1 Temmuz 2020 Çarşamba

SA8690/TG299: Globalistler ve İslamcılar: Yeni Bir Dünya Düzeni İçin 'Medeniyetler Çatışması'nı Kışkırtmak-III

Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız metin, Red Moon Rising - The Rapture and the Timeline of the Apocalypse Paperback'in yazarı Peter D. Goodgame'ın 'The Globalists and the Islamists' adlı kitabına aittir. "Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca dinin etkisi, dünyanın Batı kesiminde ve Doğu'nun çoğu kesiminde azaldı. Maneviyat, yaşam standartları yükseldikçe ve popüler kültür de neredeyse tamamen laik hale geldiğinden materyalizmle yer değiştirdi. Orta Doğu'da durum neden farklıydı? Yahudi-Hıristiyan etiği nasıl aşındı, buna karşılık İslam etiği bariz bir canlanma yaşadı mı? Bu çalışma, bu durumun tesadüfen meydana gelen bir şey olmadığını ve militan İslam'ın, uzun vadede bir dünya hükümeti kurulması hedefine ulaşmak için baskın Anglo-Amerikan kurumların küresel seçkinleri tarafından oynanan bir kart olduğunu açıklamaya çalışacaktır." şeklindeki sunumuyla geçmiş yüzyılların resmi tarih söylemlerinin arkasına sarkan ve günümüzdeki kaosun, yaygınlaşan dinsizliğin ve ahlaksızlığın temel nedenlerini, Globalistlerin  'Militan İslam' kavramını üreterek ve müslümanları satanist küresel bir devlet kurmak amacıyla kullanarak Yahudi-Hristiyan Etiğinin aleyhine İslam Etiği'nin lehine bir canlanma yaşayıp yaşamadığını sorgulamaktadır. Eylül 2013'te planladığım ve üzerinde çalıştığım ve 7 Ekim 2018 Pazar günü yayınladığım  'SA6940/SD1156: İslamcılık; Zehirli Maya (Aşı) ya da Masonik Kara Büyü' başlıklı çalışmamda 'İslamcılık' maskesi ve 'Masonluk' aracılığı ile Osmanlı İmparatorluğunun müslüman topluluklarının nasıl ayrıştırıldığını ve kurulan yapay ulus-devletlerin kukla yönetimler tarafından nasıl Satanizmin hizmetine sunulduğunu ve Satanist Masonların İslam'ın içini nasıl boşaltmaya çalıştığını incelemiş ve mason olduğu kesin olarak açığa çıkan câni Fetullah Gülen liderliğindeki dinî cemaat-nurculuk  maskeli FETÖ üyesi generallerce, 15 Temmuz 2016'da, ahlakı ve dinî değerleri önceleyen politikalara sahip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'ye askerî darbe yapmaya çalışan ve halk tarafından durdurulan Masonik İslamcılığı şöyle tanımlamıştım: "İslamcılık, 1789'la Fransa'da egemen hâle gelen masonların, yer küredeki bütün imparatorlukları yıkma girişimlerini içeren bütüncül bir organizasyonun Osmanlı İmparatorluğuna yönelik olan hamlesinin adıdır ve Sultan III. Selim’den itibaren güçlenerek II. Mahmut, Abdülmecid, Abdülaziz ve II. Abdülhamid liderliğindeki Osmanlı İmparatorluğu'nu, İstanbul, İzmir, Selanik, Manastır, Mısır, Şam, Beyrut gibi merkezlerde kurulan gizli mason localarında olgunlaştırılarak parçalayan ve yıkan bir hançerdir. Günümüz tartışmalarının amacı da yeniden güçlenen, bölgesel ve küresel bütünleşik bir strateji izleyerek masonların hakimiyet alanlarını daraltan Türkiye Cumhuriyeti'nin Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki yönetimini hedef hâline getirerek yeniden parçalamak ve etkisiz hâle getirmekti", 06.09.2008 tarihli 'SA24/SD5: İslamcılık: Kara Büyü' başlıklı çalışmamda da Peter D. Goodgame'un "Yahudi-Hıristiyan etiği nasıl aşındı, buna karşılık İslam etiği bariz bir canlanma yaşadı mı?" şeklindeki sorusunu o sormadan (2014) 6 yıl önce (2008) cevap vermiştim: "İslamcılık anaforu, Müslüman zihinlerden sürekli yeni kurbanlar devşirmektedir. Geleneksel diye, dışlanan ve aşağılanan bozunmaya uğramış 17,18,19 ve 20. yüzyıl İslam algısına alternatif olarak ortaya konan ve  terakkîyi hedefler görünen İslamcılık kara büyüsü, daha fazla tahrif ve tahribe aracılık etmeden Müslümanların  düşüncelerinden uzaklaştırılmak zorundadır."  Satanistler, önce kendi topluluklarını, Yahudileri -Siyonist-Laik-Fanatik-Ortodoks diyerek parçaladılar ve Yahudi etiğini, tahrif edip etkisizleştirdiler, eş zamanlı olarak Katolik-Ortodoks-Protestan etiğini ve İslam Etiğini yetiştirdikleri profesyoneller aracılığı ile yok ettiler; bugün diktatör Arap liderleri, aynı satanist gücün birer piyonu olarak elde ettikleri dokunulmazlıkla hem İslam'a hem de Müslümanlara yönelik soykırım politikalarını acımasızca uygulamaktadırlar. Yayınladığımız bu çeviri seti, eksik bilinenlerle örtülmek istenen gerçeğin açığa çıkması için faydalı olacaktır diye düşünüyoruz.
Seçkin Deniz, 01.07.2020

The Globalists and the Islamists:
Fomenting the "Clash of Civilizations" for a New World Order

Birinci Bölüm: İngilizler, Orta Doğu ve Radikal İslam

Arap rejimleri petrol fiyatlarındaki ani artış sonucu büyük ölçüde zenginleşmişti, ancak İslami hareketlerin tehdidi devam ediyordu. Suudi Arabistan Kralı Faysal, İslam'a destek veriyormuş gibi yapsa da, kraliyet ailesinin açgözlülüğünü, lüks yaşamını ve yolsuzluklarını sürekli eleştiren dini liderlere ve örgütlere sıklıkla baskı yapmak zorunda kalıyordu. Faysal, 1975 yılında, İslam'a saygısızlık ettiği gerekçesiyle bir televizyon kanalına saldıran Musad'ın fanatik kardeşini idam etmesine misilleme olarak yeğeni Prens Faysal Musad tarafından öldürüldü. (7)

Mısır'da Sedat rejimi, 1978'de İsrail ile Camp David Anlaşması'nı imzaladıktan sonra İslami hareketlerin aşırı baskısı altına girdi. Bu durum, 6 Ekim 1981'de Müslüman Kardeşlerin bir kolu olan İslami Cihad üyeleri tarafından Sedat'ın öldürülmesiyle sonuçlandı.

Suriye'de 1982'de Hama kentinde Müslüman Kardeşler ile Suriye hükümeti arasında büyük bir çatışma yaşanmış ve 20.000 kişi hayatını kaybetmişti. Sonrasında Suriye Devlet Başkanı Esad, Müslüman Kardeşler güçlerinin ABD yapımı teçhizatla donandığını açıkladı. Aburish, bu olayların hiçbirinin militan İslam'ın kullanılma biçimini değiştirmediğini belirtiyor;

"Hama olayı, Sedat ve Faysal suikastları ve daha az ses getiren eylemler, Batı’nın ve Arap vekil rejimlerinin İslami hareketlere yönelik desteğini kesmemiş ve Suudi Arabistan ve Mısır, kendi devlet propaganda cihazlarının İslam yanlısı kullanımına izin vermişti... Ve her zaman bölücü hareketleri destekleme eğiliminde olan İsrail, İslam'ın başka bir destekçisi olarak gün yüzüne çıkarak Müslüman Kardeşler ve Filistin İslami hareketi Hamas’ı fonlamaya başladı." (8)

Bu dönemde İslami hareketin en dikkat çekici başarısı elbette İran Şahı'nın devrilmesi ve Ayetullah Humeyni'nin İslami diktatör olarak yerleştirilmesiydi. İngiliz İstihbaratı, 1953'te Musaddık’ı devirmek ve Şah'ı geri getirmek için İran'ın mollaları ve ayetullahları ile olan bağlantılarını kullanmıştı. Bu bağlantılar daha sonra da devam ettirilecek ve rejimin gözden düşmesiyle Şah'ı devirmek için tekrar kullanılacaktı.

İran İslam Devrimi'nin kuruluş tarihine göre, Humeyni isyanı spontane ve popülisttir ve halk tarafından nefret edilen ama ABD tarafından yürekten desteklenen baskıcı bir diktatörlüğü devirmiştir. Şah hükümetinin bir demokrasi olmadığı ve CIA tarafından eğitilen gizli servisinin dünyanın en etkili istihbarat örgütlerinden biri olduğu doğrudur. Ama bu döneme ilişkin ifade edilmeyen şey, Ayetullah adına İngiliz sponsorluğunda yürütülen büyük halkla ilişkiler kampanyasından önce Şah hükümetinin, nüfusun büyük çoğunluğu tarafından sevilmekte olduğudur.

Musaddık’ın devrilmesinden sonra Şah, yurttaki popülaritesini artıran bir dizi milliyetçi politikayı uygulamaya geçirmeye başladı ama bazı eylemleri Anglo-Amerikan Müesses Nizamı’nı endişelendirmekteydi. İlk olarak, İtalyan petrol şirketi ENI ile petrol anlaşmaları imzaladı. Daha sonra 1963 yılında, Beyaz Devrim olarak bilinen bir dizi popüler reformu uygulamaya geçirdi. Şah, Nasır'a paralel ve Müesses Nizam’ın hiç de hoşuna gitmeyen bir şekilde milliyetçi bir politika izlemeye başlamıştı:

  • Üst sınıflardan arazi satın aldı ve krallığın arazisini kendisininkiyle birlikte, kiracı durumundaki çiftçilere ucuza geri sattı ve yarım milyondan fazla insanın toprak sahibi olmasını ve eski feodal sistemin sona ermesini sağladı.
  • Kadınlara oy kullanma hakkı ve peçenin kaldırılması gibi dindar kesimin hoşuna gitmeyen "Batılılaştırıcı" hamleleri hayata geçirdi.
  • 90 milyar dolarlık bir nükleer enerji programını başlattı.
  • İngiliz İmparatorluğu’nun hâkim olduğu zamanlarda oluşan ve yüzyıllardır devam eden kazançlı afyon endüstrisini ortadan kaldırmak için harekete geçti. (9)

1973'te The Economist dergisi, "İran Orta Doğu'nun Sonraki Japonyası mı?" başlığıyla ön kapağında İran'a yer verdi. İran ekonomisi, 1965-1973 yılları arasında her yıl %7-8 oranında büyümüş ve dünyanın gelişmekte olan ülkelerinin izlemesi için bir örnek haline gelmişti. Anglo-Amerikan Müesseses Nizamı’na göre bu devam etmesine izin verilecek bir şey değildi.

Müesseses Nizam’ın kuruluş hedefleri, Lord Bertrand Russell gibi politika yapıcılar tarafından formüle edildiği ve Kissinger, Zibigniew Brzezinski ve Robert McNamara (Dünya Bankası başkanı) gibi kişilerin yanı sıra, Dünya Vahşi Yaşam Fonu ve diğer çevreci grupları kontrol eden İngiliz elitleri tarafından savunulduğu şekliyle, dünya nüfusunun azaltılması ve sanayileşmenin engellenmesi üzerine odaklanmıştı. İran'ın da yerle bir edilmesi gerekiyordu. (10)

Şah yönetimine yapılan saldırı, İngiliz İstihbaratı tarafından desteklenen ve manipüle edilen Müslüman Kardeşler, İran mollaları ve ayetullahları aracılığıyla gerçekleşti. Eski bir İngiliz İstihbarat ajanı olan ve kitap ve monografilerinde Anglo-Amerikan Müesses Nizamı’nın sosyalist bir dünya hükümeti planını ayrıntılı şekilde yazan Dr John Coleman, İran İslam Devrimi (11) üzerine yazdığı raporda; Müslüman Kardeşler’in "T.E. Lawrence, E.G. Browne, Arnold Toynbee, St John Philby ve Bertrand Russell gibi İngiliz Orta Doğu istihbaratının büyük isimleri tarafından oluşturulduğunu" ve misyonlarının "Orta Doğu’yu geride tutarak doğal kaynaklarının ve petrolünün yağmalanmaya devam edilmesini sağlamak..." olduğunu ifade ediyor.

Dr. Coleman, 1980'de Özgür İran Radyosu'nun yayınlarının Şah'ın düşmanlarını dört kategoriye ayırdığını yazar: 1. İsrailli Shin Bet tarafından satın alınan İranlı politikacılar, 2. CIA'nın ajan ağı, 3. Feodal toprak sahipleri, 4. Masonlar ve Müslüman Kardeşler (aynı düşman olarak görülüyor).

Raporunda Dr. Coleman, şöyle yazıyor:

"İran'da bir zamanlar, mollaların 'İngiltere'de imal edilmiştir' etiketine sahip olduğuna dair bir şaka bile vardı."

Şah 1963 yılında modernleşme planını uygulamaya koyduğunda, Ayetullah Humeyni dini muhalefetin lideri olarak ortaya çıktı. 1964'te İran'dan sürgün edilinceye kadar Humeyni dini şehir Kum’da bulunuyordu. Dr. Coleman, Özgür İran Radyosu'nun, Humeyni Kum’dayken "İngilizlerden aylık maaş aldığı ve efendileri İngilizlerle sürekli temas halinde olduğu" iddiasını aktarıyor.

Humeyni İran'dan sürüldükten sonra Irak'a yerleşti. 1978'de Irak hükümeti tarafından tutuklanıp sınır dışı edilene kadar birkaç yıl orada yaşadı. Daha sonra Humeyni'ye "İslami çalışmalarına" devam etmesi için Fransa'ya sığınma teklifinde bulunma önerisi getirmesi için Fransa Cumhurbaşkanı D'Estang’a baskı yapıldı. Humeyni Fransa'da iken, Batı tarafından tanınan bir kişi ve Şah karşıtı İslam devriminin sembolü haline geldi.

Coleman şöyle yazıyor:

"Humeyni, Chateau Neauphle köyüne yerleştirildikten sonra, çoğu BBC’den, CIA ve İngiliz istihbaratından olmak üzere, sürekli ziyaretçileri olmaya başladı."

Aynı zamanda Uluslararası Af Örgütü, Şah hükümetine karşı yürüttüğü yoğun kampanyayı, işkence ve diğer korkunç insan hakları ihlalleri suçlamalarıyla devam ettiriyordu. Uluslararası basın, bu temayı alarak tüm dünyaya taşıdı.

BBC daha sonra Ayetullah'ın temel destekleyicisi haline geldi. Dr. Coleman şöyle yazıyor:

"Humeyni'nin köylüleri ayaklandıran konuşma kasetlerini hazırlayan ve İran'daki mollalara dağıtan BBC'ydi. Sonra BBC, Şah'ın SAVAK'ı tarafından yapılan işkenceleri dünyanın dört bir yanına duyurmaya başladı... Eylül ve Ekim 1978'de, Humeyni'nin kışkırtıcı zırvalıklarını Farsça olarak İran’da yayınladı. Bu sırada Washington Post ise, 'BBC İran'ın bir numaralı halk düşmanıdır' diyordu."

BBC Farsça Servisi, Humeyni'nin söylemek istediği her şeyi aralıksız yayınladığı için İran'da "Ayetullah BBC" lakabını almıştı (12). Kısa bir süre sonra çoğu hassas genç öğrencilerden oluşan İran halkının büyük bir kesimi, Şah'ın gerçekten kötü olduğuna ve Ayetullah'ın önderliğinde saf Şii İslam'a geri dönmenin, ülkelerini kurtarmanın tek yolu olduğuna ikna olacaktı. İngiliz uşağı Zbigniew Brzezinski tarafından manipüle edilen Carter Yönetimi, daha sonra Şah'ı devirmek ve Humeyni'yi onun yerine getirmek için İngilizlerle işbirliği yapmaya başladı.

Dr. Coleman, Carter'ın Trilateral Komisyonu üyesi George Ball'u, Basra Körfezi'ndeki ABD politikasıyla ilgili bir komisyonun başına atadığını anlatıyor. Ball'un tavsiyesi, ABD'nin Şah rejimine verdiği desteği geri çekmesiydi. Dr. Coleman, Şah'ın kendi anılarından Amerikan duruşu ile ilgili şu alıntıyı yapıyor:

"O zaman bilmiyordum, belki de bilmek istemiyordum - ama artık benim için durum açık, Amerikalılar benim devrilmemi istiyordu. Ball'un İran danışmanı olarak Beyaz Saray'a ani bir şekilde atanması hakkında ne yapacaktım? Ball'un İran'ın dostu olmadığını biliyordum. İran hakkında özel bir rapor üzerinde çalıştığını anlamıştım. Ama kimse bana bırakın raporun sonucunu, hangi alanları kapsadığını bile bildirmedi. Aylar sonra sürgündeyken raporu okudum ve en büyük korkularım doğrulandı. Ball, beni ve nihayetinde ülkemi yüzüstü bırakmak isteyen Amerikalılar arasındaydı."

1979'da tahttan inen Şah, kendisini mülteci olarak bile kabul etmeyip ailesiyle birlikte Mısır’a sığınmaya zorlayan "sağlam müttefiki" ABD’ye ülkesini bırakmıştı. Amerikan elçiliğinin devralınması sırasında Ayetullah'ın destekçileri, Amerikalıları 444 gün boyunca rehin tuttuklarında anti-demokratik ve İsrail karşıtı olan İslami hareketin ayrıca Batı karşıtı da olduğu tüm dünya tarafından açıkça görülmüştü. Yine de Anglo-Amerikan Müesses Nizamı, radikal İslam'ı desteklemeye ve teşvik etmeye devam edecekti.

1977'de, ileride ele alacağımız Butto, Pakistan'da devrildi; 1979'da İran Şahı devrildi; 1981'de Sedat suikasta kurban gitti ve 1982'de Müslüman Kardeşler Suriye'de ayaklandı. 1977'den önce Orta Doğu, milliyetçi politikalar ve yüksek petrol fiyatları sayesinde Batı ile istikrar, sanayi ve ekonomi anlamında eşitliği sağlamanın eşiğindeydi; ancak 80'lerin başında Orta Doğu alevler içinde kalacaktı. (Seçkin Deniz'in Notu: İlginç bir şekilde 12 Eylül 1980'da Türkiye'de yapılan askerî darbeyi pas geçen klasik bir batılı anlatıya dikkat ediniz, benzer bütün yayınlarda Türkiye'ye ait plan ve operasyonların özel olarak saklandığına dikkat ediniz.)

Mısır sarsılıyordu ve Mübarek, gücü titrek bir şekilde elinde tutuyordu. Her ikisi de Batı tarafından silahlanmış olan İran ve Irak uzun sürecek savaşlarına başlıyordu. İsrail ve Suriye iç savaşın yaşandığı Lübnan’ı ve Rusya da isyancıları Pakistan tarafından desteklenen Afganistan'ı işgal ediyordu. İngilizler tarafından savunulan ve Amerikalılar tarafından da benimsenen, nüfusun azaltılması ve sanayileşmenin engellenmesi planı için büyük bir başlangıç yapılmıştı. (Bakınız: V. Kaynakları ve Notları)

VI. Afganistan, Pakistan, ISI ve BCCI

3 Temmuz 1979'da, Zbigniew Brzezinski gibi danışmanların ısrarı üzerine Başkan Carter, Afganistan'da iktidarda bulunan komünist rejime muhalif fundamentalistlere gizlice yardım yapılmasına izin veren bir direktif imzaladı (1). Bu durum, büyük olasılıkla doğrudan Sovyet müdahalesine yol açacak bir hareket olarak anlaşıldı ve aynı yılın 24 Aralık'ında, Afgan hükümeti tarafından davet edilen Rus ordusunun, hükümet varlıklarını isyancı saldırılardan korumak için pozisyon almasıyla tam da böyle oldu.

Afgan Savaşı'nın başından itibaren CIA, Pakistan İstihbaratı (ISI) ile işbirliği yaptı ve isyancı mücahit savaşçıları finanse etti. Bugün genel olarak radikal İslam'ın en büyük desteği, mücahitlerin Sovyet güçlerine karşı yürüttükleri başarılı cihat sonucunda aldığı düşünülmektedir. Sovyetler 1989'un başlarında Afgan topraklarından çekildiklerinde ülke, daha sonra dikkatlerini Batı'ya çeviren on binlerce işsiz İslami paralı askerle baş başa kalmıştır.

Afganistan'ın tarihi her zaman, daha önce İngiltere’nin kolonisi olan Pakistan ile yakından bağlantılı olmuştur. İngilizlerin alt kıtaya katılımı, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi (BEIC) tüccarlarının İslam Babür İmparatoru Cihangir tarafından ticaret noktaları kurmalarına izin verildiği on yedinci yüzyılın ilk yıllarına kadar uzanır. Hindistan'daki doğrudan İngiliz hâkimiyeti, Robert Clive liderliğindeki BEIC kuvvetlerinin, Plessey Muharebesi'nde Bengal'in Nawab ordusunu yendiği tarih olan 1757'de başlar. 1803'te Babür İmparatorluğu'nu yönetenlere BEIC'ten emekli maaşı bağlanmasıyla Britanya'nın alt kıta üzerindeki kontrolü daha da arttı.

Modern Pakistan'ın merkezi olan İndus Nehri Vadisi, 1848-1849'da Sih İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi sağlayan başarılı bir kampanya sonucunda, İngiltere’nin Pencap'ı almasıyla İngilizlerin kontrolü altına girmiştir. O zamandan beri, bugün Hindistan ve Pakistan olarak adlandırılan bölgeler, Britanya İmparatorluğu geri çekilip 1947'de iki ulus oluşturana kadar sürekli olarak İngilizler tarafından yönetilmiştir.

İngiltere geri çekildiğinde, gelişmekte olan Pakistan Ordusu'na yol göstermek (ve kontrol altında tutmak) için bazı İngiliz subayları geride kaldı. Bunlardan biri, Pakistan Ordusu Genelkurmay Başkan Yardımcısı olarak 1948 yılında Pakistan'ın Servisler Arası İstihbaratını (ISI) kuran Tümgeneral Walter Joseph Cawthorn idi.

Cawthorn, 1939-1945 yılları arasında Orta Doğu, Hint ve Güneydoğu Asya bürolarında operasyonlar yürüten Avustralya doğumlu bir İngiliz İstihbarat (MI-6) ajanıydı. 1958'de İngiliz Kraliyeti tarafından şövalye ilan edildiğinde Sir unvanını aldı ve daha sonra Avustralya'da Gizli İstihbarat Servisi'nin (2) başkanı olarak görev yaptı.

Pakistan istihbarat servisi ISI, aslında Keşmir ve diğer sınır sorunları üzerinde Hindistan'a karşı ilk yıllardaki savaşlarda Pakistan’ı savunmak için oluşturulan bir askeri istihbarat servisiydi ama yıllar içinde CIA’nın Pakistan versiyonu haline dönüştü ve İngiliz İstihbaratı ile yakın ilişkilerini sürekli devam ettirdi.

ISI'nin gücü, Pakistan'ın halk tarafından seçilen ilk sivil lideri olan sosyalist Zülfikar Ali Butto'nun 1971'de ortaya çıkmasına kadar ilk yirmi yıl boyunca arttı. Butto hemen Nasır, Musaddık ve Şah ile aynı milliyetçi özellikleri sergiledi ve İngiliz hükümeti ile Batı’nın gözünden düştü. Butto 1972'de ülkesini İngiliz Milletler Topluluğu'ndan çekti ve Rusya, Çin ve Arap ülkeleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmeye başladı.

1977'de kaçınılmaz darbe gerçekleşti ve Cumhurbaşkanı Butto, Gulam Jilani Han'ın ısrarı ile 1976'da Butto tarafından Genelkurmay Başkanlığına atanan General Ziya ül-Hak tarafından devrildi. Butto, Pakistan'daki hapishane hücresinde kaleme aldığı Eğer Suikaste Uğrarsam adını taşıyan kitabında, ISI ile olan sürekli mücadelelerini ve uğradığı ihaneti uzun uzadıya anlatır.

Ayrıca Kissinger'ın Pakistan'ın nükleer enerji programını ilerlettiği için onu nasıl tehdit ettiğini de anlatarak şöyle dediğini aktarır:

”Seni ibret alınacak bir hale getireceğiz!”

Öyle de olmuş ve Butto, dünyanın dört bir yanından devlet başkanlarının itirazlarına rağmen, 1978 yılında sahte bir mahkeme tarafından yargılandıktan sonra idam edilmiştir. (3)

Müslüman Kardeşlerin radikal bir sözcüsü, birkaç yıl sonra şöyle diyecekti:

"Kardeşlik, İran ve Pakistan'ı devraldı. Butto, Batı'nın İslam'a müdahalesine karşı çıkıyordu. Butto Pakistan'ın olmadığı her şeydi. Bu yüzden onu öldürdük. Ve onun ölümünü başkalarına bir uyarı olarak kullanacağız." (3a)

İngiltere'nin Pakistan yeraltı dünyası ile ilişkisi, BCCI (Bank of Credit and Commerce International / Uluslararası Kredi ve Ticaret Bankası) skandalına bir bakışla netleşiyor. BCCI, Pakistanlı bankacı Ağa Hasan Abedi tarafından 1972 yılında kurulan ilk Üçüncü Dünya çokuluslu bankasıdır.

Başlangıçta Abu Dabi'den Şeyh Zayed tarafından finanse edilen BCCI’nın 2.5 milyon dolarlık işlem hacmi, 1991'de kapatılırken 23 milyar dolara kadar çıkmıştı. Banka, petrol endüstrisi aracılığıyla Orta Doğu'ya akan para nehrinden yararlanmak için tam zamanında kurulmuştu.

BCCI'nin uluslararası nüfuz elde etmek için yaptığı ilk hamlelerden biri, 1976 yılında merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan Banque de Commerce et Placements (BCP)’nın %85'inin satın alınmasıydı. BCCI bu bankayı devraldıktan sonra Alfred Hartmann'ı müdür olarak atamıştı.

Hartmann daha sonra BCC Holding'in finans müdürü oldu ve böylece BCCI'nin en etkili direktörlerinden biri haline geldi. Hartmann, Rothschild ailesiyle olan bağlantıları sayesinde İngiliz bankacılık sektörünün bir üyesi olmuştu; N.M. Rothschild and Sons Şirketi’nin Londra'daki yönetim kurulu üyesi ve Zürih'teki Rothschild Bank AG'nin de başkanıydı. (4) (Bakınız: VI. Kaynakları ve Notları)


Peter D. Goodgame, 11 Ağustos 2002, RedMoonRising


<<Önceki                   Sonraki>>




Tamer Güner, 01.07.2020, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri


V. Kaynakları:
  1. A Brutal Friendship, Aburish
  2. A Century of War, Engdahl
  3. Conspirators' Hierarchy: The Committee of 300, Dr. John Coleman, 1992 - order at 1-800-942-0821
  4. What Really Happened In Iran, Dr. John Coleman, 1984, special report, World In Review publications, 2533 North Carson Street, Suite J-118, Carson City, Nevada, 89706 -  order by phone 1-800-942-0821
  5.  "The real Iranian hostage story from the files of Fara Monsoor," Harry V. Martin, 1995
V. Notları:

    1. Aburish, p. 61
    2. Aburish, pp. 61-62
    3. Aburish, p. 62
    4. Engdahl, p. 151
    5. Engdahl, pp. 151-152
    6. Engdahl, pp. 150-156
    7. Aburish, p. 62
    8. Aburish, p. 62
    10. What the Malthusians Say, Establishment plans to stop Third World development and kill off useless eaters
    11. What Really Happened In Iran, Dr. John Coleman


VI. Kaynakları:
  1. The Outlaw Bank: A Wild Ride Into the Secret Heart of BCCI, Jonathan Beaty and S.C. Gwynne, 1993
  2. The Nefarious Activities of Pak I.S.I., website
  3. "Breaking the Bank," commentary, Wall Street Journal Europe, 8-03-01
  4. British India, ucla.edu
  5. Killing Hope,William Blum, 1995
  6. Afghanistan- The Bear Trap, the Defeat of a Superpower, Mohammad Yousaf and Major Mark Adkin, 1992
  7. Bin Laden - The Man Who Declared War On America, Yossef Bodansky, 1999    

VI. Notları:

    1. Interview With Zbigniew Brzezinski, Le Nouvel Observateur

    2. "First Supplement to A Who's Who of the British Secret State" LOBSTER magazine, May 1990
         "Pakistan's Inter Services Intelligence in Afghanistan," SAPRA INDIA
         There to the Bitter End, Anne Blair
    3. Zulfikar Ali Bhutto biography, ppp.org  "ISI and its Chicanery in Exporting Terrorism," by Maj Gen Yashwant Deva, The Indian Defence Review
    3a. What Really Happened In Iran, Coleman, p.16, 1984 World In Review, 1-800-942-0821
    4. "The Real Story of the BCCI," Bill Engdahl and Jeff Steinberg, EIR, 10-13-95
    5. Beaty and Gwynne, p. xv
    6. Beaty and Gwynne, p. 118
    7. Beaty and Gwynn, pp. 48-49
    8. "Sadruddin Aga Khan: Mujahideen Coordinator," Scott Thomspon and Joseph Brewda, EIR, 10-13-95. The WWF has been used and abused by British Intelligence since its inception in 1961, as documented by British investigative journalist Kevin Dowling. See related article and stories by Dowling in Noseweek magazine.
    9. "The Real Story of the BCCI," Bill Engdahl and Jeff Steinberg, EIR, 10-13-95
    10. Beaty and Gwynn, p. 146, also pp. 251, 262, 279, 286-7, 324, 346
    11. "The Anglo-American Support Apparatus Behind the Afghani Mujahideen," Adam K. East, EIR, 10-13-95
    12. Beaty and Gwynne, p. 101
    13. Beaty and Gwynne, p. 106
    14. Beaty and Gwynn, p. 346, and "The BCCI Affair," overview and key documents
    15. "Opium History, 1979 To 1994" Alfred McCoy
    16. "Drug Fallout," Alfred McCoy, and Pakistan's statement to the UN regarding drug trafficking
    17. "The Lies About Taliban Heroin," Michael C. Ruppert, FTW
    18. Blum, pp. 338-352 and "Osama Bin Laden - A CIA Creation and its 'Blowback,'" Mike Ruppert citing McCoy regarding Hekmatyar's six labs, and  "Gulbuddin Hekmatyar Had Links With KGB," Imran Akbar
    19. "War In Afghanistan Spawned A Global Narco-Terrorist Force," Steinberg, 10-13-95 EIR
    20. Yousef, pp. 40-41, 233-235
    21. "CIA 'tried to kill Afghan warlord,'" BBC, May 10, 2002
    22. Yousef, p. 115
    23. Bodansky, pp. 101-102

   
Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.



Seçkin Deniz Twitter Akışı