3 Mayıs 2015 Pazar

SA1300/KY22-AB9: “Turfanda Devrimcinin 1 Mayıs Günlüğü”

"Ah bu gericilik yok mu? Hepimizin hayatını karartan şey. Şimdiye kadar olanlar da hep bu halkın cahilliğinden oldu."


Bu dünyayı anlamakta güçlük çekiyorum. Gerici Akape hükümeti bu yılda direniş parkımızı  kapattı. Mağduruz. Baskılardan sıkıldık. Direne direne kazanacağız başka yolu yok.

Devrimci arkadaşlarla sıklıkla kafa kafaya verip devrimlerin kıymetini bilmeyenlerle ilgili dertleşiyoruz. İnsan gerici olmak için neden bu kadar uğraşır, bir türlü çözemiyoruz. Özgürlüklerinin kıymetini bilmeyenler hele, tam bir akıl tutulması yaşıyor olmalı.

Hem televizyon reklamlarına çıkıp utanmadan beni türbanla okutmadılar diye ağlıyorlar. Hem de seçme ve seçilme haklarını ellerine verenleri sevmiyorlar. Sonra da Osmanlı hayalleri kuruyorlar. Yavrum, Osmanlı'da kızlar okutulmazdı. Zorla kapatılır, çarşaf peçe giydirilir. 13-14 yaşında zorla kocaya gönderilirdi. Üç kuma alınır seslerini çıkaramazlardı. "Boş ol" diyerek hakim eline bakım parası verilip, sokağa salınırdı. Babasının mirasından pay alırken yarım hisse alırdı. Kocasının iki metre gerisinden yürürdü. Mercedes'le gezemezdi. Bu özgürlükleri mi geri istiyorsun ? Sen salak mısın?

Bize kızanları da anlayamıyoruz. Sanki Akape yokken kedi kesip, ineğe tapıyorduk. Allah’ı Kitab’ı sanki onlarla bulduk. İslamı bize bu yobazlar öğretmeye kalkışıyor. Herkesin din dersi de beş iken bu kadar hırsızda nereden çıkıyor, anlamıyoruz. Hele arkadaşım onlardan o kadar çok nefret ediyor ki. Kullandıkları ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dilden nefret ettiğini her seferinde dile getiriyor.

Bu yıl benim için çok kötü  geçmişti. Ben de kendime yeni arkadaşlar edindim. Ülkeyi düştüğü bu bataklıktan çıkarmak için hep beraber güzel projeler geliştiriyorduk. Beni 1 Mayıs’ta işçiler ve emekçiler için düzenleyecekleri direniş gösterilerine bile davet ettiler. Hiç düşünmeden kabul ettim. Tüm detayları iki gün öncesinden konuşmuştuk. İşçiye ve emekçiye  devrim getireceğimiz  yere bizi baş yoldaş götürecekti. Diğer arkadaşlarda  toplanmış, ekip tamamlanmıştı.

Bir vasıta bizleri almaya geldi. Akşamdan kalacağımız yere bıraktı. Gece nasıl  polisle çatışacağımız ve barikat kuracağımız hakkında bizi bilgilendirmeye başladı. Yoldaşın talimatlarını dikkatlice dinlemem lazımdı. Çağdaş ve aydınlık günlere onların sayesinde çıkacaktık nihayetinde. 

Yeni arkadaşlara yoldaş, aralarında ki en eski yoldaşın iki metre gerisinden yürümeleri talimatını verdi. Bu cümleyi o an bir yerden hatırlar gibi oldum.Ancak heyecanlıydım. Aklımı direniş eylemine vermem gerekiyordu. Yanında  bir sürü giyecek de getirmişti. Bize ertesi gün bunları giymemizi söyledi. Yoldaş yanımızdan ayrılırken, başımıza kötü bir şey gelmemesi için bizlere dua edeceğini söyledi. Sonuçta iyi niyetli adamdı. Kötülüğümüzü istemediği her halinden belli idi.İşte gerçek dindar böyle olmalıydı.

Yoldaş yanımızdan ayrılırken ceplerimize bir miktar parada sıkıştırdı. Bu nedendir anlayamadım. Bir çeşit bakım parası olmalıydı. Okulu bıraktığımdan beri  kimse bana harçlıkta vermemişti. Tuhafıma gitti. Aslında sevdiğim kız beni terketmese idi, belki buralarda olmazdım. Benle beraber aynı anda üç erkeği beraber idare ediyormuş. Nefret ettim hayattan. Beni öylece sokak ortasında bırakır gibi bırakıverdi.Yüzüme bile dönüp bakmadı.Yüzüme bakıp boş ol dese, inanın  bu kadar incinmezdi kalbim.

Neyse, şimdi sırası değil duygusallığın. Devrim gelsin ki, tüm ülke ile biz de huzura erelim. Bu sıkıntılar bitsin. Bazen çok düşünmekten  içim daralıyor. Boğulacak gibi oluyorum. Cahil halkı kurtarma görevinin bize düşeceğini, bu iş için görevlendirileceğimi  kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Makarna ve kömürle kandırıldıklarını bizden başka anlatacak birileri de yok işte. 

Sabah olduğunda kıyafetlerin konulmuş olduğu poşetten giysilerimizi çıkarttık. Kıyafetler garipti. Neden bunları giydiğimizi anlayamadım. Soru soracaktım, ancak herkes çok gergin olduğundan çekindim. Yoldaş dışarı çıkmadan başımızı ve yüzümüzü örtmemizi, kendisinin de iki metre gerisinden yürümemiz gerektiği talimatını yineledi.

Arkadaşım dün dağıtılan parayı giydiği giysisinde koyacak yer bulamadığından yere düşürdü. Göz ucuyla işaret ederek almasını söyledim. Ben bu parayla ilk olarak cep telefonumu yenileyeceğim. Kullandığım telefon geçen yıl sınıf geçtiğim için pederin hediyesiydi, çok eskidi. Bu yıl okuldan atıldığım için artık bana hediye almaz. Yoldaşların arasında madara olmamak için telefonu yenilemem şart. Hem kız arkadaşlara da ayıp oluyor. Koskoca devrimci adamsın artık, yakışık almaz.

Bildiri okunduktan sonra devrim için eylemlere başlayacaktık. Benim için en kutlu gündü bugün, vakit geldi. Bize söylenince kaldığımız yerden çıkarak sokak ve caddelere dağıldık.

Sırayla bize verilen talimatları yerine getirdik. Çağdaşlık ve aydınlığın yolunu açmak için o gün çok emek sarfettik. Ne de olsa emekçinin de bayramıydı. Onlar için emek harcamak bizim için en kutsal görevdi. Sayemizde gerici Akape hükümetinden kurtulup eşitlikçi ve adil bir hayat yaşayacaklardı. Bu nedenle bizimle gurur duyuyor olmalıydılar.



Kıyafetlerini giyerken parasını düşüren arkadaşım molotofu attıktan sonra kaçmaya başladı. Fakat polisler tarafından kıstırılınca göz altına alındı. Biz de verilen talimat üzerine kaçmaya başladık. Yoldaş trafiğe açık olan caddeye doğru koşmamızı, orada  park etmiş beyaz bir  mercedesin bizi beklediğini söyledi.

Var gücümle koşmaya başladım. Üzerimdeki elbise ayaklarıma dolanıyordu. Yüzümdeki peçeden etrafımı göremiyordum. Kendimi görevini başarmış olmanın coşkusu içinde hissederken tüm  hızımla da oradan kaçıyordum. Diğer derslerim kötü olsa da, arkadaşlarım arasında beden eğitimi derslerinde benden daha hızlı koşan olamazdı. Eğitimin verdiği kolaylıkta bu olmalıydı.

Trafiğe açık olan caddeye vardığımda, kendimi soluk soluğa beyaz Mercedes arabanın içine attım. Diğer yoldaşlar da geldi. Barda otururken Mercedes'e binen gericileri eleştiren arkadaşlar, neden bizi mercedesin almaya geldiğini anlamaya çalışıyorlardı. Arabanın motorunu çalıştıran arkadaş, arabayı İstanbul sahilinin maviliklerine doğru hızla sürerken  telefonum çaldı. Arayan babamdı.

Soluk soluğaydım, ancak açmak zorundaydım. Yoksa canıma okurdu. Güçlükle telefonu açtım. Karşıdan avaz avaz  babamın sesi geliyordu. Okuldan atıldığım için kız kardeşimin hak etiğini söyleyerek  beni mirasının hissesinden yarım pay almakla ödüllendirmişti. Nasıl kulağına gitti ise 1 Mayıs’ta eylemci olarak görev alacağımı öğrenmiş, beni  mirasından ve evlatlıktan tamamen reddedeceğini söylüyordu. Asla adam olmayacağımı söyleyerek, kulağımı tırmalarcasına da bağırıyordu. Daha da sinirlenip telefonu yüzüme kapattı.

Hayattaki son umudum olan babamın sözlerinden sonra, kafamda sinirden ışıklar yanmaya başladı. Kendimi arkadaşımla çizdiğimiz karikatürlerdeki ampul kafalı cahil tip karakterleri gibi hissettim. Telefonumu cebime yerleştirirken yoldaşın dün verdiği para elime takıldı. Eve de gidemezdim. Bununla bir ay ancak arkadaşın evinde takılabilir. Üç ay, üstelik  her gün,  sabah-akşam makarna yiyerek ancak idare ederdim.

Aydınlık bir ülke için verdiğim ilk mücadelenin iki günlük hikayesinin sonunda, kendimi makarnaya hapsolmuş, yoldaşlardan birinin ayarladığı bidon satan bir iş yerinde çalışırken bulmuştum. Beni aynı anda üç erkekle birden idare eden kız arkadaşım da her gün iş yerimin önünden geçiyordu. Ancak elde ettiğim ilk emekçilik hatıram olan 1 Mayıs’ta verilen günlük bakım paramı anı olsun diye saklamaya karar verdim. İleride çocuklarıma anılarımı anlatırken çıkarıp onlara göstereceğim.

Ah bu gericilik yok mu? Hepimizin hayatını karartan şey. Şimdiye kadar olanlar da hep bu halkın cahilliğinden oldu. 

Devrimlerin ve özgürlüklerin kazanımlarını anlamayanlara örnek olsun diye, şimdilerde sadece hatıralarımı yazıyorum. Kim bilir, örümcek kafalı cahiller okur da, yarınlarda  bizimle beraber aydınlığa çıkmaya karar verirler diye.

Tüm İşçi ve Emekçilerimizin Bir Mayısı  Kutlu Olsun.




Azize Bahtiyar, 03.05.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar




Not: Tüm karakterler hayalidir. Gerçeklerle de hiç bir ilişiği bulunmamaktadır.


Seçkin Deniz Twitter Akışı