17 Aralık 2018 Pazartesi

SA7277/KY59-MLÖZ58: Linç Kültü(rü)

"Bugünlerin linç olayları eskilerinden daha az acımasız değil. Milyonlarca kişinin aynı anda iştirak edebildiği kavgalar bunlar. Üstelik söylenen her acımasız sözün hedefini bulması saniyeler bile sürmüyor."


Sosyal ağların hayatımıza girmesiyle birlikte sadece daha önce hiç duymadığımız kavramların girdiği, yeni iletişim şekillerinin yer aldığı yepyeni bir dünyayla tanışmadık, aynı zamanda yeni bir kültür oluşturmak zorunda kaldık. 

Kültürel kazanımlar çok kısa süre içerisinde oluşmadığından ve bir toplumun çok zengin bir kültürel birikimi olsa bile, bu birikim kolay bir şekilde sanal hayata aktarılamadığından, tarih içerisinde geleneklerden, sanat ve düşünce eserlerinden oluşan mirasın ithal bir kültür altında ezilebildiğini gördük.

'İthal kültür' derken, 'linç kültürü'nden bahsediyorum. Dijital ortamın birçok faydası bulunuyor, ama daha çok sanal ortamda gelişen linç kültürü, olumsuz taraflarından biri. Sanal lincin söz özgürlüğüne yakınlığı, normal bir tartışmanın kanlı linç olaylarına yakınlığı kadardır. Nedense birini yermek, onunla alay etmek, ifade özgürlüğü olarak algılanabiliyor. Çok basit düşünce ayrılıkları karşılıklı ağır atışmalar haline gelebiliyor, linç toplu hale gelince önüne geçilemez bir dalgaya dönüşebiliyor. 

'Linç kültürü' diye bir tabir duyduğumuz zaman aklımıza gelen şey, linç eyleminin kültür kelimesiyle oluşturduğu uyuşmazlık. Kültür bir medeniyettir, kazanımdır; toplumun gelişimini sağlayan bilgi, sanat birikimidir. Aksi halde yaşanan kültürel gelişim değil, gerileme olur ki böyle bir gerilemenin sonu toplumun yok olmasına kadar gider. 

'Linç kültürü' değil de 'linç kültü' desek daha uygun olmaz mıydı? Hem öyle bir kült ki, kökeni insanın kendi benliğine tapınmasına kadar uzar. Kendi görüşünü eleştirilemez olarak kabul eden ve kendisi gibi düşünmeyenlere karşı infaz gerçekleştirme hakkına sahip olduğunu sanan her insan, bu kültün bir müridi haline kolayca gelebiliyor ve linç adeta toplu tapınma merasimine dönüşüyor. Lince dâhil olanların nefislerini tatmin etmelerinin yolu, başkalarını aşağılamaktan geçiyor. Her linç vak'asında kurbandan koparabildikleri negatif duyguları tanrılarına sunak olarak sunuyorlar. 

'Sanal linç olayları' daha çok lince uğrayanın manevi kayıplarıyla sonuçlansa da 'dijital linç', lincin en masumane şekli midir, tartışılır. Çünkü insan ruhunun aldığı tahribat bazen fiziksel yaralanmalardan bile ağır olur. Buna bir de toplumdaki itibar kaybı, bazen de iş kaybı eklenirse, zararın boyutu çok daha büyük olabiliyor.

Toplumlar tarihleri boyunca tartışma adaplarını geliştirdiler, ama nasıl oluyor da tartışma kültürü birden linç kültürüne evrilebiliyor ve insanlar yüz yüze yapmaya cesaret edemedikleri kavgaları elektronik ortamda rahatça yapabiliyorlar? Normal hayatta bunu yapmalarını engelleyen sebep ne olabilir ki? 

Sonuçta toplumda farklı görüşe sahip olan birçok kişi hep birlikte yaşıyor ve linç olayları sıkça karşılaştığımız şeyler değiller. Sosyal medya insanlık tarihine kıyasla oldukça yeni bir gelişme ve biz kendimizi birden ahlaki kuralları olmayan bir yapı içinde bulduk. Linç, bu yapının içerisine daha ilk yıllardan itibaren yerleşti. Ama bir gün, insanların bilincinde sanalı ve gerçeği ayıran o görünmez perde kalktığında, normal hayatta linçi engelleyen fren mekanizması da ortadan kalkacak mı acaba? 

Bugünlerin linç olayları eskilerinden daha az acımasız değil. Milyonlarca kişinin aynı anda iştirak edebildiği kavgalar bunlar. Üstelik söylenen her acımasız sözün hedefini bulması saniyeler bile sürmüyor.

Zaman sanal ortamda gerçek hayattan çok daha hızlı akıyor, bu bir gerçek. İnsanın doğru tepkiler vermesi için normalde de durup düşünecek bir zamanın olması gerekirken, sanalda bunu yapması neredeyse imkânsızlaşıyor. Hepimiz biliriz, insanlara sinirlendikleri zaman ona kadar saymaları tavsiye edilir. Bu tavsiyenin temelinde duygu patlamalarının zamanla yatıştıkları hatta bazen çok hızlı bir şekilde sönebildikleri gerçeği yatıyor. İnsanların duygulara kapılması doğaldır ve bunda yadsınacak bir şey yok. Olgun insanların diğerlerinden farkı, duygularını kontrol altına alabiliyor olmasındadır. Farklı kişiler benzer olaylardan benzer ölçüde etkilense de herkesin verdiği tepki aynı olmaz, bu da duyguları kontrol edebilme yetisiyle alakalı bir durumdur. 

Olumsuz duygular olumlu duygulardan daha uzun süre etkisini gösterirler, ama onlar da belli bir süre içerisinde yatışırlar ve sakin bir şekilde herhangi bir karar vermek veya tepkide bulunmak çok daha sağlıklı olabilir. Böylece verilen tepkinin tahrip gücü biraz olsun azalmış olur.

Sanal ortamda normal hayatta duyguları ifade etme şekillerinden biri olan mimiklerimizden bile yoksunuz. Mimiklerin yazıya yansıması mümkün olmadığından, hissettiklerimizi tam olarak yansıtamıyoruz; ya eksik ya da abartılı ifadelerle aktarabiliyoruz, haliyle sağlıklı iletişim kurmak da mümkün olmuyor çoğu zaman. 

Linç konusuna dönersek, linç kelimesinin kökünün, Amerikan Bağımsızlık Savaşında bağımsızlık ideolojisine karşı çıkanlara acımasızca yargısız infaz uygulayan düzmece mahkemelerinin başkanı olan Charles Lynch’in isminden ileri geldiği söyleniyor. Yani, hem uygulama itibariyle, hem de isim itibariyle linç, bu toplum için yabancı, ithal bir kavramdır. 

Sanal yaşam artık hayatımızın bir parçasıdır. Hukuki ve ahlaki sınırlar içerisinde davranmak bazen hiç kolay olmayabilir, ama bunu yapmak zorundayız, eğer gerçekten sırf anlık duygularla yaşayan ve başkaları tarafından yönetilen değil, doğru tepkiler üreten, düşünebilen ve medeni bir toplum olmak istiyorsak.


Melek Öz, 17.12.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Akla Düşenler

Melek Öz Yazıları


 



Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı