20 Aralık 2018 Perşembe

SA7293/SD1226: Distopya'dan Çıkış; Suriye'de ABD'siz Yeni Dönem

"Türkiye ABD'yi Suriye'den kovdu; tarihe geçecek olan sonuç net olarak budur."


19 Aralık 2018 günü (Türkiye'de akşam) sabah saatlerinde, Beyaz Saray Suriye'deki koalisyon güçlerinin DAEŞ (IŞİD) karşısında zafer kazandığını belirtti ve Amerikan dışişleri personelinin 24 saat içinde Suriye'den çekilmeye başlayacağını, askeri geri çekilmenin 60-100 günde tamamlanacağını açıkladı.

Türk-ABD ilişkilerinin Suriye'de ABD'nin PKK-YPG terör örgütüne verdiği destek yüzünden kilitlendiği ve Erdoğan'ın Doğu Suriye'deki PKK güçlerine düzenlenecek olan askerî operasyonun her an başlayacağını ilan ettiği günlerde Beyaz Saray'ın Suriye açıklaması şöyleydi: 


"Bu mücadelenin bir sonraki aşamasına geçerken, Amerika Birleşik Devletleri birlikleri eve dönmeye başladı. ABD ve müttefiklerimiz, gerektiğinde Amerikan çıkarlarını savunmak için her seviyede yeniden katılmaya hazırdır.”


Trump Twitter hesabından "Başkanlığım döneminde Suriye'de olmamızın tek nedeni olan IŞİD'i yendik" diyerek Beyaz saray'ın açıklamasını destekledi.


Beyaz Saray'dan gelen açıklamaların öncesinde Reuters haber ajansına adının gizli kalması koşuluyla konuşan üst düzey bir Amerikalı yetkili DAEŞ'in elinde bulundurduğu toprakların geri alınması için yürütülen mücadelenin sonuna gelindiğini belirtmiş; ancak geri çekilmenin takvimine, detaylarına, kimleri içerdiğine ve zamanlamasına dair bilgi vermemişti. 


Haber ajansları açıklamaları ardı ardına yayınlamaya başlamıştı. ABD'nin Suriye'den ani bir kararla çekilmesine inanamayan birçok yorumcunun endişelerini gideren açıklamalardan biri de şöyleydi:


Reuters'a konuşan bir ABD'li yetkili Suriye'den çekilme kararının, ABD Başkanı Donald Trump ile Türk mevkidaşı Tayyip Erdoğan arasında Cuma günü telefon görüşmesi sonrasında geldiğini söyledi:


"Takip edilen her şey bu çağrıyla yapılan anlaşmanın uygulanmasıdır." 


Gün sürerken, Beyaz Saray "ABD askerlerini geri çekmeye başladık" açıklaması yapacak, ABD basını Trump'ın bu kararını kendisinin seçim kampanyasında kullandığı "Make America Great Again" (Yeniden Büyük Amerika) sözü üzerinden, kararın Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen telefon görüşmesi sonrası alınmasına atıfla, "Make Ankara Great Again" (Yeniden Büyük Ankara) şeklinde değerlendirecekti...


17 Aralık 2018'de Erdoğan, Fırat'ın doğusunda Türkiye'nin askeri operasyon yapmasına Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump'ın "olumlu yanıt verdiğini" söylemişti:


“ABD askerlerine zarar vermeyecek şekilde Suriye topraklarındaki operasyonlara her an başlayabiliriz. Kahraman ordumuz hazırlıklarını ve planlarını tamamlamış durumda. Bir gece ansızın gelebiliriz. Her an teröristlerin tepesine çökebiliriz. Teröristler güya bize karşı tedbir alıp tünel kazıyorlarmış. Ne yaparlarsa yapsınlar askerlerimiz geldiğinde hepsi o çukurlara gömülmekten kurtulamayacak.” 


Erdoğan sık sık ABD'nin bir NATO müttefiği olarak Türkiye'ye verdiği sözleri tutmadığını, terör örgütü PKK-YPG'ye verilen binlerce tırlık silahın ve askeri desteğin devam ettiğini söylüyor, "Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz" diyordu.


14 Aralık 2018 cuma günü ABD Başkanı Trump Fırat'ın doğusuna operasyonun her an başlayacağını ilan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı telefonla aradı ve görüştüler.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 Aralık 2018 Pazartesi günü, "ABD ile Stratejik ortaklık Suriye'nin kuzeyindeki Fırat'ın doğusundan terörist grupları çıkarmayı gerektirir." demiş ve eklemişti: 


"İşte Zeytindalı Harekatı'nda, Afrin'de bunu yaşadık. En son Sincar'da da bunu yaşadık. Kazdıkları kuyulara teröristleri gömüyoruz ve gömmeye de devam edeceğiz. Trump ile konuştuk, Fırat'ın doğusundan bu teröristlerin gitmesi lazım. Eğer gitmezse o zaman biz göndereceğiz. Çünkü bizi rahatsız ediyorlar." 


Erdoğan'ın bu açıklamaları yaptığı gün 17 Aralık 2018'de sosyal medyada ilginç bir olay gerçekleşti...  PKK militanları ABD askerlerinin gözetiminde Türkiye sınırındaki işgal altında tuttukları köylerde tünel-hendek kazıyor ve üstünü betonla kapatıyorlardı. Sınırlardan çekilen birlikler olmasına rağmen ABD'nin çekilmek gibi bir görüntü vermediği, aksine son ana kadar orada kalacağı sanılıyordu. Beyaz Saray'ın çekilme duyurusunun öncesinde de Pentagon Sözcüsü Albay Rob Manning, "Şu an için bölgedeki ortaklarımızla ve onlar üzerinden çalışmaya devam ediyoruz" açıklaması yapmıştı. 


New York Times (NYT), geri çekilme açıklamasını IŞİD'e karşı ABD öncülüğündeki 4 yıllık savaşın kazanıldığının ilanı olarak değerlendiriyor ve Pentagon'un itirazlarına yer veriyordu.


"Ancak Pentagon yetkilileri, Başkan'ı (derhal tümden çekilmeden) vazgeçirmek için hala uğraşıyor, böyle bir hamlenin Suriye'de Amerikan askerleriyle omuz omuza savaşmış Kürt müttefiklere ihanet anlamına geleceği ve onların kendilerini Türkiye'nin tehdit ettiği askeri harekatla saldırı altında bulabileceğini savunuyor, "Kürt müttefiklerimizi yarı yolda bırakmak, gelecekte Afganistan, Yemen, Somali gibi yerlerde yerel savaşçıların güvenini kazanmamızı sekteye uğratır" dediğini aktarıyordu.


NYT, ayrıca Reuters'e konuşan ABD'li yetkili gibi, Trump'ın kararında Erdoğan etkisine dikkat çekiyordu.


"Son günlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'a şöyle olası bir yol sundu: Erdoğan, ABD'nin IŞİD'le savaş için donattığı Kürt güçlerine karşı yeni bir saldırı için ant içti. Yetkililere göre Beyaz Saray'da Suriye'den çekilme tartışması alevlenirken, Trump, Türkiye'nin sınırötesi operasyonunun Suriye'deki ABD askerlerine tehdit oluşturabileceğini savundu. Oysa Türk askerleri herhangi bir Amerikalıyı yaralasa ya da öldürse Erdoğan'ın çok sert misillemelerle karşılaşacağı kuvvetle muhtemeldi. Yetkililer, tartışılan seçeneklerden birinin Amerikan askerlerinin aşamalı çekilmesi olduğunu söyledi. Ama Trump mümkün olduğu kadar çabuk tüm askerleri çekmeyi tercih eder gözüktü."


Bu tartışmaları destekleyen örneklerden biriydi sosyal medyada gerçekleşen olay.  


ABD öncülüğündeki DEAŞ Karşıtı Koalisyon Sözcüsü Albay Sean Ryan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) "terörist" olduğu iddiasında bulunan terör örgütü PKK yanlısı bir hesabın sosyal medya iletisini paylaşmasının ardından Türkiye'nin tepkisi üzerine özür dilemişti


"Resmi yetkimle, koalisyon ortağımız ve DEAŞ'ın yenilgiye uğratılması misyonunda kilit bir ortak olan Türkiye'ye hakaret eden bir içeriği yanlışlıkla paylaştım. Saygısızlık etme kastım yoktu. Ortak güvenlik konusunda görevimiz var ve DEAŞ'ın yenilgiye uğratılması misyonuna bağlıyız. Lütfen özrümü kabul edin." 


Erdoğan-Trump görüşmesinden bu kez olumlu sonuç çıktığı İsrail Başbakanı Netanyahu'nun geri çekilme kararından haberdar olduğunu açıklamasıyla anlaşılmıştı. Geri çekilme açıklamasında aniden gelişen bir şey yoktu. Netanyahu, "ABD, Suriye'den çekilme konusunda bizi hafta başında bilgilendirdi, İsrail kendini savunmaya devam edecek" dedi. 


Sık sık Suriye'deki havaalanlarında İran'dan gelen mühimmatı bombalayan İsrail'in Suriye'deki İran militanlarından görünürde kaygı duyduğu, dolayısıyla Netanyahu'nun ikna edilmiş olduğu açıktı. İsrailli Prof David Passig'in 2011'de Türkçe yayınlanan 2050 (2048) adlı fütüristik kitabında Irak ve Suriye'de çıkacak bir iç savaşta parçalanma gerçekleşmezse, alternatif planda Türkiye'nin İsrail'e doğru genişlemesinin kendileri için güvenli olacağını yazmıştı. Muhtemelen alternatif plan masadaydı ve Türkiye güvence vermişti... 


Prof David Passig, 12 Ekim 2011'de Türkiye'deki Yahudilerin gazetesi Şalom'a verdiği röportajda şöyle demişti:


"Coğrafya, toplumları hem şekillendirir, hem de onlarla misyon, yani görev yükler. Türkiye’nin İran ile olan ilişkileri ve etkileşimi kaçınılmazdır. Netice itibari ile Türkiye bölgede İran’ı kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan dengeleyebilecek tek güçtür. Türkiye’nin 1. Dünya Savası’ndan sonra kendini toparlaması 100 yıl kadar sürdü. Ancak, bölgesel bir süper güç olmak gösteriş yapmaktan çok, sorumluluk gerektiren bir olgudur. Mevcut verilerin Türkiye’nin bölgesel bir güç olması için müsait olduğunu düşünüyorum. Türkiye bölgesel bir süper güç olarak ortaya çıkıyor. Türkiye Yahudilerinin ülkenin dünya ile olan iletişimine katkıda bulunma kabiliyetleri olduğu için önemli rol oynayabileceklerini düşünüyorum."


İsrail kendisine saldırılmayacağı konusunda Türkiye'ye güvenebilir; ancak Türkiye'nin İsrail'in 47 sınırlarına çekilmesi ile ilgili şartları halen duruyor.


Türkiye'nin Cerablus ve Afrin'e yapılan operasyonlardan sonra İdlib'de de  Rusya ve İran'la garantör olarak Astana ve Soçi süreçleriyle elde ettiği çatışmasız siyasi süreçteki güç Suriye'yi iç savaşa sürükleyen ABD'yi masanın dışına itmişti. 


Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Aralık ayının ilk haftasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye için yapılan Astana görüşmelerinin başarısız olduğu söylemini tekrarlayarak "Artık Astana'nın fişini çekme vakti. Suriye’deki siyasal bir çözüm için Cenevre’nin takip edilmesi gerekir” " dediği günden sonra Türkiye-Rusya ve İran Cenevre'de görüşmeyi kararlaştırmışlardı. 


Çavuşoğlu, Jeffrey’nin bu konuları görüşmek için Türkiye’ye geleceğini söyleyerek bu açıklamayı yorumlamıştı: 


“Biz Astana ya da Soçi’nin hiçbir zaman Cenevre’ye alternatif olmasına izin vermedik. Uluslararası meşruiyet çok önemli. Fakat Cenevre’de de hiçbir şey olmadı. Hiçbir gerçek anlamda toplantı da gerçekleşmedi. Bugün bu noktaya geldiysek bu (Astana) süreci sayesinde geldik. Bu süreci dışlamanın ya da küçük gruplarla alternatif platformlar oluşturmak yerine aynı Fransa ve Almanya  ile dörtlü zirvede olduğu gibi, bu süreci nasıl hızlandırabiliriz buna kafa  yormamız lazım.”


Erdoğan, "Trump ile konuştuk, Fırat'ın doğusundan bu teröristlerin gitmesi lazım. Eğer gitmezse o zaman biz göndereceğiz. Çünkü bizi rahatsız ediyorlar." dedikten bir gün sonra 18 Aralık 2018'de Türkiye-Rusya ve İran arasındaki Cenevre'de Suriye toplantısı yapıldı.


Türkiye-Rusya-İran'ın dışişleri bakanları Cenevre'de buluştu. Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları, Suriye'nin anayasasını yazacak komisyonun 2019'un ilk ayında ilk toplantısını yapması için çabalarını yoğunlaştırmak için mutabık kaldı. Birleşmiş Milletler (BM) ofisinde yapılan garantörler toplantısının sona ermesinin ardından, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, sonuç bildirisini okudu.


Bildiride, bakanların anayasa komitesinin çalışmasına başlamasını kolaylaştırmak konusundaki kararlılıklarını yineledikleri kaydedilirken, aynı zamanda Suriyeli taraflar ve BM Suriye Özel Temsilcisi ile istişare içinde, komitenin sürdürülebilir ve elverişli şekilde işleyebilmesi için genel ve yol gösterici ilkelerinin de detaylandırılacağı belirtildi. 


"Anayasa komitesinin çalışması, Suriye halkının mümkün olan en geniş desteği verebilmesi için üyelerinin genel anlaşmaya varmasını hedefleyen bir yapıcı angajman ve uzlaşıyla yönetilmelidir." ifadesine yer verilen bildiride, komitenin ilk toplantısını gelecek yılın ilk ayında Cenevre'de yapmak için çaba gösterme konusunda mutabık kalındığı vurgulandı. 


Bildiride, tarafların bu adımların, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde, uygulanabilir, kalıcı, Suriyeli tarafların yönettiği ve sahibi olduğu, BM'nin kolaylaştırdığı siyasi sürece ön ayak olacağına inandığının altı çizildi. 


Lavrov'un okuduğu bildiride Türkiye, Rusya ve İran'ın Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığı yinelenirken, bu ilkelere tüm taraflarca saygı duyulması gerektiğine işaret edildi.


"Suriye anayasa komisyonu çalışmalarında önemli bir aşamaya geldik." diyen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, rejimin ve muhalefetin komisyon için önerdiği isimlerin yer aldığı listede anlaşmazlık olmadığını belirtti: "Fakat sivil toplumla ilgili listede farklı görüşler olabilir. Bu konuda garantör ülkeler olarak ve BM olarak birlikte çalışıyoruz." 


Toplantıda isimler dışında anayasa komisyonunun usul kurallarını da görüştüklerini ifade eden Çavuşoğlu açıklamasında, "Yani yüzde kaçla karar alması gerekiyor, hangi oranda, üçte iki çoğunlukla mı veya daha yüksek çoğunlukta mı, başkan olacak mı veya yardımcıları mı olacak, eş başkan mı olacak, buna benzer konuları ele aldık. Yani yavaş yavaş sona doğru gidiyoruz." demişti. 


ABD, Suriye'de siyasî süreçten tamamen uzaklaştırılmış, İdlib'deki kışkırtma faaliyetleri de Türkiye ve Rusya tarafından boşa çıkarılınca PKK-YPG'yi kalıcı hale getirmeye çalışmıştı. Ancak süreç sonunda PKK-DAEŞ-FETÖ gibi terör örgütlerinin ABD'nin Suriye'deki çıkarlarına hizmet ettiğinin artık tartışılmaz bir şekilde açığa çıktığı anlaşılınca Trump'ın başkan seçilmeden önce seçmenlerine vaat ettiği Suriye'den çekilme kararını Pentagon'un ısrarlarıyla iki yıl geciktirmesine rağmen, Erdoğan'ın ısrarıyla uygulamaya koymuştu.  


Aynı gün ABD Dışişleri Türkiye'ye Patroit satışını onaylamıştı... Suriye ile ilgili gelişmelerin bu şekilde devam ettiği günlerde FBI'in FETÖ ile ilgili soruşturma başlattığı haberleri medyada yer almaya başlamıştı... Trump FETÖ konusunda Erdoğan'a "Bakacağım" sözü vermişti.


Pentagon'un PKK ile poz verdiği, koalisyon sözcüsünün bir teröristin tweetini rt edip özür dilediği bir dönemde Trump'ın çekilme kararı ABD'nin terör örgütleriyle anılan adının daha fazla kirletilmesine izin vermediği şeklinde yorumlanabilir. Pentagon'un yeni haritaları artık masadan kalkacak ve yeni küçük devletçikler kurulamayacaktı...  


Türkiye, Irak ve Suriye parçalanmadı; Kürdistan, Şiistan, Sünnistan-DAEŞ devleti kurulamadı. Pentagon 16 yıllık savaş sonucunda başarısız oldu; Trump bunu fırsata çevirdi ve Pentagon ve neocon siyonistlerin dış politika stratejilerinin açıkça eleştirildiği bir dönemde çekilme kararını açıkladı.


Suriye'de ajanları ve illegal savaşçıları dışında herhangi bir varlığı bulunmayan İngiltere'nin Savunma Bakanı Ellwood Trump'ın kararını çok sert karşılamıştı Twitter hesabından: ''Trump'ın 'IŞİD yenildi' açıklamasına şiddetle karşı çıkıyoruz.''


Rusya ise sakindi ve Cenevre'deki son toplantıya atfen şöyle değerlendirecekti kararı: 


"ABD’nin Suriye’den tümüyle çekileceğine inanmıyoruz. ABD, özel kuvvetlerini ve hava güçlerini Suriye’de bırakacaktır. ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sonrasında, ülkede siyasi çözüme ulaşma olasılığı arttı."

ABD'nin Suriye'den geri çekilmesinin masadaki fotoğrafı bu.... Sahada ise durum çok daha netti.


İşgal altındaki Doğu Suriye'de PKK'nın herhangi bir tabanı yoktu, Arap aşiretlerin operasyon yapacağını açıklayan ve Sincar'daki PKK kamplarını vuran Türkiye'ye destek vermeleri de ABD için ani kararı zorunlu hale getirdi... 

ÖSO'dan Hamza Özel Kuvvetler Tümeni komutanı Seyf Polat net bir açıklama yapıyordu:


"Fırat'ın doğusuna yöneleceğiz ve SDG'li teröristler, Afrin'den kaçtıkları gibi oradan da kaçacaklar. Efendileri de, Türkiye'nin bölgeye girme ısrarı karşısında onlardan vazgeçecektir."


Bir diğer konu ABD Özel Kuvvetlerinin artık yetersiz hale gelmesi, onların yerine paralı askerlerin kullanılması ile karşılaşılan büyük sorunlar. Dünyanın her yerinde suikast, katliam, iç savaş için kullanılan ABD Özel Kuvvetleri artık işlevsiz, moralsiz ve katılım neredeyse bitmiş durumda. ABD dünyanın her yerinden geri çekiliyor.


ABD'deki Suriye eksenli Türkiye tartışmalarını takip edenler için ABD askerlerinin Suriye'den çekilme kararı sürpriz değil, tam aksine gecikmiş bir zorunluluktur... ABD'yi 'tanrı' sananlar için elbette şaşırtıcı bir yenilgi bu; ama alışmaları gerekiyor. ABD çökmüş durumdadır. 


ABD'nin başka oyunlar peşinde olduğunu düşünenler haksız değil, tedbirli olmak gerekiyor; ancak ABD askerleri son bir haftadır Türkiye sınırlarından ve üslerden çekiliyor, 60-100 gün arasında tüm askeri çekilmelerin tamamlanması normaldir... 22 tane askeri üsten, 20 bin tırdan fazla silahtan bahsediliyor; bunların 24 saatte çekilmesi imkansız .


ABD'nin Suriye'den çekilmesi uzun bir süreç konu doğrudan Trump'la da ilgisiz, çünkü 15 Temmuz sonrası  artık masalarındaki planlar işlevsiz kaldı... Türkiye onları durdurdu, terörist olduklarını bütün dünyaya duyurdu, kendi içlerinde kavgaya başladılar ve bugün sonuç aldık, Amerikalılar tamamen gitmezler, ama 20 binden fazla silah yüklü tır artık yok olacak.


Peki İsrailli Prof. Passig'in bahsettiği ve masadan kalkan ilk planda neler vardı? 


Türkiye, Suriye ve Irak parçalanacaktı ve İsrail'in sınırları küçülmüş olan Türkiye'ye doğru genişleyecekti. DAEŞ-YPG-PKK 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin işgali planlandığı için hazırlandı... Suriye'de iç savaş sonrası Türkiye bu savaşa çekilecek ve FETÖCÜ generaller Türkiye'yi Suriye'de hezimete uğratacak ve darbe yapacaklardı, onlar istediler, girmedik, darbeyi durdurduk ve hemen sonra Suriye'ye girdik.


Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin devreye gireceği ilk seçimin yapılacağı tarih olan Kasım 2019'a dek Erdoğan'ı yıpratmak için CHP-HDP-İP-SP-Abdullah Gül ortak çalıştılar, ancak seçimler 24 Haziran 2018'e alınınca planları bozuldu, Trump'ın ve neocon-siyonist sermayenin 10 Ağustos Dolar saldırısı tamamlayıcı bir saldırı idi, onu da durdurduk, Cumhur İttifakı'nın yeniden süreci yönetmeye başlaması ile yerel seçimlerin yapılacağı 31 Mart'tan umutlu değiller, Türkiye'de kaos ve istikrarsızlık planladıkları ve PKK-YPG kontrolünde 30-50 bin kişilik terörist ordusu hazırlayıp beklettikleri planlar çöpe gitti, Suriye'den çekiliyorlar.


Türkiye Pentagonu köşeye sıkıştırıp koalisyon sözcüsü albayın PKK'lı teröristlerin tweetini rt edecek düzeye zorlayınca, yapacakları bir şey kalmamıştı. Pentagon Trump ve muhalifler karşısında rezil oldu..


İddiaların aksine ABD çekilince Suriye, Rusya ve İran tarafından işgal edilemez; Cenevre'deki son toplantı o devrin geçtiğini gösteriyor; Suriye'de bundan sonra yeni bir döneme geçiliyor. İran artık ekonomik sefaletin dibinde. Rusya Suriye'den kuyruğu dik ayrılma ve askerî üslerini koruma peşinde... Bundan dolayı Türkiye'nin zorladığı siyasî sürece devam etmek zorundalar...


İran'ın, ABD'nin Suriye'den geri çekilmesinde İsrail'i orantısız tepki vermekten alıkoyan bir açıklaması daha vardı... 16 Aralık 2018'de Katar'da 18. Doha Forumu'na katılan İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 'Ülkesinin, sonuçlarına saygı gösterilmesi şartıyla Washington'la doğrudan diyaloğa hazır olduğunu' ilan etmişti.

Beyaz Saray'ın ve Trump'ın açıklamalarının medyayı sarstığı dakikalarda İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin uçağı Türkiye'ye iniyordu.


Türkiye ABD'yi Suriye'den kovdu; tarihe geçecek olan sonuç net olarak budur.


Suriye'de artık karar verici Türkiye'dir. 2018'de ABD'nin organize ettiği 347 terör olayını da engellemiş olan Türkiye... Kendi sınırları içerisinde oluşturulmak istenen kaos planlarını ve bölgesindeki küçük kukla devletçikler projesini de çöpe atarak Distopya'dan bölgesel olarak çıkışın da işaretlerini vermiştir. Bu yaşlı küre için de umut vericidir...



<<SA6803/SD1129: Distopya'dan Çıkış; Sessizliğin Gücünü Seçmek


Seçkin Deniz, 20.12.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-43, Sorgulamalar



Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı