20 Ağustos 2016 Cumartesi

SA3325/KY27-ŞT57: 'Ellerin Mavi Kelebek' Desin Biri Bize de...

"Kendi yazınsal becerisince bir ‘ilk-im’ olan bu öykülerin bir yerde büyük bir cesaret örneği olarak bir üslup ve tarz arayışındaki cevval bir öykücünün yakalayabildiği renk, ses ve izler toplamı olarak değerlendirmek de mümkün elbette."


İlk yazısını yayınladıktan sonra tutup on yıl bekleyen ve on yıl sonra yayınladığı ikinci bir yazıyla sanki de vazgeçemediği yere geri dönen bir öykücü Merve Koçak Kurt. Bir öykücüden - hele hele bir kadın öykücüden - söz ediyorsak bu dönüş oldukça düşündürücü ve renkli bir dönüştür. Bu demektir ki, bekleyen öykücü öncelikle seçerek birikmiş, biriktirmiştir. 

Daha çok hayattan ve gündeliğin getirdiklerinden süzülüp toplanan bu birikim elbette önemlidir. Lakin asıl önemli olan bu süzülmüş toplamın öykücünün sandığına nasıl yerleştiği, öykücüyü nereye baktırdığıdır. Öykücünün içine yerleştirdiği bu sandık ki, onu son tahlilde bir şeylerin zengini kılabildiği gibi birçok şeyin de yoksunu haline getirecek ve imgeleminden dökülenlerin en başat gösterenini saklayacaktır.

Bu birikimle gelen zenginlik muhakkak önemlidir. O kadar ki öykücünün tahkiye ettiği hâl, olay ya da durumun dip derinindeki başat nedenselliklerin kökenini de ancak bu seçkide bulmak mümkündür. İşte bu seçkidir ki aynı zamanda da öykücünün biriktirdiklerinden –toplamaya tenezzül ettiklerinden- daha ötede bir yerlerde gözünü ve yüreğini nelerden ve nerelerden uzak tuttuğunu ve hangi şeyleri öteleyerek imgeleminin dışına yerleştirdiği hususunu da açık edecektir. Bu da tıpkı Rasim Özdenören’in süzülmüş başyapıtlarından bildiğimiz Ruhun Malzemeleri’nden yola çıkarak çözümleyebileceğimiz bir hayatın, bir inancın, bir biçimin ve bir doğrultunun toplamıyla hareket etmesi gereken öykücünün kendi sınırlarıyla kendi sınırsızlığını yine kendisinin keşfedebileceği gerçeğine götürecektir bizi.

YAZARIN YAZGISI BİR HAKİKATTEN SÖZETMEK…

İşte bu gerçeklik düzleminde karşımıza çıkacak olan ilk parıltı hakikatin ışığından gelecek sonrasında ise bize ancak ve bir hakikatten söz ederken güzelleşebilecek olan yazan insanın işleme- eyleme becerisiyle elde edebileceği kendince bir deyişle renklenmiş ‘deme - anlatma’ biçimi kalacaktır.

Yaşadığımız topraklarda varlığına kalem, kağıt ve kitabı da katarak okumayı, yazmayı ve böylece anlatmayı bir anlam oluşturma çabasıyla şekillendirmeye yaz(g)ılı öykücünün ürün verirken içine girdiği yapısal ve teknik beceri aktarımlarıyla gelen didaktik ayrıntılar bir yana aslında yapıp eyleyebildiği yegane şey de budur. Bir hakikatten yola çıkarak ve bu hakikati işleyerek bize kendince ama bir o kadar da güzelce işlenmiş bir hakikatten söz etmek…

Ray Billington’un Felsefeyi Yaşamak adlı eserinde Coomaraswamy’den yola çıkarak Liwingston’a kadar izini sürdüğü ve bizim daha çok S.H.Nasr’dan giderek Bilgi ve Kutsal’dan öğrendiğimiz ‘Halidi bilgi’ gibi bir bilgiyi de işaret eden bu hakikat başka bir biçimde de kusursuzluk arayışıyla şekillenen nice beyhude çabalamaların boşluğunu da ele verecek ve son tahlilde ortaya konulacak şeyin her ne ise o olacağına ilişkin bir tamamlanmamışlığın saflığını gösterecektir.

Bundan ötesi ise daha başlarken söylediğimiz gibi; bir işleme ve eyleme biçiminin sade saflığı olacaktır. Böylece hayat, gerçeklik ve idealler paradoksundan yakasını kurtaran hikâye tahkiye edenin elinde hiçbir numaralamaya ve adlandırmaya gerek kalmadan kendi yolunu çizecek ve kendi rengiyle kendi ‘ne’liğini ortaya koyabilecektir.

Homo Faber /Yazan İnsan deyimi bu dediklerimi ne kadar karşılayacak bilemiyorum lakin yazan- tahkiye eden- anlatan insan yapıp eylediğini böylece ortaya koyarken büyük ölçüde kendi zamanını da tayin ederek kimi zaman insan tekinin yaşadığı hayatın hikâyesi olarak başlayacak ve bu tek hayattan yola çıkarak insanların salt bu hayata değin olarak bıraktıkları izlerle bile gündeliğin dışına çıkacak ve belki öte de bir yerlerde yazarın kursağınca şekillenmiş, hesaplanmış, örülmüş bir başka biçimde de herkesin aynı anda yaşadığı bir zamanı bölüştürüp çoğaltarak değiştirebilecektir.

CEVVAL BİR ÖYKÜCÜNÜN YAKALAYABİLDİĞİ RENKLER

Merve Koçak Kurt’un, çok güzel heceleriyle bildiğimiz Hece Yayınları arasında bir bahar esintisi olarak yayınlanan Ellerin Mavi Kelebek’i gerçeklik, imge ve tahkiye biçimi dolayısıyla öykülerine işleyen seçkinin doğasıyla bize aynı anda sadece ismiyle bile üç ayrı şeyden söz ediyor; kendisinin olmayan bir başkasının elleri sözgelimi – Ellerin- den söz ediyor öncelikle. Bir şeyi işaret ediyor ve bize kendi ellerimize bakmaktan öte, ellerimizle yapıp ettiklerimizi de düşünmemiz gereken bir başka boyuttan söz ediyor. 

Sonra bir renkten söz ediyor Merve Koçak Kurt – Mavi- diyor sözgelimi hemen herkesin kendince bileceği bir renkten söz ederken aslında kendi rengini de bağırmadan ortaya koyuyor. Sonra da bir güzel yaratıktan – Kelebek- ten söz ediyor. Bütün inceliği ve kısacık ömrüyle bilip sevdiğimiz bir güzel yaratıktan.

Kitaptaki öyküleri hem içeriden hem de dışarıdan hemen her yanıyla hızlıca değişip dönüşen ve bir gün içinde olup bitenlere bakarak hayretimizi yitirmeye yüz tuttuğumuz bir zamanda biraz durup tek bir insana bile öylesine bakıp geçerken tam da o an onca insanın onca  isimsizlikleriyle aslında ne kadar kocaman bir gerçeğin taşıyıcıları olabileceklerini düşünerek kaybettiğimiz hayreti bulabileceğimiz çevrimli gerçeklerden çıkan öyküler olarak okumak gerekiyor.

Kendi yazınsal becerisince bir ‘ilk-im’ olan bu öykülerin bir yerde büyük bir cesaret örneği olarak bir üslup ve tarz arayışındaki cevval bir öykücünün yakalayabildiği renk, ses ve izler toplamı olarak değerlendirmek de mümkün elbette.

Yapaylıktan imtina eden, oldukça özgün, doğal, özel ve emek işi öyküler bunlar. Yaza yaza yazılan öyküler ki, bu da tıpkı yüz yazıcısı adlı öykünün yüz yazıcısının maharetine benzer biçimdeki bir cevvaliyetin yanında sabır ve işleme biçimini de açık eden başka bir mahareti ortaya koyuyor.

Şimdi varıp biz bize düşünelim; Ellerin Mavi Kelebek desin biri bize de. 

İster miyiz?...



Şahin Torun, 20.08.2016, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları





Sonsuz Ark'ın Notu:  Şahin Torun Beyefendi'nin çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır.  Seçkin Deniz, 18.06.2016

İlk yayınlandığı yer: 

http://haber.star.com.tr/kitap/ellerin-mavi-kelebek-desin-biri-bize-de/haber-869687


Kitabın Künyesi:

Ellerin Mavi Kelebek
Merve Koçak Kurt
Hece Yayınları

Seçkin Deniz Twitter Akışı