5 Nisan 2021 Pazartesi

SA9145/SD2020: Sıkıntı (Roman); 2. Bölüm-Yer 19

    Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Binlerce yıl sonra DNA keşfedilecek ve bu genetik hastalığa Yahudi bilim adamları ‘şizofreni’ , 'şizoaffektif bozukluk' ve 'manik depresyon' diyecek ve bir Yahudi gazetesi de bunu yayınlayacaktı. İnsan aklının izini sürdürebileceği kadar uzun ve kalıcı izlekler vardı Yahudilerin tarihinde. Bu somut bir bilimsel bir gerçek halinde bütün insanlığın karşısında duruyordu."


Ölçü belliydi; Allah’a iman etmek, ona ortak koşmamak, iyiliği emrederek kötülükten menetmek. Kur’an bütün insanlar gibi, bütün Yahudiler için de son sınırdı, son mesajdı, son hakemdi. Bu değiştirilemez bir gerçeklikti; tek çıkış yoluydu. Kesin olarak biliyorduk ki; Mısır’dan ya da Mekke’den çıkış gibi, kötülükten çıkışın tek anahtarı Kur’an’dı.

Mâide Suresi 18-19. ayetler tartışmalara son noktayı koyuyorlardı: 

‘(Bir de) Yahudiler ve Hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.” (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır. Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. 

Mâide Suresi 64-65. ayetler Allah’ın kesin olan hükmüne ve sonsuz merhametinin bağlı olduğu temel gerekçeye işaret ediyordu: 

‘Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez. Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.’ 

Saygısızca ve tıpkı herhangi bir insana hitap eder gibi, ‘Allah’ın eli bağlıdır’ diyerek Allah’ın kendilerine karşı cömert olmadığını söyleyen Yahudiler, ‘Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir.’ hükmü ile lanetlenmişlerdi. Oysa Allah onları seçmiş ve yüceltmişti; kırk yıl boyunca gökten yağdırdığı, Yahudi anlatılarına göre, sabahları çiğ gibi yağan, toplanıp öğütüldüğünde meydana gelen undan yapılan her yiyeceğin tadını alan ekmek yapılabilen 'Man’, Kur'an'a göre  ‘Kudret Helvası’ ve ‘Bıldırcın Eti’yle beslemişti. Bunu çok iyi biliyorlardı.

Bakara Suresi 55-61. ayetlerde Yahudilerin olağanüstü taleplerini ve onlara verdiği olağanüstü nimetleri anlatıyordu Allah; çok büyük ve olağanüstü olaylar zincirinin bir parçasıydı bu:

‘Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. Hani, “Şu memlekete (Kudüs veya Eriha) girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik. Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik. Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.’

‘Yer Yazarı’ İsrail’in en eski gazetesi Haaretz’de 26. Kasım 2013’te Ido Efrati imzasıyla yayınlanan, “Bilim Adamları Aşkenaz Yahudileri’nde Şizofreniye Yatkınlık Geni Keşfetti” başlıklı bir haber-analizi de notları arasına almıştı. 

İsrailli ve Amerikalı bilim adamlarının keşfettikleri bir gen Aşkenaz Yahudileri’nde ruhsal bozukluklara; şizofreni hem de şizoaffektif bozukluk ve manik depresyon yakalanma olasılığını artırıyordu. Nature Communications yayınlanan bir araştırmaya göre, Aşkenaz Yahudileri’nde bulunan DNST3 geninin varyasyonları sebebiyle şizofreni ve benzeri hastalıklara yakalanma oranı yüzde 40 daha olası... Söz konusu gen, Aşkenaz Yahudilerinde bozuklukları yaşama olasılığını % 40, genel nüfusta ise % 15 oranında yükseltiyordu.

Araştırma, Yaşam Bilimleri Fakültesi dekan yardımcısı Profesör Ariel Darvasi tarafından Kudüs İbrani Üniversitesi New York Tıp Araştırma Feinstein Enstitüsü'nden Dr Todd Lencz ile koordinasyon içinde yapılmıştı. Araştırmanın ilk bölümü Aşkenaz Yahudileri üzerinde şimdiye kadarki en büyük örneklem grubunu oluşturmaktaydı. DNA örneklerine katkıda bulunan 2500 İsrail Aşkenaz Yahudisi’nin 1000 tanesi Şizofreniye bağlı ruhsal bozukluklardan etkilenmiş, 1500 tanesinin ise sağlıklı olduğu görülmüştü.

Mevcut tüm gruplardan araştırma konusu olarak Aşkenaz Yahudilerinin seçilme nedeni Aşkenaz Yahudilerin genetik açıdan, homojen bir grup olarak kabul edilmesi gerçeğiydi. Aşkenaz Yahudiler arasında sınırlı genetik varyasyon, sağlıklı ve etkilenen bireyler arasındaki farklılıkların kolay tanımlanmasını sağlamaktaydı. Profesör Darvasi yıllarca Aşkenaz Yahudileri üzerinde çalışmış ve bu araştırma için alınan DNA örneklerini analiz etmek için en son teknolojiyi kullanmıştı.

Darvasi, Haaretz'e, "Mevcut teknoloji çok kapsamlı DNA analizi ve SNP noktaları-DNA zincirindeki temel bağlantılar üzerinde milyonlarca okuma ve aynı zamanda DNA üzerinde çok etkili tarama yapma imkanı sağlıyor" demişti.

Araştırmanın ilk bölümünde, bilim adamları, nüfusun %99.9’unda bulunan NDST3 geninin yaygınlığını kontrol ediyordu. Darvasi, "Bu bozukluklara sahip olan kişilerde bu genin iki özel çeşidi vardır," diyordu. Araştırmanın sonuçlarına göre varyasyonlara sahip Aşkenaz Yahudileri olmayanlara göre farklılıklar vardı. Aşkenaz Yahudilerinde, şizofreni ile ilgili bozuklukların gelişme olasılığının olmayanlara göre yüzde 40 daha muhtemel olduğu tespit edilmişti.

Aşkenaz Yahudilerinden toplanan örneklerin denetlenmesi araştırmanın sadece ilk aşamasıydı. Sonuçların derlenmesinin ardından, bilim adamları diğer nüfus gruplarında daha kapsamlı bir inceleme için ikinci aşamaya geçmişti. Darvasi, “Biz ilk örnekte bir ilişki olduğunu gördükten sonra dünyadaki diğer popülasyonlar arasında bu gen ile belirtilen hastalıklar arasındaki bağlantıyı araştırmaya devam ettik. Sonunda, 25.000 'den fazla insandan alınan örnekler, Avrupa, Asya ve Afrika'dan gelen insanlar da dahil olmak üzere, kontrol edildi, ki bu insanlar insan ırkının temel etnisitelerini kapsamaktadır." Diyordu.

Daha büyük örneklem grubunda düşük sayıda olmakla birlikte şizofreni, şizoaffektif bozukluk ve manik depresyon ve NDST3 genin sıklığı arasında bir ilişki tespit edilmişti. Darvasi, "Büyük örnek grubunda, diğer toplumlarda aynı genin yaygınlığı incelenmiş ve ortalama %15 oranında bu hastalıklara yakalanma şansını artırdığı tespit edilmiştir" diyordu.

Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından başlangıç için 2.100.000 $lık hibe ile finanse edilen Araştırma yaklaşık üç yıl sürmüştü. İlk araştırma sonuçlarına dayanarak, bilim adamları araştırmalarına devam etmek için 3 milyon dolar daha hibe kazanmışlardı.

Nüfusun yaklaşık %1'i şizofreniden etkileniyordu. Hastalığa yakalananlarda çevrelerine karşı ilgi azalması, karanlık duyguların gelişimi ve bazen var olmayan hayali sesler duyma veya görüntüler görme gibi belirtiler görülüyordu. Birçok bilim adamı, genlerin, diğer çevresel ve kalıtsal faktörlerin yanında hastalık üzerinde etkisinin büyük olduğuna inanıyordu. Hastalıktan sorumlu birden fazla gen olduğu için bu genleri tanımlamanın zor olduğu kanıtlanmıştı.

Profesör Darvasi öncelikle Aşkenaz Yahudileri üzerinde yıllarca yaptığı araştırmalarla şizofreni ile genler arasındaki bağlantıyı aramıştır. 2002 yılında, onun liderliğindeki bilim adamları ekibi COMT denilen bir genin şizofreni vakalarının yaklaşık %20'sinden sorumlu nedenlerden biri olduğunu iddia etmişti. Darvasi, "Bilgimizi artırmaya ve başka genler keşfetmeye devam ediyoruz ve gelecekte daha büyük örnekler üzerinde yapacağımız çalışmalar sonucunda bu konuda daha fazla bilgi rapor etmeyi ümit ediyoruz. Şu anda yapmaya çalıştığımız budur.” demişti.

Bu dehşet verici bir durumdu, düşünenler ve anlayanalar için. Tevrat, Tesniye Bab 28 gelmişti aklıma:

“RAB sizi delilikle, körlükle, şaşkınlıkla cezalandıracak. Öğle vakti körlerin karanlıkta el yordamıyla yürüdüğü gibi yürüyeceksiniz. Yaptığınız her şeyde başarısız olacak, sürekli sıkıştırılacak, yağmalanacaksınız. Sizi kurtaran olmayacak (…) Orada RAB size titreyen yürekler, umutsuzluk ve bakmaktan yorulmuş gözler verecek. Sürekli can kaygısı içinde yaşayacaksınız. Gece gündüz dehşet içinde olacaksınız. Yaşamınızın güvenliği olmayacak. Yüreğinizi kaplayan dehşet ve gözlerinizin gördüğü olaylar yüzünden, sabah, 'Keşke akşam olsa!', akşam, 'Keşke sabah olsa!' diyeceksiniz”

Binlerce yıl sonra DNA keşfedilecek ve bu genetik hastalığa Yahudi bilim adamları ‘şizofreni’, 'şizoaffektif bozukluk' ve 'manik depresyon' diyecek ve bir Yahudi gazetesi de bunu yayınlayacaktı. İnsan aklının izini sürdürebileceği kadar uzun ve kalıcı izlekler vardı Yahudilerin tarihinde. Bu somut bir bilimsel bir gerçek halinde bütün insanlığın karşısında duruyordu.



<< Önceki                      Sonraki>>


[(04.04.2021, (2/38 (156))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 05.04.2021, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı