8 Mart 2021 Pazartesi

SA9110/SD1992: Sıkıntı (Roman); 2. Bölüm-Yer 15

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"İçinde yaşadığımız dünyayı biz nasıl algılıyorduk, kitabın yazarı nasıl algılıyordu; çok açık bir ‘çimenlerin üstündeki çiğ’ üstünlükçülüğü, seçilmiş ırk taassubu idi bu. İnsanlığın yaşadığı her şeyin sorumlusu olarak suçlanacak kadar kibir dolu bir övünmeydi. "


‘Bekçi’ yaptığı alıntıyla web sitesinin amacının ne olduğunu paylaşmış ve daha da detaylara inmişti. Jinfo. Org’un basılı kaynaklardan yaptığı alıntıları dokunmadan aktarmıştı.

Kitabın adı çok ilginçti ve üstünlükçü bir ruhla konmuştu: 

“TARİH’İN MENTEŞELERİ, Cilt II: YAHUDİLERİN HEDİYELERİ: Bir Çöl Göçebe Kabilesi Herkesin Düşünme ve Hissetme Şeklini Nasıl Değiştirdi, Thomas Cahill (Nan A. Talese / Doubleday, New York, ©) 'dan yayıncının izniyle uyarlanmıştır. 1998 (THE HINGES OF HISTORY, Volume II: THE GIFTS OF THE JEWS: How a Tribe of Desert Nomads Changed the Way Everyone Thinks and Feels, by Thomas Cahill (Nan A. Talese / Doubleday, New York, ©1998,)”
‘Tarih’in Menteşeleri’ kavramını kullanabilmek çok derin bir tarihi geçmişi detaylarıyla bilmeyi gerektiriyordu; bu tarih sadece Yahudilerin değil, bütün insanların tarihiydi. Thomas Cahill yazdığı, ‘Bir Çöl Göçebe Kabilesi Herkesin Düşünme ve Hissetme Şeklini Nasıl Değiştirdi’ adındaki kitapta şöyle diyordu:

“Her şeyi Yahudiler başlattı. Ve "şey" derken önemsediğimiz pek çok şeyi kastediyorum, hepimizi, Yahudi ve Yahudi olmayanları inanan ve ateist yapan temel değerleri. Yahudiler olmasaydı dünyayı farklı gözlerle görür, farklı kulaklarla duyar, hatta farklı duygularla hissederdik. Ve sadece dünyayı algıladığımız ekran olan duyu sistemimiz farklı olmayacaktı: farklı bir zihinle düşünecek, tüm deneyimlerimizi farklı yorumlayacak, başımıza gelen şeylerden farklı sonuçlar çıkaracaktık. Ve hayatlarımız için farklı bir rota belirleyecektik.”

İçinde yaşadığımız dünyayı biz nasıl algılıyorduk, kitabın yazarı nasıl algılıyordu; çok açık bir ‘çimenlerin üstündeki çiğ’ üstünlükçülüğü, seçilmiş ırk taassubu idi bu. İnsanlığın yaşadığı her şeyin sorumlusu olarak suçlanacak kadar kibir dolu bir övünmeydi. Çünkü dünya hiç de iyi görünmüyordu, iyilik yok olmuş, kötülük yasalarla korunur hale gelmişti. İnsan en temel hakkı olan yaşama hakkını bile koruyamaz haldeydi. Fakat biliyorduk ki; sorumlu olan Yahudiler değildi, sorumlu olanlar Yahudi ırkından gelen ancak Şeytan’a tapan, Yahudilere düşmanlık ederek onları ‘Şabat’tan soğutmaya çalışan bir güruhtu.

Kitaptan yapılan alıntı devam ediyordu, fakat ‘Bekçi’nin gördüklerine ve analizleriyle somutlaştırdığı sonuçlara zıt ve Neturei Karta gibi dindar Yahudilerin varlığını yok sayan bir genelleme yapıyordu; ısrarla Yahudileri Batı’daki bütün olumlu şeylerin olduğu gibi olumsuz şeylerin de faili olarak tanımlıyor ve överken hedef gösteriyordu yazar Thomas Cahill:

"Biz" derken, yirminci yüzyılın sonlarında yazılan olağan "biz" i kastediyorum: tuhaf ama hayati zihniyetleri yeryüzündeki her kültüre bulaşmaya başlayan Batı dünyasının insanları, böylece şaşırtıcı derecede kesin bir anlamda, insanlığın tamamı şimdi isteyerek bu "biz" e yakalanmış durumda. İyi ya da kötü, Batı'nın insanlık tarihindeki rolü tekildir. Bu nedenle, Batı kültürünün mucitleri olan Yahudilerin rolü de tekildir: Onlara uzaktan benzeyen başka kimse yoktur; onlarınki eşsiz bir meslek. Aslında, göreceğimiz gibi, meslek fikri, kişisel kader fikri, Yahudi bir fikirdir.”

Ve hemen sonra hızlı bir kıvrılmayla “İyi ya da kötü, Batı'nın insanlık tarihindeki rolü tekildir. Bu nedenle, Batı kültürünün mucitleri olan Yahudilerin rolü de tekildir” şeklindeki iddiasının sonuçlarını yargılamaya başlıyordu:

“Tarihimiz, Yahudilerin gerçekte neyle ilgili olduğunu görmeyi reddeden, bu tuhaf kabileye, bu dağınık guruba, Batı dünyasının ataları olan bu gezgin ırka hak ettiği şeyi veremeyen entelektüel körlük, ırkçı şovenizm, yabancı düşmanlığı veya sadece kötülük örnekleriyle doludur. Gerçekten de, en kanlı yüzyılların sonunda, Yahudilere hakkını vermek yerine başka bir şey yapanlar tarafından işlenen hayal edilemez korku sahnelerine çok kolay bir şekilde dönüp bakabiliriz.

Ancak okuyucularımdan sadece tarihin dehşetini -modern, ortaçağ ve antik- değil, aynı zamanda tarih kavramının kendisini de (olabildiğince) silmelerini istemeliyim. Daha özel olarak, dünyamızın üzerine inşa edildiği tüm varsayımları, entelektüel ve duygusal mirasımız olan tüm karmaşık eylem ve fikir yapısını zihnimizden silmeliyiz. İncil'in ilk kelimesi yazılmadan, daha söylenmeden, daha düşlenmeden önce bu gezegende yaşayan ve hareket eden insanlık biçiminde kendimizi yeniden hayal etmeliyiz...

Tüm kanıtlar, ilk dinsel düşüncede, son derece döngüsel olan bir kozmos vizyonunun var olduğuna işaret ediyor. İlk insanların dünya hakkında yaptığı varsayımlar, bütün temel yönleriyle, Yunanistan ve Hindistan gibi daha sonraki ve daha sofistike toplumların daha ayrıntılı bir şekilde yapacağı varsayımlardan biraz farklıydı. Henri-Charles Puech'in yeni ufuklar açan Adam ve Zaman adlı eserinde Yunan düşüncesiyle ilgili olarak söylediği gibi: Hiçbir olay eşsiz değildir, hiçbir şey sadece bir kez gerçekleşmez… Her olay gerçekleşti, gerçekleşiyor ve sürekli olarak gerçekleştirilecek. Aynı kişiler ortaya çıktı, çıkıyor ve döngünün her seferinde ortaya çıkacak.

Yahudiler bu çevreden çıkan, yeni bir düşünme ve deneyimleme biçimini, dünyayı anlamanın ve hissetmenin yeni bir yolunu bulan ilk insanlardı. Öyle ki, biraz adaletle söylenebilir ki, insanların sahip olduğu tek yeni fikir onlarınkidir. Ancak onların dünya görüşleri o kadar çok bir parçamız haline geldi ki, bu noktada hücrelerimize genetik bir kod olarak da yazılmış olabilir. Bize egzotik ve tuhaf görünen diğer tüm halkların kozmik vizyonuna -kısa bir deney için bile- ışık tutmayı o kadar imkânsız görüyoruz ki.” 

Yahudilerin yer yüzüne dağılma hikayeleri, elçilere karşı tavırları… Allah’ın elçileri Musa ve kardeşi Harun, Mısır, Firavun, Mısır’dan Çıkış, Samiri, Tanrı diye tapınılan Altın Buzağı heykeli, kırk yıllık çöl sürgünü, Filistin’e giriş, Davut, Süleyman, Süleyman Tapınağı’nın inşâsı, Mason Hiram Usta’nın Süleyman Tapınağı’nın giriş sütunlarına işlediği şeytanî simgeler, Babil, Allah’ın Elçisi İsa’ya ve diğer elçilere reva görülenler, Roma, Vatikan,  İspanya, Fransa, İngiltere, İskoçya, Fransız İhtilali, Paris Komünü, Siyonizm, Osmanlı, bilimsel gelişmeler, atom bombası, felsefe, edebiyat, sanat, psikoloji ve daha birçok şey. Zihnimin seri hareketlerle işlediğini hissediyordum.

Câsiye Suresi 16. ayet Yahudilerin bir dönem alemlere üstün kılındığını ve düştükleri ayrılığı kesin olarak bildiriyordu: 

‘Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık. Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.’

Tevrat’ta ifade edildiği üzere Allah İsrailoğulları ile Elçisi Musa’nın önderliğinde önce Horeb’de, daha sonra Moab’da iki kez ahit yapmış; daha sonra bu ahit Yeşu, Davud ve sonraki İbrânî elçilerin ve liderlerin dönemlerinde yenilenmişti.

Tevrat, Tesniye, Bab 28:15’te de bu ahde ve lanete de açık bir vurgu vardı: 

"Ama Tanrınız RAB'bin sözünü dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların, kuralların hepsine uymazsanız, şu lanetler üzerinize gelecek ve size ulaşacak:" 

Tesniye, Bab 28, 1'den 68'e kadar ahdin ve lanetin detayları açık açık anlatılmıştı. 64-68 şöyleydi: 

"RAB sizi dünyanın bir ucundan öbür ucuna, bütün halklar arasına dağıtacak. Orada sizin de atalarınızın da tanımadığı, ağaçtan ve taştan yapılmış başka ilahlara tapacaksınız. Bu uluslar arasında ne esenliğiniz ne de dinlenecek bir yeriniz olacak. Orada RAB size titreyen yürekler, umutsuzluk ve bakmaktan yorulmuş gözler verecek.Sürekli can kaygısı içinde yaşayacaksınız. Gece gündüz dehşet içinde olacaksınız. Yaşamınızın güvenliği olmayacak. Yüreğinizi kaplayan dehşet ve gözlerinizin gördüğü olaylar yüzünden, sabah, 'Keşke akşam olsa!', akşam, 'Keşke sabah olsa!' diyeceksiniz. Bir daha görmeyeceksiniz dediğim yoldan RAB sizi gemilerle Mısır'a geri gönderecek. Orada erkek ve kadın köle olarak kendinizi düşmanlarınıza satmaya kalkışacaksınız; ama satın alan olmayacak."

Bakara Suresi 40-44. ayetler Neturei Karta üyelerinin de farkında olduğu gerçeği resmediyordu:

‘Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?’ 


<< Önceki                      Sonraki>>


[(07.03.2021, (2/29 (147))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 08.03.2021, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı