5 Mart 2016 Cumartesi

SA2577/TG180: 1979 Masonik İran Devrimi; Kanıtlar, İlişkiler ve Gerçekler

"1963’te Şah’a karşı gerçekleştirilen operasyonda Özgürmasonlar, toprak sahipleri ve ruhban sınıfı (mollalar) işbirliği halindeydi. Lider olarak Humeyni gözüküyordu, ancak o sadece bir semboldü…"
Robert Dreyfuss, “Hostage to Khomeini”


1963-Beyaz Devrim Sonrası Humeyni-Bilderberg-Masonlar-CIA Trafiği

Muhammed Musaddık, 1951 yılında İran Başbakanı olmuş ve koltuğuna oturur oturmaz İngilizlere ait tüm petrol tesislerinin millileştirilmesini öngören kanunun İran Meclisi'nden geçmesini sağlamıştı. İran’daki mollalar 1953 senesinde Amerikan ve İngiliz gizli istihbarat birimleri ile işbirliği yaparak Muhammed Musaddık’ı, Tpajax kod adını taşıyan bir darbeyle devirmişlerdi.(1) 


CIA ve MI6 tarafından ülkenin yönetimi Şah’a devredilmiş olsa da o tarihten sonra da istihbarat örgütleri ve mollalar arasındaki bu gizli işbirliği devam etti. Şah Rıza Pehlevi’nin arası her zaman ABD, İngiltere ve İsrail’le iyi olmuştur. Buna rağmen kısa vadede kendi zararına gözükse de kontrolü elinde tutan bu kolektif üst akıl, 1970’lerin ortalarından itibaren Şah’ı gözden çıkarmış ve gerçekleşecek sözde devrimin temelleri atılmaya başlanmıştır.


Şah yönetimindeki İran’da 1963 yılı, “Beyaz Devrim” olarak adlandırılan modernizasyon çalışmalarının gerçekleştiği yıldır. Bu dönemde, gerçekleştirilen kapsamlı sosyal reformların yanı sıra, toprak reformu ve kadınlara oy verme hakkı gündeme gelmişti. 


Bu program feodal ekonomiyi, kapitalist modern bir ekonomiye dönüştürmüş, ancak bu reformlar İran’daki herkes tarafından olumlu karşılanmamıştı. Gerçekleşen reformlar, arazi sahipleri ve din adamlarının gücünü azaltmaktaydı. 


Bu dönemde muhalif kesimde ön plana çıkmış bir dini lider, ileride gerçekleşecek devrimin başaktörü olan Ayetullah Humeyni idi. Humeyni, 'Beyaz Devrim’in İran'daki yabancıların çıkarlarını perçinlediğini ve Şii geleneklerini yok ettiğini' iddia ediyordu.


Şah’ı Batı hayranı olmak ve Şii inancına zarar vermekle suçlayan Humeyni için Robert Dreyfuss, “Hostage to Khomeini” isimli kitabında şöyle diyor: 


“1963’te Şah’a karşı gerçekleştirilen operasyonda Özgürmasonlar, toprak sahipleri ve ruhban sınıfı (mollalar) işbirliği halindeydi. Lider olarak Humeyni gözüküyordu, ancak o sadece bir semboldü… İran’ın Sesi tarafından bildirildiğine göre öğrencilik yıllarından itibaren İngiliz ajanlardan aylık olarak para alan Humeyni, üstatlarla sürekli irtibat halindeydi.”


Şah yönetimindeki İran, 1974 yılı itibarıyla petrolden elde ettiği gelir sayesinde, halk için geçerli olmasa da devlet anlamında gelişmiş bir ülke seviyesine çıkmıştı. Ancak Şah’ın o dönemde yapmış olduğu hata petrolden gelen geliri doğrudan reform paketlerine aktarması olmuştur. Çünkü gelen para, reform paketlerinin parasına karşılayamıyordu. 


Bu dönemde dengeli ekonomi gitmiş, yerine yükselen enflasyon gelmiş, orta sınıf konut paralarını ödeyemeyecek bir duruma düşmüştü. 1977 yılında ise İran ekonomisi tamamen çöktü. Yüksek işsizlik, artan enflasyon nedeniyle artık Şah’a karşı halkın öfkesi gitgide artıyordu.


Bu arada ABD’de, Ulusal Güvenlik Konseyi (UGK) Politika Koordinasyon Ofisi, İran’ın başında bulunan Şah Rıza Pehlevi’nin artık ABD tarafından desteklenmeye devam edilemeyeceğini belirten Ulusal İstihbarat Tahmin revizyonuna yönelik çalışmalarını 1975-1976’da tamamlıyordu. 


Scowcroft’un selefi Henry Kissinger, gizlice desteklediği bir Kürt isyanı aracılığıyla Şah rejimini istikrarsızlaştırma çalışmalarına başlamıştı.


Kissinger’ın stratejisi, Princeton Üniversitesi profesörlerinden Bernard Lewis’ın 'yeni bağımsızlık kazanmış Arap uluslarının etnik ve kabilelere dayalı oluşumlar şeklinde parçalara ayrılması' planına dayanmaktaydı. Bernard Lewis Planı’na göre pan-İslami (ümmetçi) fundemantalizm, bu parçalanmış hizipleri bir arada tutacaktı. 


Dışişleri Bakanı Kissinger, Lübnan’ı parçalayarak Büyük Suriye ve Büyük İsrail arasında paylaştırmaya yönelik bir alt plan başlattı.    


Şah karşıtı muhalefetin gittikçe güç kazanmasının en büyük etkenlerinden biri de 1957 yılında “CIA ve Mossad” işbirliği ile kurulan İran istihbarat teşkilatı SAVAK’ın muhalif her kesime karşı uyguladığı gözaltı, işkence ve infazlarla toplumu patlama noktasına getirmiş olmasıdır. 


Şah dönemi raporlarına göre, devrim öncesinde 1000 kadar politik muhalif idam edilmiş 4500 kadar kişi de tutuklanmıştır.


Humeyni 1963 senesinde Şah tarafından ülkeden sürülmüştü. Halk, Humeyni’yi sürgünde olsa bile o dönem için Şah’a karşı tek alternatif olarak görüyordu. Muhafazakâr kesim Humeyni’nin Batı’dan bağımsız İslami bir yönetim getireceğine inanırken, solcu kesim ise Humeyni’nin antiemperyalist bir cumhuriyet kuracağına inanıyordu. 


Gittikçe güçlenen halk ayaklanması karşısında Şah daha fazla dayanamayarak 16 Ocak 1979 yılında ülkeden kaçtı. 2500 yıl süren İran monarşisi böylece sona erdi. 16 yıl sürgünde kalan Humeyni ise Şah’ın gitmesinden 2 hafta sonra Tahran’a geldi. 1 Nisan 1979 yılında, İran İslam Cumhuriyeti resmen kuruldu. 


Ekim 1979 yılında Şah’ın, kanser tedavisi için ABD’ye gitmesi üzerine onun ülkeye iadesini sağlamak bahanesiyle Humeyni’ye bağlı öğrenciler tarafından ABD İran büyükelçiliği basıldı. Bu dönemde ABD ile İran arasında 444 gün sürecek olan rehine krizi yaşanmıştı.


İran Devrimi’ne giden yolu, Şah’ın kendisi ve çevresi zenginlik ve şatafat içinde yaşarken halkın gittikçe fakirleşmesi, muhalif kesime yönelik baskı ve zulümler, milli kaynakların Batı’ya peşkeş çekilmesi gibi etkenlerin açtığı söylenebilir. Ancak bu süreçte, Şah kendi taraflarında olmasına rağmen ABD, İngiltere ve İsrail’in, kısa vadede kendi zararlarına gözükse bile ülkenin istikrarsızlaşmasına göz yumdukları, hatta bu durumu bizzat destekledikleri ortaya çıkmıştır. 


Bu keskin dönüşün sebebi neydi?


“Eski dostlar” İran ve ABD arasında iplerin kopmasına ve günümüze kadar iki ülkenin birbirine düşman olarak görülmesine neden olan görünürdeki temel sebep, devrimden sonra 4 Kasım 1979’da gerçekleşen ABD Büyükelçiliği’nin basılması ve 60 Amerikalının rehin olarak alınması olayıydı. 


ABD Büyükelçiliğinin ele geçirilmesi ile alakalı Tahran’dan gelen gizli raporlara göre ise; ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ve Dışişleri Bakanlığı tarafından iki ülke arasında rehine krizine yol açacak bir plan tasarlanmıştı.


Rehine krizine yol açan elçilik baskını görünüşte, ABD New York’ta tedavi gören Şah’ın İran’a iade edilmesini sağlamak için gerçekleşmişti. EIR tarafından 1979 senesinde yayınlanan Orta Doğu raporunda ise şu bilgiler yer alıyor:


“Meksikalı doktorlara göre; New York’a gelmeden önce Meksika’da bulunan Şah’ın tedavisi burada gerçekleştirilebilirdi. Şah’ın New York’a gelmesi için Carter yönetimini ikna eden Henry Kissinger ve David Rockefeller’dir.” 


Şah’ın New York’a gelmesi sağlanarak iki ülke arasında bir kriz çıkmasının önü açılmıştı. 444 gün rehin tutulan Amerikalılar, Reagan’ın başkan seçildiği gün Humeyni tarafından serbest bırakılacaktı.  


Bu plan sayesinde, devrim sonrasında Humeyni yönetimi tarafından uygulanmaya başlanılan baskıcı kanunlar nedeniyle oluşan Halk tepkisi ABD üzerine kanalize edilmiştir. ABD tarafında ise Başkan Carter zor duruma düşürülerek seçimler sonrasında yerini Reagan’a bırakmak zorunda kalmıştır. İran ve ABD bu dönemde düşman olarak gözüküyordu, ancak ABD, İran ve İsrail arasında yoğun bir silah trafiği yaşanmaktaydı. (2)


ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Tahran Büyükelçiliği’ne 8 Ocak 1979 tarihli Bakan Cyrus Vance imzalı 'gizli mesaj’ın 3.ncü maddesinde Humeyni’nin sağ kolu ve önemli isimlerinden İranlı işadamı Abbas Amir Entezam’ın Amerikan Büyükelçiliği ile temas kurmak istediği bildirilmektedir. 


Entezam daha sonra Humeyni rejiminin hükümet sözcüsü olmuştu. İranlı radikal öğrencilerin 1979’da Amerika’nın Tahran büyükelçiliği baskınıyla ortaya çıkan dokümanların birinde Amir Entezam’ın CIA ile bağlantısı deşifre oldu. 


Entezam birkaç saat sonra vatana ihanet suçundan tutuklandı ve CIA işbirliğinden dolayı hapse girdi. Entezam savunmasında bu “görevi ona Humeyni’nin verdiğini” belirtmektedir. Ele geçen belgelerde Humeyni-CIA arasındaki bağlar resmen açığa çıkmıştı (3). Ancak Humeyni, suçu Entezam ve adamları üzerine yıkarak bu durumdan kurtulmayı başarmıştı.


ABD ve İngiltere tarafından İran devriminin desteklenme sebeplerinden bir tanesi de 1978 yılında Avrupalı güçler, özellikle Fransa ve Batı Almanya tarafından oluşturulan, Avrupa Para Sistemi’nin [APS] (European Monetary System) Londra ve New York’taki Anglo-Amerikan kesimde yarattığı rahatsızlıktı. 


APS’nin Avrupa Para Fonu’nun yerine geçmesi planlanıyordu. Ancak, II.Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzende gerçekleşecek bu türden bir değişim, dünya ekonomik sisteminin ağırlık merkezini Londra ve New York’tan Paris ve Bonn’a kaydıracaktı. 


Bu durum Anglo-Amerikan güç merkezleri için açık bir tehdit oluşturuyordu. Bu nedenle bir petrol krizi çıkararak fiyatların yükseltilmesi ve böylece Fransa ve Almanya ekonomilerinin zayıflatılması gerektiğini düşünüyorlardı. Böylece APS ve Arap dünyası arasında gerçekleştirilmesi planlanan ekonomik entegrasyon da engellenmiş olacaktı. Dünya petrol üretiminin büyük kısmını gerçekleştiren İran’da bir kriz ortamının oluşması bu amaçların gerçekleşmesini sağlayacaktı.


Tarihçi F. William Engdahl 2004 senesinde yazmış olduğu “Yüzyıllık Savaş: Anglo-Amerikan Petrol Politikaları ve Yeni Dünya Düzeni” adını taşıyan kitabında şöyle diyor: 


“Carter yönetimi, İran’a yönelik politikasını 1978 senesinde değiştirmiş ve Şah’ı devirerek yerine Humeyni’yi getirmeye yönelik gizli planlarını uygulamak üzere Bilderberg Grubu’na bağlı üyelerle çalışmaya başlamıştır. Kasım 1978’de Başkan Carter, Bilderberg’den George Ball’u Üçlü Komisyon üyesi yaparak Brzezinski başkanlığındaki Ulusal Güvenlik Konseyi altında oluşturulan, Beyaz Saray İran görev gücünün başına getirmiştir. Ball, Washington’a Şah’a yapılan yardımların azaltılmasını ve köktendinci İslamcı muhalif Ayetullah Humeyni’ye destek sağlanmasını tavsiye etmiştir.” (4)  


İran devriminin küresel bir stratejinin ürünü olduğu gerçeği Cyrus Vance, Zbigniew Brzezinski ve Harold Brown tarafından koordine edilmiş olan, CFR’nin (Council for Foreign Relations) “1980’ler Projesi” adlı raporundan da anlaşılmaktadır. 


Rapora önemli katkı sağlayan Princeton Üniversitesi’nden Richard Falk, Humeyni rejimi mimarlarından bir tanesiydi. CFR, 1919 senesinde Rothschild’ler tarafından kurulan Londra merkezli, Uluslararası İlişkiler Kraliyet Enstitüsü’ne (RIIA) bağlı bir kuruluştur.


Küresel bir düzenlemeye yönelik “1980’ler Projesi” üzerinde çalışan ve CFR yönetimi üst kadrosunda yer alan isimler, 1977 senesinde Carter yönetiminde kabine üyesi olmuşlardı. Bu kişiler:  

-Cyrus R. Vance, "Nükleer Silahlar ve Diğer Kitlesel İmha Silahları Çalışma Grubu” başkanıydı. Daha sonra Carter yönetiminde Dışişleri Bakanı olacaktı.

Leslie Gelb, "Silahlı Çatışmalar Çalışma Grubu” başkanı; W. Michael Blumenthal, “1980’ler Projesi Merkez Koordinasyon Grubu” başkanı; Zbigniew Brzezinski, Projenin yönetim birimi “Çalışma Komitesi” üyesi. Brzezinski daha sonra Ulusal Güvenlik Konseyi başkanı olacaktı.


Bu kişilerin yanı sıra Richard Cooper, Marshall Shulman, ve diğerleri de Proje’nin uygulamasını gerçekleştirmek üzere Washington’a gideceklerdi. (5)  


Projenin mimarlarından Cyrus Vance ve Zbigniew Brzezinski, İran’da devrim öncesi ve sonrasında oluşan kriz ortamının, endüstriyel gelişimdeki yavaşlamanın dünya çapında genişlemesini sağlarken, bölgesel para bloklarına yönelik eğilim ve dünya ticaretinin genel bölümlenmesini hızlandıracağını düşünüyorlardı. 


İran Şahı her ne kadar ABD’nin isteklerini yerine getirmekte oldukça istekli ise de Proje'nin gerektirdiği eylemleri anayasal sebeplerle gerçekleştirme imkânı yoktu. Bunun için sistemin tamamen değişmesi gerekiyordu ve bunu sağlayacak olan ise İran Devrimi idi.   


İran Devrimi sonrasında her ikisi de ABD’de eğitim almış olan Mustafa Chamran Savunma Bakanı, İbrahim Yazdi ise Dışişleri Bakanı olmuştu. Chamran’ın savunma bakanı olmasından hemen sonra İran’ın Avrupa (NATO) üzerinden geçiş yapmak suretiyle satın aldığı silah miktarında büyük bir artış görülmektedir. 


5 Ekim 1979 tarihli Financial Times haberinde şu ifadeler yer alıyor: 


“İran’da Şubat ayında gerçekleşen rejim değişikliği sonrasında yaşanan ekonomik sorunların aşılmasının ardından, büyük miktarda Amerikan askeri malzemesinin İran Silahlı Kuvvetleri'ne hava yoluyla naklinin gerçekleştiği görülmektedir. Son on günde İran hava kuvvetlerine bağlı Hercule ve Boing 747 nakliye uçakları, ABD’den İran’a yaptıkları uzun yolculukta Madrid askeri hava alanında konaklamaya devam ettiler. Madrid’de nerdeyse her gün görülen nakliye uçaklarının İran tarafından şiddetle ihtiyaç duyulmakta olan İran’daki Amerikan helikopterlerinin yedek parçalarını taşıdığı düşünülüyor.”


İran devrimi sayesinde ABD ve İsrail kendilerine bir düşman yaratmış ve bu düşman günümüze kadar Müslümanların üzerinde tutulan sopanın bahanesini oluşturmuştur. 


Hem İran hem de İsrail ne zaman zor durumda kalsa bu düşmanlıktan içeride azami derecede faydalanmakta; ABD ve İsrail hem İran’a hem de Sünni Müslüman ülkelere, oluşan gerilim ortamında rahatça silah satabilmektedir. Küresel düzenin devamı için gerilimin dolayısıyla savaş ortamının sürekli sıcak tutulması gerekmektedir. 

  
İran Devrimi’nin ABD, İngiltere ve İsrail tarafından desteklenmesinin en büyük sebeplerinden biri de, sonuçlarını günümüzde Suriye, Yemen ve Afrika’da görmekte olduğumuz bir Şii-Sünni kutuplaşmasını sağlamaktır. 

İran-Irak savaşı, ardından Irak’ın işgali ile gün yüzüne çıkan Sünni-Şii kamplaşması meyvelerini vermiş, Şii milisler gözünü kırpmadan Sünni Müslümanları öldürür hale gelmiştir. Kasıtlı olarak oluşturulan Şii-Sünni kamplaşması başka bir yazının konusu olabilir.   


İçinde şerefli İslam sıfatını bulunduran İran Cumhuriyeti, gerçekten bir İslami devrim sonucunda mı kurulmuştur? Yukarıda ana hatlarıyla ifade ettiğimiz bilgiler ışığında bu soruya evet dememiz şüphesiz imkansızdır.  


İran İslam Devrimi olarak tanımlanan bu olaylar dizisinin bir devrimle sonuçlandığını kabul etsek bile; bu “İslami bir devrim” olarak değil, ancak Küresel güçlerin kontrol ve yönetimindeki “Masonik bir devrim” olarak tanımlanabilir.     


SA3054/TG196: Amerika ve Humeyni Arasındaki Gizli İlişkiler-II>>



Tamer Güner, 05.03.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Analiz 





Ek Okumalar:

1- ABD-İRAN-İSRAİL: İran Devrimi, İsrail-İran Silah Satışı / Olaylar Kronolojisi (1)

2- ABD-İRAN-İSRAİL: İran Devrimi, İsrail-İran Silah Satışı / Olaylar Kronolojisi (2)
Dipnotlar:


(1) CIA, 1953 İran darbesini düzenlediğini resmen kabul etti http://www.radikal.com.tr/dunya/cia-1953-iran-darbesini-duzenledigini-resmen-kabul-etti-1146804/

(2) http://www.sonsuzark.com/2016/02/sa2504tg177-abd-iran-israil-iran.html
(3) http://1idik.blogspot.com.tr/2016/02/israil-iran-gizli-iliskileri-ve-gizli.html
(4) http://disquietreservations.blogspot.com.tr/2011/11/british-and-us-governments-installed.html
(5) http://www.larouchepub.com/eiw/public/1979/eirv06n19-19790515/eirv06n19-19790515_042-a_conspiracy_of_morons_the_cfr_p.pdf



Seçkin Deniz Twitter Akışı