2 Kasım 2020 Pazartesi

SA8928/SD1855: Sıkıntı (Roman); 1. Bölüm-Gök 57

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Gerçek bir normalleşme, üst normlar olarak kesin olan ve zamana bağlı olmayan ilahî normların insanlar tarafından üretilmiş perdelerden kurtarılması, oldukları gibi algılanması ve üzerinde düşünülmesi ile birlikte üretilmiş alt normlara uygun davranmanın yaygınlaşmasıyla mümkün olabilir. "


Gök Yazarı’nın insana hükmetmek istedikleri için Allah’ı inkâr edenlerin, Şeytan’ı da ya da birbirlerini tanrı edinenlerin nedenlerini irdelediği açıktı. Al-i İmran Suresi, 56. Ayette de Allah, bu yolu seçenler için kesin olanı açıklıyordu: ‘İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur.’

“İnsanların ya da devletlerin bir araya gelerek seçilmiş temsilciler tarafından belirlenmiş normlar üretmesi, buna uygun olarak gerçekleşen normalleşmenin insanlara sağladığı hakların sınırları ve kalitesi, öteki insanlardan ya da devletlerden belirli bir şekilde olumlu anlamda farklılaşma olasılığına sahipse de bu nihayetinde sürekli değişen ve temsilciler tarafından kalıcı olmayan bir farklılaşmadır, sonraki gün olumsuz anlamda bir farklılaşma üretmeyeceği anlamına gelmemektedir. İnsanın ürettiği norm, eğer Allah'ın emir ve yasaklarının oluşturduğu üst normlara uygun değilse, insanlara sağladığı hakların sınırları ve kalitesi süreklilik niteliğine sahip olamaz.

İnsanı norm yapıcı olarak belirleyen tanımların ötesinde bir de 'Üst Normlar'ı belirleyen 'İlahî Normlar' vardır; ki insan bu üst normları hayatı için belirleyici normlar olarak kabul etmekte zorlanır. Zaten tarih boyunca insanın ürettiği normların temel kaynağı, insan itiraz etse de, aykırı normlar üretse de, insanın içindeki adalet duygusuna ve beklentisine hitap etmek zorunda olan normların kaynağı ilahî normlardır.

İlahî normlara uymayan normların ürettiği normalleşme ne kadar kalıcı olabilir? Savaşlar neden vardır? İlahî normlara uymayan normalleşme çabalarına karşı çıkmak değil midir savaşmak?

İlahî normları 'Üst Normlar' olarak kabul etmeyen insanın hak ihlallerinin en büyüğü Allah'a karşı olduğu içindir ki savaşlar vardır ve savaşlar öteki insanların canına ve değerlerine kasteden en büyük hak ihlallerinin ortaya çıktığı olaylardır. Diğer bireysel ve toplumsal hak ihlallerinin sonsuz sayıda artıyor olması da insanın tanrılaşma serüveninin sonuçlarına bağlıdır.

İnsanın 'İlahî Normlar'ı üst normlar olarak kabul etmemesi, tarih boyunca, ilk insandan bu yana, onu ilahî normları ulaşılabilir olmaktan alıkoymaya ya da ilahi normların olduğu gibi diğer insanlara aktarılmasını engellemeye itmişti. Allah tarafından gönderilen elçilerin karşılaştığı şiddetli direnişin kökeninde de bu etken vardır; İnsan Allah'ın belirlediği normlara göre normalleşmeyi geçici çıkarlarına aykırı bulmuştur.

Normalleşme çabalarının anlamlı ve değerli olabilmesi için üst normlarla ilgili sıkıntıların giderilmesi gerekir. İlahî normlara karşıtlık, kapsamı ve içeriği hemen her gün değişen 'bir üst norm düşmanlığı'dır, üst norm belirleyici olarak insanı ve arzularını öne alan dar, çelişkili evrensel olma olasılığı bulunmayan bu düşmanlığın kim ya da hangi meslek grupları ve güç sahipleri tarafından devam ettirildiğinin hiçbir önemi yoktur. Kimi zaman bir tanrıtanımaz kimi zaman da bir tanrı pazarlamacısı rolünde herhangi bir insan ilahî normları çarpıtıp güç kazanımlarının aracı haline getirebilir.

Gerçek bir normalleşme, üst normlar olarak kesin olan ve zamana bağlı olmayan ilahî normların insanlar tarafından üretilmiş perdelerden kurtarılması, oldukları gibi algılanması ve üzerinde düşünülmesi ile birlikte üretilmiş alt normlara uygun davranmanın yaygınlaşmasıyla mümkün olabilir. Aksi halde herhangi bir normalleşme beklentisi öteki insanın sığ arzularına ve kıt aklına çarpıp yere düşmekten kurtulamayacaktır.” 

Bekçi’nin anlattıklarını Kâf Suresi 16-18. Ayetlerle değerlendiriyordum, insan Allah’tan kaçışın mümkün olmadığını ve olmayacağını bilmiyor olamazdı: 

‘Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız. Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.’ 



< Önceki                      Sonraki>>


[(17.10.2020, (1/88 (112))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 02.11.2020, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı