30 Mart 2016 Çarşamba

SA2696/TG184: Amerikan Katliamı; CIA’in Suç Tarihi- A Timeline of CIA Atrocities-3

"Sorumlu Karşıtlar Birliği (The Association for Responsible Dissent), 1987 itibarıyla CIA gizli operasyonlarının 6 milyon insanın ölümüne sebep olduğu tahmininde bulunmaktadır. Eski Dışişleri Bakanı William Blum bu durumu doğru bir şekilde “Amerikan Katliamı” olarak tanımlıyor."


A Timeline of CIA Atrocities

1974

CHAOS Operasyonu: Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, ülke içi gözetime yönelik, savaş karşıtı ve insan hakları ile alakalı grupların açığa çıkarılması amacıyla gerçekleştirilen CHAOS Operasyonu hakkında bir yazı kaleme alır. Ortaya çıkan bilgiler ulusal çapta büyük bir öfkeye neden olur. 

CIA terörle mücadele birimi başkanı James Jesus Angleton’un gerçekleştirdiği illegal iç istihbarat faaliyetleri Kongre’de ele alınır. Bu illegal faaliyetler arasında mektupların açılması ve savaş karşıtı göstericilerin izlenmesi bulunmaktadır. Yapılan soruşturma sonucunda Angleton’un CIA’daki görevine son verilir. 

Temsilciler Meclisi, Nixon dönemindeki Watergate skandalı sırasında CIA’nın herhangi bir suçu bulunmadığı kararına varır.   

Hughes Ryan Kanunu: Kongre, istihbarat dışı konularda CIA tarafından gerçekleştirilen operasyonların ilgili kongre komitelerine başkan tarafından belirli bir süre içinde bildirilmesine yönelik bir yasa değişikliğine gider. 

1975

Avustralya: CIA, Edward Whitlam Başbakanlığındaki demokratik olarak seçilmiş sol eğilimli hükümetin devrilmesine yardımcı olur. CIA bu yardımı genel vali John Kerr’e verdiği bir ültimatomla gerçekleştirmiştir. Uzun süreden beri CIA ile işbirliği yapmakta olan Kerr, Whitlam hükümetini dağıtmak için elindeki anayasal hakkı kullanmıştır. 

Genel vali, Kraliçe tarafından belirlenmiş olan oldukça sembolik bir pozisyona sahiptir; Başbakan ise demokratik yollarla seçilmektedir. Hükümeti devirmek için bu ilkel ve daha önce hiç uygulanılmamış olan kanunun kullanılması, halk arasında büyük bir şok etkisi yaratmıştır.  

Angola: Henry Kissenger, Vietnam’da bozguna uğramış ABD ordusunun azmini göstermek için Angola’da CIA destekli bir savaş çıkardı. Kissenger’ın iddiasının aksine Angola stratejik anlamda az bir öneme sahipti ve komünizm tarafından ciddi bir şekilde tehdit edilmemekteydi. 

CIA, UNITAS’ın (Angola'nın Tam Bağımsızlığı için Ulusal Birlik Partisi) azılı lideri Jonas Savimbi’yi destekliyordu. Bu durum Angola siyasetinde kutuplaşma oluşturarak, ayakta kalma mücadelesi veren muhalefeti Küba ve Sovyetler Birliği’nin kucağına itiyordu. 

Kongre, ülkedeki faaliyetleri için CIA’ya verdiği ödeneği 1976 senesinde kesse de; CIA, kayıt dışı bir şekilde bu savaşı 1984 senesine kadar sürdürmeyi başardı. 1984 senesinde ödenek yeniden legal hale getirilmişti. Tamamen anlamsız olan bu savaş sonucunda 300.000 Angola vatandaşı hayatını kaybetti. 

“CIA ve İstihbarat Kültü” (1): CIA suç ve suiistimallerinin ifşa edildiği bu kitap, Victor Marchetti ve John Marks tarafından yazılmıştır. Marchetti, CIA içinde bulunduğu 14 yılın sonunda İstihbarat Başkan Yardımcısı özel kalem müdürlüğüne getirilmiştir. Marks ise Dışişleri Bakanlığında beş sene boyunca istihbarat görevlisi olarak çalışmıştır. 

“Şirketin İçinde”: Philip Agee, Şirketin İçinde ismini taşıyan kitabında CIA içinde geçirdiği yılları anlatır. Agee, 60lı yıllarda Latin Amerika’da gerçekleştirilen gizli operasyonlarda görev almıştır ve bu kitapta işlediği suçların detayları hakkında bilgi vermektedir. 

Kongre, CIA tarafından yapılan yanlışları incelemeye alır: Halk içinden gelen tepkiler Kongre’yi CIA tarafından işlenen suçları incelemeye zorlamaktadır. Senatör Frank Church, Senato’da gerçekleştirilen soruşturmaya başkanlık eder (Church Komitesi); Temsilciler’den Otis Pike ise Temsilciler Meclisi soruşturmasının başındadır. (Göreve yeniden seçilme oranı %98 olmasına rağmen Church ve Pike bir sonraki seçimlerde yeniden seçilememiştir.) 

Soruşturmalar sonucunda CIA’nın hesap verebilirliğini artırmaya yönelik bazı reform kararları alınmıştır. Bu reformlar arasında istihbaratla ilgili daimi Senato komitesinin oluşturulması bulunmaktadır. Bununla birlikte İran/Kontra skandalında görüldüğü gibi bu reformlar etkili olmamıştır. Böylece CIA’nın Kongre’yi kolay bir şekilde kontrol edebildiği veya atlatabildiği ortaya çıkmıştır.  

Rockefeller Komisyonu: CIA’nın Church Komitesi soruşturmalarından aldığı hasarı azaltmak isteyen Başkan Ford, CIA’nın geçmişini aklamak amacıyla Rockefeller Komisyonu’nu oluşturarak yaptırım gücü bulunmayan reformları gündeme getirir. 

Komisyonla aynı ismi taşıyan Başkan Yardımcısı Nelson Rockefeller’in bizzat kendisi önemli bir CIA figürüdür. Komisyonu oluşturan sekiz üyeden beşi aynı zamanda, CIA ağırlıklı bir organizasyon olan Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations [CFR]) üyesidir.

1979

İran: CIA, uzun süreden beri kendisinin kuklalığını yapmakta olan İran Şahı’nın devrileceğini ve Şah’ın kana susamış gizli polis servisi SAVAK’ın CIA tarafından desteklenmesine öfkeli Müslüman köktendincilerin yükselişini öngörememişti. Müslümanlar intikam olarak Tahran’da bulunan ABD Büyükelçiliğindeki 52 Amerikalıyı rehin aldı. (Çev: Şüphesiz Şah’ın devrileceğinden CIA’nın haberi vardı, daha da ötesi bu olay bizzat CIA’nın kontrolünde gerçekleşmişti. Şah’ın devrilmesi ve rehine olayının perde arkası için bknz:  http://www.sonsuzark.com/2016/03/sa2577tg180-1979-masonik-iran-devrimi.html )

Afganistan: Sovyetler Afganistan’ı işgal etti. CIA, işgalin hemen sonrasında işgalci Sovyetlerle savaşmak isteyen her kim varsa onlara silah temin etmeye başladı. Denetimsiz bir şekilde gerçekleştirilen bu silah tedariki, Sovyetler'in Afganistan’ı terk etmesinden sonra bir iç savaşın başlayacağına işaret ediyordu. Ayrıca bu şekilde fanatik Müslüman aşırılıkçılar, son model silahlara sahip olmuşlardı. Bu aşırılıkçılardan bir tanesi, daha sonra New York’ta bulunan Ticaret Merkezine yapılan saldırılara dâhil olacak olan Şeyh Abdurrahman’dı.     

El Salvador: Fakir halkın katledilmesine tepki olarak idealist bir grup subay tarafından sağcı hükümete darbe gerçekleştirildi. Bu arada tecrübesiz subaylar ABD tarafından, yeni oluşturdukları hükümette eski devlet görevlilerinin birçoğunu kritik pozisyonlara yerleştirmek zorunda bırakılmışlardı. 

Kısa bir süre sonra her şey “normale” dönecekti- askeri hükümet zavallı sivil protestocuları sindirmeye ve onları öldürmeye başlamıştı. Olaylara müdahale edecek güçleri olmadığını anlayan genç subayların ve sivil reformcuların birçoğu bu durumdan tiksinerek istifa etmek zorunda kalmışlardı.    

Nikaragua: CIA destekli diktatör Anastasio Somoza Debayle devrildi. Yönetimi devralan Marksist görüşlü Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) toprak ve fakirlik karşıtı reform vaatleri nedeniyle baştan beri halk arasında popüler bir yere sahipti. Samoza’nın emri altında, birçok insanı katleden ve halkın nefret ettiği askeri bir birim olan Ulusal Muhafızlar bulunuyordu. Bu birlikten geriye kalanlardan oluşturulan Kontralar, 1980’lerde Sandinista hükümetine karşı CIA desteğinde bir gerilla savaşı yürütecekti.   

1980

El Salvador: San Salvador başpiskoposu Oscar Romero, Başkan Carter ile gerçekleşen görüşmede kendisinden halkını katleden askeri hükümete verdiği desteği çekmesini rica etti. Carter bu ricayı geri çevirdi. Kısa bir süre sonra sağcı lider Roberto D’Aubuisson, ayin esnasında Romero’yu kalbinden vurdurarak öldürtecekti. Bu olaydan sonra ülke bir iç savaşa sürüklenecek, dağlara çıkan köylüler askeri hükümetle çatışmaya başlayacaktı. 

CIA ve ABD Silahlı Kuvvetleri hükümete büyük miktarda silah ve istihbarat üstünlüğü sağlamaktaydı. CIA tarafından eğitilmiş olan ölüm mangaları, kırsal kesimdeki halkı katlediyordu. 1982 yılında El Mazote’de gerçekleşen bu katliamlardan birinde 700-1000 arası erkek, kadın ve çocuk katledilmiştir. 1992 senesi itibarıyla 63.000 Salvador vatandaşı öldürülmüştür.        

1981

İran/Kontra Skandalı: İran’a fahiş fiyatlarla silah satmaya başlayan CIA, buradan elde ettiği gelirle Nikaragua’daki Sandinista hükümetine karşı savaşmakta olan Kontra gerillalarını silahlandırır. 

Başkan Reagan, Sandinista yanlılarının “amca (Çev: Sam Amca’ya atfen) diyene kadar” baskı altında tutulacağını söylemiştir. CIA tarafından Kontralara dağıtılan ve “Özgürlük Savaşçısının Elkitabı” adını taşıyan kitapçıkta ekonomik sabotaj, haraç ve rüşvet alma, şantaj, sorgulama, işkence, cinayet ve politik suikast konularında bilgiler yer almaktaydı.   

1983

Honduras: CIA tarafından Honduraslı subaylara “İnsan Kaynaklarını Kullanma Eğitimi Elkitabı-1983” adını taşıyan ve insanlara nasıl işkence yapılacağı hakkında bilgi veren bir kitapçık dağıtılır. Honduras’ın meşhur “316. Taburu” tarafından bu teknikler, binlerce solcu muhalif üzerinde CIA’nın tamamen bilgisi dâhilinde kullanılmıştır. Bu işkenceler sonucunda en az 184 kişi hayatını kaybetmiştir.  

1984

Boland Yasa Değişikliği: Boland Yasasında yapılan değişikliklerin son serisi de kabul edilir. Yapılan değişiklikler CIA’nın Kontralara yardımını azaltmış; son düzenlemeyle bu yardımlar tamamen kesilmiştir. Bununla birlikte CIA Başkanı William Casey görevi Albay Oliver North’a “devretmiş”, o da CIA’nın gayrı resmi ve gizli finans ağını kullanarak Kontralara illegal yoldan yardım sağlamaya devam etmiştir. Bu yardımın içinde Adolph Coors ve William Simon tarafından gerçekleştirilen “insani yardımlar” ve İran’a yapılan silah satışları ile fonlanan askeri yardımlar bulunmaktadır.     

1986

Eugene Hasenfus: Kontralara askeri malzeme taşımakta olan C-123 tipi bir nakliye uçağı Nikaragua tarafından düşürülür. Olaydan sağ olarak kurtulan tek kişi olan Eugene Hasenfus’un, ölen iki pilot gibi CIA çalışanı olduğu ortaya çıkacaktır. Uçak, CIA ile irtibatlı Güney Havayolu Taşımacılığına aittir. Başkan Reagan’ın, CIA’nın Kontraları illegal olarak silahlandırmadığına dair beyanatları, olaydan sonra alay konusu olmuştur. 

İran/Kontra Skandalı: Uzun süreden beri detaylarıyla bilinmesine rağmen İran/Kontra skandalı ancak 1986 senesinde medyanın gündemine girebilmiştir. Kongre’de konuyla alakalı duruşmalar gerçekleşir ve Oliver North gibi anahtar konumdaki bazı kişiler yeminli ifade vermelerine rağmen istihbarat toplumunu korumak amacıyla yalan söyler.  CIA Başkanı William Casey Kongre tarafından sorgulanamadan beyin kanseri nedeniyle ölmüştür. Skandal sonrasında Kongre tarafından çıkarılan tüm yasalar tamamen göstermeliktir.   

Haiti: Haiti’de giderek güçlenen halk isyanı “Ömür boyu Başkan” unvanını taşıyan “Baby Doc” Duvalier’in başkanlığının fazla sürmeyeceğini göstermiştir. Kendi kuklası tarafından yönetilmekte olan bir ülkede istikrarsızlıktan nefret eden ABD, despot Duvalier’i konforlu bir emeklilik hayatı yaşayacağı Güney Fransa’ya kaçırır. 

Daha sonra gerçekleşen seçimlere hile karıştıran CIA, başka bir sağcı askeri diktatörün başa geçmesini sağlayacaktır. Buna rağmen ülkede politik kargaşa dört yıl daha devam etmiştir. Orduyu güçlendirmek isteyen CIA halk ayaklandırmalarını bastırmak için Ulusal İstihbarat Servisi’ni kurar. Servis, birçok insanı işkenceden geçirir ve suikastlar düzenler. 

1989

Panama: ABD, kendisi tarafından iktidara getirilen bir diktatör olan General Manuel Noriega’yı devirmek üzere Panama’yı işgal eder. 1966’dan beri CIA için çalışmakta olan Noriega, 1972’den itibaren de CIA’nın bilgisi dâhilinde uyuşturucu ticareti yapmaktadır. 80’lerin sonlarına doğru gittikçe bağımsız ve uyumsuz hareket etmeye başlayan Noriega, Washington’un öfkesini üzerine çekmiştir.

1990

Haiti: Seçimlerde kendisinden oldukça varlıklı 10 adaya karşı yarışan solcu rahip Jean-Bertrand Aristide oyların %68’ini almıştır. Ancak sadece sekiz ay süren iktidarın ardından CIA destekli askeri bir darbe ile devrilir. Darbe sonrasında başa geçen askeri diktatörlerin merhametsiz yönetimi sonucunda binlerce Haitili mülteci, denize zar zor dayanabilen botlarla kargaşadan kaçmıştır. Halk tarafından Aristide’nin geri dönmesi istense de; CIA bir dezenformasyon kampanyası ile cesur rahibin akli dengesinin yerinde olmadığı söylentisini yayar.  

1991

Körfez Savaşı: ABD, Kuveyt’i Irak’ın elinden alarak özgürleştirir. Fakat Irak diktatörü Saddam Hüseyin de diğerleri gibi, CIA tarafından yaratılan başka bir figürdür. Hüseyin, ABD’den aldığı cesaretle 1980 senesinde İran’ı işgal etmiştir. Oldukça maliyetli sekiz yıllık bu savaş sırasında CIA, Saddam Hüseyin güçlerini gelişmiş silahlarla donatarak, istihbarat, eğitim ve mali destek sağlamıştır.

Saddam’ın gücü, bu destek sayesinde kendi ülkesinde iyice pekişmiş ve içeride zaman zaman ortaya çıkan kalkışmaları bastırmasını sağlamıştır. Saddam bu isyanları bastırmak için bazen zehirli gaz bile kullanmıştır. Ayrıca bu destek sayesinde daha fazla macera için- örneğin Kuveyt’te- gerekli tüm askeri imkânları elde etmiştir. 

Sovyetler Birliği’nin Düşmesi: CIA, Soğuk Savaş’ın bu en önemli olayını öngörmekte başarısız olmuştur. Bu durum, hükümetleri düşürmekle fazlasıyla meşgul olan CIA’nın asıl kendi görevi olan istihbarat toplama ve analiz işini gereğince yapmadığını ortaya koymaktadır. 

Sovyetler Birliği’nin düşmesi CIA’nın varlık nedenini de elinden almıştır: Komünizmle savaş. Bu nedenle bazı kesimlerce CIA, Sovyetlerin çöküşünü kasten görmezden gelmekle suçlanmıştır. İlginçtir ki komünizmin ortadan kalkması, istihbarat birimlerine ayrılan bütçede önemli miktarda bir azalmaya sebep olmamıştır.  

1992

Ekonomik Espiyonaj: Soğuk Savaşın bitişini takip eden yıllarda CIA gittikçe artan bir şekilde ekonomik espiyonaj için kullanılmıştır. Espiyonaj faaliyetleri arasında rakip yabancı firmalardan teknolojik sırların çalınması ve bu sırların Amerikalı şirketlere verilmesi yer almaktadır. CIA’nın enformasyon toplamaktan ziyade pis işleri yapmayı tercih ettiği göz önüne alındığında, ciddi anlamda suç işleme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu anlaşılmaktadır. 

1993

Haiti: Haiti’deki kaos o kadar kötü bir hal almıştır ki; Başkan Clinton’un, askeri diktatör Raoul Cedras’ı ABD müdahalesi ile indirmekten başka seçeneği kalmamıştır. Amerikan işgalciler, işledikleri insanlık suçları nedeniyle Haitili askeri liderleri tutuklamak yerine onlara güvenlik içinde zengin bir emeklilik temin edeceklerdir. Daha sonra, ülkenin üst sınıfının menfaatine işler yapacağına dair kendisinden teminat alınan Aristide yeniden iktidara getirilmiştir.     

SONSÖZ

CIA’nın 50. Kuruluş yılı kutlamaları öncesinde yaptığı konuşmada Başkan Clinton şöyle demiştir: 

“Zorunlu olarak, Amerikan halkı sizin cesaret hikâyenizi asla tam anlamıyla bilemeyecektir.” 

Amerikan halkının, gerçek anlamda ne yaptığını bilmediği CIA’yı eleştirmekten vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Clinton, CIA’nın her zaman savunucusu olmuştur. Aslında problemin özünü de bu durum oluşturmaktadır. Eleştirinin üzerinde bulunan bir kurum aynı zamanda ahlaki davranış ve reformların da üzerinde yer alır. Kurum üzerindeki gizlilik ve hesap verme zorunluluğunun olmayışı yozlaşmanın da kontrolsüz bir şekilde büyümesine yol açacaktır.   

Dahası, Clinton’un ifadesi düpedüz gerçek dışıdır. Özellikle tarihi CIA belgelerinin üzerindeki gizliliğin kaldırılmasıyla acı gerçekler gün yüzüne çıkmaktadır. Gerçekleştirilen özel operasyonların detaylarını bilemeyiz ancak CIA’nın genel davranış karakterini oldukça iyi biliyoruz. 

Gerçekler, yaklaşık yirmi yıl önce çok hızlı bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır. Günümüzde, ülkeden ülkeye defalarca tekrarlanmış ve sayısız farklı yönden doğrulanmış olan, konu ile alakalı oldukça kesin ve tutarlı bir resim önümüzde durmaktadır.   

Gittikçe artan bu bilgiye ve kendisine yönelik eleştirilere CIA’nın verdiği tepki tipik bir tarihi örüntüyü izlemektedir. (Gerçekten de Orta Çağ Kilisesinin Bilimsel Devrime karşı verdiği mücadele ile kayda değer paralellikler sergileyen bir durum söz konusudur.) CIA’nın suç içeren faaliyetlerini ilk kez ortaya koyan gazeteciler ve yazarlar, eğer Amerikalı iseler taciz edilmiş ve yazıları sansürlenmiş; eğer yabancı iseler işkence edilerek öldürülmüşlerdir. (Konu hakkında Philip Agees tarafından yazılan Kaçış (On The Run) isimli kitaba bakılabilir).

Bununla birlikte son yirmi yılda eldeki kanıtlar öylesine artmıştır ki; CIA, artık deliklerin hepsini tıkamaya yetecek kadar parmağı olmadığının farkına varmıştır. Bu tespit özellikle insanlar arasında bilginin serbestçe akmakta olduğu internet çağı için doğrudur.   

Artık sansür imkânsız hale geldiği için CIA kendini çeşitli mazeretler ileri sürerek savunmak zorundadır. Clinton’un “Amerikalılar asla bilemeyecek” savunması bunun için önemli bir örnektir.  

Başka bir mazeret ise CIA’nın “Dünya kötü karakterlerle doludur ve biz Amerikan menfaatlerini tam anlamıyla koruyacaksak bunlarla uğraşmak zorundayız” görüşüdür. 

Bu noktada hatalı iki durum söz konusudur. Birincisi, CIA sürekli demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları savunucuları ile ittifak kurmayı elinin tersiyle itmiş ve onların yerine askeri diktatör ve tiranları tercih etmiştir. CIA, kullanabileceği uygun ahlaki seçenekler olmasına rağmen bunları uygulamaktan kaçınmıştır.   

İkincisi, bu görüş birkaç soru sormamızı gerektirmektedir. İlki: ”Hangi Amerikan menfaatleri?” sorusudur. 

CIA, Ülkelerinin ucuz iş gücü ve kaynaklarını sömürmek isteyen zengin Amerikalılara imkân sağladıkları için sağcı diktatörlere dalkavukluk yapmıştır. Fakat CIA’nın faaliyetleri nedeniyle, Vietnam’dan Körfez Savaşı’na oradan Panama’ya, ne zaman bir savaş patlak verse bunun bedelini fakir ve orta sınıf Amerikalılar ödemiştir. 

Sorulması gereken ikinci soru şudur: ”Amerikan menfaatleri neden başka halkların insan haklarının çiğnenmesi pahasına sağlanmaktadır?”

CIA’nın ortadan kaldırılması, liderlerinin görevine son verilmesi ve konuyla ilgili üyelerin insanlığa karşı işlemiş oldukları suçlardan dolayı yargılanmaları gerekmektedir. İstihbarat topluluğumuz, hedefinde bilgi toplama ve bu bilginin analizi olacak şekilde yeni baştan inşa edilmelidir.  

Gizli operasyonlar için iki durum söz konusudur. Birincisi bu operasyonların tamamen sonlandırılmasıdır. Fakat bu durum, dünyadaki Adolf Hitler tipi insanlardan dolayı endişelenenleri sinirlendirecektir. Dolayısıyla ikinci opsiyona bakacak olursak o da; kapsamlı ve gerçek bir demokratik gözetim altında bu gizli operasyonların gerçekleştirilmesidir.  

Örneğin, iki partiden gelecek 40 üye ile oluşturulacak bir Kongre Komitesi, çoğunluk veya nitelikli çoğunluk oyuyla CIA operasyonlarını tüm açılardan değerlendirerek gerektiğinde veto edebilir. Bu iki seçenekten hangisinin en iyisi olduğu tartışma konusudur fakat şurası açıktır ki; diktatörlük ve monarşi gibi hesabı verilmeyen gizli operasyonların da tarihe karışması gerekmektedir. 

Steve Kangas/13 Ekim 2015


<<Önceki               


Tamer Güner, 30.03.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri




Metnin Orijinali:

http://www.globalresearch.ca/a-timeline-of-cia-atrocities/5348804


Referanslar:
 (1) http://cryptocomb.org/wp-content/uploads/2015/07nce.pdf/The-CIA-and-the-Cult-of-Intellige



Seçkin Deniz Twitter Akışı