14 Ekim 2020 Çarşamba

SA8902/TG310: Globalistler ve İslamcılar: Yeni Bir Dünya Düzeni İçin 'Medeniyetler Çatışması'nı Kışkırtmak-VIII

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Red Moon Rising - The Rapture and the Timeline of the Apocalypse Paperback'in yazarı Peter D. Goodgame'ın 'The Globalists and the Islamists' adlı kitabına aittir. "Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca dinin etkisi, dünyanın Batı kesiminde ve Doğu'nun çoğu kesiminde azaldı. Maneviyat, yaşam standartları yükseldikçe ve popüler kültür de neredeyse tamamen laik hale geldiğinden materyalizmle yer değiştirdi. Orta Doğu'da durum neden farklıydı? Yahudi-Hıristiyan etiği nasıl aşındı, buna karşılık İslam etiği bariz bir canlanma yaşadı mı? Bu çalışma, bu durumun tesadüfen meydana gelen bir şey olmadığını ve militan İslam'ın, uzun vadede bir dünya hükümeti kurulması hedefine ulaşmak için baskın Anglo-Amerikan kurumların küresel seçkinleri tarafından oynanan bir kart olduğunu açıklamaya çalışacaktır." şeklindeki sunumuyla geçmiş yüzyılların resmi tarih söylemlerinin arkasına sarkan ve günümüzdeki kaosun, yaygınlaşan dinsizliğin ve ahlaksızlığın temel nedenlerini, Globalistlerin  'Militan İslam' kavramını üreterek ve müslümanları satanist küresel bir devlet kurmak amacıyla kullanarak Yahudi-Hristiyan Etiğinin aleyhine İslam Etiği'nin lehine bir canlanma yaşayıp yaşamadığını sorgulamaktadır. Eylül 2013'te planladığım ve üzerinde çalıştığım ve 7 Ekim 2018 Pazar günü yayınladığım  'SA6940/SD1156: İslamcılık; Zehirli Maya (Aşı) ya da Masonik Kara Büyü' başlıklı çalışmamda 'İslamcılık' maskesi ve 'Masonluk' aracılığı ile Osmanlı İmparatorluğunun müslüman topluluklarının nasıl ayrıştırıldığını ve kurulan yapay ulus-devletlerin kukla yönetimler tarafından nasıl Satanizmin hizmetine sunulduğunu ve Satanist Masonların İslam'ın içini nasıl boşaltmaya çalıştığını incelemiş ve mason olduğu kesin olarak açığa çıkan câni Fetullah Gülen liderliğindeki dinî cemaat-nurculuk  maskeli FETÖ üyesi generallerce, 15 Temmuz 2016'da, ahlakı ve dinî değerleri önceleyen politikalara sahip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'ye askerî darbe yapmaya çalışan ve halk tarafından durdurulan Masonik İslamcılığı şöyle tanımlamıştım: "İslamcılık, 1789'la Fransa'da egemen hâle gelen masonların, yer küredeki bütün imparatorlukları yıkma girişimlerini içeren bütüncül bir organizasyonun Osmanlı İmparatorluğuna yönelik olan hamlesinin adıdır ve Sultan III. Selim’den itibaren güçlenerek II. Mahmut, Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid liderliğindeki Osmanlı İmparatorluğu'nu, İstanbul, İzmir, Selanik, Manastır, Mısır, Şam, Beyrut gibi merkezlerde kurulan gizli mason localarında olgunlaştırılarak parçalayan ve yıkan bir hançerdir. Günümüz tartışmalarının amacı da yeniden güçlenen, bölgesel ve küresel bütünleşik bir strateji izleyerek masonların hakimiyet alanlarını daraltan Türkiye Cumhuriyeti'nin Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki yönetimini hedef hâline getirerek yeniden parçalamak ve etkisiz hâle getirmekti", 06.09.2008 tarihli 'SA24/SD5: İslamcılık: Kara Büyü' başlıklı çalışmamda da Peter D. Goodgame'un "Yahudi-Hıristiyan etiği nasıl aşındı, buna karşılık İslam etiği bariz bir canlanma yaşadı mı?" şeklindeki sorusunu o sormadan (2014) 6 yıl önce (2008) cevap vermiştim: "İslamcılık anaforu, Müslüman zihinlerden sürekli yeni kurbanlar devşirmektedir. Geleneksel diye, dışlanan ve aşağılanan bozunmaya uğramış 17,18,19 ve 20. yüzyıl İslam algısına alternatif olarak ortaya konan ve  terakkîyi hedefler görünen İslamcılık kara büyüsü, daha fazla tahrif ve tahribe aracılık etmeden Müslümanların  düşüncelerinden uzaklaştırılmak zorundadır."  Satanistler, önce kendi topluluklarını, Yahudileri -Siyonist-Laik-Fanatik-Ortodoks diyerek parçaladılar ve Yahudi etiğini, tahrif edip etkisizleştirdiler, eş zamanlı olarak Katolik-Ortodoks-Protestan etiğini ve İslam Etiğini yetiştirdikleri profesyoneller aracılığı ile yok ettiler; bugün diktatör Arap liderleri, aynı satanist gücün birer piyonu olarak elde ettikleri dokunulmazlıkla hem İslam'a hem de Müslümanlara yönelik soykırım politikalarını acımasızca uygulamaktadırlar. Yayınladığımız bu çeviri seti, eksik bilinenlerle örtülmek istenen gerçeğin açığa çıkması için faydalı olacaktır diye düşünüyoruz.
Seçkin Deniz, 13.10.2020

The Globalists and the Islamists:
Fomenting the "Clash of Civilizations" for a New World Order

Bu çalışmanın Birinci Bölümünde anlattığımız gibi, Üçüncü Dünya'ya yapılan ilk saldırı, 1973 Yom Kippur savaşıyla bağlantılı olarak petrol fiyatlarında önceden planlanmış büyük bir artış şeklinde geldi. Ekonomiler enerji arzı olmadan gelişemez ve enerji fiyatlarının dört katına çıkmış olması Hindistan, Brezilya, Pakistan, Endonezya ve Meksika gibi ülkeler için büyük bir gerilemeydi. Daha sonra Pakistan Devlet Başkanı Butto, nükleer enerji geliştirerek durumu çözmeye çalıştığında Kissinger, "Sizi başkalarına ibret olsun diye cezalandıracağız!" diyerek onu tehdit etti. (9) İran Şahı da, ülkesinde bol miktarda petrol bulunmasına rağmen, nükleer enerji geliştirmek için bir program başlatmıştı. Her iki lider de hızla devre dışı bırakıldı.

Enerji fiyatlarının artmasıyla Üçüncü Dünya'nın gelişimi kontrol altına alınmıştı ancak Ortadoğu büyük ölçüde zenginleşmişti.  Kendi açılarından durumu düzeltmek isteyen Globalistler, bu süreçte   müttefikleri olan İslamcılara yöneldi. İslam, insanlığın ilerlemesinin İslami olmadığı ve bunun Allah'ın hizmetkarlarına karşı Batılıların bir komplosu olduğu yalanı kullanılarak, sanayileşmeye ve modernleşmeye saldırmak için kullanılacaktı. Aslında asıl komplo eğitim, istihdam, barınma, temizlik ve beslenme açısından yaşam kalitelerinde kısa bir süredir olumlu bir değişim yaşamaya başlamış olan Ortadoğu'nun esmer tenli kitlelerine yönelikti. Aynı zamanda, cehalet, pislik ve şiddetin dini ve entelektüel savunucuları, müreffeh Orta Doğu'yu karanlık çağlara geri döndürmek için güçlerini birleştirdiler.

İslami Vakıf, İngiltere Leicester'de, 1973'te  Profesör Kürşid Ahmed tarafından Cemaat-i İslami'nin bir şubesi olarak kuruldu. General Ziya Pakistan’da başa geçtiğinde, Ahmed'i Ekonomi Bakanı olarak görevlendirdi. (10) 1973'te ayrıca,  merkezi Londra'da bulunan Avrupa İslam Konseyi kuruldu. Konsey'in uzun süre Genel Sekreterliğini yapan, daha sonra döneceğimiz, Salem Azzam adında tanınmış bir Müslüman Kardeşler üyesiydi. (11)

Bir başka proje ise, 1977'de Cambridge'de, Müslüman Kardeşler üyesi ve eski Suriye başbakanı Ma‘rûf ed-Devâlîbî ile Roma Kulübü üyesi Peccei ve İngiliz Lord Caradon'un yanı sıra Dr. Alexander King'in Uluslararası İleri Araştırmalar Federasyonu ile birlikte başlatılan "İslam ve Batı" idi. "İslam ve Batı", İslam'ı bilim ve teknoloji ile mücadele içindeki gerici bir din olarak etkili bir şekilde tanımlayan bir politika taslağı oluşturdu. Küreselciler, İslam'ın yalnızca baskıcı Batı karşıtı azınlık versiyonunu desteklemeye kararlıydılar ve Müslüman Kardeşler bu görüşü dünyaya satmanın anahtarıydı. (12)

İran'daki Aspen Enstitüsü ve Roma Kulübü üyeleri, İran'daki Şah rejiminin ideolojik muhalifleriyle doğrudan bağlantı kurdu. Ali Şeriati, Ebu'l-Hasan Beni Sadr ve İran üniversitelerindeki önde gelen eğitimcilerin birçoğu (Aspen Enstitüsü ve Roma Kulübü’nün) nüfuz alanına girmişti. Küreselcilerin Şah'a karşı istikrarsızlaştırma kampanyası, Robert Dreyfuss'un Hostage To Humeyni kitabında belgeleniyor, bu kitabın bir bölümü burada, İran'ın eski başbakanı Emir Abbas Huveyda'ya adanmış web sitesinde okunabilir.

Şah'ın devrilmesi için çok önemli bir faktör de, Müslüman Kardeşler'in 1940'larda kurulmuş  İslam Fedaileri olarak bilinen İran koluydu. İslam Fedaileri, fanatik lider Ayetullah Halhali tarafından yönetiliyordu ve Ayetullah Humeyni uzun süreden beri bu grubun bir  üyesiydi. Şah'ın devrilmesinden sonra Tahran'daki Amerikan büyükelçiliğini ele geçiren ve onlarca Amerikalıyı rehin alan öğrenciler de İslam Fedaileri grubunun üyeleriydi. Halhali, İran devrimi sırasında binlerce siyasi mahkumun yargılamasında yargıç olarak görev yaptı ve çoğunu idam cezasına çarptırarak kişisel siyasi gücünü kullanma imkanı buldu. (12a)

İslam Fedaileri, Şah'ın saltanatının sonlarına doğru, Şah'ın büyük ölçüde başarılı olan uyuşturucu karşıtı kampanyası nedeniyle giderek daha fazla tehdit altına girmiş olan, İran'ın afyon üretimi ve uyuşturucu kaçakçılığı ağını da kontrol ediyordu. Humeyni başa geçince, Halhali alay edercesine  İran'ın ulusal uyuşturucuyla mücadele programının başına getirildi ve onun gözetiminde afyon üretimi büyük patlama yaşadı. Derlenerek İngilizce’ye çevrilen Humeyni'nin fetvalarına göre: "Şarap ve diğer sarhoş edici içecekler necisdir ancak afyon ve haşhaş değildir." (12b)

Pakistan'da Cemaat-i İslami formundaki Müslüman Kardeşler, Başbakan Zülfikar Ali Butto'nun General Ziya ül-Hak tarafından devrilmesini destekledi. İngiliz küreselciler, Pakistan'ı İngiliz Milletler Topluluğu'ndan geri çektiği, milliyetçi politikalar uyguladığı, Sovyetlere yöneldiği ve nükleer enerji geliştirmeye çalıştığı için Butto’dan nefret ediyordu. General Ziya, tutuklu Butto'ya idam cezası verdiğini açıkladığında cezası, elli dört ülkenin devlet başkanları tarafından resmen protesto edildi. Ziya ancak Cemaat-i İslami liderliğinden infazın iç karışıklığa yol açmayacağına dair güvence aldıktan sonra 1979'da Butto'yu idam etti. (13) Takip eden yıllarda Cemaat-i İslami,  Ziya'nın en önemli destekçisi oldu ve halk acımasız bir İslamlaştırma sürecine zorlandı.

Afganistan'da İngiliz İstihbaratı tarafından teşvik edilen CIA, Sovyet işgalinden daha önce  Sovyet yanlısı rejimin İslamcı muhaliflerini finanse etmeye başlamıştı. Başkan Carter'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brezinski , 24 Aralık 1979'da gerçekleşen Sovyet işgalini kışkırtmak için hükümetin devrilmesini  savundu. (14) Pakistan'da General Ziya ve Cemaat-i İslami, Afganistan'daki mücahit isyanını başarılı kılan iki önemli unsurdu. Pakistan'ı ele geçirmeleri, Sovyetleri Afgan çatışmasının içine çekme planının gerekli bir parçasıydı. Birinci bölümde anlatıldığı gibi, Gulbeddin Hikmetyar adındaki Müslüman Kardeşler'e bağlı bir Afgan savaş ağası, iyi bilinen Batı karşıtı ve radikal İslami görüşlerine rağmen, Amerikan askeri yardımının birincil alıcısı olarak ortaya çıkmıştı.

(ABD Kongresi nihayet bu yardıma son verme kararı aldığında  artık çok geçti. Hikmetyar başarısının zirvesine 1993-1994 yıllarında ve ayrıca 1996'da Afganistan'ın başbakanı olarak görev yaptığı zaman ulaştı. Sonunda Taliban tarafından Afganistan'dan sürüldü ama  geri dönerek Hamid Karzai'nin yeni hükümetine karşı kışkırtma işlerine girişti. 2002 yılının Mayıs ayında, Hikmetyar'ın üs kurduğu bölgede devriye gezmeyi üstlenen İngilizler tarafından Buzzard Operasyonu gerçekleştirildi. Belirtilen amaç, Hikmetyar güçlerinin bastırılmasıydı ancak Hikmetyar hala kayıp ve ona bağlı güçlerin Kabil'deki son  bombalı terörist saldırıları  gerçekleştirdiğinden şüpheleniliyor. Belki de Buzzard Operasyonunun belirtilen amacı gerçekten hedeflenen amaç değildi.)

Mısır'da Müslüman Kardeşler, Başkan Sedat'ın 70'lerin başında örgüte karşı kısıtlamaları gevşetmeye başlamasıyla yeniden canlandı. Müslüman Kardeşler alenen imajını "ılımlı" bir İslami örgüt haline getirmeye çalıştı ancak perde arkasında kendi bünyesinden bir dizi şiddet yanlısı aşırılıkçı grup ortaya çıktı. İslami Cihad, İslami Grup ve Tekfir El Hicra, 1978'de İsrail ile tarihi Camp David barış anlaşmasını imzaladıktan sonra Sedat'a karşı daha açık bir şekilde ajitasyon yapmaya başlayan birbirine bağlı terörist gruplardan sadece birkaçıdır. Bu gruplarla bağlantılı militanlar, 1981'de Sedat'ı öldürdü ve yeni lider Cumhurbaşkanı Mübarek tarafından sıkıyönetim ilan edilerek İslamcılara yönelik şiddetli bir baskı operasyonu başlatıldı. 

Suriye'de ise Müslüman Kardeşler Esad rejimine karşı ayaklanmış ve Hama şehrini ele geçirmişti. Suriye hükümetinin Kardeşler'in kalesine yönelik kuşatması üç hafta sürdü. Yoğun çatışmalarda 6.000 asker ve 24.000 sivil öldürüldü ve sonrasında 10.000 kişi daha tutuklanarak toplama kamplarına yerleştirildi. Daha sonra Suriye hükümeti, Müslüman Kardeşler güçlerinin Batı tarafından silahlandırıldığına dair kanıtlar gösterdi.

70'lerin sonları ve 80'lerin başlarında Ortadoğu'da yaşanan bu şiddet patlaması, Zbigniew Brzezinski tarafından "Kriz Arkı" olarak adlandırıldı. Tüm bunlar tesadüfen meydana gelen şeyler değil aslında Dr.Alexander King, Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinski ve İngiliz ajan Dr. Bernard Lewis gibi Globalist stratejistler tarafından geliştirilen kasıtlı bir planın sonucuydu. Ortadoğu "Kriz Arkı" kendiliğinden oluşan bir iç yangın değildi, Müslüman Kardeşler ile işbirliği içinde Batı politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Batı'nın yardımı olmadan radikal İslam, her zaman olduğu gibi gayri meşru, baskıcı bir azınlık hareketi olarak kalacaktı ve Ortadoğu, istikrarlı ve müreffeh bir şekilde varlığını sürdürecekti.

Peter D. Goodgame, 11 Ağustos 2002, RedMoonRising

<<Önceki                   Sonraki>>



Tamer Güner, 14.10.2020, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri




II. Kaynakları:
  1. "What the Malthusians Say," from The American Almanac, 1994
  2. Where On Earth Are We Going? Maurice Strong, 2000
  3. Holy War, Wilhelm Dietl, 1983
  4. Hostage To Khomeini, Robert Dreyfuss, 1980

II. Notları:
  1. Russell quotes from "Malthusians" above
  2. "Nobel winner supported biological warfare as form of population control," from The Interim, April '02
  3. "Malthusians"
  4. Julian Huxley, "Essays of a Humanist," 1964
  5. Strong, p. 119
  6. "Malthusians"
  7. "Malthusians"
  8. "Malthusians"
  9. Biography of Zulfikar Ali Bhutto
  10. Dietl, p. 72
  11. Islam in the British Isles, a timeline
  12. Dreyfuss, excerpt, 12a. Dreyfuss, pp. 72-83, 12b. Dreyfuss, pp. 92-95
  13. 1979 in Pakistan history (see April 3)
  14.  Interview with Brzezinski

Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı