsızlık Bildirgesi'ni anlamlandıran arka plandadır. Amerika ve İsrail, ilk İsrail ve ikincisi birbirine ışık tutuyordu."

Bekçi yine Jinfo. Org’dan alıntıladığı şu notu kaynağıyla birlikte vermişti:
Benson Bobrick, Wide as the Waters: The Story of the English Bible and the Revolution It Inspired (Simon ve Schuster, New York, © 2001, s. 297)

"GK Chesterton, Amerika İngiltere'den koparken, ''Amerika bir koloni olarak yaptığı yanlışların çoğunu düşünmüyordu, buna karşılık zaten bir cumhuriyet olarak kendi haklarını düşünüyordu ... [İngilizler] Amerikalı sömürgecileri gerçekten uzaklaştırmadılar, ne de sürüldüler. [Amerikalılar] daha önce giden bir ışık tarafından yönlendirildi.'' demişti. Bu ışık, İncil'deki bir ışıktı ve İngilizce İncil'in onlara vermiş olduğu bir ışıktı: insanların eşitliği fikri. Ama hiç kimse onun inancı olduğunu iddia edemezdi. Tanrı'nın suretinde yaratılan her insanın kutsal ve eşit olduğu fikri önemliydi.”

Bütün Yahudiler kurucusu oldukları Amerika’nın yaptıklarından da sorumlu tutulacak değillerdi, Tanrı’nın Amerikan-İsrail imajı da onların fikri değildi; çünkü kurucular Satanizm’in egemenliği için yemin etmişler ve Yahudiliği bir perde olarak kullanmışlardı; onların hangi ırka ait olduklarının bir önemi yoktu. Tıpkı FETÖ’nün ait olduğu ülkenin ya da ırkın öneminin olmaması gibi. 

Amerika Birleşik Devletleri, Satanizm’in kullanışlı bir sistemi olarak hem kendi vatandaşlarına hem de hükmettiği dünyanın bütün halklarına ‘özgürlük, adalet, eşitlik, özyönetim ve kardeşlik’ gibi kavramları hayal etmeyi bile yasaklamış ve tarihin bütün kötülüklerini insanlığın üstüne boca etmişti.

Washington Yahudiler ve Hıristiyanlar için, tepede kurulan yeni bir şehir (The Hill) olsa da, Tanrı'nın Yeni Krallığı'nın, adalet, sevgi ve barış krallığının başkenti değildi. Ya da daha açık ifadesiyle ‘Tanrı’nın yerine konan, ‘Tanrı’ olarak perdelenen ‘Şeytan’ın Yeni Krallığı’nın başkentiydi ve görevini iki yüz elli yıldır mükemmel bir şekilde yerine getiriyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nin bütün ülkelerdeki büyükelçiliklerine astıkları LGBT bayrakları kurumsal olarak hegemon bir devletin ‘Tanrı’sının Yahudilerin ve Hristiyanların ‘Tanrı’sı olmadığını kanıtlıyordu.

‘Bekçi’ düşünülmesi imkânsız hale getirilen bir gerçeği, sıradan, anlaşılabilir bir düzleme indirgeyerek insanlığın nasıl aldatıldığını sabırla anlatıyordu. İnsanlar Şeytan’ı ya da Şeytan’ın kölelerini suçlamıyor Yahudileri ve Hristiyanları suçluyordu. Bu kısırdöngüden çıkmanın tek yolu gerçeğin farkında olan Yahudilerin ve Hristiyanların da kendilerini Şeytan’a tapanlardan ayırmaları gerektiğini anlatmaktı. Tanrı, ancak hangi Tanrı? 


<< Önceki                      Sonraki>>


[(18.04.2021, (2/42 (160))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 19.04.2021, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı