14 Nisan 2015 Salı

SA1263/KY1-CÇ115: Kızıma Mektuplar V

Kızlarından Uzakta Olanlara Adanmış Sözler
-V-


Yar kızım, yaran kızım, can kızım canan kızım! Öğüt vermeyi sevmediğimi bilirsin. Öğüt vermekten kaçındığıma tanıklık edersin. “Ağaç yaş iken eğilir!” önermesine nasıl karşı çıktığıma da. Kaç kez “Niye eğip büküyorsunuz zavallı ağacı? Bırakın dosdoğru kendi bildiği gibi büyüsün!” sözlerim yankılanmıştır kulağında. Yine bu çıkışa bağlı kalmakla beraber kılavuzluk yapmak istiyorum bu seslenişimde. 

Kılavuzluk öğüt vermek değildir ballı kızım. Kılavuzu olmayan yolcu yaşama acemisi olur. Yaşama acemisi olan çoğu zaman telef olur. Telef olmayıp, çölde kaybolmayan vahaya ulaşan daha bir diri olmuştur elbet. Daha bir dayanıklı olur elbet. Ve fakat kaybettiği zamanı telafi etmesi zordur. Ve hatta hiç telafi edemeyecektir kaybettiği zamanı. Kimi zaman bu kaybı için içinde derin acılar duyacaktır, sızlayacaktır içinde bir yerler. Öyle ise yola çıkan bir kılavuz bulmalıdır. Yaşama acemisi olmaktan kurtulmanın yolu, zaman kaybetmekten kurtulmanın yolu iyi bir kılavuzla yola çıkmaktır.

Öyle ise yola çıkma hazırlığı yapan önce iyi bir kılavuz için sıvamalıdır kolu. Kılavuzun iyisi kötüsü vardır elbet. Yolu, yolları bilmekten ötedir söylemek istediğim. Yolu, yolları çok iyi bilip de kendinde yolcuyu tutsak eden kılavuzlar çoktur. Onlardan uzak dur. Belki sana aşılmaz çölleri aşırtacaktır ve fakat seni kendinde tutsak kıldıktan sonra aşılan çöllerin anlamı nedir? Bir anlamı olur mu? Elbet olmaz. 

Öyle ise kılavuzun seni kendinde tutsak edenlerden olmasın. Pek çabuk fark edilir yolcuyu kendinde tutsak eden kılavuz. Korku salar, korkulardan söz eder, kendi yüceliğinden, kendi bilgisinin doğuştan olduğunu söyler, ima eder. Ya da sezdirir. Böylelikle sana tek başına çöller aşmanın olanaksızlığı düşününü işler. Bilincine, beynine kazır böylesi bir düşünceyi. Böylece soluğun kesilir. Attığın her adımı onun adımı bilirsin. Gördüklerini o görmüş, duyduklarını o duymuş bilirsin. Kaç bundan. Kaç bu kılavuzun yurdundan, bırak kendi cehenneminde yaşasın. Tanrılığa soyunmuştur o kılavuz seni de kendine kul etmektir muradı. 

İyi kılavuz gözlemleyerek anlamak kolaydır. Doğuştan bir bilgeliğin olmadığını sezdirir sana. 

Ulaşılan her bir şeyin uğraşan her kes için aynı olduğunu fark ettirir. Attığın her bir adımın hesabını senin vereceğini söyler eylemleriyle. Hem pek konuşmaz da. Kılavuzun işi konuşmak değildir eylemdir. İyi izle o kılavuzu. Nasıl bakıyor çevresine? Rüzgârın yönünü nasıl belirliyor, daha önce geçtiği yolları örten kumların ardından nasıl bulabiliyor önceki izlerini adımlarının. 

Bunları iyi belle ki, gün olacak kendi başına aşacaksın çölleri. Fırtınaların darmadağın ettiği, izlerin kumlarla örtüldüğü yollarda hiç şaşırmadan çabucak yolunu bulmayı öğren o kılavuzdan. Kumlar altında kalan izleri, rüzgarların, yağmurların, coşkun pınarların, sellerin bozduğu yolları bulmada ustalaştıkça kurtulmuş olacaksın yaşama acemiliğinden. Özgün ve özgür bir yaşamın nasılını göstermiş olacaksın hem kendine hem kendin dışında insan olmak için yola çıkmış yolculara. 

Dikkat et ,yola çıkmış diyorum, duranlarla işim yok benim. Duranlarla işin olmasın senin. Durgunluğun, durağanlığın nasıl bir bozulmaya, nasıl bir çürüyüşe neden olduğunu sularda gözlemlemen olasıdır. Bu konuda kılavuzluk yapar sana kokuşmuş su. Durgunluk kokutur, bozar, zehirli yosunlara, kire boğar akmayan suyu. Bir bataklığa çevirir acımadan yutan her bir şeyi. Sana durmayı salık verenden, sana durmayı teklif edenden uzaklaş ey benim coşkun pınarım, sevgili kızım!

Sana kılavuzluk etsin bu sözlerim. Öğüt olarak belleme, öğüt olarak görme. Öğüt kimi zaman kötü bir kılavuzdur. Kişiyi kendinde tutsak eden bir kılavuzdur. Sözün öğütten öte iyi bir kılavuz olanı salt yol gösterendir. Yolları ayırt etmeyi öğretendir. Öğüt “Bu böyledir, böyle yap!” diyerek buyurur. Yol gösteren söz “Hali hazırdaki durumun için başka durumlarda görmelisin!” der. Başka durumların varlığını duyumsatır sana. İşte sözlerim de sana farklı şeylerin olduğunu duyumsatsın. Öyle ki, yeri geldiğinde bu sözleri bile kaldırıp atabilmelisin. Kendi kılavuz ölçütlerini oluşturmalısın. 

Oluşturacaksındır da. Çünkü ben senin beni yaşayarak var olmanı istemiyorum. Kendini yaşamalısın. Kendi türkülerini, kendi ağıtlarını, kendi şarklılarını, kendi türkülerini, kendi destanlarını yazmalısın. Bir anı olarak kalmalıyım ben sende. Bizatihi var olursam kendin olmazsın. Sen kendin olmalısın!

Duranlarla işin olmasın demiştim ya. Olmasın. Onlar doğdukları için insan olunduğunu sanırlar. İnsanın uzun soluklu bir yürüyüş olduğunu unutmuşlardır. Bir önceki kuşağı kendilerinde yaşattıkları için böyledir bu. Ve farkında değillerdir bir cehennemde yaşadıklarının. Evet bir cehennemdir yaşadıkları. Bunu en iyi kendisi olmak için yola çıkanlar anlar. Duranlar yola çıkanın yolunu keserler. Çarmıha gererler hatta. Kaynar kazanlara atarlar, bir önceki kuşağın değerlerini yadsıdığı için yolcunun başına gelmeyen kalmayacaktır. Duranlar hem yola çıkmak isteyenlere cehennemi yaşatırlar hem de birlikte durduklarına. Böyledir bu. Çok çabuk fark edeceksin sen de bunu. Gözlem gücünü geliştirdikçe, yolcu olduğun bilincine erdikçe cennet gördüğün dünyanın nasıl irin dolu çukurlarla olduğunu ayrımsayacaksın.

Duranlar hep bir geçmişe özlem duyarlar her hangi bir sorun yaşadıklarında, yaşamak zorunda kaldıklarında. Toplumsal birlikteliklerde sorunların olması doğaldır.  Bu sorunlar akmaya direndikçe artar. Arttıkça da duranlar sorunlardan kurtuluşu geçmişte arar. Kimi az önceki geçmişin asude olduğuna inanır, az önceye gitmeye, bir bilemedin iki adım geri gitmeye gerek olduğuna inanıp ona hamle ederken, bir başka kesim on adım, yirmi adım geri diye tutturur. Belki bir başka grup yüz adım, bin adımda asudeliği bilip onu dayatır. Böylece sorunları aşmak yerine cehennemin hararetini artırdıklarını ayrımsayamazlar bile. 

Öyle ise kaç duranlardan. Duranlardan ölesiye kaç. Akışa, göçerliğe katıl. Bir göçmen olarak sürdür yolunu. Değerlerde göçmenlik güç katacaktır sana. Bir önceki kuşağın değerlerini toptan kaldırıp atmak değildir bu. Kimi atılmayacak değerler vardır. Bu değerlerin kalıcılığı göçmenlikle beslenmiş olmalarındandır. Biz bunlara temel değerler de diyebiliriz. Örnek istersen, hiçbir varlığa haksızlık etme. Hiçbir varlığa kendisi dışında bir şey olmasını buyurma. Tanrı olmaya kalkışma. Tanrıyı oynamaya heveslenme. Kimseyi, hiçbir varlığı kendinden altta görme. Hiçbir varlığa düşman olma. Varlığından ötürü bir düşmanlık besleme. Eylemlerin ya düşmanı ya dostu ol. 

Akanlara katıl. Coşkun bir pınar gibi ol. Birlikte insan olmak için yola çıktığın zaman yol arkadaşlarına da kılavuzluk yapman gerekecektir. Bir kılavuz olacaksındır. Olmalısın da. Kılavuz olduğun zaman gözü pek olup ileri atılacağın zamanlar olduğu, olacağı gibi, bir kenarda sessizse durup bekleyeceğin zamanların geleceğini de bilmelisin. Öylesi zamanlar olacaktır. Her kafadan seslerin yükseldiği zamanlardır bunlar. Kimin ne dediğinin kimse tarafından anlaşılmadığı zamanlardır. 

Böyle zamanlarda bir köşeden sessizce durup beklemeyi bilmelisin. Yormamalısın sesini. Boğmamalısın. Öylesi zamanlarda bıkkınlık çöreklenir yüreğine kişinin. Adamsendecilik, nemelazımcılık kaplar tüm benliğini kişinin. Bu ölümcül kişiliğe bürünmemek için uzak durmalısın sesini duyurma hevesinden. Bir süre sonra her kafadan çıkan sesler yorulacak, suspus olacaktır. Belki bir tek senin sesin yankılanacak, duyulur olacaktır. 

Bencillikten arınmış bir anlamla yüklü ise sesin kendilerini verecektir yorulup, bir köşede kımıltısız duran kulaklar. Sesin yankılandığında itiraz duyarsan kulaklarını tıkama. Bencilliktir kişiye kulağını tıkatan başka bir sese. Gönül sahibi itiraz edeni dinler. Evetten daha çok itiraz olarak yükselen sese verir. Evetçiden çok itirazcıya kulak vermelisin. Yükselen itiraz yürekten ise onayla. Hiç çekinme. Yüreğin sesine kulak verenin hiçbir eylemi boşa gitmez. Hiçbir sıkıntıya uğramaz yüreğin sesine kulak veren. 

Ah evetçiler.. ne çekmişse yolcular evetçilerden çekmiştir. Ama bu şu demek değildir her itiraz yürekten gelendir. Sen yüreğine kulak vermiş, yüreğinin sesini yankılatırken yükselen itiraz belki bencilliğin yankısıdır. Öyle de olsa kulaklarını tıkama. Dinle. Ve o sesin bencilce olduğunun resmini çiz. Göster tüm yolculara. Yolcular hak verecektir sana. Kulak tıkarsan bir kuşku ekilir yüreklere. Akıllar o itirazda kalır. Kendi yararlarına olduklarını vehmederler. Oysa resmini çizip gösterdiğinde sesinin peşinden geleceklerdir. Belki o itiraz dene herkesten daha hevesli olacaktır sana yol arkadaşı olmaya. Yol arkadaşların seninle yolculuğu hevesle sürdürmeli.
Cemal Çalık, 14.04.2015,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Kızıma Mektuplar, 

Seçkin Deniz Twitter Akışı