17 Aralık 2018 Pazartesi

SA7278/KY1-CÇ566: Bir Beyhudeliğin Somut Belgesi

"dilin neliği üzerine durmak yerine söylenişin biçemleri üzerine, seslendirmenin nasıllığına takılmak bu apaçıklığı örtmekte ve bu örtüklük eblehçe bir tartışmanın varlığını sürdürmesini sağlamaktadır."


dil üzerine değil de söyleniş üzerine, seslendirmeye yönelik yapılan tartışmaların beyhudeliği öylesine açık ki, belki bu açıklığın şiddetinden ötürü yapılanın beyhudeliği anlaşılmıyor. anlaşılamıyor. bu tartışmalardaki abartılı ciddiyet tartışan taraflara konunun pek bir derin olduğu sanısını uyandırmakta. ve bu kurgusal ciddiyetin gereği üzerine tavırlar sergilenmektedir. bense böylesi şeyleri anlamakta zorlanan biriyim. anlamıyorum!

ben bu tartışmadan hiç bir nen anlamadım desem.. öyle ya.. derin konular.. hele bir de böylesi derin konular açıldığında ister istemez  müsahhihe ihtiyaç hasıl oluyor.. bize bir müsahhih gerek ancak belgili zamanlarda karşımıza çıkan anlam sapmalarının arıksayış açınlamalarını budunbilimin doğası gibi sunumların değişkeleri karşıtlammış gibi sunan düzgülerin içrek bir içerikten yoksun olduğunu bize buyrum tümceleri de verir. ki bu ölçün bir eğretileme değil belki üstünkörü bir sayıltının dar sonucudur.. kuşkusuz yine de bunlar hakkında sonul kararı verecek olanlar dil üzerine değil de söyleyiş üzerine tartışmanın alnacında yer alanlar olacaktır. böyle diyoruz çünkü bu tartışmada yer alanların taraflarında gözlemlediğimiz tarafların kendilerini konunun uzmanı olmaktan çok, konunun çözümü için söylediklerinin, savlarının mistik bir paradigmanın sayıltılarıyla örtüşmesidir, özetle dersek söylediklerinin öyle olduğu kesin ve bu kesinlik ‘kerameti kendinden menkul’ olanların tavrıyla örtüşüyor. hal böyle olunca kolaylıkla onlar karar verecektir diyoruz. zira onlara örtük bir nen olabilme olasılığının bile olmadığı pekin bir bilgi olarak karşımıza çıkmaktadır. hoş bunun böyle olduğunu yine kendileri savlamaktadırlar ve savlarının her hangi bir tartışmaya açık olmadığını da bir şekilde duyumsatmaktadırlar.. peki bunun böyle olduğu kökensel doğası mıdır? erenlerin tipik ırası mıdır? bunlar şimdilik usu kurcalayan nenler olarak karşımızda durmaktadır.. bu beliriş usa edimsel araç ve olgusal geçiş neyin layetenahi neyin ölümlü olduğunu söyleyebilir mi? hem böyle söylense karşıtlığın pekinliğine bir kanıt olabilir mi? türünden yanıta muhtaç soruların belirmesine neden olmaktadır. şu soru dahi sorulabilir ki, kullanılan sözcüklere vurgunun kökeninde edimsel bir oluş mu yoksa ereksel yaklaşım mı vardır? bence en temel sorun şimdilik bu gibi duruyor.. oysa erenler için –dil yerine söyleyiş üzerine taraf tutanların- varlığını temellendirmeye ilişkin ne erek ne araç ne herhangi bir çalışmanın gerekmediği yine kendilerinin deyimiyle apaçıktır.. dilin neliği üzerine durmak yerine söylenişin biçemleri üzerine, seslendirmenin nasıllığına takılmak bu apaçıklığı örtmekte ve bu örtüklük eblehçe bir tartışmanın varlığını sürdürmesini sağlamaktadır.




Cemal Çalık, 17.12.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı