1 Mayıs 2018 Salı

SA6056/SD967: Distopya'dan Çıkış; İnorganik Zihniyetin Büyük Yenilgisi

"Ortaya çıkan sonuç, bundan sonraki yüzyılları etkileyecek derecede önemli bir sonuçtur."


Toplumu tepeden emirler, kanunlar ve yönetmeliklerle değiştirebileceklerini zanneden inorganik zihniyetin, özellikle Türkiye'de büyük bir başarısızlık yaşadığı somut verilerle ortada. Bunun en son örneği, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde, CHP-SP-İP-HDP konsorsiyumu oluşturarak, halkın 1994'ten beri kendisi için çalışan, kendisine hizmet eden, kendisinin fikirlerini ve ideallerini önemseyen, onursuzlaştırılmaya çalışılmış kendisinin onuruna saygı gösteren ve Türkiye'yi bağımlılıklarından arındıran ve arındırmaya devam edeceğini vaat eden Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına dikilmeye çalışılan Abdullah Gül'ün 28 Nisan 2018'deki açıklamalarında ortaya çıkmıştır: "Geniş mutabakatın ortada olmadığı gözükmüştür. Adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değil." 

18. yüzyılda başlayan, 19. yüzyıldaki Tanzimat  ve Islahat Fermanlarıyla devletin hizmetten tahakküme dönüşen karakterini dizayn eden Fransa-Almanya-Rusya ve İngiltere merkezli inorganik zihniyet, 20.yüzyıla geçerken savaşlarla Osmanlı Devleti'ni ve beraberinde kendi değerlerini muhafaza etme çabası içindeki halkın çocuklarını yok etmişti. 


Geride kalan yaşlılar, kadınlar ve çocuklar üzerinde aşağılayıcı, din, namus, vatan, aile, ahlak gibi bireyi birey toplumu toplum yapan özel ve genel değerleri baskı altına alarak ezip yok eden inorganik zihniyet, bunların tam karşısına dinsizliği, geri kafalılık olarak horlanmış ve değersizleşmiş namus kavramını, güven vermeyen, her an dışlanabilecekleri vatanı, aile dışı hayatın yayınlaştırılması ve övülmesi, ahlaksızlığın özgürlük olarak pazarlanması gibi savaş araçlarını ikame etmişti. Ve tabi bu savaş araçlarını kabullenen ve halkına karşı kullanan herkesin itibar görmesi, yüceltilmesi ve neredeyse ikonlaştırılması inorganik zihniyetin verdiği temel rüşvet biçimlerinden sadece birkaç tanesiydi.

20. yüzyıl birinci ve ikinci dünya savaşlarını çıkararak imparatorlukları rekabet alanından uzaklaştıran ve yok eden Amerika Birleşik Devletleri'nin kanlı yüzyılı oldu. İnorganik zihniyetin yeni savaş makinesi artık Amerikan halkı ve devletiydi, hedefi ise bütün dinler, bütün insanlık, bütün dünya idi. Türkiye, bu devletin 1950'den sonra doğrudan ele geçirdiği ve hem halkına, hem komşu devletlere ve İslam'a karşı kullandığı bir devlet olarak inorganik zihniyetin günlüklerinde yer tutan basit bir devlet haline getirilmişti. 

20.yüzyılın ilk çeyreğinde, karşısında sadece savaş artığı yetişkinler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılardan ibaret bir toplum bulan inorganik zihniyete karşı gibi görünen, ama gerçekte onunla uzlaşan yerel zihniyetin yanılgısı, bu toplumu diledikleri gibi dizayn edeceklerini hayal etmeleri ile başlamış, sonraki hatalarla devam etmişti. Bu kirli zihniyet binlerce yılın muzaffer ve onurlu halkını aşağılamış, onu esaretin medeniyet olarak pazarlanan kanunlarıyla  kıskaca almaya devam etmişti.

Bunun görülebilmesi için yüz yıl geçmesi gerekecekti. O hurdaya dönüştürülen toplum direndi, değerlerini korudu ve çocuklarına, torunlarına hiç kimsenin müdahale edemeyeceği duygusal ve idealist aralıkta tam bir yüz yıl fısıldadı ve Osmanlı Devleti'nin yıkıldığı 1918'den yüz yıl sonra gücünü sonuna kadar kullanmaktan asla vazgeçmeyen inorganik zihniyeti mağlup etmeyi başardı.

Bu inorganik zihniyet; satanizmin inşâ ve idare ettiği zihniyetti, kimi zaman Masonluk, kimi zaman Sufizm, kimi zaman Batıcılık, kimi zaman Liberalizm, kimi zaman İslamcılık, kimi zaman Turancılık, Kürtçülük, kimi zaman da Solculuk olarak; aslında hemen hepsi tepeden inmeci faşizm örnekleri olarak halkın karşısına çıktı, halkı parçalamaya, yönlendirmeye ve yönetmeye çalıştı; ancak inorganik zihniyet kısa süreli zaferler elde etse de halk her seferinde farkına vararak çocuklarını ve geleceğini korumaya aldı, her aşağılanmadan bir ders çıkardı.

28 Nisan'da Abdullah Gül'ün konsorsiyumun temsilcisi olarak ilan ettiği şey aslında yenilgiden, yenilginin ilanından başka bir şey değildi: "Geniş mutabakatın ortada olmadığı gözükmüştür. Adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değil." Ki Abdullah Gül, bir dönem konsorsiyumun hedefindeki halkı temsil eden bir konumda ve mevkideydi, o halkın seçtiği parti onu Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermiş ve mecliste seçtirmişti. Bugün kendisini Cumhurbaşkanlığına taşıyan halkın karşısına rakip olarak çıkmış olması da bahse konu konsorsiyumun kollarının ne kadar geniş ve derin bir ağ kurduğunun gözle görülebilir örneklerinden biriydi. Anlaşılıyordu ki; halk kendisini temsil etmek iddiasıyla yola çıkanları defalarca test ediyor ve kararlı duruşuyla testten başarısız çıkan herkesi tasfiye ediyordu.

Ortaya çıkan sonuç, bundan sonraki yüzyılları etkileyecek derecede önemli bir sonuçtur. 15 Temmuz Darbesi'nin planlayıcıları nasıl vazgeçmemiş iseler halk da vazgeçmemişti; geçmişte mahfillerde olan biteni bugün ekranlarda gün gün görerek ve izleyerek karar vermiş bir halk var; bu kez yetişkinlerden oluşan bir karar verici çoğunluk, Türkiye'nin her geçen gün içerdiği nüfusu artan 'Saygın Çoğunluğu' var.

Halk, daha doğrusu halkın etkin çoğunluğu 3 Kasım 2002'den beri Distopya'dan Çıkış'ın destanını yazıyor, ABD gibi tarihin gördüğü en vahşi, en acımasız özelliklere sahip güçlü bir emperyal satanist imparatorluğun kurduğu korku devletini yok ediyor ve o korku devletinin yerel figüranlarını sistem dışına itmeden önce kararlı duruşuyla karşısına diziyor ve asil bir şekilde etkisiz hale getirerek tarihe gömüyor.

24 Haziran 2018'de Türkiye'nin saygın çoğunluğu inorganik zihniyetin inşâ ettiği çürük ve kaotik devlet yönetme modelini değiştirecek ve daha güçlü kanat çırpabilmek için kendisine saygı duyanlara güç verecektir.



Seçkin Deniz, 01.05.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-23, Sorgulamalar


Bilgi: 

Distopya nedir?


Distopya, (anti-ütopya Yunanca dystopia) çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır. Distopik bir toplum otoriter - totaliter bir devlet modeli ya da benzer bir başka baskıcı sistem altında karakterize edilir. Gelecekte olabilecek olumsuz toplumları tanımlamak için kullanılan ‘distopya’ kelimesinin kökeni eski Yunancaya dayanır. Anti-ütopya diye de adlandırabileceğimiz distopyayı oluşturan ‘dis’ ve ‘topya’ hecelerinin kökü eski yunancada ‘kötü’ ve ‘yer’ olarak yer alır.


Distopik toplumlar zulüm, terör, fakirlik, sefalet veya çok ilerlemiş teknolojinin topluma olumsuz yansımasının olduğu kurgusal toplumlardır. Bu toplumlarda ağırlıkla baskıcı, otoriter/ totaliter bir devlet sistemleri vardır. Bu kurgularda toplum çoğunlukla aşırı nüfus ile birlikte kişisel veya genel tüm özgürlüklerin kısıtlaması veya kontrol altındadır.


Distopik kurgu dünyalar, genellikle geçmiş zamanda yaşanan bir savaş, felaket veya devrim sonrası bu durumların üzerine kurulmuşlardır. İnsanlık çöküşüne doğru sürüklenir, yıkıma doğru gider. Yaşam ve doğa sömürülür veya yok edilen bir gelecek tasvir edilir.


Distopik kurgularda çeşitli kurgu unsurlar yer alır. 


Ekolojik distopyalarda, insanlık doğa ile kısmen veya tamamen ilişkisini koparmıştır. Doğaya yabancılaşmıştır ve doğal çevrenin tamamen yok olmasına doğru giden durumlar anlatılır. 
Ekonomik distopyalarda; bir yâ da birden fazla büyük şirketler toplumu ele geçirmişlerdir. Toplumu manipüle eden propaganda, reklamlar kullanırlar ve her şeye nüfus etmişlerdir. Tüm kaynaklar ve insan yaşamı da dâhil olmak üzere her şey onların sıkı kontrolü altındadır.


Siyasi distopyaların kökeninde otoriter / totaliter bir devler sistemi vardır. Bu tek ulus veya küresel bir hükümet şeklinde olabilir. Toplumdaki her şey devlet güçleri tarafından kontrol edilir, kişisel özgülük yoktur (ki bu zaten bir mittir), hiç bir şeye güven yoktur ki zaten insan hakları da yoktur. İnsan yaşamı da dahil her kaynak devletin / hükümetin kontrolü altındadır. 
Spiritül distopyalarda, insanlığın inşa ettiği her şeyi yok eden değişik şekil veya boyutta bir fikir kurgusu vardır. Dünyayı tehlikeli bir ideoloji ve ya din yönetir veya tehdit eder.


Bilim ve teknoloji distopyalarında ise toplumu çöküşe götüren unsur teknolojidir. Yapay zekâ, insanları öldüren robotlar, insan hayatının en basit eylemlerinde bile kullanılan teknolojiye aşırı bağlılık şeklinde tasvir edilir. 
Virüs veya genetik yapı ile oynanmış toplumlarda distopik kurgu unsurları arasında yer alır.


Yukarıda anlatılan distopik unsurlar tek başına kurgulana bildiği gibi farklı iki veya daha fazla unsurların bir arada getirilerek kurgulanması şeklinde (teknoloji unsuru ile siyasi unsur vb) farklı ve uç noktalarda distopyalar yaratılabilir.



Örnek vermek gerekirse; 1984 (George Orwell), Fahrenheit 451 (Ray Bradbury) ve Cesur Yeni Dünya (Aldous Huxley) kitapları distopik kurgu edebiyatının temel yapı taşlarındandır.

Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı